El-Mizân Tefsiri
Allame Muhammed Hüseyin TABATABAİ(r.a)
Cilt:7
EN'ÂM SURESİ
( Tamamı:1-165)
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER 1
ALLÂME'NİN SOY ŞECERESİ 5
ALLÂME TABATABAÎ VE TEFSİRDEKİ METODU 6
EL-MÎZÂN TEFSİRİNİN ÖZELLİKLERİ 13
TEVHİTLE İLGİLİ AYETLER YA DA ANAHTAR AYETLER 16
ALLÂME TABATABAÎ'NİN AHLÂKÎ VE EĞİTSEL ÖZELLİKLERİ 23
YAZARIN ÖNSÖZÜ 24
EN'ÂM SURESİ 36
Ayetlerin Meâli 1-3
36
AYETLERİN AÇIKLAMASI
36
AYETLERİN HADİSLER IŞIĞINDA AÇIKLAMASI
45
AYETLERİN MEALİ 4-11
49
AYETLERİN AÇIKLAMASI
50
AYETLERİN MEÂLİ 12-18
60
AYETLERİN MEÂLİ 33-36
100
AYETLERİN MEÂLİ 56-73 170
AYETLERİN MEÂLİ 74-83
234
AYETLERİN MEÂLİ 84-90
358
Ayetlerin Meâli 91-105
393
Ayetlerin Meâli 106-113 461
Ayetlerin Meâli 114-121 479
Ayetlerin Meâli 122-127 491
Ayetlerin Meâli 128-135 509
Ayetlerin Meâli 136-150 517
Ayetlerin Meâli 150-157 533
Ayetlerin Meâli 158-160 550
Ayetlerin Meâli 161-165 559
ALLÂME TABATABAÎ'NİN KISACA HAYATI
Seyyid Hüseyin NASR
Allâme Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabaî, miladî 1902 yılının
sonlarına doğru Tebriz'de ilim ve irfan ocağı olan bir sülâleden
dünyaya geldi. On dördüncü büyük babasından kendi babasına
kadar bütün babaları Tebriz'in meşhur âlim ve bilginlerindendi.
Allâme, ilk tahsilini kendi doğum yeri olan Tebriz'de yaptı. Tahsilinin
ilk aşamasını geride bıraktıktan sonra, o dönemin İslâmî ilimler
merkezi olan Necef-i Eşref'e gidip, orada İslâmî ilimlerin çeşitli
dallarında on yıl eğitim gördü.
Fıkıh ve usul-ü fıkıh ilimlerini merhum Nainî ve İsfahanî
(Kompanî) gibi meşhur üstatlardan ders aldı. Felsefeyi Ağa Ali
Müderris'in öğrencilerinden olan Seyyid Hüseyin Badkubî'den, riyaziyatı
(matematiği) Seyyid Ebu'l-Kasım Hansarî'den, ahlâkı ise
hikmet ve irfanda büyük bir makama sahip olan Hacı Mirza Ali
Kazî'den ders aldı. Daha sonra 1925 yılında maddî sıkıntılardan
dolayı doğum yeri olan Tebriz'e geri dönme mecburiyetinde kaldı.
Allâme Tabatabaî sadece fıkıh dalında değil, hatta sarf, nahiv,
Arap edebiyatı, fıkıh ve usul-ü fıkıh, matematik, felsefe, kelâm, irfan
ve tefsir dallarında da ihtisas sahibi olacak derecede derin bir
tahsil gördü.
Allâme Tabatabaî, bazı siyasî olaylar sonucu ortaya çıkan ve
kötü izler bırakan İkinci Dünya Savaşından sonra, doğum yerini
terk edip, İslâmî ilimler merkezi Kum şehrine giderek, tefsir ve
felsefe dallarında ders toplantıları düzenledi. Tahran'a da sık sık
yaptığı yolculuklar neticesinde felsefe ve İslâmî ilimlere ilgi duyan
kesimlerle ilişkilerde bulundu. Din ve felsefe karşıtlarıyla çekinmeden
tartışarak, doğru yoldan sapan nicelerini akıl ve mantık yoluyla
ikna ederek aydınlanmalarına vesile oldu. Son yirmi küsûr yıl
zarfında ise, hem âlimler arasında, hem de Batıda tahsil görmüş
aydınlar arasında üstün bir ilmî konuma oturdu.
Allâme Tabatabaî, yıllarca her sonbahar mevsiminde, Prof.
Henri Corbin ve bir grup âlim ve bilginlerle toplantılar düzenledi.
Bu toplantılarda din ve felsefe hakkında çok önemli konular işledi,
günümüz dünyasının manevî boyutlu gerçeklerinin arayışında olan
şahısların karşısına dikilen sorunlar ve bu sorunların çözümleri
gündem edildi. Bu toplantılardan, çok önemli ve olumlu sonuçlar
çıkmıştır. Bu gibi yüksek düzeyde ve geniş ufuklu toplantılar, maalesef
günümüzde İslâm-Hıristiyanlık ilişkilerinde rastlanmayan bir
olaydır.
Allâme Tabatabaî'nin büyük hizmet ve himmetiyle Kum şehri
ilim havzalarında aklî ilimler, ayrıca Kur'ân-ı Kerim tefsiri ihya oldu.
Allâme, felsefenin temeli sayılan Şifa ve Esfar gibi kitapları
tedris etmekle tedricen bu ilim dalını medreselerde yaygınlaştırdı.
Allâme'nin yüce şahsiyeti, güzel sıfatlara sahip olması ve talebelerine
karşı olgun ve ölçülü davranışı, gün geçtikçe felsefeye ilgi
duyan kabiliyetli öğrencilerin üstadın dersine akın etmesine neden
oldu. Öyle ki son yıllarda felsefe dersine yüzlerce öğrencinin
katıldığı gözlemlendi. Yirmi küsûr yıl zarfında nice bilginler, Allâme'nin
kılavuzluğu ve tedrisatı sayesinde felsefe dalında uzmanlaştılar.
Bunların birçoğu fiilen felsefe üstatlarındandır.
Allâme Tabatabaî'nin birçok talebe eğitmekle ve felsefî kitapları
neşretmekle felsefeye yapmış olduğu hizmetten daha da önemlisi
öğrencilerinin ahlâkî talim ve terbiyesine ve nefis tezkiyesine
dair göstermiş olduğu titizliktir. Allâme, hakikatte ilim ve ahlâkı
beraberce öğrenip yaymak isteyen şahısları terbiye etmek için
yepyeni bir mektep tesis ederek, çok değerli insanlar topluma kazandırmış
ve sürekli olarak da öğrenim ve tezkiyenin bir arada
sürdürülmesinin gerekli olduğunu vurgulamıştır.
Allâme Tabatabaî sadece felsefe, tefsir, usul ve fürudaki hadisleri
anlamak gibi konularda değil, tevhidî tanrıbilim ve kalbî ilhamlar
yönünden de Allah'ın büyük bir ayet ve nişanesiydi.
Onu sessiz, sakin gören herkes hiçbir şey bilmediğini zannederdi;
ama öylesine ilâhî nur ve gaybî müşahedelerin içine girmişti
ki, aşağılara inmesine imkân yoktu. Ancak bununla birlikte, kesret
âleminde zahiri korumayı, her âlemin hakkını lâyıkıyla edâ etmeyi,
talebelerin eğitim ve öğretimiyle ilgilenmeyi, din ve ilâhî sünnetler
ve İslâm kanunlarının savunuculuğunu yapmayı ihmal
etmiyordu.
Çeşitli ilimleri kendisinde toplamasıyla birlikte ilim ve amele
birlikte sahipti. Yani vücudunun tüm uzuvları hakka teslim olmuş
bir in-sandı. Şikeste ve nestâlik hattını çok güzel yazardı. Yaşlandıktan
sonra bu yeteneği, yaşlılıktan olsa gerek, zayıflamıştı ve
kendi kendine şöyle dediği söyleniyordu: "Gençlik zamanımdan
kalma bazı yazılarıma bakıyorum da, 'Acaba bunlar benim yazım
mı?' diye soruyorum kendi kendime."
Gizli ilimlerden reml ve cefri çok iyi bilirdi. Ama onlara amel
ettiği görülmemiştir. Sayı ilmi ve ebced hesabını da oldukça iyi bilirdi.
Cebir, mukabele ve geometride üstattı ve takvim hazırlayabilecek
derecede astronomi bilirdi.
Kur'ân-ı Kerim'e karşı bir huşû ve saygısı vardı. Ayetleri genelde
ezberden okur, ayetlerin yer ve numaralarını çeşitli surelerde
gösterir ve de birbirlerine uygun ayetleri çıkarırdı. Merhumun
Kur'ân üzerine inceleme ve toplantıları hayli içerikli ve ilgi çekiciydi.
Hz. Peygambere (s.a.a) ve kızı Fatıma'ya (s.a.) ve On İki Ehlibeyt
İmamlarına (a.s) karşı özel bir hayranlık ve muhabbeti vardı.
Onlardan birinin adı anıldığı zaman yüz ifadesi, edep ve tevazu hâli
alırdı. O yüce şahsiyetler hakkında sorulan sorulara karşı öyle bir
beyan ve açıklamada bulunurdu ki insan zannederdi ki, onların siyerini
aynı gün okumuş da gelmiş.
Yaz aylarında İmam Rıza'yı (a.s) ziyaret etmeyi kendi için görev
hâline getirmişti. Meşhed'de bulunduğu zaman her gece İmam
Rıza'nın (a.s) türbesini ziyaret eder, münacatta bulunurdu.
Allâme Tabatabaî, 15 Kasım 1981 yılında vefat etti. Allah onu
kendi velileriyle haşretsin, ona Rızvanında yer versin!
Dostları ilə paylaş: |