Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 2,23 Mb.
səhifə37/48
tarix03.11.2017
ölçüsü2,23 Mb.
#28943
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   48

PINARBAŞI Murat
Danışman :Prof. Dr. Sıddık YARMAN

Anabilim Dalı :Elektrik-Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı

Mezuniyet Yılı :2009

Tez Savunma Jürisi :Prof. Dr. Sıddık YARMAN

Prof.Dr. Aydın AKAN

Prof. Dr. Hakan Ali ÇIRPAN

Prof. Dr. Osman Nuri UÇAN

Prof. Dr. Filiz Güneş



Iptv Ağ Dağıtım Teknolojileri, İçerik Taşıma Mimarisi -ve Çok Noktaya Yayın

Bu tezde, Türkiyede çok yakında son kullanıcının hizmetine sunulacak olan IPTV hakkında bilgi verilmiş, çoğunlukla fiber optik ağ elemanları ve terminasyon cihazlarının kullanılmasıyla oluşturulan IPTV omurga sistemleri tanıtılmıştır.

Oluşturulan bu omurga’nın hali hazırda DSL ve telefon hizmeti için kullanılmakta olan bakır ağlara bağlanması için yapılan adaptasyon ve optimizasyona yönelik çalışmalara deneysel bir yaklaşım ile değinilirken, son kullanıcıya ulaştırılacak ses ve video işaretinin kaynağından alınarak, hazırlanan bu omurga üzerinden taşınabilir hale getirilmesi için gerekli veri işleme ve sıkıştırma yöntemleri anlatılmıştır. -

Ayrıca, oluşturulan veri içeriğinin IPTV Haberleşme Modeli (IPTVCM) kullanılarak IPTV omurgası üzerinden taşıma mimarisine sistemsel bir yaklaşım ile değinilmiş, IPTV hizmeti ile birlikte son kullanıcıya sağlanacak olan; izlenen içerikte zaman öteleme, geri sarma, istek üzerine içerik (CoD) gibi yeni deneyimler ve CoD gerçeklenmesi için oluşturulan içerik dağıtım mimarisi ve çok noktaya yayın grupları tanıtılmıştır.



Iptv Network Distribution Technologies, Content Transport Archıtecture and Multicasting

In this thesis, the IPTV services which will be introduced firstly in Turkey very soon is explained and the IPTV backbone infrastructure which is mostly constituted using fiber optic network elements and termination devices is explained.

The adaptation and optimization studies of this fiber network to connect existing copper network which has been already used for DSL and Telephone services are explained in an experimental manner and forming IPTV content using encoding and compression technologies on raw signal which is obtained from several kind of sources is progressively explicated.

Also the IPTV Communication Model (IPTVCM) is introduced and the content transport architecture with constituting multicast groups which will grant new services such as Content on Demand (CoD) and time shifting to end-user are introduced and explained over this model.



PINARBAŞI Mete
Danışman : Yrd. Doç. Dr. Erkan ATMACA

Anabilim Dalı : Elektrik Elektronik Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2009

Tez Savunma Jürisi : Yrd. Doç. Dr. Erkan ATMACA

: Doç. Dr. Özcan KALENDERLİ

: Doç. Dr. Mukden UĞUR

: Prof. Dr. İlhan KOCAARSLAN

: Prof. Dr. Ayten KUNTMAN



Elektrik Enerji Sistemlerinde Talep Tahmin Yöntemleri ve Yapay Sinir Ağları Uygulaması

Dünyada ardı ardına meydana gelen petrol krizlerinden sonra, yeni enerji kaynakları arayışı artmış olup, bulunan enerji kaynaklarının da sınırsız olmaması ve bir gün biteceği gerçeği üzerine iktisatın temel ilkesi olan arz talep dengesi işlemeye başlamıştır. Sürekli artan elektrik enerjisi talebine karşı, arz güvenilirliğinin sağlanması günümüzün en büyük sorunlarındandır.

Ülkemizde özellikle geçmiş yıllarda alışılagelmiş düşünce yapısı artık değişmekte olup, elektrik enerjisinin sınırsız, sosyal bir hizmet olmadığı anlaşılmaktadır. Bir varil petrol ve bir MWh elektrik enerjisinin hemen hemen aynı olduğunun öğrenilmesi, elektrik enerjisinin de bir ticari mal olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

1994 yılından beri çalışmaları süren elektrik piyasasının oluşumu, özellikle 2001 yılında 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun çıkarılması ve düzenleyici kurum olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ‘nun kurulması ile elektrik enerjisine ve sitemlerine gereken önem verilmeye başlanmıştır. Özellikle özelleştirmeler ile daha önceleri siyasi rant kapısı olarak görülen elektrik sisteminde, artık fiyatları piyasa belirleyecek ve devlet çapraz sübvansiyonlara gitmeyecek, devletin ve milletin üzerindeki yük kalkacaktır.

Bilindiği üzere dağıtım, iletim ve üretim şirketlerinin en öncelikli hedefleri arasında meydana gelebilecek olan enerji talebini karşılamak yatmaktadır. Bu talebin karşılanabilmesi için elektrik üretiminden, dağıtımına her aşamada taleplerin önceden tahmin edilmesi gerekmektedir. Eğer tahmin edilen talep meydana gelen talebin altında kalır ise sistemde kısıtlamalar ve arızalar meydana gelebilecektir. Diğer türlü talep tahmini meydana gelenin üzerinde olursa da bu defa ölü yatırımlar ve yüksek fiyatlı gereksiz anlaşmalar yapılacak maddi kaynaklar doğru değerlendirilemeyecektir.

Geçmiş yıllarda talep tahminlerinin yerinde yapılamaması, devletin sürekli üretime yönelmesi dağıtım ve iletimde yetersiz yatırımdan dolayı sıkıntılar da görülmüştür. Bu kapsamda kurulan Enerji Piyasası ve Düzenleme Kurumu tarafından 2006 yılında yayımlanan Elektrik Enerjisi Talep Tahminleri Hakkında Yönetmelik’le talep tahminine verilen önem yasalarla sabitlenmiştir. Ancak çoğu halen devlet elinde bulunan dağıtım şirketleri talep tahnminlerini yaparken yetersiz kalmakta bilimsel yöntemlerden uzak yanlış tahminlerde bulunmaktadır. Bu sebeple, bu tez çalışmasında dağıtım şirketlerine talep tahminlerinde yol gösterecek tahmin hata oranlarını azalatacak, ve yardımcı olacak teknik veriler ve yöntemler sunulmuştur

 

The Methods For Demand Forecasting in Electric Power Systems and Application of Neural Networks

After the consecutive world petrol crises, the people aimed to find new energy sources. But the sources are not infinite, and one day humanity will run out them. And then the fundamental theorem of the economy will start. Everyday the demand is increasing and across the demand, supply is increasing slow or decreasing. The price is everytime increasing. This problem is the one of the biggest problems of the humanity.

In Turkey, the opinion about the electricity is changing. Now the people learnt that there is no difference between one barrel of petrol and one MegaWatthour electric energy. The electrical energy is not infinite and is not a social good, it is commercial.

Since 1994, establishing the Turkish electricity market continued and recent years it is growing faster. Especially declerating the 4628 numbered Electricity Market Law and establishing the Electricity Market Regulatory Authority in 2001 increased the attention to the electricity energy and the market.

After the privatizations, electricity system will not be a political one, it will be commercial. The government will stop paying money for subventions and the load on the citizens will decrease.

It is known that the major aim of the distribution, transmission and production companies is to supply the demand. To supply the demand every time, needs to know the future demands. If the forecast of electricity demand isn’t succesful, and if it is over the demand, it will cause dead investments, high price energy buying deals etc... The other side if the forecasts are under the demand, the system will be limited or it will cause faults in cables, transformers etc…

In past, because of the inadvisible forecasts the government made investments in electricity production sector, but the distribution and transmission part of the electricity system lived crises. In 2006, a legislation was published by Electricity Market Regulatory Authority and the distrubition companies are forced to make forecasts with low error rates for the next year and the next ten years. After the forecast values of distribution companies, the transmission and production companies will use the data in their investment programs. But still the distribution companies in Turkey which are especially operated by government are not ready to forecast the electricty demand in scientific methods.

YARIMÇAM Dinçer
Danışman : Prof.Dr. Osman Nuri UÇAN

Anabilim Dalı : Elektrik Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı

Mezuniyet Yılı : 2009

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Osman Nuri UÇAN

: Prof.Dr. Aydın AKAN

: Prof.Dr. Serhat ŞEKER

: Prof.Dr. Sıddık YARMAN

: Prof.Dr. Hakan Ali ÇIRPAN



Ses Sıkıştırma Tekniklerinin Başarım Analizi

Ses sıkıştırma, sesi kodlama metotları yardımıyla daha az sayısal bitle kodlama işlemi olarak tanımlanmaktadır. Literatürde ses sıkıştırma kavramı ses kodlama kavramıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Sıkıştırma, kayıplı ve kayıpsız sıkıştırma olarak iki ana başlıkta ele alınmaktadır. Bu tezde kayıplı ses sıkıştırma yöntemlerinden olan LPC yöntemi ile son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan Dalgacık yöntemleriyle ses sıkıştırmaya ait başarımlar ele alınmıştır. Tezde ayrıca telekomünikasyon sektörünün düzenleyici kuruluşu olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)’nın ulusal sabit/mobil ve UMTH şebekelerinde taşınan ses kalitesinin modellenmesi amacıyla gerçek bir uygulama yapılmış, başarımlar değerlendirilerek sonuçlar çıkarılmıştır.

Kayıplı ses sıkıştırma algoritmalarından Doğrusal Tahmin Yöntemi (LPC) özellikle mobil uygulamalarda kullanılmaktadır. Tahmini kodlamada, verici ve alıcının ikisi de gönderilmiş işaretin eski değerlerini kaydeder. Verici işareti tekrar göndermek yerine işaretle işaretin tahmin edilmiş değerinin farkı olan tahmin hatasını gönderir. Alıcıda tahmin hatası tahmin edilmiş değere eklenerek işaret tekrar elde edilir. Tezde, LPC tabanlı kodlayıcıların başarımları ele alınmış ve sonuçlar değerlendirilmiştir.

Kayıplı ses sıkıştırma yöntemlerinden bir diğeri olan Dalgacık Tekniği’nin uygulama alanlarına bakıldığında bu tekniğin çok geniş bir uygulama alanı bulduğu görülmektedir. Bu alanlardan birisi de veri sıkıştırmadır. Dalgacık Analizi, diğer sinyal analiz tekniklerinin kaçırdığı yönelimler, yüksek mertebe süreksizliklerini gösterebilme yeteneğine sahiptir. Dalgacık Analizi ihmal edilebilir zayıflama ile sinyali sıkıştırır ve gürültüden arındırır. Bu tezde dalgacıkla sıkıştırma, LPC kodlayıcılarına alternatif olması açısından ele alınacaktır. Referans sesler, değişik oranlarda sıkıştırılarak başarımları değerlendirilecektir.

Ses kalitesi ölçümünde birçok metot kullanılmaktadır. Bu metotlar temel olarak salt matematiksel hesaplamalara dayanan nesnel ölçümler ve insan kulağının işitme özelliklerini modelleyen algısal ölçüm metotlarıdır. Tezde, başarım analizlerinde nesnel ölçümler, algısal ölçümler yanında grafiksel ölçümler de kullanılmıştır.

  
Performance Analysis of Speech Compression Techniques

Speech compression is defined as a process of coding speech with minimum number of bits by speech coding methods. In the literature, speech compression and speech coding concepts are used synonymously. In this thesis, one of the lossy speech compression methods LPC and recent method Wavelet Technique are examined. Also in the thesis, for the speech quality assessment modeling of the national fixed, mobile and UMTH networks to be used by the only national regulatory foundation Information Technologies and Communications Authority (BTK), a real application is done and assessments are also included.

Linear Predictive Coding (LPC) is especially used in mobile applications. In predictive coding, both the transmitter and receiver stores the previous samples of the signal. The transmitter, instead of sending the samples, only sends the prediction error that is the difference of signal and the predicted values. The receiver recovers the signal by adding prediction error to the predicted values. LPC based coders are examined in detail.

Wavelet Technique is another lossy speech compression method, which has wide range of applications. One of them is data compression. Wavelet analysis has the capability to show the trends and high level discontinuities neglected by other signal analysis methods. Wavelet analysis can compress and denoise the signal with negligible attenuation. Wavelet compression will be examined as an alternative to LPC coders in the thesis. Reference speeches are compressed and assessed.

In the literature there are many measures for speech quality. These measures are mainly divided into mathematical based objective methods and perceptual methods that models human hearing. In the thesis, assessments are done by objective measures, perceptual measures and also graphical measures.



İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

GAZİ Hatice
Danışman : Prof. Dr. Namık Kemal ÖZTORUN

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Namık Kemal ÖZTORUN

Prof. Dr. Mehmet Hakkı OMURTAG

Prof. Dr. S. Feyza ÇİNİCİOĞLU

Prof. Dr. Haluk ÇEÇEN

Yrd. Doç. Dr. Cenk ALHAN



Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Çalışan Bir Bilgisayar Programının Geliştirilmesi ve Düzlem Gerilme – Düzlem Deformasyon Problemlerinin Analizi

Bu çalışmada düzlem elastisite teorisine konu teşkil eden ve “düzlem elastisite problemleri” olarak adlandırılan düzlem gerilme ve düzlem şekil değiştirme problemleri incelenmiştir. Çalışmanın amacı, düzlem elastisite problemlerinin bilgisayar ortamında analizini yapabilecek modüllerin Sonlu Elemanlar Metodu (FEM) ile çalışan bir bilgisayar programında oluşturulmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, FORTRAN programlama dili ile kodlanmış ve FEM ile çalışan TUNAL programından yararlanılmıştır. Çalışma kapsamında incelenen problemlerin analizi için kurulan sonlu eleman modellerinde her düğüm noktasında iki doğrusal yer değiştirme serbestliği bulunabilen, üç köşe düğüm noktasına sahip doğrusal üçgen elemanlar kullanılmıştır. Mevcut çalışmada bu elemanların formülasyonuna göre analiz yapabilecek modüller, kaynak programın hali hazırda kafes ve / veya çerçeve tipi elemanlardan oluşan sistemlerin iki boyutlu analizini doğrusal – elastik sınırlar içinde gerçekleştiren bölümünde oluşturulmuştur. Programda oluşturulan bu modüllerin doğruluğunu test etmek amacıyla, incelenen problemler için kurulan sonlu eleman modelleri SAP2000 (Ver. 9.0.3) programı ile de analiz edilmiş ve iki programın sonuçları karşılaştırılmıştır. Ayrıca her iki programdan elde edilen nümerik çözüm sonuçları, bu problemler için literatürde verilen analitik çözüm sonuçları ile karşılaştırılarak sonlu eleman analizlerinde kullanılan doğrusal üçgen elemanların kullanım alanları ve yeterliliği sorgulanmıştır.




Developing A Computer Program Based On Finite Element Method And Analysis Of Plane Stress – Plane Strain Problems

In this study plane stress and plane strain problems, which are the subjects of plane elasticity theory and named as “plane elasticity problems” were examined. The objective of this study is to form the subroutines, which can analyze plane elasticity problems in a part of a computer program based on Finite Element Method (FEM). In order to achieve this aim, a computer program TUNAL written in FORTRAN and using FEM was used. Linear triangle finite elements with two linear degrees of freedom at each node and with three corner nodes were used in finite element models formed for the examined problems in the scope of the study. The subroutines, which can analyze in accordance with the formulation of these elements were created in a part of the existing program, which can analyze structural systems consisting of two dimensional truss and / or frame elements within the limits of linear – elastic behavior. In order to verify the subroutines, finite element models formed for the problems were also analyzed with the computer program SAP2000 (Ver. 9.0.3) and the results obtained from these programs were compared. Furthermore, application fields and sufficiency of the linear triangle finite elements used for the finite element analyses were examined by comparing the numerical results obtained from the two programs with the analytical solution results given for these problems.



ALP Yusuf Ziya
Danışman : Prof. Dr. Namık Kemal ÖZTORUN

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : :2007

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr.NamıkKemal ÖZTORUN

Prof.Dr.S.Feyza ÇİNİCİOĞLU

Prof.Dr.Ekrem MANİSALI

Doç.Dr.Fahriye KILINÇKALE

Doç.Dr.Ataç BAŞÇETİN



Yaygın Yöntemlerle Yapılan Yapısal Analiz Sonuçlarının Kademeli Yükleme Etkisi Gözönüne Alınarak Yapılan Analiz Sonuçlarıyla Karşılaştırılması

Bir yapı üzerine rüzgar yükü, deprem yükü, canlı yükler ... vb birçok kuvvet etki eder. İnşaat mühendisleri yapıları bu kuvvetlere karşı güvenli olacak şekilde tasarlar. İnşaa aşamasında veya sonrasında ortaya çıkması muhtemel her etkinin düşünülmesi güvenlik açısından şarttır. Aksi takdirde oluşabilecek negatif sonuçlar insan hayatı bakımından son derece tehlikelidir.

Yapı elemanları birbirleri üzerine inşaa edildiğinden, önceki yapı elemanları tamamlanmadan yeni elemanlar üretilemez. Dolayısıyla, inşaat süreci kesintili ve kademelidir. Kademeli inşaat nedeniyle yapının ölü yükleri de kademeli olarak binaya etkir. Bu yüklerin oluşturduğu deplasmanlar da her aşamada değişir.

Klasik yapı analiz yöntemlerinde bir yapıyla ilgili bütün yüklerin aynı anda yapıya uygulandığı düşünülür ve yapının analizi bu varsayıma dayanılarak gerçekleştirilir. Ancak bu durum gerçek inşaat koşulları için geçerli değildir. Kademeli yükleme durumu, klasik analiz yöntemlerinde düşünülmeyen birtakım şartlar ortaya koyar. Bir çok inşaat mühendisinin de gözünden kaçan bu gerçek yapı güvenliği adına bir belirsizlik oluşturur. Bu nedenle insan hayatı bakımından bilinmeyen bu durumun açıklığa kavuşturulması kaçınılmazdır.

Bu tezde kademeli yükleme etkisini göz önüne alan ve üç boyutlu yapı analizini gerçekleştiren bir bilgisayar programı geliştirilmiştir. Kademeli yükleme etkisini göz önüne alınarak gerçekleştirilen yapı analiz sonuçlarının klasik analiz yöntemleriyle gerçekleştirilen yapı analiz sonuçlarından farkı bu bilgisayar programı yardımıyla ortaya konmuştur.

Çalışmada düzensiz yapılar için kademeli analiz yönteminin son derece önemli olduğu çözülen farklı örneklerle vurgulanmıştır. Bilgisayar programı, klasik analiz yöntemlerinden farklı olarak bazı düğüm noktalarında %69.09’lara varan fazla deplasman tespit etmiştir. Bu nedenle klasik analiz yöntemlerinin düzensiz yapılarda kullanışlı değildir. Bu yöntemler yerine kademeli analiz yöntemi kullanılmalıdır. Ayrıca yapı elemanlarının kesit tesirleri ve özellikle mesnet reaksiyonlarının inanılmaz ölçüde büyümesi yapı güvenliği açısından son derece tehlikeli olduğu belirtilmiştir.

Simetrik yapılarda ise deplasman farkları klasik analiz yöntemlerine oranla daha az çıkmasına rağmen yapı açısından bir tehlike oluşturmadığı belirtilmiştir. Nitekim yapı elamanlarının kesit tesirleri ve mesnet reaksiyonları bu durumuortaya koymaktadır. Bu çalışma sayesinde yapı güvenliğini ve insan hayatını yakından ilgilendiren bir bilinmezlik ortadan kaldırılmıştır.

  

The Comparision of The Construction Analyses Results of The Conventional Methods To The Results of Analyses Considering Sequential Loading Effect

Many forces such as wind forces, earthquake forces, live loads ... etc act on structures. Civil engineers design structures to confront these forces safely. All possible effects that may come up during or after construction period should be considered. Otherwise, potential negative results can be extremely dangerous for human life.

Because structural elements are build one on other, new elements cannot be produced until the completion of the former. Therefore construction period is interrupted and staged. Because of staged construction, dead loads of the structure is applied sequentially. Displacements, occured due to such loads, changes in each step.

In classical structural analysis methods, all forces related with the structure are assumed to be applied on the structure simultaneously and analysis of the structure is performed based on this hypothesis. However, this is not valid for real construction provision. Staged construction case claims several conditions which are not considered in classical analysis methods. The reality, which cannot be noticed by most of the civil engineers, creates an uncertainity for structural safety. Therefore, for the sake of human life this unknown should be exposed.

In this study a computer program performing three dimensional structural analysis considering staged loading case is programmed. The difference between the results of structural analysis carried out considering staged loading effect and the results of structural analysis carried out with classical analysis methods is put forward by the help of this computer program.

In this study it is emphesized that it is very important to use sequential loading analyses method in non-regular structures illustrated by certain examples. Developed computer program calculated extra deformations up to 69.09% in some structural points different than classical analyses methods. For this reason classical analyses methods are not useful in asymmetric structures. Sequential loading method should be used in such cases in the place of classical analyses methods. Moreover it is stated that the increase in frame forces and support reactions are very dangerous for structural safety.

Although in some structural points vertical displacements are calculated less than classical analyses methods, it is stated that it would not cause any safety problems. Frame forces and support reaction are supporting this conclusion. With this study an uncertainity, closely relating with the human life and structural safety, is eliminated.



GARASİEV Sanan
Danışman : Yrd.Doç.Dr.İlknur BOZBEY

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Yrd.Doç.Dr.İlknur BOZBEY

Prof.Dr. Feyza ÇİNİCİOĞLU

Doç.Dr.Erol Güler

Doç.Dr.Ali Malik GÖZÜBOL

Yrd.Doç.Dr. Sadık ÖZTOPRAK


Şişen Zeminlerin Kimyasal Yöntemlerle Stabilizasyonu

Şişen zeminlerde, su muhtevalarında artış ile birlikte hacim artışı meydana gelmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde şişen zeminlerden dolayı yılda 2-3 milyar dolar civarında zarar meydana geldiği ve bu zararın sel, kasırga, fırtına ve deprem gibi zararlardan yaklaşık iki kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de de şişen zeminlerle ilgili problemler görülmektedir. Şişen zeminlerin iyileştirilmesi için en çok kullanılan yöntemlerden birisi kimyasal stabilizasyondur. Şişen kile uygun oranlarda ilave edilen kireç, çimento, uçucu kül vb.. gibi kimyasallar ile şişme basınçlarında düşüş olmakta, uzun dönemde de mukavemet artışı sağlanmaktadır.

Bu tez kapsamında şişme potansiyeli yüksek olan bir kilin sönmüş kireç ile stabilizasyonu incelenmiştir. Bu amaçla, İstanbul-Esenyurt’tan alınan ve şişme özelliği olan bir zemin üzerinde çalışılmıştır. Bu kilin farklı miktarlarda kireç ile stabilize edilmesi durumunda çeşitli geoteknik özelliklerinde meydana gelecek olan değişiklikler incelenmiştir. Arazide kilin yeterince ufalanmamış olması, topaklar halinde iken kireç ile karıştırılması ve kompaksiyon öncesinde su ile ıslatılmaması/bekletilmemesi gibi faktörler laboratuvarda temsil edilerek numuneler hazırlanmıştır. Bu parametreleri kapsayacak şekilde hazırlanmış numunelerin mikro yapıları incelenmiştir. Bunun için elektron mikroskop ile ESEM deneyleri, kimyasal analiz deneyleri ve boşluk yapısının nasıl değiştiğini gösteren cıvalı porozimetre analizleri yapılmıştır.

Kireç ilavesi ile şişen kilin kıvam limitlerinde değişiklikler meydana gelmiştir. Bunun sonucunda zemin sınıfı değişmiştir. Zeminin kompaksiyon özelliklerinde de değişiklikler olmuş, kireç kilin işlenebilirliğini artırmıştır. Yapılmış olan serbest basınç deneyleri sonucunda %3 kireç ilavesinin kısa dönem etkilerini oluşturmakla birlikte, uzun dönemde yeterince çimentolaşma oluşturamadığı ve serbest basınç değerlerinde önemli değişikliklere sebep olmadığı görülmüştür. %6 ve %9 oranında kireç ile hazırlanan numunelerde serbest basınç mukavemetinde önemli artışlar meydana gelmiştir. Tüm kireç ilaveleri için Elastisite Modülü değerlerinde ise önemli miktarda artış oluşmuştur.

Tüm ufalama değerleri için önıslatma yapılmasının serbest basınç ve elastisite modülü değerleri üzerinde belirli bir etkisi görülmemiştir. Yüksek ufalama kalitesi ile hazırlanan numunelerde daha yüksek serbest basınç mukavemeti değerleri elde edilmiştir. Ancak yüksek kalitede ufalamanın etkisi en çok Elastisite Modülü değerlerinde ölçülmüştür. En düşük değerleri çok düşük kalitede ufalanmış zeminler ile hazırlanan numuneler vermiştir.

Saf kil ile hazırlanan numunelerde şişme yüzdesi %19’lara kadar çıkmaktadır. Saf kil ile hazırlanmış numunelerde zemin aynı olsa bile çok farklı şişme yüzdeleri ile karşılaşılabileceği görülmektedir. Saf kil ile hazırlanmış numunelerde şişme basıncı değerleri 300-500 kPa arasında değişmiştir. Şişme basıncı ve şişme yüzdesi değerleri ile numune hazırlama şekli arasında belirli bir ilişki mevcut değildir. Numune hazırlama şekli akma gerilmesini değiştirmemektedir. %3, %6 ve %9 kireç ilavesi bile şişme potansiyelini yok etmektedir. Akma gerilmesi aşıldıktan sonra oturma-gerilme ilişkisi saf kil ile hazırlanmış numuneler ile aynı olmaktadır. Bu da oluşmuş olan çimentolaşmanın kırıldığını ve yapının bozulduğunu göstermektedir.

Boşluk yapısının cıvalı porozimetre deneyleri ile incelenmesi sonucunda, kireç ilavesi ile porozitenin arttığı görülmüştür. Tüm numunelerde porozitenin büyük bir kısmının partiküller içerisindeki poroziteden oluştuğu görülmektedir. Kür süresi boyunca öncelikle partiküller arasında kalan boşlukların kapandığı, porozitenin çoğunun partiküller içerisinde kalan muhtemelen daha geniş boşluklar olduğu düşünülmektedir. Kireç yüzdesi arttıkça, tüm boşluk çaplarına karşılık gelen hacim miktarı artmaktadır. Geniş bir dane çapı aralığında, çok düşük kalitede ufalanmış zemin ile hazırlanan numunelerin daha yüksek boşluk hacimlerine sahip olduğu görülmektedir. Hem çok küçük, hem de büyük boşluk çapı için bu durum geçerlidir. ESEM analizleri sonucunda, saf kil ile hazırlanan numunelere ait görüntülerde boşluksuz bir doku net olarak görülmektedir ESEM kimyasal analizleri çimentolaşma, karbonatlaşma ve ettringit oluşumunu göstermektedir.

Tüm bu deneyler sonucunda bu çalışmada çalışılmış olan kilin kireç stabilizasyonu ile başarı ile iyileştirilebileceği görülmüştür. Elde edilecek iyileşme derecesi, kilin yeterince ufalanmış olması ile çok yakından ilgilidir. Arazide yapılacak imalatlarda, kilin mevcut topaklarının mümkün olduğu kadar küçültülmesi gerektiği görülmektedir.

Aksi taktirde laboratuvarda ölçülmüş olan iyileştirme seviyelerine ulaşılamayacaktır.

Chemical Stabilization of Expansive Soils

Swelling soils exhibit increase in volume when they their water content increases. It has been reported that swelling soils cause damage totaling to an amount of 2-3 billion dollars, which is more than that caused by other catastrophes. Swelling solis cause problems also in Turkey. Chemical stabilization is one of the most frequently used methods used in stabilization of expansive soils. These chemicals are lime, cement, fly ash, etc. These chemicals decrease or eliminate swelling potential and increase strength in the long term.

In this study, lime stabilization of an expansive soil is studied. The soil studied is a potentially high expansive potential soil form Istanbul-Esenyurt region. The samples were prepared taking into the field conditions where the soil may or may not be adequately pulverized, or prewetted or not prewetted. Effect of lime and field construction procedures on different geotechnical properties is investigated. The samples were also investigated in terms of microstructure. The investigations included ESEM analyses, mercury intrusion porosimetry analyses and chemical content analyses.

Lime addition changed the Atterberg Limits of the studied soil and this changed the soil class. The workability of the soil also increased as a result of compaction characteristics. The experiments showed that, %3 lime stabilization revealed short terms reactions, but was not enough to provide enough pozzolanic reactions and therefore did not cause considerable changed in unconfined strength values. %6 and %9 lime addition increased the unconfined compression strength values in a considerable amount. All lime contents caused increases the Elasticity Modulus values.

The effect of prewetting did not have a pronounced effect on unconfined strength and elasticity modulus values. High quality pulverization resulted in higher unconfined compression and Elasticity Modulus values. The lowest modulus values were obtained in samples which were prepared by very low quality pulverized soil.

Unstabilized clay showed a very high swelling potential. Swelling pressures ranged between 300-500 kPa. There was no considerable relationship between samples preparation method and swelling values. %3, %6 and %9 lime eliminated the swelling potential and the swelling pressures. Pressures greater than the yield pressure for lime stabilized soils resulted in destruction of the cementation formed due to lime addition.

Mercury intrusion porosimetry tests revealed that lime increased the porosity values. It is anticipated that, during curing, intraparticular pores are first to be filled with cementation. Increase in lime content caused increases in all volumes corresponding to different pore readius values. Soils prepared with very low quality pulverization resulted in higher volume values for a alrge range of pore radius values. ESEM analyses showed that lime additon changed the fabric from a continous one to a porous one. The analyses also revealed formation of new minerals in the stabilizaed samples

The results of the study show that lime stabilization is an appropriate way of improving the studied soil. The level of improvement is closely related to the quality of pulverization. It is obvious that, in field applications, it is essential to obtain a high quality of pulverization. Otherwise, the laboratory obtained stabilization performances will not be achieved in the field.




BAŞTAN Ömer Ali
Danışman : Doç.Dr.Adnan Çolak

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Doç.Dr.Adnan Çolak

Prof.Dr.Süleyman Dalgıç

Prof.Dr.Ekrem Manisalı

Yrd.DoçDr.Turgay Coşgun

Yrd.DoçDr.Ahmet Erhan Bakırcı



Portland Çimentolu Hamurların Mekanik Özelliklerinin Basit Matematiksel Modeller Yardımıyla Tahmini

Bu çalışmada Katkılı ve Katkısız Portland Çimento hamurlarının basınç dayanımları ve elastisite modülleri için, mikromekanik yaklaşım esası ve toplam şekil değiştirme prensibi yardımıyla matematiksel modeller geliştirilmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünde, matematiksel bağıntılar kullanılarak, malzemenin davranışı ve mekanik özellikleri arasındaki ilişkinin belirlenmesiyle ilgili bilgi verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde, basit mikromekanik modellemeler hakkında genel bilgi verilmiştir. Modeller tanımlanmış ve bilim adamları tarafından geliştirilen bağıntılar incelenerek modeller arasında şekiller yardımıyla karşılaştırmalar yapılmıştır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde, tezin amacı belirtilmiş, porosite-mekanik özellikler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için bugüne kadarki uygulamalarda kompleks bağıntıların kullanıldığı ortaya konarak bu bağıntılardan belli kabullerle daha basit bağıntıların elde edilebileceğinden bahsedilmiştir.

Teorik çalışmanın dördüncü bölümünde, belli kabuller yapılarak, gözenek boyutlarıyla birim hücre elemanı arasında bağıntı elde edilmiştir. Bu bağıntı yardımıyla da basınç dayanım denklemi çıkarılmıştır. Aynı şekilde elastisite modülü için de belli kabuller yapılarak porositeye bağlı elastisite denklemi çıkarılmıştır.

Çalışmanın beşinci bölümünde, katkılı ve katkısız portland çimentosuyla yapılan deney hakkında bilgi verilmiştir. Kalıptan çıkarılan numunelere, ultrases hız testi, birim ağırlık, basınç dayanımı ve porozite hesabı yapılmıştır.

Çalışmanın altıncı bölümünde, deney sonucu çıkan veriler tablolar yardımıyla özetlenmiştir. Deneysel sonuçlar ile teorik olarak bulunan denklemlerin karşılaştırılması şekillerle açıklanmıştır.

Çalışmanın yedinci bölümünde ise, çalışmanın sonucu hakkında maddeler halinde bilgi verilmiştir.

Estimation of The Mechanical Properties of Portland Cement Pastes with The Aid of Simple Mathematical Models

In this study, mathematicals models are developed for the compressive strenght and elasticity modules of the mixed and un-mixed Portland Cement pastes on the basis of the micromechanic approach and by means of the principle of total transfiguration .

In the first section, the relation between the behaviour of the materials and the mechanical properties are reviewed through the mathematical equations.

In the second section, a general review of the simple micromechanical models is provided. The models are defined and, then the equations developed by the scientists are analyzed to make comparisons through graphic figures.

The following section is devoted to explaining the aim of the thesis. In the literature the relation amongst the porosity-mechanical properties are explained through complex equations. This study shows that simpler equations can be developed based on the assumptions deriven from these complex equations.

In the fourth section of the study, certain assumptions are made to develop an equations to explain the relation between pore size and unit cell element/component, which lead to the development of strenght equation. In the same way, for the elasticy modules, certain assumptions are made to develop elasticy equation based on porosity.

In the fifth section, the laboratory experiments setting, where the mixed and un-mixed portland cement are analyzed is explained. The treatments on the samples and the calculation procedures are reviewed.

In the sixt section, the data of the results of the experiments are summarized on the tables. The comparisons between the experimental results and the equations are illustrated through graphic figures.

In the last section, the conclusions are briefly summarized and discussed

GÜNDOĞDU Özgün
Danışman : Yrd. Doç Dr. İlknur BOZBEY

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Yrd. Doç Dr. İlknur BOZBEY

Prof. Dr. S. Feyza ÇİNİCİOĞLU

Prof. Dr. Erol GÜLER

Doç. Dr. Ali Malik GÖZÜBOL

Yrd. Doç. Dr. Sadık ÖZTOPRAK.



Deprem Sırasında Şevlerde Oluşan Yatay Deplasmanların Newmark Yöntemi İle Belirlenmesi

Bu çalışmada deprem etkisi altındaki şevlerde oluşabilecek kalıcı deplasmanlar incelenmiştir. Bu amaçla öncelikle statik durumdaki şev stabilitesi ve daha sonra deprem etkisi ile birlikte şev stabilitesi konularına değinilmiştir. Statik ve depremli durumlar için mevcut stabilite analiz metodları özetlenmiştir.

Deplasman hesapları için yapılan analizlerde Türkiye’de oluşmuş farklı büyüklüklerdeki ve farklı tarihlerde oluşmuş 50 adet deprem kaydı kullanılmıştır. Elde edilen veriler üzerinde literatürde önceden sunulmuş deplasman bulmaya yönelik Newmark yöntemine dayalı eşitlikler ile yapılan hesaplamalar sonucunda tüm veri kümesi değerlendirilmiştir.

Kullanılan deprem kayıtları değişik büyüklüklere, uzaklıklara, derinliklere ve maksimum ivmelere sahip depremlerden oluşmaktadır. Bu şekilde depremlere ait tüm bu değişkenlerin bir şevde oluşabilecek deplasmanlara etkileri incelenmiştir. Bunun yanında depremlerin kayıt içeriğine özgü karakteristik parametreleri de çalışma içersinde yer almaktadır.

Bu çalışma sonucunda şevlerde deprem etkiyle oluşabilecek kalıcı deplasmanları belirlemede Newmark yöntemi ve bunu temel alan çalışmaların günümüzde oldukça önemli bir yeri olduğu görülmüştür. Analizler sonucunda bu çalışmaya özgü olarak elde edilen formüller ve bunlara bağlı bazı yaklaşımlar deplasman hesaplamalarında oldukça pratik sonuçlar vermektedir. Elde edilen sonuçların spesifik olarak herhangi bir şevdeki deplasmanları hesaplamaktan ziyade mikrobölgeleme gibi çalışmalarda ekili olarak kullanılabilir.

Determination of Lateral Displacement in Slopes Using Newmark Analysis

In this study, permenant slope displacements due to seismic loading are investigated. In this context, static slope stability and seismic slope stability analyses are summarised and different approaches used are given.

This study uses Newmark’s method in calculation of the slope displacements. For displacement analyses, 50 strong motion records from Turkish earthquakes are used. Data which is used contains values from different earthquakes with different magnitude, distance, depth and peak accelerations. It is necessery to analyze effects of these factors to displacement of the slope.

The data is also analyzed in order to find the characteristics of the earthuake motion. The data obtained is then used to derive formulations for calculation of slope displacements. The results obtained are compared with the methods in the literature.

The results of the study reveal that slope displacements calculated by Newmark’s method can be used in microzonation studies.


TACAR Murat
Danışman : Prof.Dr.Ekrem MANİSALI

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr.Ekrem MANİSALI (Danışman)

Prof.Dr.Tuncer ÇELİK

Prof.Dr.Necmettin AKTEN

Doç.Dr.Adnan ÇOLAK,

Yrd.Doç.Dr. Numan ÇELEBİ



İnşaat Sektöründe ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve Bir Otomasyon Modeli

Kalite yönetim sistemi, gerekli tüm faaliyetlerin yapılmasını sağlayacak bir kontrol mekanizmasıdır. Kuruluşlar ISO 9001 belgesini alabilmek için, kalite yönetim sistemlerini tanımlamalı ve işleri tanımlandığı gibi yürütmelidirler. Kalite yönetim sistemi, kuruluşun yapısının temelidir. Nelerin kim tarafından, ne zaman yapılacağını tanımlar. Kalite politikasını uygulama aracıdır. Kuruluşun strateji ve taktiklerini tanımlar ve personelin birbiri ile koordineli ekipler halinde çalışmasını sağlar.

Ülkemizde İnşaat şirketleri ISO 9001 ve diğer KYS uygulamalarını kurumsal yapıya kavuşma ihtiyacından ziyade müşteri/ihale şartnamelerindeki zorunluluklar sebebiyle uygulamaktadır. İnşaat şirketlerinin dağınık bir organizasyonel yapıya sahip olmalarına ek olarak ISO 9001 KYS uygulamasının ağır bir bürokrasiye sahip olması ve yönetimin sistemin faydalarına olan güvensizliği inşaat şirketlerinde uygulama problemlerini oluşturmaktadır.

Bu çalışmada inşaat endüstrisinde ISO kapsamında bir otomasyon sistemi ile müşteri ve personelin sisteme entegre edilmesi, dokümantasyonun ortadan kaldırılması, iletişimin hızlandırılması ve proje sürecinin izlenebilirliği amaçlanmıştır. Bu sayede hem etkin bir proje yönetim sistemi hem de etkin bir kalite yönetim sistemi uygulanabilirliği sağlanacaktır.



ISO 9001 Quality Management System in Construction Sector and an Automation Model

Quality Management System is a control mechanism that provides all necessary activities to be done. In order to get ISO 9001, companies must define Quality Management Systems and execute them as it defined. Quality Management System is foundation of company structure. It defines who does what and when. QMS is an application tool of quality policy. It defines companies’ tactic and strategy and provides employees work as a coordinated teams.

Construction companies in our country apply ISO 9001 and other QMS applications for customer/contract specifications obligations instead of having institutional structure. Construction companies have complicated organizational structure in addition to this situation ISO 9001 QMS application has a heavy red tape and mistrust of management to benefits of system cause application problems for construction companies.

In this study it is aimed that integration of customer and employee to the system, removing of documentation, acceleration of communication and monitoring project progress with an automation system in the scope of ISO at construction Industry. Thus either an effective project management system or effective quality management system applicability will be provided.




BAĞ Nurullah
Danışman : Prof.Dr.Ekrem MANİSALI

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr.Ekrem MANİSALI (Danışman)

Prof.Dr.Tuncer ÇELİK

Prof.Dr.Necmettin AKTEN

Doç.Dr.Adnan ÇOLAK,

Yrd.Doç.Dr. Numan ÇELEBİ



Teklif Stratejilerinin Belirlenmesinde Uzman Sistem Yaklaşımı

İnşaat sektöründeki firmaların geleceklerini belirleyen yeni işleri alabilmek için, girecekleri ihalelerde verecekleri tekliflerin nasıl olması konusunda teklif stratejileri etkindir. Bu çalışmayla, strateji ve stratejik planlama konuları irdelenmiş ve teklif stratejisi geliştirme karar modelinin, uzman sistem yaklaşımı ile çözümü araştırılmıştır.

Ayrıca çalışmada, rakip fiyatlarının analizi ve regresyon analiziyle firmanın gireceği ihale fiyat tekliflerinin belirlenmesinde değerlendirilebilecek bir örneğe de yer verilmiştir.

Çalışmada kurulan uzman sistem modelinin işlerlik kazanabilmesi için Visual Basic 6.0 programı kullanılarak kurallar yazılmış ve hazırlanan arayüzle, kullanıcının bu kurallar dahilinde uzman sistemden yararlanması sağlanılmıştır.

Bu çalışmayla, inşaat firmalarının teklif yetkililerinin teklif çalışmalarına ve yapılabilecek benzer akademik çalışmalara faydalı olabilmesi hedeflenmiştir.

Expert System Approach in Definition of Bidding Strategies

The bidding strategy of construction companies is effective for getting the new project which changes their future. In this study, strategy and strategic planning subjects have been examinated and expert system approach has been researched for definition of decision model of bidding strategy.

Besides there is an example in the study which can be used by awarding the bid price by the rival price’s analysis and regression for firms bidding in the same project.

To run the expert system model, Visual Basic 6.0 program has been preferred to make rules and design user interface for users to define their bidding strategy.

It has been aimed that this study will be helpful for the bidding engineer at bidding process of construction companies and for likely feasible academic studies.

BAHAR Murat
Danışman : Prof. Dr. Ekrem Manisalı

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Ekrem MANİSALI

Prof.Dr. Tuncer ÇELİK

Prof.Dr. Necmeddin AKTEN

Doç.Dr. Adnan ÇOLAK

Y.Doç.Dr. Numan ÇELEBİ



Hizmet Alımı Tipli Sözleşmelerde Kazanılmış Değer Analizi Modeli ve Bir Uygulama

Çalışmada proje hakkında genel bilgi ve tanımlamalar aktarılmış ve projelerin sınıflandırması yapılmıştır. Proje yönetimi yaklaşımı, gelişimi ve fonksiyonları hakkında yüzeysel bilgiler verilmiştir. Proje risk yönetimi ve risklerin değerlendirilmesi konusu üzerinde durulmuştur.

Proje planlarının oluşturulması kapsamında ağ diyagramları açıklamalı olarak örneklendirilmiş, şebeke teknikleri ayrıntılı olarak irdelenmiş, özellikle CPM (Kritik Yol Metodu) konusu gelişimi ve kapsamı incelenmiştir.

Proje yönetiminde kaynak kullanımı araştırılmış ve kaynakların atanması / tahsisi, dengelenmesi ve planlaması konuları incelenmiştir. Proje zaman yönetimini kapsayan CPM tekniği ile birlikte maliyet kavramı ele alınmış, maliyet analizi ve süre / maliyet ilişkileri araştırılmıştır.

Kazanılmış değer kavramı incelenmiş, tanımlamaları yapılmış, kazanılmış değer parametreleri ve formülasyonları üzerinde çalışılmış, parametrelerin bağıl grafikleri ve grafiklerin yorumlamaları üzerinde durulmuştur. Kazanılmış değer yönetim sistemi teknikleri incelenmiş, hangi cins projelerde hangi tekniklerin uygulanması gerektiği konusu araştırılmış, sistemin kriterleri ve metodolojisi incelenmiştir. Kazanılmış değer yönetim sistemi kavramlarının basit bir örnek üzerinde incelenerek anlaşılması sağlanmıştır.

Uygulama projesi hakkında genel tanıtım yapılmış, proje yönetimi kapsamında projenin zaman ve kaynak planlamaları yapılmış ve üç bölüm halinde kazanılmış değer hesaplamaları yapılarak program ve maliyet sapmaları incelenmiş, performans endeksleri hesaplanarak ileriye yönelik tahminlerde bulunulmuştur. Ayrıca sapmaların olumsuz etkilerinden korunmak maksadıyla alınması gereken tedbirler araştırılarak çalışmaya son verilmiştir.



Earned Value Method and Application in the Service Procurements Contract Type

Within this study, the general information, description and classification about the project were done. Information about the project management approach, development and functions were give shortly. The project risk management and evaluation of risk had been emphasized in our study.

In the extent of constitution of project plans, network diagrams were samplised with illustrations. The network techniques were detailed. Specially the development and the extent of the subject of CPM (critical path method) were examined.

In this study the usage of the resource in the project management were searched. Assignment, stabilization and planning of the resource were examined. Project schedule management which had included CPM techniques cost/schedule analyze, relationships with cost were investigated.

The earned valued concept was inspected, definitions were made, the components and formulations of the earned valued were worked, related graphics of the components and the commentment of the graphics were examined. The techniques of EVMS were examined, the choice of the techniques that will be used in which project were investigated, the criterias and the methods of the system were examined. The concepts of EVMS were examined in a sample to illustrate in a easy way.

The general introduction was made about the application project, in the scope of the project management, the time and resource plans of the project were made and earned valued calculations were made in three divisions schedule and cost variances were examined. This study had been done to investigate the precautions for protecting from the negative effect of variance.




ŞAHİN Furkan
Danışman : Yrd. Doç Dr. Cenk ALHAN

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2008

Tez Savunma Jürisi : Yrd. Doç. Dr. Cenk ALHAN

Prof. Dr. N. Kemal ÖZTORUN

Prof. Dr. Feyza ÇİNİCİOĞLU

Prof. Dr. Fahriye KILINÇKALE

Yrd. Doç. Dr. Yasin FAHJAN



Sönümün Sismik Taban İzolasyonu Ve Sönümleyicilerin Kullanıldığı Binaların Deprem Performansına Etkisi

Yıkıcı depremler her yıl yurdumuzda ve dünyada büyük can ve mal kayıplarına sebep olmaktadırlar. Özellikle, deprem sırasında ve sonrasında işlevini sürdürmesi hayati önem taşıyan; hastane, laboratuvar, veri toplama merkezi gibi stratejik öneme sahip yapıların işlevinin kesintiye uğramamaları için, bu yapılarda bulunan titreşime karşı duyarlı hassas cihazların deprem titreşimlerinden kesinlikle korunmaları gerekmektedir. Bu amaçla sismik taban izolasyonu ve ek sönümleyicilerin kullanılması bu tür stratejik binaların tasarımında etkin bir yöntem olabilir. Bu tezde, seçilen üç ve beş katlı prototip yapıların hassas cihazlara hasar verebilecek kat ivmelerinin sismik izolasyon yöntemi kullanılarak ve üst yapının ek sönümleyiciler ile enerji yutma kapasitesinin de arttırılmasıyla ne derece azaltılabileceği incelenmiştir. Bu kapsamda, farklı deprem etkileri altında, lineer ve lineer olmayan izolasyon sistemlerine sahip yapılarda kat yüksekliği boyunca kat ivmelerinin nasıl dağıldığını incelemek; izolasyon sisteminin sönüm oranındaki artışın kat ivmelerini hangi seviyeye kadar azaltabileceğini belirleyebilmek ve temel sönümleyicileri yerine üst yapıda ek sönümleyicilerin kullanılmasıyla kat ivmelerinin daha fazla azaltılıp azaltılamayacağının ve hangi seviyeye kadar azaltabileceğinin anlaşılması için zaman tanım alanında lineer ve lineer olmayan toplam 340 analiz yapılmıştır. Analizlerde 1940 El Centro, 1952 Taft, 1995 Kobe, 1989 Loma Prieta ve 1994 Sylmar Depremleri kullanılmış ve yapılar aynı anda iki yönlü (Doğu-Batı ve Kuzey-Güney) olarak zaman tanım alanında analiz edilmiştir. Çalışmada göz önüne alınan parametreler arasında izolasyon sönümü, üst yapı sönümü, izolasyon periyodu ve lineer ve lineer olmayan farklı izolasyon sistemleri bulunmaktadır. Analiz sonuçları taban ankastre yapıların analiz sonuçları ile karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.



Effect of Damping on The Seismic Performance of Seismic-Base-Isolated Buildings Equıpped With Dampers

Each year destructive earthquakes cause extensive damage and loss of human life in Turkey and around the globe. Vibration-sensitive equipment housed in strategically critical facilities, which has to function during and right after the earthquakes, such as hospitals, laboratories, and data collection centers should particularly be protected from the hazardous effects of earthquakes. Use of seismic isolation and passive dampers could be an effective method in protecting such strategically important buildings. In this thesis, three and five story prototype structures are analyzed in order to examine to what extent the floor accelerations, which may cause harm to vibration-sensitive equipment, could be reduced via use of seismic isolation and passive dampers in the superstructure. In this context, a total of 340 linear and nonlinear time history analyses are performed under different earthquake excitations in an effort to understand how the floor accelerations are distributed along the height of seismically isolated structures; to what levels the floor accelerations can be reduced by increasing the damping in the isolation system; and whether the floor accelerations can be reduced further by using passive dampers in the superstructure instead of using passive dampers at the isolation level. In the bi-directional time history analyses North-South and East-West components of the 1940 El Centro, the 1952 Taft, the 1995 Kobe, the 1989 Loma Prieta, and the 1994 Sylmar eartquakes are used. The parameters that are taken into account in this study include isolation damping, isolation period, superstructure damping, and different types of linear and nonlinear isolation systems. The results are presented in comparison to fixed-base structures.


BODUROĞLU Başak
Danışman : Doç. Dr.Seyit Ali KAPLAN

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendsliği

Mezuniyet Yılı : 2009

Tez Savunma Jürisi : Doç.Dr.Seyit Ali KAPLAN

Prof.Dr.Canan TAŞDEMİR

Prof.Dr.Feyza ÇİNİCİOĞLU

Prof.Dr.Ekrem MANİSALI

Prof.Dr.Kadir GÜLER



Dolgu Duvarlı Betonarme Binaların Sismik Yüke Göre Projelendirilmesi

Ülkemizin yaşadığı son depremler sonrasında, karşılaşılan acı tablo, binalarımızın gerekli mühendislik ve tasarım koşullarını sağlayamadığını göstermiştir.

Türkiye’nin önemli deprem kuşağının üzerinde bulunması, yapıların projelendirilmesi ve inşası sırasında sismik etkilerin göz önüne alınmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Deprem etkisi yapının servis ömrü boyunca karşılaşacağı en önemli yükleme olduğu için, çerçeve davranışı çok iyi bilinerek yatay yükler altında modellenmelidir.

Dolgu duvarı, kolon kiriş arasında olan çerçeve türünden betonarme taşıyıcı sistemlerin yatay yük taşıma kapasitelerinin belirlenmesinde dolgu duvar etkisi hesaba katılmaz. Ancak yapı çözümlerinde dikkate alınmayan dolgu duvarlar, sistemin dayanım ve rijitliğini önemli ölçüde arttırır.

Sunulan bu çalışmada dolgu duvarlar ile ilgili olarak yapılan deneysel ve analitik çalışmalar ayrıntılı olarak incelenmiştir. Farklı ülke standartlarında dolgu duvarlar ile ilgili kabuller açıklanmış Türk Deprem Yönetmeliği ile karşılaştırılmıştır. Yapılan sayısal analizler ile dolgu duvarların yapı performansına etkileri verilmiştir
 

Seismic Design of Masonary Infilled Buildings

After the last earthquakes in our country, the miserable situation showed us that our buildings do not meet necessary engineering and design conditions.

It is very important to consider that seismic effects on the project and construction period, because Turkey is on a very important earthquake zone. Since the earthquake effect is the most important loading of the service life of a building, horizontal loading must be modeled with the information of frame behavior.

Masonary wall; while determining the horizontal loading capacity of the structural system between the column and beams, effect of infill wall is not considered. However the infill walls, which are not considered in the construction resolutions, are affecting the system resistance and rigidity in the important partition.

This study includes detailed experimental and analytical studies about the filling walls. Infill wall standards of different countries are defined, and those standards are compared with the Turkish Earthquake Code. Effects of the filling walls to the structural performance of the buildings are given by the numerical analysis.


Yüklə 2,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin