İslam’da fethin mana ve gayesi ve istanbul’un fethine genel bakiş Fetih Kelimesinin Sözlük Ve Terim Anlamı Olarak İncelenmesi



Yüklə 53,39 Kb.
tarix18.01.2018
ölçüsü53,39 Kb.
#38753


İSLAM’DA FETHİN MANA VE GAYESİ VE İSTANBUL’UN FETHİNE GENEL BAKIŞ

Fetih Kelimesinin Sözlük Ve Terim Anlamı Olarak İncelenmesi

Fetih, Müslümanların ülke veya şehirleri i’la-yi kelimetullah amacıyla İslamiyet’e açmaları, İslam devleti idaresine almaları demektir.

Arapçada “açma, yol gösterme, hüküm verme, galibiyet ve zafere ulaştırma” anlamlarına gelen fetih, terim olarak; İslam’da meşru görülen savaşlar hakkında cihad kelimesine benzer şekilde, Müslümanların gayri müslimlerden gerçekleştirdikleri toprak kazançlarını tarihte ve günümüzde bilinen diğer istila ve sömürü savaşlarından ayırmak amacıyla kullanılmıştır. Öncelikle fetih kelimesi daha çok, kalbi ve aklı, İslam gerçeğine açmak ikinci olarak da İslam mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak anlamına gelir.1

İslam’da Fethin Önemi ve Gayesi

Medine’nin savaşsız fethedilmesi ve İslam’a kazandırılması hakkında Rasulullahın, “Ülkeler ve şehirler zorla alınır; Medine ise Kur’an ile fethedilmiştir”2 dediği kaydedilir.

Müslümanlar insanları tevhit inancına dâvet etmişler ve bu uğurda büyük gayret göstermişlerdir; ancak, kimseyi zorla İslâmiyet'e sokmamışlardır. Hemen her yerdeki fetihleri kitleler halinde İslâm'a katılmalar takip etmiş ve bu katılmalar, mühtedilerin İslâm'ın en doğru din olduğu yolundaki inanç ve tercihleriyle gerçekleşmiştir.

İslam fetihleri devletin sınırlarının genişlemesini sağlamakla birlikte gayri müslimleri zorla Müslüman yapmayı hedef almıyor, onları yalnızca İslam devletinin himaye ettiği insanlar statüsüne sokmakla yetiniyordu. Onların zorla Müslüman olmalarını değil İslam’a tabi olmalarını, İslam’a girmeden Allah’a itaat etmelerini sağlıyordu.

Fetihler sonucunda İslam devletinin himayesi altına alınan insanlar, hem İslam’ın safiyet ve ulviyetini müşahede etmek hem de tevhit potasında temizlenip sevgi, adalet, merhamet, insaf ve iman sahibi olmuş Müslümanları tanımak suretiyle doğrunun eğriden, güzelin çirkinden, tevhidin şirkten farkını müşahhas bir şekilde idrak etme imkânına kavuşmuşlar, dolayısıyla da memleketin yeni sahiplerinin müsamahakâr, eski idarecilerle kıyas etmeyecek derecede adaletli, insaflı, insan hak ve haysiyetine saygılı olduklarını bizzat görmüşlerdir.

Allah-u Teâla Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:



وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ كُلُّهُ لِلّٰهِۚ

Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar savaşın!”3

Bu ayetle, kâfirlerle yapılan cihat ve i’la-yi kelimetullah gerçekleştirilmiştir. Fethedilen yerlerde Allah’ın adı, okunan ezanlarla, Kur’an hükümlerinin uygulanmasıyla, dinin esaslarının ve yüceliğinin yayılmasıyla, zalim idarelere son verilip İslam’ın insanlara tebliğ edilmesine engel olanların saf dışı bırakılmasıyla hak, adalet ve iyilik yapma ilkeleri üzerine kurulan, insanın insana değil yalnız Allah’a kulluk ettiği bir idare sisteminin getirilmesiyle yüceltilmiştir.4

İslam fetihlerinin esas gayesi i’la-yi kelimetullahtır. Nitekim Hz. Peygamber’e “Allah yolunda olan kimdir? Ganimet kazanmak için harp eden mi? Cesaretiyle şöhret kazanma amacında olan mı, yoksa kabilesiyle dayanışma halinde bulunduğunu göstermek isteyen mi?” diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: Hiçbiri değildir. Sadece Allah’ın adını yüceltmek için savaşan kimse Allah yolundadır.”5

İ’la-yi kelimetullah ise İslâm’ı tebliğ ile gerçekleşecektir. Zira Cenab-ı Hakk, ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحاً وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ



Ben gerçekten ‘Müslümanlardanım’ deyip salih amel işleyip Allah’a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?6

İslam, fetihler sayesinde bu gün üç kıtada yaşanmaktadır.

İslam fetihleri dünyalık amacıyla veya ganimet elde etmek için yapılmamıştır.

Ganimet İslâm Fetihlerinin Sebebi Değil; Bir Sonucudur.

İslâm'da ganimet ele geçirmek, bir soyun hâkimiyetini veya bir ırkın galebesini sağlamak yahut şan ve şeref elde etmek maksatlarıyla savaş yapılması câiz görülmemiştir.



Efendimiz Döneminde Fethe Bakış

İslam tarihindeki nice imkânsızlıkların gerçek olduğu, bütün fetihlerin özünü net görmek ve anlamak için bakılması gereken yegâne sayfalar, Hz. Peygamberin gönül fetihleriyle dolu emsalsiz hayatıdır. O’nun her muharebedeki mukaddes hatıraları incelendiğinde; Bedir’deki zafer de, Uhud’daki dirayet de, Hendek’te ki muvaffakiyet de, Hayber’deki destan da, Tebük’teki muhteşem sabır ve sebat ve Mekke’nin fethi de hep gönüller fethiydi.

Hz. Peygamber (a.s) savaş sonrasında onlara baktı. Hepsi karşısında duruyordu. Başkası olsa neler yapmazdı. Tarihte galiplerin mağluplara neler yaptıklarına şahit oluyoruz. İslam’ın nurunu söndürmek için ellerinden geleni yapmışlar. Şimdi boyunlarını bükmüş, haklarında verilecek kararı beklerken Hz. Peygamber (a.s) burada da yine tarihin üstündedir. Onun afv ve şefkatle muamelesi düşmanları da içine alacak kadar kapsamlıdır. Kureyş’e sordu: Ey Kureyş! Benden ne umarsınız? Hakkınızda ne muamele yapacağımı zannedersiniz?

Cevap verdiler:



  • Sen, asil ve şerefli bir kardeşsin dediler.

Hz. Peygamber (sas) burada beşerin en büyük mürşidi, tarihin en büyük adamı sıfatıyla, dün canına kasteden düşmanlarına şöyle dedi:

  • Bu gün sizi kınamak yok, gidiniz, hepiniz serbestsiniz.7

Fetihlerin Anahtarı Hudeybiye

اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحاً مُبيناًۙ

Fetih suresinin Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik8 mealindeki ilk ve daha sonra gelen ayetler askeri bir zaferin değil Mekkeliler’le 628 yılında yapılan Hudeybiye Antlaşması’nın arkasından inmiştir. Birçok sahabi bu antlaşmayı kendilerini, Hz. Peygamber’i ve İslamiyet’i küçük düşürücü mahiyette bulmuş ve bu durum onları hoşnutsuzluğa ve hatta itaatsizliğe sevketmişti. Hâlbuki Resul-i Ekrem, insanların Allah’ın davetine en çok barış ortamında kulak vereceğini bildiği için Mekkeliler’in önerilerini kabul etmişti. Nitekim vahiy onun bu görüşünü desteklemiş ve Hudeybiye Antlaşmasını “feth-i mübin” (apaçık bir fetih) olarak nitelendirmiştir.9

Küçük Ordularla Büyük Fetihler

Mekke döneminde müminler çok zayıftı. Zalimler karşısında kazanma imkânları yok gibiydi bunun üzerine Hz. Peygamber şu ayeti okudu:



الدُّبُرَ اوَيُوَلُّونَ لْجَمْعُ سَيُهْزَمُ

O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.”10

Böylece en cılız olanlar bile yüceldiler ve Bedr’in aslanları oldular. Aynı inançla tevekkül eden Tarık b. Ziyad’a küçük ordusuna rağmen İspanya fethi nasip oldu. Aynı ideal; bir kişinin gittiği bir yerde binlerce kişinin hidayetine vesile oldu. Kıtalar bu şekilde İslamlaştı. En büyük haline geldi. Nitekim Anadolu’nun da en küçük beyliği Osmanlıydı.

Fethin Diğer Adı Kızılelma

İslam fütuhat tarihinde önemli bir yere sahip olan Türklere Oğuz Destanı’nda hedef gösterilen, “büyük nehirlere ve büyük denizlere varma” şeklindeki Kızılelma da bu milletin müslüman olmasından sonra yeni bir şekle dönüşmüş ve i’la-yi kelimetullah halini almıştır.11



İstanbul’un Fethi

Fetih; son değil başlangıçtır, bitiş değil özleyiştir, reddediş değil benimseyiştir, bakmak değil görmektir, yenmek değil öğrenmektir.

İstanbul’un fethi sadece bir şehrin fethedilmesi değil gönüllerin fethedilmesidir. İstanbul’un fethi bir çağı kapatıp diğer çağı açan fethin adıdır. İstanbul’un fethi İslam dininin o eşsiz güzelliğinin, adaletinin, din ve vicdan özgürlüğünün bütün insanlığa yansımasının adıdır.12

Müjdelenen Fetih İstanbul

Peygamber Efendimizin “İstanbul mutlaka fetholunacaktır, O’nu fetheden komutan ne güzel komutandır, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir”13 müjdesine nail olmak için 21 yaşında hazırlıklarını yapan bir Mehmet’in, Fatih olmasının destanıdır İstanbul’un fethi.

Peygamber Efendimizin müjdesine ashab-ı kiram dâhil bütün Müslümanlar nail olmak istedi. Bu müjde üzerine ashab, Mekke’den kalkıp İstanbul’un önlerine kadar gelmişlerdir. Bugün Eyüp’te medfun olan Ebu-Eyyüb el-Ensari bize bunu göstermektedir.14

Sultan Mehmet’in Gönlünü Çelen İstanbul

Allah’ü Teala şöyle buyurmuştur:

فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ

Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.”15

Sultan Mehmet azmetti, tevekkül etti, üzerine düşen bütün vazifeleri yerine getirdi. Boğaza zincirler çekilmiş ve girilmesi mümkün değilken Fatih karadan gemileri yürüttü. Surlar inşa etti, surları yıkacak teknik yokken geliştirdi. Çağ açıp, çağ kapatan toplar döküldü ve tarihte ki en son İstanbul kuşatması yapıldı.

İstanbul feth olunduktan sonra insanlara asla zulmedilmemiş, yaşlılara, kadınlara ve din adamlarına asla dokunulmamış, hiçbir ibadethane yıkılmamış, her insan özgürce yaşama imkânı bulmuştur.16

İstanbul’un fethi yeryüzünde yeni bir medeniyet kurma çabası, bir medeniyet projesini temsil ettiği için önemlidir ve günümüzde asıl bu yönüyle anlatılmalıdır. İstanbul’un fethini sadece gemilerin karadan yürütülmesi, surlara yeniçeri tırmandırılması, döktüğümüz topların surlarda ne muazzam gedikler açtığını anlatma olarak görmemeliyiz. İstanbul’un fethinde asıl idrak edilmesi gereken, fethin hangi medeni-kültürel adımların destekleyicisi olduğunu ve İslam’ın bütün yeryüzüne ulaşma idealinin hangi noktasını işgal ettiğidir. Ancak bu suretle Fatih’in zihnindeki ve gönlündeki hakiki fethin ne demek olduğunu görebilir ve gösterebiliriz.17

Fatih Sultan Mehmet’in Sözleri:

Onlar boğazı zincirleyecek kadar zekiyse,



Biz de gemileri karadan yürütecek kadar deliyiz!..”

Ey ihtiyar fedakârlar, Ey Şahbaz Delikanlılar! Bir fütuhat laf ile kolayca yapılmadı. Emeksiz devlet olur mu? Canını ve malını feda etmeyen aşık, visale erer mi? Nice kanlar döküldü, nice yaralar açıldı, nice yetim ve dullar gözlerinden matem gözyaşları akıttı.”

İstanbul’un fatihi, Fatih Sultan Mehmet Han ve o’nun askerlerinin ruhuna ve tüm şehitlerimizin ruhuna Fatihalar okumamızı diliyorum. Allah’u Teâla bizi hiçbir zaman bu güzel şehrimizden ve vatanımızdan ayırmasın, aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun.

Yüce İdealler Peşinde Gençlik

Şair gençliğe şöyle haykırıyor:

Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın,

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!” (Arif Nihat Asya)

Çocuğun içindeki cevheri büyüten asıl ruh budur. Durduk yerde tembelliği kırmak ve insanda bitip tükenmek bilmeyen zaafları bertaraf etmek, zulümleri, zalimleri ve katliamları gerçek adalete boyun büktürebilmek, dünyanın her tarafında ezan bekleyen üzüntülü minareleri sevindirebilmek, çaresizce hıçkıran yetimlerin, gariplerin ve kimsesizlerin gözyaşlarını silebilmek mümkün değil. Durduk yerde, cenneti ala’yı kazanmak mümkün değil, hepsi yüce idealler, ulvi gayeler ve ötelere erişmeyi gerektiriyor. Bunun için insan başıboş bırakılmadı. Allah’u Teâla Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:



سُدًى يُتْرَكَ أَن الْإِنسَانُ أَيَحْسَبُ

İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!” 18

Çünkü, gayesi yüce olmayan her genç zaaflarına, heveslerine, tembelliklerine, hantallıklarına, gafletlerine, yalanlarına nihayet felaketlere ve azaplara tutsak. Bu tutsaklık zincirini kırabilecek tek çare ise, ancak; ulvi bir gaye, yüce bir idealdir.

Gönül fethetmek

Gönül fethetmek, asla; insanları yanlışlarına göz yummak, kötülüklerini düzeltmeden olduğu gibi bırakmak ve felaketlerine sebep olacak hüsranlarına ses çıkarmayarak oluşturulan hileci ve geçici bir yaklaşımla grup toplamak değildir.

Gönül fethetmek isteyenler; şeytana karşı mağlup olup, nefislerini yenemezlerse hiçbir gönlü fethedemezler. Bunun için gerçek Fatih’ler; her şeyden önce İslam’ı en güzel şekilde yaşadılar, yaşattılar. Allah’a ve Peygamber’e canla başla tabi oldular. Gönül verdiler ve gönüller fethettiler.

Vatan Sevgisi ve Şehitlik

Türk-İslam Medeniyetindeki vatan, bayrak ve din sevgisi çok büyüktür. Vatan, bayrak ve din sevgisi kaybolduğu takdirde ülkemizin yok olma süreci başlayacaktır. Ecdadımız fetih ruhuyla Viyana önlerine kadar gitmiştir. Analarımız evlatlarını; “Ya şehit ol ya gazi ol” diye askere göndermiştir. Malazgirt ve Çanakkale’de bu ruhla büyük zaferler kazanılmıştır. Bu duygunun kaybolmaması için çalışmalıyız.19

Şehitlik olmadan vatan olmaz. Evet, vatan bir toprak parçasıdır, ama her toprak parçası vatan değildir. Vatan, uğruna şehitlerin kan akıttıkları toprak parçasıdır. “Toprak, eğer uğruna ölen varsa vatandır.” sözü ne güzel bir sözdür.20

وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.”21

Bu gün sahip olduğumuz bu cennet vatan kahraman atalarımızın her karışını kanlarıyla sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır.

Vatan, Müslüman’ın her şeyidir. Çünkü din, namus, şeref ve bağımsızlık gibi kutsal değerler ancak vatan sayesinde korunabilir. Bunun içindir ki, atalarımız vatanımız için her fedakârlıkta bulunmuşlar, kanlarını akıtarak onu düşmana teslim etmemişlerdir.



Hâsılı

Allah’ın bizi birleştirmek için gönderdiği son Peygamber’in mucizesi olan, Kur’an-ı Kerim’e kulak vermemiz gerekir:



وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı.”22

Sağlamlığıyla ünlü kaleleri ve savaşçıları nedeniyle ele geçirilmesi oldukça zor olan şehirlerin fethi, her şeyden evvel itaat, birlik ve beraberlik, sabır ve sebat gerektiriyor.

Allah-u Teâlâ ayet-i kerimesinde şöyle buyurmuştur:



وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ

Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”23

Dünyada ve ahirette Hz. Peygamberden bir müjdeye talip olanlar öncelikle O’na gönül vermeyi iyi bilmelidirler. İslam’ı da ömür boyu gönüller fethederek en güzel şekilde yaşamalıdırlar. Gerçekleştirenlere ne mutlu! Onlara yeni fetih müjdeleri mübarek olsun!..

Meryem HALLI Esma ÇETİN

Kocaali Merkez K.K. Öğreticisi İl Vaizi



1 Mustafa Fayda, Fetih, DİA, c. 12; s. 467-468.

2 Belazuri, Fütûh (Müneccid), I, 6.

3el-Enfal 8/39; el-Bakara 2/193.




3 el-Enfal 8/39; el-Bakara 2/193.

4 Mustafa Fayda, Fetih, DİA, c. 12, s. 468-469.

5 Buhari, “İlim”, 45, “Cihad”,15, “Tevhit” 28; Müslim, “İmare”, 149-151.

6 el-Fussilet 41/33.

7 Ali Hikmet Berki, Osman Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, DİB, s.337.

8 Fetih suresi 48/1.

9 Mustafa Fayda, Fetih, DİA, c. 12, s. 469.

10 el-Kamer 54/45.

11 Mustafa Fayda, Fetih, DİA, c. 12; s. 469.

12 Ahmet Ünal, “İstanbul'un Fethi Fetih Ruhu”, Vaaz sitesi.net.

13 Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335.

14 Ahmet Ünal, “İstanbul'un Fethi Fetih Ruhu”, Vaaz sitesi.net.

15 Al-i İmran 3/159.

16 Ahmet Ünal, “İstanbul'un Fethi Fetih Ruhu”, Vaaz sitesi.net.

17 Şule Çakırbaş,  “İhlas  Ve  Takva  Bağlamında  İstanbul’un  Fethi”, Vaaz sitesi.net.

18 el-Kıyame 75/36.

19 Ahmet Aras, “Fetih Vatan Sevgisi ve Şehitlik”, Türk-İslâm Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, 2007, sayı: 4, s. 279 (Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın sözlerinden aktarım).

20 http://www.guncelvaaz.com/index.php/vaaz-bolumu/52-vaaz/152-sehitlik-ve-gazilik.html. (“Şehitlik ve Gazilik”, haz. Şükrü Özbuğday).

21 el-Bakara 2/154.

22 Al-i İmran 3/103

23 el-Enfal 8/46.


Yüklə 53,39 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin