KORKU NAMAZI BAHSİ
297- İbni Ömer (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Saflar karıştığında (taarruz safhasında) namazlar ayakta kılınsın. Eğer taarruzun daha ileri bir aşamasında ise namazlarını ayakta veya hayvanların sırtında (imâ ile) kılsınlar.”
Mütercim:
Bu hadîs-i şerif, İmam Şafii Hazretlerinin delili olup bilfiil düşmanla savaşırken hatta süngü süngüye gelinse bile, ayakta yahut hayvan üstünde hem düşmanla savaşırlar, hemde baş ve göz hareketleri ile (imâ ile) namazlarını kılarlar. Bu durumda kıbleye yönelmek gerekmez. Hanefî mezhebine göre, savaş halinde düşmanla bilfiil karşılaşan veya süngü süngüye gelen Müslümanlar namazlarını geciktirirler ve sonra kaza ederler. Buna delil de 203. hadîs-i şerifte geçen Hendek savaşındaki olaydır. Bir de cemaatle korku namazı kılınması vardır. O da bilfiil savaşmayarak düşman karşısında mevzilenmeleri halindedir. Yahut düşmanla yer yer temasların vuku bulduğu durumlardadır. Yoksa savaş kızıştığı zaman cemaatle namaz olmadığına ittifak edilmiştir:
298- İbni Ömer (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri Hendek savaşından Medine’ye dönüşte ashabı kiram silâhlarını henüz çıkarmışlarken Allah’tan gelen vahiy üzerine şöyle buyurdular:
“Hiç kimse, Beni Kurayza’ya varmadan ikindi namazını kılmasın.”
Mütercim:
Hendek (Ahzab) savaşından henüz Medine’ye dönüp de ashabı kiram silâhlarını, bıraktıkları bir anda, daha önce Hendek savaşında düşmanlarla birleşip Müslümanlar aleyhinde çalışan yahudi kabilesi Benî Kurayza’ya karşı hücuma geçilmesine dair Allah’tan vahiy gelmişti. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, derhal Benî Kurayza’ya karşı askerî harekâta geçilmesini buyurmuş ve yukarıdaki emrini vermişlerdi. Ashaptan bir kısmı, bu hadîs-i şeriften, acele edilmesi mânasını anlayıp, vakti girmiş ikindi namazını hemen kılarak çıktılar. Bir kısmı da, ikindi namazının ancak Benî Kurayza’da kılınabileceği manasını anlayarak kılmadan çıktı. Sonra durum Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ’e arz edildi. Her iki içtihadı da tasvip buyurdular. Çünkü nassın her iki mânaya da ihtimali vardı. Sonra Kurayza Oğullarına varılıp onların hakkından gelindi ve bir kısmı da sürgün edildi.17
17 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:154-155
RAMAZAN VE KURBAN BAYRAMI BAHSİ
299- Hazreti Aişe’den rivayet edilmiştir:
Hazreti Aişe der ki, bir bayram günü idi. Henüz bulûğ çağına ermemiş iki kızcağız, yanımda def çalıp evvelce Medine’de Evs ve Hazreç kabileleri arasında meydana gelen ve Evs kabilesinin zaferi ile sonuçlanan BUAS vak’asını anlatan şarkıyı söylerken Hazreti Peygamber gelip döşeğine yaslandı ve mübarek yüzünü duvardan yana çevirdi. Bu arada, babam Ebu Bekir geldi, içeri girer girmez beni azarlamaya başladı. Peygamberin yanında şeytanın sesi (çalgı sesi) olur mu? deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, babama dönerek,
“Dokunma onlara!” diye buyurdu. Her milletin Bayram günleri var. Bugün de bizim bayramımızdır. Varsınlar, böyle sevinç gösterileri yapsınlar? Sonra bu kızlara göz ettim, çıktılar.
Bu hadîs-i şerife ilâve olarak Hazreti Aişe diğer bir olayı şöyle anlatır: Yine o bayram günü, Sudanlı birkaç kişi, Sudan savaş oyunları gösterisi yapıyorlardı. Sudan’lılar bu silâh oyunlarını yaparken ya ben, seyretmem için müsaade istedim, yahut Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri bana:
“(Ya Aişe, Sudanlıların kalkan oyununu) seyretmek ister misin?” buyurdu. Ben de bakmak isterim, dedim. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ’in arkasında durdum. Yanağımı Hazreti Peygamberin mübarek yanağına yaslayarak bir müddet seyrettik. Hazreti Peygamber Sudanlı oyunculara hitaben “Bereketli Nil’in çocukları, devam edin!” buyurdu.
Nihayet yoruldum ve usandım. Hazreti Peygamber bana:
“— Yeter mi?” buyurdu. Ben de: — Evet, ya Resûlallah, artık yeter, dedim. Hazreti Peygamber de bana:
“Öyle ise git” buyurdu.
Mütercim:
Bayram günlerinde ve düğün cemiyetlerinde, savaşa teşvik etmelerde ve misafir gelişinde def çalmanın meşru olduğu bu hadîs-i şerifle sabittir. “Düğünleri def çalarak duyurunuz” mealindeki hadîs-i şerif de bunu teyid etmektedir.
300- Berâ bin Azib (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri Kurban Bayramı hutbesinde şöyle buyurdular:
“Bu günümüzde yapacağımız ilk iş bayram namazını kılmamızdır. Sonra döner ve kurbanlarımızı keseriz. Kim bunu yaparsa sünnetimizi aynen icra etmiş olur.”
301- Bera (R.A.)’dan rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri Kurban bayramı hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“Kıldığımız namazı kılan ve kestiğimiz kurbanı kesenler, dini vecibeyi aynen icra etmiş olurlar. Kurbanını bayram namazından önce kesenler ise, namazdan önce olduğu için kurban sayılmaz.” Ebu Bürde bin Niyar, Ya Resûlallah, ben bu meseleyi daha önce bilmediğimden görüşüme dayanarak, herkesten önce kurbanımı kesip daha çok sevap kazanayım diye, namazdan önce kurbanımı kestim ve etinden de biraz yiyerek namaza geldim. Şimdi ne yapayım? dedi. Buna cevaben Hazreti Peygamber:
“Senin koyunun (kurbanlık değil) etliktir!” buyurdular. Tekrar Ebû Bürde sordu: Ya Resûlallah, bizde yılını doldurmamış bir oğlak var ki, bence iki koyundan daha kıymetlidir; bunu kesersem kurban yerine geçer mi? Hazreti Peygamber:
“Evet, ancak (yaşını doldurmamış oğlak) senden sonra hiç kimseden kurban yerine geçmez” buyurdular.
Mütercim:
Bu hadîs-i şerif, İmam Şafii Hazretlerinin delili olup kurban olacak hayvan koyun cinsi ise tam bir yaşında, keçi cinsi ise iki yaşında olmalıdır, demiştir. İmam Azam’a göre bir yaşındaki koyundan fark edilmeyecek şekilde semiz olan en az altı aylık bir kuzu kurban edilebilir.
302- İbni Abbas (R.A.)dan rivayet edilmiştir:
Zilhicce’nin şu on günündeki amelden daha üstün amel yoktur.” Ashabı kiram, ya Resûlallah, cihad da mı değil? diye sordular. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem : “Cihad da değildir. Ancak canını ve malını feda ederek çıkıp, hiçbirini geri çevirmeyen (ikisini de Allah yoluna veren) kişi müstesna” buyurdular. Yani malını ve canını Allah yolunda feda eden mücahidin ameli, Zilhicce ayının şu on günündeki amelden daha faziletlidir.
303- Hazreti Aişe’den rivayet edilmiştir:
Birtakım Sudan’lılar, Mescidi şerifin önünde bayram günü kılıç ve kalkan oyunları yaparlarken Hazreti Ömer’e şöyle buyurdu:
“Bereketli Nil’in çocuklarını (Sudan’lıları) güven içinde bırak!” Başka bir rivayette; “Her milletin bir bayramı var. Bugün de bizim bayramımızdır” buyurduğu da belirtilmiştir.
Mütercim:
Erfide, rifde’nin çoğul şekli olup bahşiş ve aynı zamanda bolluk mânasında kullanılmaktadır. Nitekim suyu bol olduğu için Dicle ve Fırat nehirlerine, râfidan denmiştir. Hadîste geçen Sudanlılara erfidenin çocukları denmesi, ya bahşiş topladıklarından veya bereketli Nil nehrine mensup olduklarından ileri gelmektedir.18
18 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:155-303
VİTÎR BAHSÎ
304- İbni Ömer (R.A.) den rivayet edilmiştir:
“Gece namazları ikişer ikişer rekâttır. Herhangi biriniz sabah vaktinin girmesinden korkarsa (gece namazlarının sonuna bıraktığı vitri) tek rekât olarak kılar Bu bir rekât, kıldığı namazların vitri olur.”
Mütercim:
Gece teheccüd namazı kılmayı adet edinen kimse, gece yarısından sonra kalkıp teheccüd namazını ikişer ikişer rekât kılar. Sonra vitir namazını kılar. Amma vitir namazı tek rekât mıdır, yoksa vitir namazı gibi üç rekât mıdır? Bu hususta diğer mezhep imamları, hadîs-i şerifin zahirini esas kabul ederek, vitir namazı en sonra ayrıca bir rekât kılınır, diyorlar. İmam Azam’a göre bir rekât namaz caiz değildir. Vitir namazı, akşam namazı gibi üç rekât olarak kılınır. İmam Şafii Hazretlerine göre, vitir namazı akşam namazı gibi üç rekât olarak caiz ise de, daha faziletli olan, iki selâmla üç rekât kılınmasıdır. Şafii fıkıh âlimlerinden İmâdî Hazretleri, evlâ olan, bir arada üç rekâttır, demiştir. Bu görüş, İmam Azam’ın görüşünü aynen kabul değilse de destekleyici mahiyettedir.
305- İbni Ömer (R.A.)den rivayet edilmiştir:
“Gece namazınızın sonunu vitir (tek) yapınız.”
Mütercim:
Yukarıdaki hadîs-i şerifte geçtiği gibi, bu hüküm devamlı olarak gece namazına kalkmayı adet edinen ashaba göredir. Yoksa sünnet olan, yatmazdan önce, yatsı namazından sonra hemen vitir namazını kılmaktır. Sonra isterse kalkar, yine teheccüd namazlarını kılar. Artık vitir namazının iadesi veya tek bir rekât kılınması gerekmez.19
19 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:158-159
YAĞMUR DUASI BAHSİ
306- Abdullah (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Allah’ım! Yusuf’un yedi (kıtlık) yılı gibi yedi yıl ver (bu müşriklere, belki açlık onları terbiye eder).”
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke’nin azılı müşriklerinin, belki yola gelmelerine vesile olur diye, Hazreti Yusuf zamanında Mısır halkının uğratıldığı ve tam yedi yıl devam eden kıtlık ve açlığa kendilerinin de uğratılmalarına dua etti. Gerçekten bir yıl içinde Mekke’ye bir damla yağmur düşmedi. Bundan dolayı fena halde bir kıtlık oldu. Öyle ki, Mekke halkı leş yemeğe başladı. Yer ve göğü duman kapladı. Sonra biraz insafa geldiler de, Mekke halkı tarafından, Mekke reisi Ebû Süfyan seçilip Medine’ye gönderildi. Hazreti Peygamberin huzuruna varıp. Ya Muhammed, sen Allah’a ibadetli ve yakınlara iyilik etmeyi emredersin; Hâlbuki senin yakın akraban olan kavmin Mekke’de kıtlık ve açlıktan helak oldular. Rica ediyoruz, onlar için Allah Teâlâ’dan yağmur isteyiniz, dua ediniz. Bu felâketten kurtulsunlar. Sonra biz de bu sebeple sana iman ederiz, dedi. Sonra Peygamber efendimiz dua buyurdu. Kıtlık ve pahalılık gitti, bolluk ve ferahlık geldi. Ne var ki, Mekke’liler yine iman etmediler. Bu kıtlık ve perişanlıklarına işaret olarak evvelce: “O halde (ey resulüm) semanın aşikâre bir duman (açlık ve kıtlık) getireceği günü (azabı) bekle” mealindeki ayeti kerime nazil olmuştu. (Duhan sûresi. Ayet 10)
Mütercim:
İhtiyaç zamanında yağmur duası için namaz meşrudur. Tıpkı cuma namazı gibi cemaatle iki rekât kılınır. Sonra bayram namazında olduğu gibi hutbe okunur ve dua edilir. Fakat minberde olmayıp yerde okunması müstehabdır. Bu, imameyn’in görüşüdür. İmam Azam’a göre, ayrı ayrı kılınır, cemaatle kılınmaz. Zamanımızda iki imamın, kavline göre hareket edilmektedir. Diğer üç mezheb imamlarına göre de hüküm böyledir.
307- Enes (R.A.)den rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri bir cuma günü minbere çıkıp hutbe okurken taşra halkından biri mescidin kapısından içeri girdi. Hazreti peygamberin karşısında ayakta durup Ey Allah’ın Resulü; Kıtlıktan ve kuralıktan hayvanlarımız helak oldu. Allah Teâlâ’ya dua ediniz de bize yağmur ihsan buyursun diyerek dilekte bulundu. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri mübarek ellerini göğe doğru kaldırarak:
Allah’ım! bize yağmur ver, Allah’ım! bize yağmur ver, Allah’ım! bize yağmur ver, diye duada bulundular. Hazreti Peygamberin duası üzerine bulutlar gözüktü, semayı kapladı. Hemen ardından yağmur yağmaya başladı. Yedi gün devamlı yağdı. Ertesi cuma günü yine Hazreti Peygamber minberde hutbe okurken aynı adam gelip Ey Allah’ın Resulü, yağmurun meydana getirdiği sellerden mal mülkümüz hasar görüyor. Artık bu yağmurun kesilmesi için dua ediniz diyerek yalvardı. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, mübarek ellerini kaldırarak:
“Uzak çevrelerimize yağsın, üstümüze yağmasın! Allah’ım! tepelere, dağlara, yüksek yerlere, vadilerin içlerine ve mer’alara yağdır.” diye dua buyurdu. Duadan biraz sonra yağmur kesildi.
308- Enes (R.A:) ‘den rivayet edilmiştir:
“Allah’ım! bizi (kuraklıktan) kurtar. Allah’ım! bizi (kuraklıktan) kurtar. Allah’ım! bizi (kuraklıktan) kurtar.
309- Hazreti Aişe’den rivayet edilmiştir
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri yağmur yağarken: Allah’ım! (canımız ve malımız için) yararlı isabet (değme) olsun” diye dua ettiler.
310- İbni Abbas (R.A.)’dan rivayet edilmiştir:
Saba rüzgârı, bana zafer getirdi. Ad kavminin helaki da debûr (batıdan esen rüzgâr) ile olmuştur.”
Mütercim:
Badi Saba (saba rüzgârı, kuzey doğudan esen yeldir. Bazı kimselere göre, seher vaktinde esen yeldir. Hendek savaşında düşmanları perişan eden rüzgâr bu Saba rüzgârıdır. Debûr (bora) ise, bunun aksine olarak batı tarafından esen rüzgârdır. Ad kavminin helak edilişi bu rüzgârla olmuştur.
311- İbni Ömer (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
Allah’ım! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize mübarek, kıl,” diye Hazreti Peygamber dua, edince ashabı kiram: Necid’imîzi de..., dediler. Hazreti Peygamber:
Allah’ım! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize mübarek kıl.” Ashab, tekrar dilekte bulunarak: Necid’imizi de..., dediler. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri şöyle buyurdular:
“Orada (Necid ve Irak bölgesinde) sarsıntılar ve fitneler (isyan ve ihtilâller) olacak ve şeytanın boynuzu da orada çıkacaktır.”
Mütercim:
Nitekim bu bölge, İslam tarihinde en kanlı ve en ağır olaylara sahne olmuştur.
312- İbni Ömer (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
“Gaybın anahtarları beştir. Bu beş şeyi ancak Allah bilir: Yarın olacak şeyi kimse bilemez. Anaların rahimlerinde olacak şeyi kimse bilemez. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse hangi yerde öleceğini bilemez. Kimse yağmurun ne zaman geleceğini bilemez.”
Mütercim:
Bu beş hâdiseyi ayrıntıları ile ve gerçek yönleri ile Allah’tan başkası bilemez. Ancak bazı alâmet ve belirtiler meydana çıktıktan sonra, bir takım alât ve teçhizatla bunlardan bazıları hakkında bir takım tahmin ve tespitlerde bulunmak mümkün ise de, belirtiler olmadan bunları keşfetmek ve ayrıntılarını bilmek mümkün değildir. Bir de bu beş şeyden, daha milyonlarca gaybi hâdiseler varsa da, bu beş şeyi tayin etmekteki hikmet, kâhinlerle müneccimlerin, bunları bildiklerini iddia etmeleridir. Şerkavî şerhinde böyle denmektedir:20
20 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:159-163
GÜNEŞ TUTULMASI BAHSİ
313- Ebû Bekre (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Güneş ve ay kesinlikle hiç kimsenin ölümü için tutulmazlar. Bunların tutulmalarını görürseniz, size vaki durum açılıncaya kadar namaz kılıp dua edin.” Bir rivayette de: “Lâkin bunların tutulmaları ile Allah Teâlâ kullarını korkutur,” buyrulmuştur. Yani kullar, ay ve güneşin uğradığı değişikliklerden ibret alıp Allah’ın büyüklüğünü idrak etsinler ve Allah’tan korksunlar.
314- Muğîre (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Güneş ve ay kesinlikle hiç kimsenin ölümü veya hayatı için tutulmazlar. Fakat bu hali görünce namaz kılıp Allah’a dua edin.
315- Hazreti Aişe’den rivayet edilmiştir:
“Güneş ve ay, Allah’ın ayetlerinden iki ayet (kudret eseri) dir. Bunlar, hiç kimsenin ölümünden veya hayatından dolayı tutulmazlar. Bu tutulma halini gördüğünüz zaman Allah’a dua ediniz, tekbir getirin, namaz kılınız, fakirlere sadaka veriniz. Ey Muhammed ümmeti! Vallahi, hiç kimse, kölesinin zina etmesi veya cariyesinin zina etmesi karşısında Allah Teâlâ Hazretlerinden daha kıskanç değildir. Muhammed ümmeti! Vallahi, benim bildiklerimi bilseniz az güler ve çok ağlardınız.”
316- Hazreti Aişe (R.A.) den rivayet edilmiştir:
“Güneş ve ay, Allah Teâlâ Hazretlerinin ayetlerinden iki ayettir. Hiç kimsenin ölümü veya hayatı için tutulmazlar. Tutulmalarını görürseniz, namaza başvurun ve “Cemaat namazına!” diye de çağrılsın.”
317- Hazreti Aişe (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
Hazreti Aişe validemiz, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimize: İnsanlar ölünce mezarlarında azab görecekler mi? diye sorunca, Hazreti Peygamber:
“O kabir azabından Allah’a sığınırım.” dediler. Sonra kabir azabından Allah’a sığınmalarını ashabı kirama emrettiler.
318- İbni Abbas (R.A.)’dan rivayet edilmiştir:
“Ben (güneş tutulması namazında iken) cenneti gördüm ve bir salkıma elimi uzattım. Eğer devşirseydim dünya durdukça ondan yerdiniz. Cehennem’i de gördüm. Bugünkü kadar korkunç manzara hiç görmemiştim. Cehennemliklerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm” Ashabı kiram,
— Niçin, ya Resûlallah? diye sordular. Hazreti Peygamber:
— Nankörlüklerinden, buyurdu. En yakın adamına nankörlük ederler. İyiliğe nankörlük ederler. Onlardan birine bütün bir ömür boyu iyilik etsen, sonra senden (hoşlanmadığı) birşey görse, senden hiç hayır görmedim, der.”
319- Ebu Mûsâ (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Allah tarafından vukua gelen bu âyetler (güneş ve ay tutulmaları), hiç kimsenin ölümü veya hayatı için değildir. Ancak Allah Teâlâ Hazretleri bunlarla kullarını korkutur. Böyle bir hal gördüğünüz zaman Allah’a ibadete, duaya ve istiğfara başvurun.”
Mütercim:
Ay ve güneşin tutulmaları zamanında namaz kılmak ima ile meşrudur. Fakat Hanefî mezhebinde Cuma namazı gibi iki rekât olarak cemaatle kılınır. Yalnız zaman-ı sûre (zammı sure ???) olarak Bakara sûresi gibi en uzun sûrelerden biri okunur. Diğer üç mezhebe göre, yine Cuma namazı gibi iki rekât ise de her rekât iki rükû ile eda edilir. Birinci rekâtın rükûundan baş kaldırılınca tekrar Fatiha ve zammı sûre okunur ve ikinci rükûdan sonra secdeye varılır. İkinci rekât da aynı şekilde kılınır. Bu da, tutulma halinin açılmasına kadar namaz uzasın diye yapılır. Ancak, Cuma namazında olduğu gibi hiçbir mezhebde hutbe yoktur. Ezan ve ikamet dahi istemez. Cemaati toplamak için “cemaatle namaza” diye davet yapılabilir.21
21 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:163-1666
SEFERİ NAMAZ BAHSİ
320- Ebu Hureyre (R.A.) den rivayet edilmiştir:
“Allah Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman eden bir kadının, yirmi dört saat süren bir yolculuğa, beraberinde mahremi olmaksızın çıkması caiz değildir.”
321- İmran (R.A.) dan rivayet edilmiştir:
İmran bin Husayn, ey Allah’ın peygamberi, basurumdan dolayı rahat namaz kılamıyorum, ne yapayım?, diye sorunca Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“Ayakta kıl; gücün yetmezse oturarak ve gücün (buna da) yetmezse yan üstü yatarak kıl.”
Mütercim:
Namazın terki veya vaktinden geciktirilmesi için hastalık sebep gösterilemez. İmam Azam Hazretlerine göre, yan üstü veya arka üstü yatarak, mümkün olduğu şekilde imâ (baş veya vücut işareti) ile namazları vaktinde kılmak gerektir. İmâ etmeye gücü yetmeyen hastadan namaz düşer. Fakat İmam Şafii’ye göre, göz veya kalp imasına gücü yeten kimse, namazını kılar. Şerkavî şerhinde bu şekilde yazılıdır.22
22 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:166-167
TEHECCÜD (Namazı) BAHSİ
322- İbni Abbas (R.A.) dan rivayet edilmiştir.
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, gece teheccüd namazına kalktığı zaman şu duayı okurlardı:
“Allah’ım! Sana hamd olsun. Göklerin, yerin ve onlardaki varlıkların kayyimi (kayyumu ???) sensin. Hamd olsun sana. Göklerin, yerin ve bunlardaki varlıkların mâlik ve sahibi sensin. Hamd olsun sana Göklerin ve yerin nurusun sen. Hamd olsun sana Göklerin ve yerin mutlak hâkimisin sen. Hamd olsun sana. Sen haksın, vadin haktır, mülakatın haktır, sözün haktır, cennet haktır, cehennem haktır. Peygamberler haktır, Muhammed haktır ve kıyamet haktır. Allah’ım! Yalnız sana teslim oldum. Yalnız sana iman ettim. Yalnız sana bel bağladım. Yalnız sana yöneldim. Yalnız sana davamı açtım. Yalnız senin hükmüne müracaat ettim. Takdim ettiklerimi, tehir ettiklerimi, gizli yaptıklarımı, aşikâr yaptıklarımı bana bağışla. Öne alan sensin. Geri bırakan sensin. Tanrı yalnız sensin. Senden başka Tanrı yoktur. Kudret ve kuvvet yalnız Allah iledir.”
323- İbni Ömer (R.A.) den rivayet edilmiştir:
Rüyamda cehennemi ve tanıdığım bazı kişileri, görüp cehennemden Allah’a sığındım. Bir melek bana, korkma, dedi. Sonra bu rüyamı hemşirem Hafsa (R.A.) vasıtasıyla Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine arz ettirdim. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu:
“Abdullah ne iyi insan! Keşke geceleri de namaz kılabilse.” Artık bu vak’adan sonra İbni Ömer, geceleri pek az uyurdu.
Mütercim:
Teheccüd (gece) namazları kılan kimse cehennemden kurtulur manasını bu hadîs-i şerif taşımakla bu namaz ihtilafsız sünneti müekkededir.
324- Hazreti Ali (R.A.) den rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri bir gece seher vaktine doğru Hazreti Ali ve Hazreti Fatıma’nın hanelerine teşrif etmişlerdi. Onlar henüz yatakta idiler. Bunun üzerine Hazreti Peygamber, “Siz (geceleyin) namaz kılmıyor musunuz?” buyurdu. Hazreti Ali şu cevabı verdi: Ya Resûlallah, ruhlarımız Allah’ın kudret elindedir, dilediği zaman bizi uyandırır.
Hazreti Peygamber bu cevaptan memnun olmadığına işaret olarak mübarek elini dizine vurdu ve şu ayeti kerimeyi okuyarak ayrıldı:
“And olsun ki, biz insanlara bu Kur’an da her çeşit örnek verdik. Ne var ki, insanın en çok yaptığı şey tartışmadır.” (Kehf sûresi: Ayet 54).
325- Muğîre (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namaz kılarken o kadar ayakta durur ve kıraati uzatırdı ki, mübarek ayakları şişerdi. Bu halini gören ashap: Ya Resûlallah, geçmiş ve gelecek günahlarınızın bağışlandığını Cenab-ı Hak Kur’an ı Kerim’de müjdelemişken, siz bu derece kendinizi ibadete verip yoruyorsunuz, demeleri üzerine şu cevabı buyurdular:
“O halde çok şükreden bir kul olmam gerekmez mi?” “Allah Teâlâ Hazretleri, beni mağfiret buyurduğundan dolayı kemâl üzere şükrümü ifa etmek için, gece ve gündüz secdeye kapanıp O’na ibadet etsem yeridir.”
326- Abdullah, bin Amr bin El-As Hazretlerinden rivayet edilmiştir:
“Allah Teâlâ nezdinde en makbul namaz Davud Aleyhisselâm’ın namazı ve Allah Teâlâ katında en makbul oruç da Davud’un orucudur. Gecenin yarısını uyur, üçte birini ihya eder ve sonra altıda birini uyurdu. Bir gün oruç tutar ve bir gün yerdi.”
327- Ebû Hureyre (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Sizden biriniz uyuyunca Şeytan onun ensesine üç düğüm vurur. Her düğümü, uzun bir gecen var, uyu! diyerek vurur. Eğer uyanır da, Allah’ı zikrederse (tesbih, tehil eder veya Kur’an okursa) bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz kılarsa bir düğüm daha çözülerek hareketli ve neşeli olur. Aksi takdirde maneviyatı bozuk ve tembel olarak kalkar.”
328- Abdullah (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ’in huzurlarında, birisinin, bütün gece uyuyup sabah namazına kalkmadığı söylenince, şöyle buyurdular: “Onun kulağına şeytan işedi.”
329- Ebû Hureyre (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
“Her gece Rabbimiz Teâlâ ve tekaddes Hazretleri (nin rahmeti), gecenin üçte biri kalınca dünya göğüne inerek, bana dua eden var mı, duasını kabul edeyim; benden isteyen var mı, istediğini vereyim! bana istiğfar eden var mı, kendisini bağışlayayım, buyurur.”
Mütercim:
Bu hadîs-i şerif müteşabihattan olup müteahhir âlimlerce tevil edilmiştir. Gece vaktinin son üçte biri ibadetlerin kabul zamanıdır. Bu zamanda ibadet edenler, hususiyle Allah Teâlâ Hazretlerinin lütuf ve keremine ererler. Allah’ın rızasına uygun kimselerden olurlar. Yoksa Cenabı Hak inmek ve çıkmaktan münezzehtir.
330- Hazreti Aişe (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
Hazreti Aişe: Ya Resûlallah, vitir namazını kılmadan mı uyuyacaksın? diye sorunca Hazreti Peygamber şöyle buyurdular: “Ya Aişe! Benim gözlerim uyur; fakat kalbim uyumaz.”
331- Ebû Hureyre (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Ya Bilâl! Müslümanlıkta işlediğin en ümit verici ameli bana anlat; çünkü cennette (dolaşırken) önümde senin ayak seslerini duydum.” Hazreti Bilâl şu cevabı verdi: Ya Resûlallah! Gece veya gündüz vakti her abdest aldığımda, mutlaka o abdestle nasibim olduğu kadar namaz kılarım ki, bundan daha ümit verici bir amel işlemedim.”
332- Enes (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Mescidi şerifin iki direği arasına bağlı bir ip gördü. Bu ip nedir? diye sordu. Ashab, Zeyneb (validemiz) in ipidir. Kesildiği zaman tutunur, dediler. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“Hayır, o ipi çözün! Her biriniz mecali kadar namaz kılsın. Mecali kesilince de otursun.”
333- Abdullah bin Amr (R.A.)’den rivayet edilmiştir
“Abdullah! falanca gibi olma. O geceyi ihya ederdi; sonra gece namazını bıraktı.”
334- Ubade bin Samit (R.A.)’den rivayet edilmiştir:
“Her kim, gece uykusundan uyanarak, Allah’tan başka ilâh yoktur. Birdir. Ortağı yoktur, mülkler O’nundur. Hamd O’nadır. O, her şeye kâdirdir. Allah’a hamd olsun. Allah’ı noksanlıklardan tenzih ederim. Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Allah en uludur. Kuvvet ve kudret ancak, Allah iledir, dedikten sonra, Allah’ım beni bağışla, derse yahut dua ederse onun duası kabul olunur ve eğer abdest alır namaz kılarsa, namazı makbul olur.”
335- Cabir (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
“Sizden biriniz bir işe teşebbüs ettiği zaman, farz namazdan ayrı olarak iki rekât namaz kılsın; sonra şu duayı yapsın:
“Allah’ım! İlmine dayanarak senden hayır istiyorum. Kudretine dayanarak kudret istiyorum. Senin nihayetsiz kereminden istiyorum. Sen güçlüsün, ben ise güçsüzüm. Sen bilirsin, ben ise bilemem. Gaybı yegâne bilen sensin. Allah’ım! Eğer bu iş, senin ilâhî ve ezelî ilminde, dinim, hayatım ve akıbetim (veya şimdiki halim ve geleceğim) için hayırlı ise onu bana mukadder kıl, onu bana müyesser kıl, sonra o işimi bereketli kıl.
Eğer bu iş, senin ilâhî ve ezelî ilminde, dinim, hayatım ve akıbetim (veya şimdiki halim ve geleceğim) için hayırsız ise onu başımdan defet, beni de ondan uzaklaştır. Bana, nerede olursa hayırlısını ver. Sonra beni, verdiğine razı kıl.”
“İstihare yapan kişi, (bu iş, derken) ihtiyacını belirtir,” buyurdu.
336- Abdullah El-Müzenî (R.A.) ‘den rivayet edilmiştir:
“Akşamın farzından önce namaz kılınız, akşamın farzından önce namaz kılınız, akşamın farzından önce namaz kılınız; ancak isteyen kılar.” Üçüncü defasında bunu isteğe bağlaması, Müslümanlar tarafından akşamın ilk sünneti olarak kabullenmesini istemediği içindir.
Mütercim: .
Hazreti Peygamber akşamın farzından önce namaz kılmayı üç defa tekrarladı. Üçüncüde, dileyene göre, buyurdu. İsteyen kılar istemeyen kılmaz. Böyle buyurmaları da, bütün insanların bu namazı devamlı bir sünnet kabul etmelerini istemediklerinden dolayıdır. Şafii ve Hanbeli mezheblerine göre, akşam namazından önce iki rekâtlık kısa bir namaz kılmak müstehabdır. Delilleri de bu hadîs-i şeriftir.23
23 Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:167-174
Dostları ilə paylaş: |