Bodrum, şimdilik elde var hüzün Baskın Oran



Yüklə 32,85 Kb.
tarix30.10.2017
ölçüsü32,85 Kb.
#22809
növüYazı



Bodrum, şimdilik elde var hüzün...

Baskın Oran


BODRUM - Bu yazı, benim Bodrum ve özellikle Kumbahçe Derneği üzerine 1997 ve 98’de Aydınlık’ta yazdıklarımı okumuş dostlar için tatsız bir yazıdır. Çok isterdim size o yazıları okutabilmeyi. Birer sevinç’ti. Birer coşku’ydu. Birer şenlik’ti onlar...

Ve, şimdi anlıyorum, düpedüz saflıktı.

Olay şuydu: 1997 yılında, Refahyol zamanında, buranın alikıranbaşkesen’i Halikarnas Süleyman (Halikarnas Disko’nun işleticisi) Kumbahçe Parkını Maliye Bakanlığından kiralamıştı! Evet, herhalde dünya literatüründe bulunmayan bir olaydı bu, bir mahalle parkının bir diskoya devlet tarafından kiralanması. İşte bu ortamda yüzlerce imza topladık. O sırada iktidar da değişti. Maliye’nin başına Zekeriya Temizel geldi. İmzaları Ankara’ya götürdük. Ertesi gün, kira sözleşmesi iptal edildi. Kumbahçe kadınları, tek nefes alma yerleri olan parklarına tekrar kavuştular. O coşku içinde Bodrum Kumbahçe Derneğini kurduk Kumbahçe Parkında; güle oynaya, kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu...

Sanırım, dayanamayacağım. O yazılardan hiç olmazsa birini, “Kumbahçe Derneği Gelitduruuu!” başlıklı olanı yandaki sütunlarda basmaları için Agosculara ricada bulunacağım. Önce ona bir göz atıp o zamanlar ne kadar coşkulu (ve, ne kadar saftoron) olduğumu görün, sonra isterseniz buraya geri dönersiniz...

* * *

O sırada Belediye’nin başında, Bodrum’daki gürültü ve yolsuzluğa savaş açmış (ve bu yüzden her gün ölüm tehdidi alan) Tuğrul Acar vardı. Onun yardımıyla Dernek, kurtardığı parkta portatif bir oda edindi. Herşey çok demokratik ve çok etkili bir biçimde yürüyordu.



Bir süre sonrası, sonrası basbayağı hüzündür dostum... Yönetim kuruluna ve üstelik Belediye meclisine seçtiğimiz (ve ne diyeceğini bilmediği için bana Ankara’ya telefon edip kendisine “konuşacak” yazmamı isteyen ve de yazdığım) “hökümat gibi” bir mahalleli hanım, biz ilkbaharda daha Bodrum’a gelmemişken ve başkanlık sırası kendisindeyken, kimseye haber vermeden, Dernek merkezine bir akrabası hanımı maaşla oturttu ve kimi hanımların evlerinde yaptıkları kurabiye-börekleri çay-kahve-gazoz eşliğinde sattırmaya başladı. Oysa, orası denizden kazanılmış arazi olduğundan, “ticari faaliyete hiçbir biçimde” konu olamazdı. Engel olmaya çok çalıştım. Günahları boyunlarına, kimi büyük kentli dostlar aldırmadılar. “Mahalleli biraraya geliyor, iyi oluyor” dediler.

Oysa, Halikarnas’ın arayıp da bulamadığı nimet aynen buydu. Hemen, bir yandan park arazisine merdivenle inip kapı açtı, diğer yandan da yine parka gözle kaş arasında bir bar inşa etti. Çünkü “ticaret”in emsali oluşmuştu bir kere.

Bundan sonrası, bugüne ulaşıyor. Başkan T. Acar’ın, kendi partisi ANAP tarafından sabote edilmesi sonucu başkanlıktan düşmesi üzerine Halikarnas harekete geçti. Önce, yıkılması için T. Acar’ın çok uğraştığı ama bakanlıklar düzeyinde engellendiği kaçak iskeleyi devletten kiraladı.

Arkasından, bir süredir zaptederek otopark olarak kullandığı koskoca bir yeşil alan’ı resmen devletten kiralamak için başvurdu. Milli Emlak, Belediye’ye sordu. Yine Dernek yönetim kurulu üyesi bir başka hanımın eşi olan yeni belediye başkanının, “Koskoca işletme. Tabii ki bir otoparka ihtiyacı olacak” demesi üzerine bu yeşil alan da Halikarnas Disko’nun resmen kirasına geçti. Bunu, “Şemsiye açma alanı” (evet, doğru okudunuz) adı altında yine Belediye’nin onayıyla, meşhur kaçak barın devletten kiralanması izledi.



Salam Politikası yalnızca uluslararası ilişkilerde olmaz ya, artık Kumbahçe Mahallesinde de geçerli. Devlet, 1997 yılında bizzat maliye bakanı imzasıyla “hiçbir biçimde ticari faaliyete konu yapılamaz” dediği dolgu alanını Disko’ya parça parça kiralamaya devam ediyor. Ediyor, çünkü itiraz eden yok ve çünkü kimi politikacılara ve kimi gazetecilere ikram edilen “içki-yatla gezi-başka şey” üçlüsü meyvesini böyle veriyor...

Şu anda bu hüzünlü noktadayız. Ben mahalleli birkaç kadının kurabiye-börek satmasına şiddetle karşı çıkarak yönetim kurulundan bağıra çağıra istifa ettiğimde burun kıvırmak suretiyle onlara cesaret veren büyük kentli dostlar şu anda saç-baş yoluyorlar. Neye yarar. Bu işin buraya varacağını bilmek için âlim olmak gerekmezdi. İnsan doğasını şu kadarcık bilmek yeterdi.

Ama, hüzünle bir yere varılmaz. Gerçi, Dernek üyesi kadınlardan birinin (hangisininki dersiniz?) kendisi katılmayı reddediyor, kocası “Süleyman Bey’e hakaret ediliyor!” çığlıkları atıyor, yine Disko’ya ara sıra yemeğe davet edilen başka üyeler “Durun hele, yanlış bişey yapmayalım, ne de olsa Süleyman Bey’in yüzüne bakıyoruz” diye yan çiziyor ama, Kumbahçe’nin düşürüldüğü bu içler acısı noktadan etkilenen kimi Bodrumlular yine imza toplamaya başladılar. Şu anda yüzlere varan bu imzalar yine Milli Emlak’e götürülecek. İşin işten geçip geçmediği bir süre sonra anlaşılır.

Ama, ne fayda. Benim şimdiye kadar (değil yer aldığım,) duyduğum en özgün demokrasi örneğinin cılkı çıktı. Bana koyan işte budur. Bu güzelim deneyim bir yanda, iki kuruşluk menfaatler diğer yanda...



(Bu yazı, Kasım 1998’de Aydınlık’ta yayınlanmıştır)

Kumbahçe Derneği gelitduruuu!!

Baskın Oran


Bodrum’a gelip de yerlilerin konuşmalarına öykünenlerden iseniz, “gelipduru” der, geçersiniz. Yazarınız buranın safkan eniştesi olduğundan, Bodrumca “geliyoooor!” demenin size orijinal-renklisini sunuyor. (Vatandaş, malın iyisi bizde; kıymetini bil. Yalnız, 40’ın altındaysanız, “orijinal-renkli”nin de tadına varamamışsınızdır ya, neyse).

Evet, “Bodrum Kumbahçe Derneği” 48.08.089 kütük numarasıyla resmî hayatına atıldı, ilk genel kurul toplantısını yaptı, yetkili kurullarını seçti, görev dağılımı yaptı. Hayırlı olsun!

* * *

Galiba, çok ilginç bir demokrasi deneyi karşısındayız...



Birincisi, ortaya çıkışı bakımından: Kuruluşu, “Doğal Yaşamı Koruyalım, Çevreyi Kurtaralım...”dan kaynaklanmadı. “Tek yerimiz, parkımız. Halikarnas Süleyman nasıl el kormuş?”tan kaynaklandı.

Kuranlar, yalnızca büyük kent aydınları değil. Fena halde uyanık bir mahalle halkı ve onun başını çeken beyaz yeldirmeli canavar Giritli kadınlar.

İkincisi, kuruluş ilkesi bakımından: “Melezlik” ilkesine dayanıyor. Kurulları melez. İki unsurun karışımından oluşuyor: Kumbahçe yerli halkı ile büyük kent okumuşları. Birinciler her kurulda çoğunluğu, ikinciler azınlığı oluşturuyor. Kurucu okumuşların koyduğu yazılmamış kural bu.

Bu iki unsur, “tamamlayıcı farklılıklar” temelinde çalışıyor. Birincilerde ancak halka özgü bir deneyim birikimi, sağduyu ve kitle gücü var. İkincilerde ise modern örgüt ve iletişim kurma bilgisi. Ancak bütünleşme sayesinde birbirlerinin büyük eksiğini tamamladıklarını, tek başlarına kendilerinin hiçbir iş yapamayacağını birincisi sağduyudan seziyor, ikincisi teoriden biliyor. İkisi karışınca, acayip bir bilinç oluşuyor: Şeftali ile insan arasındaki büyük farkın bilinci: Yarma şeftali iyi para eder ama, ortasından yarılmış insan beş para etmez.

Üçüncüsü, çalışma ilkeleri bakımından. Kumbahçe Derneğinin çalışması, kendiliğinden ortaya çıkıveren bir “Gel, Konuş, Yap” ilkesine dayanan “Mahalle Demokrasisi” modeline göre yürüyor: Yönetim kurulu toplantılarına meraklı mahalleliler geliyor ve konuşuyor. Konuşunca, “Peki, gel sen yap” deniyor ve uygulamada görev alması doğal oluyor. Görev alınca da, mahallesine sahip çıkması Allah’ın emri. Başarı için “siyasal bilinç” türünden evrensel ilkelerin varlığı burada şart değil. Çünkü, bir defa, amaç çok dar. Dernek Türkiye’yi kurtarmakla değil, hatta Bodrum’u da değil, şu anda sadece Kumbahçe mahallesini “kurtarmak”la ilgileniyor. Bu yüzden, “Aman, particilik girmesin” lafı herkesin dilinde. İkincisi, bu Kumbahçe Mahallesi Giritli kökenli. Yani, zemin müthiş uyanık ve katılımcı. Fazla uzağa gitmeye gerek yok; Bodrum Kalesinin öbür tarafındaki “Müslüman Mahallesi”nde olsaydık en azından yazarınız bu işe hiç zahmet etmezdi.

Dördüncüsü, örgütlenme modeli bakımından: Önce, 80’lik S. Köymen abinin önerisiyle, dernek başkanlığı dönüşümlü oldu. Her yönetim kurulu üyesi yaklaşık iki ay kadar başkanlık yapacak, sonra istifa ederek yerini önceden belirlenmiş başkana bırakacak. Böylece hem katılım sağlanacak, hem de kışın burada olmayanların boşluğu hissedilmeyecek. İkincisi, çalışmalar hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarıya çalışan iki yönlü bir iletişime dayanıyor.



Yukarıdan aşağıya olayı şu: Çoğunluğu yerlilerden oluşan yönetim kurulu yedi adet “kol” kurdu: 1) Gürültü kolu, 2) Çöp kolu, 3) Trafik kolu, 4) Liman ve Sahil kolu, 5) Para kolu, 6) Mahalleyle İlişkiler kolu, 7) Basınla İlişkiler kolu.

İlk dört kol, mahallenin bu dört ezelî sorununun ebedî olmaması için uğraşacak. Önce beşer kişiyle tartışmayı başlatacak, sonra çerçeveyi genişletecek. Her biri, üç soruya cevap arayacak: Sorun Nedir, Çözüm Nedir, Nasıl Uygulanır. Raporunu yönetim kuruluna verecek ve oradan çıkacak kararı uygulayacak.

Beşinci kol, gerekli parayı bulacak. Üyelerden aidat almamak için örneğin Kumbahçe’deki genel tuvalet işletilebilir, Paşatarlası plajında paralı hizmet sunulabilir, teknelere su sağlanabilir, vs.

Altıncı kol, Derneğin yaptıklarını mahalleliye duyuracak. Nasıl? Belediye hoparlöründen “bağırtarak”, “Berk Market”e teksir bırakıp sabahları ekmek alana bir tane verilmesini sağlayarak, Dernek panosuna kağıt asarak, bir de, mahallenin krokisine bakıp, belli sokaklardaki belli kadınlara haber ulaştırıp onların yaymasını sağlayarak.

Yedinci kol, yapılacaklar hakkında basın ve TV’yi bilgilendirecek, desteğini sağlayacak. Yazarınız meşgul oluyor efendim.

Aşağıdan yukarıya olayı da şu: Bir kere, mahalleli istediği dernek toplantısına ve etkinliğine gönüllü katılıyor. Çünkü başı çekenler kendi komşuları: “Arap Bakkalın Karısı” Ülfet Hanım, “Hataylının Kızı” Kaptan Hüsniye Hanım, “Karafatma” Fatma Hanım, “Ciba’nın Kızı” Güler Hanım... İkincisi, meydana bir dilek/şikayet kutusu konuyor “Mahalleyle İlişkiler” kolu başkanını o anda göremeyen (ki, enine boyuna, hökümat gibi Artemis Hanım’ı görememek marifete tabidir), kutuya kağıt atacak. Üçüncüsü, Kumbahçe Parkında zaman zaman mahalle toplantıları yapılıyor. Bunlara belediye başkanı ve/veya kaymakam geliyor, mahallelinin sorularını cevaplıyor. Bu akşam da bir tanesi var. “Para kolu” başkanı Kaan Toker, bedava Algida dağıtacak. Penguen Pastanesi kuru pastaları gönderecek.

O sırada Kumbahçe Parkından, Aleko’nun Kahvesinin önünden geçiyorsanız, siz de davetlisiniz. Harbiden!



Yiyerek içerek, gülerek oynayarak, Mahalle Demokrasisine...
Yüklə 32,85 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin