İnsani olan herşeyi sahiplenip yaşayan bütünlüklü bir kişilik
Ümit sadece düşünen bir önder, savaşan bir nefer değildi. Aynı zamanda günlük yaşamında hep içten, fedakar ve devrimciydi. Zamanının büyük bölümünü yazarak ve politik yaşama ilişkin pratik işlerin yürütülmesiyle geçiren Ümit, günlük yaşamın sıradan ve çoğu zaman bir yük olarak görülen işlerine de sakınmasız bir şekilde ve istenildiği zaman tüm işlerini(182)bir yana bırakarak koşardı. Koğuşun temizlenmesi, çamaşır yıkanması, mutfaktan malzeme taşınması gibi işler (hiç sevmemesine rağmen) Ümit tarafından, hiçbir yakınmayla karşılaşılmadan, yerine getirilirdi.
O, tüm bu pratiğiyle görüldüğü üzere, geleneksel çizginin önder tipolojisinden oldukça farklıydı. Eylem dönemlerinde belirli işler için ekipler oluşturulurdu. Nöbetlerden pratik organizasyonlara kadar, Ümit yoldaş eylemlerde gerçek bir nefer gibi çalışırdı. Oluşturulan nöbet ekiplerinde bir kişiye ekip başı olarak sorumluluk verilirdi. Ümit’in bulunduğu ekiplerde bu sorumluluğun verildiği genç insanlar, aldıkları yetkinin heyecanıyla, zaman zaman ekiptekilere emirler yağdırırlardı. Elbette her türlü pratik işe koşan Ümit yoldaşın düzeyi ve konumu bu insanların önderlik anlayışlarıyla uyuşmuyordu. Ama Ümit tam bir sadelikle görevlerini yerine getirir, bu gençlerin emrivaki tutumlarını anlayışla karşılardı. Bu durum zaman zaman bizlerin tepkisine yol açardı. Ancak Ümit yoldaş bu durumu gülerek karşılar, önemsemediğini söylerdi.
Ümit, bir yandan düzenle uzlaşmaz devrimci bir kimlik, bir yandan yaşamın pek çok alanında koşturan, yoğun bir enerji sergileyen biri, ama bir yandan da insani olan herşeyi sahiplenip yaşayan bütünlüklü bir kişiliğe sahipti. Bu çok yönlü kişiliği yaşamın en küçük bir anında görmek mümkündü. Katliama evrilen sürecin başlangıcı olarak ifade edilebilecek olan işgalin gerçekleştirildiği 2 Eylül günü görüp yaşadıklarım bunun bir örneğidir.
Dostları ilə paylaş: |