Ahmed Hulûsi’de Kavramlar ahmed hulûSİ’DE



Yüklə 358,17 Kb.
səhifə1/5
tarix28.07.2018
ölçüsü358,17 Kb.
#61312
  1   2   3   4   5

Ahmed Hulûsi’de Kavramlar



AHMED HULÛSİ’DE

KAVRAMLAR

AV. ASUMAN BAYRAKÇI

www.allahvesistemi.org

KİTSAN


Kavramlar İ,

İstanbul


Yayın Dağıtım: Kitsan

Sayfa Uygulama: A. Onur Şenyurt

Kapak Tasarımı: Sebahattin Kanaş

Basım: Yenigüven Matbaası





Bu kitabın telif hakkı yoktur.

Dileyen herkes, tüm eserlerimiz gibi

bu kitabı da,yazar ve kaynak belirtmek ve

orijinaline sadık kalmak kaydıyla

çoğaltabilir, çevresiyle paylaşabilir,

yayınlayabilir, tercüme edebilir…





KİTSAN KİTAP

BASIM YAYIM DAĞ.

SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.

Alemdar Mah. Ticarethane Sk.

No: 41/3-4 34400

Sultanahmet - İSTANBUL

Tlf: (0212) 513 67 69 - Fax: 511 51 44

http://www.kitsan.com

“VAHYE DAYALI MUHAMMEDİ ÖĞRETİ”DE

“KUR’ÂN RUHU”YLA “OKU”MA

Bu kitabımızda, öncekilerden farklı olarak, ilgili kavramlara dönük, Kurân-ı Kerim âyetlerine("Allah ilminden YANSIMALAR"-Ahmed Hulûsi) geniş yer verilmiştir.

Bir Kurân öğrenicisi olarak, Vahye dayalı Muhammedi öğretinin verdiği bakış açısıyla Kurân-ı Kerim’in ruhunu algılayabilmek ve bu anlayışla değerlendirebilmek amacıyla yaptığımız bu çalışmanın,

okuyuculara da ışık tutacağını ümid ediyorum.



Asuman Bayrakcı

Sizi rahimlerde (ana karnında-Rahîmiyetinde-varlığınızı oluşturan Esmâ mertebesinde) dilediği gibi şekillendiren (oluşturan-programlayan) "HÛ"dur! Tanrı yoktur sadece "HÛ"; Azîz'dir, Hakîm'dir.

"HÛ"dur; ki sana inzâl ettiği BİLGİ (Kitap) işaretlerinin bir kısmı muhkemdir (açık-net anlaşılır hükümler ihtiva eden), bilginin (Kitabın) anası-temelidir; diğerleri de müteşabihâttır (teşbih-misal benzetme yollu anlatım). Kalplerinde zey (art niyetli, olayı saptırmak isteyen düşünceye sahip) olan kişiler, fitne amaçlı tevilini (yorumunu-neye işaret ettiğini) yapmak üzere müteşabih olanlarıyla hükmederler. Bunların tevilini (kesin olarak ne kastedildiğini) ancak Allah bilir. İlimde Rasih olanlar (derinlikli düşünenler-tahkik ehli): "İman ettik, onların tamamı Rabbimizin indîndendir" derler. Derin düşünen akıl sahiplerinden (Ulül Elbab) başkası bunu anlayamaz. (Âl-i İmran/6-7)

FİHRİST



İBADET






İbadet” {Bilinçlenme ve güç kazanma çalışmaları-“Beden-Ruh-Şuur” boyutları çalışmaları-Taat- “Öz”ündekine yönelme-Varoluşunun gereğini yerine getirme-Kulluğunu ifa-Sünnetullah gereği yapılası uygulamalar-“Allah Sistemi”nin zorunlu kıldığı çalışmalar-"Öz”ündeki ilâhi gücü ortaya çıkarma çalışmaları-İnsanın vehmettiği, var sandığı, dışarıdaki, ötesindeki bir tanrıya yönelmek yerine; kendi hakikatindeki “Allah İsimlerinin işaret ettiği kuvveler”e yönelerek, onları aktive etmeye çalışması-Kendi özündeki Yaratanın sıfat ve esmâsından kaynaklanan kuvvelerle yarınını inşâ etmek-Gerekçe sormaksızın görevi mükemmel bir şekilde yerine getirme-Ölümötesi yaşamın ihtiyacı olan çalışmalar-Kişinin sonsuz geleceğine yararlı çalışmalar–Nefsine(Hakikatine-Bilincine), hakkı olan sayısız özellikleri ve güçleri kazandıran çalışmalar-Nefsinin hakikatını tanıman ve ondaki sayısız özellikleri keşfetmen, cennet yaşamına onu ulaştırman için gerekli çalışmalar-(Bilinçli yapılmak sûretiyle beyni geliştireceği için) Kendini Var eden’le aradaki perdeleri kaldıran çalışmalar}







"Fıtrî İbadet"(Her “Şey”in, O'nun Hamdı olarak, tesbihi-Her birimin kendi programlanışı doğrultusunda fiilleri meydana getirişleri-Yaratılış programı (fıtratı-şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyma-Birimin varlığını meydana getiren isimlerin mânâlarının tabiî sonucu-Kendilerinin oluşumunu sağlayan(varlığını oluşturan) çeşitli İlâhi İsimlerin mânâlarının; kendilerinde âşikâre çıkışı istikâmetinde, fiilleri ortaya koyması-Birimlerin varlıklarının hakkını edâ etmeleri-Tabii İbadet- Kulluğunu ifa-Fıtrî kulluk)






Ne mânâ için varolmuşsa, o mânâyı meydana getirir... O mânânın gereği olaylarla o sûrete bürünür... O mânânın gereğini yaşar!






Tüm insanlar ve cinler(istisnasız) ibadet işlemini yerine getirmek için halk edilmişlerdir. (Kur’ân, “bir kısmı ibadet ederler veya isteyenler ibadet eder…” demiyor!






Fıtrî(Tabii) İbadetini yerine getirmenin bir sonraki aşaması->Cehennem yaşamı!






İbadet çalışmaları






İbadet çalışmaları ikiye ayrılır






1-Farz İbadet(İbadette en alt sınır-Kişinin belli azaplardan kendini kurtarması için taban olan çalışmalar)






Farz İbadetler dahi "Teklif"tir





2-Nâfile İbadet (Yararlı İbadet- Allah’a yakîn elde etmek için yapılan, farz ibadetler dışındaki yararlı-faydalı çalışmalar)






"Kulum Bana nâfilelerle yaklaşır!"

58



İbadetin amacı







Kendi özbenliğini, kendindekini anlayıp hissedebilmek, onun gereğini yaşayabilmek amacı ile ibadet gerçekleşir!. (Sen, sendekinden gâfil olduktan sonra yaptığın, ibadet olmaz!)






Yaptığın her şey, kendi orijinini tanımak, varlığına bahşedilmiş özellikleri ve kuvveleri açığa çıkarıp sonuçlarını yaşamak içindir.






İbadetler ve Evrensel Sistem






İbadetler, Allah'ın Yaratış Sistemi("İslâm Dini"nin açıkladığı Allah'ın Esmâ ve sıfatını izhar kanunları) gereği ve sonucu zorunludur.






"İbadet" adlı çalışmalar, kişinin ölümötesi ruh yaşantısı için gereklidir.






“İbadet" faaliyetleri beyin ile ilgilidir.






Tüm çalışmalar, beyin kapasitesinin gelişmesi-ruhun güçlenmesi (“nefsine” hakkı olan sayısız özellikleri ve güçleri kazandırma, onu cennet yaşamına ulaştırma) amacına dönüktür .






Rabbani özellikleri (Hakikatindeki “Esmâ”dan kaynaklanan Esmâ kuvveleri) değerlendirmek, ancak Dünya yaşamında mümkündür. {Ölüm geldiğinde geri dönüş asla mümkün değildir! (boyutsal fark)}







Mikrodalga beyin, mikro dalga bedendir(“Ruh”tur). Mikrodalga bedenin ölümötesinde ihtiyacı olan enerji(Nur), ancak biyolojik bedenle üretilir. (Mikro dalga bedendeki mikrodalga beyin böyle bir şey üretemez!.)








Eksik bırakılanın sonucu(cezası) "Sistem" gereği ölümötesinde otomatik olarak yaşanır.






İnsanların yararlanması için ibadetlerin “Ay Takvimi”ne (Hilâller) bağlanması(Ölçüler)>{Korunanlardan olmak için ön kapıdan (direkt kestirme yoldan) girmek}






İbadetler kişiliği geliştirir ve kazanılan özellikler ruha da yüklenerek ruhu da geliştirir; güçlendirir






İnsan, dünyada yapacağı çalışmalar ile yarın karşılaşacaklarını oluşturacaktır.






Kişi, dünya hayatında ilmini-irfanını-basiretini ne kadar arttırırsa, âhirette de o mertebelerin gereğini yaşayacaktır






İbadetleri ihmal edip hayatınız cehenneme döndüğünde âyet tecelli eder... "Allah sizi atmadı; siz kendi ellerinizle kendinizi cehenneme attınız!"






Nasıl bir gelişme umuyorsan, onu dünyada gerçekleştirmek zorundasın... Ölüm ötesinde dikey yükselme yoktur!






"Baban olduğum halde Ben bile seni kurtaramam!"






Sonsuz mutluluğa ermek isteyenler, Allah Rasûlü’nün evrensel sistem gereği uygulamalarını örnek alarak yaşamlarını düzenlerler.






İbadetler ile bâtınî ve zâhirî yaşamla arasındaki ilişki






Tüm çalışmalar(ibadetler), beden-ruh-şuur boyutları bir arada kemâle ulaşır.







Bütün bâtınî yaşamlar, ancak "bedensel beyin çalışmaları"yla birlikte değerlendirilebilir






İbadet ve Kulluk






İbadet, ötede-ötende bir tanrıya değil... "Öz"ündeki yaradanın olan Allah'adır






Tanrı varolmadığına göre, kime ve niye ibadet? (Allah'ın senin ibadetlerine ihtiyacı yoktur... Yaptığın herşey, kendi "Hakikat"ini tanıman içindir.)






İbadetler kendini var edenle arandaki perdeleri kaldırır.






“Allah İsimleri”nin varlığına hâkim olduğunu gören, Rasûlullah'ın bildirdiği bütün emirlere tâbi olmak mecburiyetinde kalacaktır






İbadetin, ötenizdeki bir tanrıyla ilişkiler olmadığını fark edin... "Öz"ünüzdeki Allah'a yönelip "O"nu tanımaya çalışın






Doğumdan ölüme kadar secdede olsan O'nun için bir "Hiç"!






İbadetin özü






En büyük ibadet özündekine yönelmektir!







Kibirleri yüzünden ibadet etmeyenler (Hakikat bilgisini inkâr edenler (Hakikatlerinden, Sünnetullah'tan perdeliler)-Hak'tan döndürülenler-Allah'ın işaretlerinde mücadele edenler-Rasûlleri onlara apaçık deliller olarak geldiklerinde, kendi bildiklerine dayanarak sevinip şımaranlar-Kibriyâ'nın farkındalığına asla ulaşamayacaklar olanlar-Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allah'ın işaretlerinde mücadele eden kimseler-İçlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey olmayanlar-Yeryüzünde haksız olarak sevinip şımaran ve kasılıp böbürlenenler-Alay etmekte oldukları şey kendilerini kuşatanlar-Hüsrana uğrayanlar)






İbadetleri terk etme yanılgısı {Cinlerin de sahip oldukları "mülhime irfanı"-Tarikat ve gerekse hakikat ehli olduklarını kabullenen kişilerin; o hissettikleri halin veya saptırıcı fikirler ilham eden cinnin etkisi altında, yapılması zorunlu çalışmaları ihmal etmeleri-Tekliği anlamana rağmen bedenin istek ve arzuları-içgüdüleri-dürtüleri istikametinde davranışlara girmek-"Mülhime irfanı"yla "emmare"ye dönmek-Tabiatla mücadeleyi terk etmek-Bedenin istek ve arzularına yenik düşmek sûretiyle Teklik yaşamından uzaklaşmak-Bedenin tabiatına, biokimyasal özelliklerine tâbi olmak-Beden kabulüne dayanan fiiller içinde boğulmak}






Kibirleri yüzünden ibadet etmeyenler, boyunları bükük olarak cehenneme gireceklerdir… O hâlde sen, Esmâ'sıyla hakikatin olan Allah'a sığın!






İbadet" ve "Ubûdet"






Gerçeği görene-tadana kadar "İbadet" hükmüyle fiillerine devam et.... Sonra da kendini ortadan kaldırmış olarak bırak onlar Allah'ın fiilleri şeklinde devam etsin!






"Görmediğim Allah'a ibadet etmem!"



İBADET


  • Bilinçlenme ve güç kazanma çalışmaları...

  • “Beden-Ruh-Şuur” boyutları çalışmaları...

  • Taat

  • “Öz”ündekine yönelme...

  • Varoluşunun gereğini yerine getirme...

  • Sünnetullah gereği yapılası uygulamalar...

  • “Allah Sistemi”nin zorunlu kıldığı çalışmalar...

  • "Öz”ündeki ilâhi gücü ortaya çıkarma çalışmaları...

  • İnsanın vehmettiği, var sandığı, dışarıdaki, ötesindeki bir tanrıya yönelmek yerine; kendi hakikatindeki “Allah İsimlerinin işaret ettiği kuvveler”e yönelerek, onları aktive etmeye çalışması…

  • Kendi özündeki Yaratanın sıfat ve esmâsından kaynaklanan kuvvelerle yarınını inşâ etmek...

  • Gerekçe sormaksızın görevi mükemmel bir şekilde yerine getirme...

  • Ölümötesi yaşamın ihtiyacı olan çalışmalar...

  • Kişinin sonsuz geleceğine yararlı çalışmalar

  • Nefsine (Hakikatine-Bilincine), hakkı olan sayısız özellikleri ve güçleri kazandıran çalışmalar

  • Nefsinin hakikatını tanıman ve ondaki sayısız özellikleri keşfetmen, cennet yaşamına onu ulaştırman için gerekli çalışmalar

  • (Bilinçli yapılmak sûretiyle beyni geliştireceği için) Kendini Var eden’le aradaki perdeleri kaldıran çalışmalar



"FITRÎ İBADET"



  • Her “Şey”in , O'nun Hamdı olarak, tesbihi

  • Her birimin kendi programlanışı doğrultusunda fiilleri meydana getirişleri

  • Yaratılış programı (fıtratı-şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyma

  • Birimin varlığını meydana getiren isimlerin mânâlarının tabiî sonucu

  • Kendilerinin oluşumunu sağlayan(varlığını oluşturan) çeşitli İlâhi İsimlerin mânâlarının; kendilerinde âşikâre çıkışı istikâmetinde, fiilleri ortaya koyması…

  • Birimlerin varlıklarının hakkını edâ etmeleri

  • Tabii İbadet

  • Kulluğunu ifa

  • Fıtrî kulluk



NE MÂNÂ İÇİN VAROLMUŞSA,

O MÂNÂYI MEYDANA GETİRİR…

O MÂNÂNIN GEREĞİ OLAYLARLA

O SÛRETE BÜRÜNÜR…

O MÂNÂNIN GEREĞİNİ YAŞAR!



Rasûlullah aleyhisselâmı sevmekten amaç, O`nun hâliyle hâllenip, O`nun ilmi ile ilimlenip, O`nun şuuru ile şuurlanıp, O`nda yok olmaktır!.

"Asit kazanına düştüm" diyenin alâmeti, varlığından eser kalmamasıdır!. Suya düşüp, içinde kulaç atıp da, "ben asit kazanının içinde yok oluyorum!." diyenin eline, zatürre olup hastalanıp yatağa düşmekten başka bir şey geçmez!.



"Kavanoz yalamakla, balın tadına, lezzetine, içindeki gücüne erişilmez!"

"Ben onu seviyorum, ona âşığım denip" de ondaki özelliklerle ile hâllenmedikçe, O`na ulaşmak, O`na vâsıl olmak asla mümkün olmaz!.

"Her kuş kendi sürüsüyle uçar."

Kim ne için var edilmişse er geç ona döner...

Öyleyse, bizler de her ne mânâ için var olmuşsak, eninde sonunda, o mânânın gerektirdiği hâl ile hallenecek, o mânânın oluşacağı ortama dönecek ve böylece Allah`a karşı fıtri kulluğumuzu yerine getirmiş olacağız.

"Bu varlıkta, var olan her şey Allah`a kulluk etmektedir." hükmü;

"Allah kulluğu için, insanların ve cinlerin var olması"

hükmü, bu fıtrî ibadeti, yani, "ne mânâ için var olmuşsa, o mânâyı yerine getirir, o mânânın gereği olaylarla o sûrete bürünür, o mânânın gereğini yaşar" anlamıdır.



TÜM İNSANLAR VE CİNLER(istisnasız)



İBADET İŞLEMİNİ YERİNE GETİRMEK İÇİN

HALK EDİLMİŞLERDİR

Kur’ân,

bir kısmı ibadet ederler veya isteyenler ibadet eder…” demiyor!



İbadet, insanın bilinçlenmesi ve güç kazanması için yapılan çalışmalardır

İBADET”, esas itibariyle “taat” mânâsınadır. Gerekçe sormaksızın, mükemmel bir şekilde görevi yerine getirme, anlamını ifade eder. Esasen herkes, varoluşunun gereğini otomatik olarak ve mükemmel bir şekilde yerine getirmektedir... Yani kulluğunu ifa etmektedir.

Ne var ki bunu hakkıyla edâ etmek ancak, O’nu içinde hissetmek ve bunun neticesinde “haşyet” duymakla hâsıl olur... Aksi halde, ibadetin sadece fiilinde, şeklinde kalınmış olur.

Neticesi de yapılanın bilincinde olmanın oluşturacağı hazdan mahrumiyettir!.

Bütün Nebi ve Rasûllerin esas itibariyle insanlara bildirmek istediği bir gerçek vardır…

O gerçek; Allah’ın Bir’liği-Tek’liği-insanın hayatının ölümle birlikte son bulmayıp, değişik-yeni ortamlarda sonsuza dek devam edip gideceğidir! Bir ana esas!.

Bütün Nebi ve Rasûllerde ortak fikir; hepsi de insanların putlara veya hayâli ilâhlara-tanrılara tapınarak ömürlerini hebâ etmemeleri Allah’ın Bir’liğini-Tek’liğini anlayıp idrak etmeleri ve de ölümle yaşamın son bulmayıp insanların ölüm sonrasındaki hayata kendilerini dünyada iken hazırlamaları gerektiği konusu... 5000 sene evvelki insanı da ilgilendiren konu bu, 5000 yıl sonraki insanı da ilgilendiren konu bu, bizleri de ilgilendiren ana konu bu!

Ben hiçbirinizden mesûl değilim...

Hiçbiriniz de benden mesûl değilsiniz! Ama belli bir ortamda belli bir toplumda yaşayan insanlar olarak birbirimizle elimizdekileri paylaşma vazifemiz var, insanlık gereği…

Bir yerde otururken bir şey yiyor olsak, bir misafir gelse üzerine hemen ona ikram ederiz önümüzdekini.

Bizim karakterimizin, seciyemizin, geleneğimizin, insanlığımızın gereğidir bu.

Bedene dönük bir yarar sağlayan o yiyecekten çok daha önemlisi olan ruha ve ebedi hayata yarar sağlayacak olan bilgiyi-ilmi paylaşmak da hepimizin en başta gelen insanlık borcudur. Çünkü bu bilgisizlik yüzünden pek çok insan hayâlindeki bir tanrıdan bir şeyler umarak gününü boşa geçirmekte, yapması gereken çalışmaları yapmamakta ve bunun pahasını da gelecekte çok ağır ödeyecek olmaktadır! Çünkü Kurân‘da da bildirildiği üzere; herkes yaptığı çalışmaların karşılığını alacaktır, eksiksiz olarak…

Müsbet ya da menfi farketmez!

Kişi neler yapıyor ise kişi bu yaptıklarının karşılığını alacaktır gelecekte!

İnsanların ve cinlerin varlığından gaye;

İNSANLARI VE CİNLERİ YALNIZCA KULLUK ETMELERİ İÇİN HALK ETTİM." (51-56)

âyetinden anlaşıldığı üzere; sadece ve ancak Allah'a ibadet etmeleridir!.

Bu ibadet, bütün insanlarda ve cinlerde, mutlak olarak yerine gelmektedir!.

Bütün insanlar ve cinler Allah’a ibadet durumundadırlar…

Âyette, bir kısmı ibadet ederler veya isteyenler ibadet eder gibi mânâ yok! Tüm insanların ve cinlerin bu ibadet işlemini yerine getirmek için halkedildikleri söyleniyor. Bu iş için halkedildiklerine göre, bundan çıkan mânâ, hepsinin istisnasız bu işi yerine getirdikleridir! Çünkü bir şey, ne için meydana getirilmişse, o işi yapar!

Öyleyse burada birinci mânâda, ilk planda anlaşılan şey, bütün insanların ve cinlerin Allah'a ibadet etmek durumunda olduklarıdır. Bu ibadet de “fıtrî ibadet”tir! Nitekim bu âyeti açıklığa kavuşturan iki başka âyet;


Yüklə 358,17 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin