Üçüncü Hak: İyiliği Emretmek, Kötülükten Sakındırmak
Evin en hayırlısı iyiliğin emredilip kötülüklerden sakmdırıldığı evdir. Çünkü bu namazın kılındığı anlamına gelir ve hilim, sabır, Allah'tan yardım dileme ve O'na tevekkül etmenin usulü hakkında Allah Teala şöyle buyurur: "Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana rızık veren biziz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanındır."188[188]
Yine Allah Teala şöyle buyurur: "Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır."189[189]
İslâm bize tedavinin yollarını bildirmiştir. Koca karısına iyiliği emreder, eşi de kocasının nasihatma itaat etmediğinde nasihati fayda vermezse yatağını ayırsın. Yine de fayda vermezse terketmeksizin vursun.
Bütün yolları denedikten sonra Allah'ın emirlerini yerine getirmemekte ve dinini yaşamamakta hâlâ ısrar ederse onu boşamak vacip olur.190[190]
Dördüncü Hak: Kıskançlıkta İtidalli Olmak
Kıskançlık normal olan bir duygudur. Kıskanmayan insan normal bir insan değildir. Kıskançlığın mânâsı; insanın kendisinin bakmakla mükellef olduğu veya özel ilgi gösterdiği aile ferdlerine başkasının ortak olmak istediğini hissettiği zaman öfkelenmesi, gayrete gelmesi ve gazaplanmasıdır.191[191]
Kadın tabiatı gereği erkeğinin kendisini kıskandığını, onunla güçlü bir şahsiyetinin olduğunu ve kendisinin onun emrinde, kocasının emredici olduğunu hisseder. Böylece kadın kendisini koruyabileceği bir erkek kalbi ister.
Allah Rasûlü şöyle buyurur: "Allah kıskanır, mü'min de kıskanmahdır."192[192]
Akıllı kocadan beklenen, bütün davranışlarında olduğu gibi normal olmasıdır. Koca çevresindeki sonucu kötü işlerden gafil olmamalı, hayatı cehenneme çevirecek kadar da kırıcı ve sert olmamalı. İnsanların eksikliklerini, kusurlarını araştırmaktan sakın. Çünkü burada Allah'ın sevdiği ve buğzettiği kıskançlıklar vardır. Allah Rasûlü şöyle buyurur: "Allah'ın sevdiği ve buğzettiği kıskançlık vardır. Allah'ın sevdiği kıskançlık şüphe ve zanna dayalı kıskançlıktır. Allah'ın buğzettiği kıskançlık ise, şüphe ve zannın olmadığı boş yere yapılan kıskançlıktır."193[193]
Beşinci Hak: Mehir ve Nafakadır
Mehir, kadının en önemli haklarından biridir. Mehir kadına aittir. Hiçbir kimse onun izni dışında ona ortak olmaya hakkı yoktur ve hiç kimseye helal değildir. Onların, gönüllerinin hoşnutluğu dışında mehri almak caiz değildir. Aksi halde bu durum zulüm olarak kabul edilir.
Allah Teala şöyle buyurur: "Kadınlara mehirlerini cömertçe verin. Eğer ondan gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin."194[194]
Sahih hadiste şöyle rivayet edildi:
"Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi günah olarak kişiye yeter. Şüphesiz zevce bakmakla yükümlü olan kimselerin başında gelir. Sadakaların en hayırlısı arkası tükenmeyen maldan verilendir. Veren el alan elden daha hayırlıdır. Vermeye, bakmakla yükümlü olduğun kimselerden başla."
Denildi ki:
“Ya Rasûlallah! En fazla bakmakla yükümlü olduğumuz kişi kimdir?
Allah'ın Rasûlü:
“Hanımındır. Kadın der ki; Beni doyur, aksi halde beni bırak. Cariyen de şöyle der; Beni doyur, beni hizmetinde kullan. Çocuğun da; Bizi kime bırakıyorsun? der."195[195]
Allah Teala erkeklerin kadınlar üzerine hakim oldukları ve onların nafakalarını temin etmek durumunda oldukları konusunda şöyle buyurur: "Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ve erkeklerin mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler:'196[196]
Altıncı Hak: Eşler Birden Fazla İse Zevceler Arasında Adaletli Olmak
Bütün işler adalete dayanır. Aynı şekilde eşler arasındaki taksimde adalet gereklidir. Müslüman erkek, eşleri arasında ev, nafaka ve geceleme konusunda adaleti yerine getirir. Ancak bir eşin diğer eşe haklarının bir kısmını vermesinde bir mahzur yoktur. Nitekim Rasûlüllah'ın eşi Şevde bint Zem'a Rasûlüllah'ın yanında geceleme hakkını Aişe'ye vermiştir.
Bizim için Rasûlüllah en güzel örnektir. Rasûlüllah eşleri arasında ihtiyaçlarını karşılama ve geceyi aralarında geçirme konusunda âdil idi. Rasûlüllah şöyle dua ederdi: "Allah'ım bu benim sahip olduğum şeyler içinde elde ettiğim gucümdür. Benim malik olmadığım konuda güç ve takatim yoktur."197[197]
Allah rasûlü bize hanımının birisinden dolayı diğer hanımına zulmetmenin tehlikesini açıkladı ve bu konuda bizi uyararak şöyle buyurdu:
"Bir adamın iki karısı olsa, kadınlarından birine meylederek diğerini ihmal etse (bir başka rivayette aralarında adaleti sağlamasa) kıyamet günü omuzlarından biri eğilmiş olarak gelir."198[198]
Allah Teala şöyle buyurur: "Adil davranmaya ne kadar uğraşsanız kadınlar arasında eşitlik yapamayacaksınız. Bari bir tarafa kalben tamamen meyletmeyin ki, diğerini askıdaymış gibi bırakmış olmayasınız."199[199]
Yedinci Hak: Eziyet Etmemek ve Duygularını Dikkate Almak
Eziyet etmemek ve duyguların dikkate alınması güzel muameleden ayrılmayan bir parçadır. Çünkü ona karşı sevgi, yumuşak söz, güzel muamelenin devamını sağlar. Müslüman kardeşim! Evini çok sövülen kötü vasıfların bulunduğu bir yer haline getirme. Çünkü böyle yapacak olursan, sonunda alay, eğlenme, hakaret ortaya çıkar ve aile bağlan zayıflar ve şeytanın tuzağı için yer açılmış olur.
Müslümanm görevi, kırık kalbi iyileştirmek, yaralı gönlü sarmak, keder ve üzüntüye duçar olmuş kişilerin gam ve kederlerini gidermektir. Bu koca, niçin kalp kırıyor, gönül yaralıyor ve karısına gam ve keder yağdırıyor?200[200]
Allah Rasûlü (s.a.v.) bize eşlerle olan münasebetlerimizdeki edebi öğretiyor ve erkeğin karısına "Allah seni çirkin kılsın veya Allah senin yüzünü çirkinleştirsin" demeyi yasakladı. Sen niçin yaralayıcı sözlerle, günah olan ifadelerle devamlı lanetlemeleri e ve incitici bir şekilde vurmakla kadınlara karşı böyle kötü davranıyorsun?
Rasûlüllah'a denildi ki:
“Kadının erkek üzerindeki hakkı nedir? Rasûlüllah buyurdu:
"Yediği zaman ona da yedirmek, giydiği zaman ona da giydirmek. Beddua etmemek, dövdüğünde incitmeksizin vurmak, ancak ölümü halinde karısından uzaklaşmak."201[201]
İslam Esaslarının Gölgesinde Mutlu Ev
Müslüman ev, dikkat edilmesi ve ihmal edilmemesi gerekli temeller üzerinde durmaktadır. Bunlar şunlardır.
1- Evlilikteki seçim.
2- Kıskançlıkta ifrat ve tefritten sakınmak.
3- Kadının iffetinin gerekliliği.
4- Kocanın karısından uzak durmaması.
5- Erkeğin cinsel isteğine karşı kadını reddetmekten sakındırmak.
6- Kadının tuttuğu nafile oruçları sadece kocanın izniyle tutması.
7- Sizden biriniz eşiyle cinsel ilişkide bulunacaksa mehrini versin.
8- Kadın kocasına fakirlik halinde yardımcı olmalı, kadın zengin ise kocasına tasaddukta bulunsun.
9- Cimrilikten sakınmak.
10- Kız çocuklarının doğumundan dolayı öfkelenmemek.
11- Sıkıntılı şeylerden uzak durmak.
12- Anlaşmazlık halinde kitap ve sünnete başvurmak.
13- Kocanın eş ve eşlerine karşı muamelede Allah'dan korkması.
14- Affetmek, hataları görmezlikten gelmek ve kusurları düzeltmeye çalışmak.202[202]
Genel Hak ve Görevler
Müslüman ev, Rabbine karşı olan haklarını ve onun dışındakilere karşı da görevlerini bilen evdir. Allah için hiçbir işte isyankar olmaz. Ne kadar güçlü kuvvetli olursa olsun, hiç bir insana kötülük yapmaz. Allah Teala şöyle buyurur: "Ne oluyursonuz ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramı-yorsunuz. Oysa izi merhalelerden geçirerek o yaratmıştır."203[203]
Çünkü müslüman bilmeli ki, müslümanın Rabbine karşı hüsn-i zanda bulunması, itaat ve yalvarması, O'nun hükmüne razı olması, işi O'na havale etmesi edeplerdendir.
Allah Teala şöyle buyurur: "Hayır. Rabbine andol-sun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar."204[204]
Müslümanların, Peygamberlerinin değerini bilip onu kendi evlad ve mal sevgisinden daha çok sevmeleri onların iyi durumda olmalarını sağlar. Rasûlüllah (s.a.v.) sevgisi farz olan bir emirdir. Kişinin sevilmesi gereken kimse karşısında edepli olması, onun haklarını ve ona karşı görevlerini bilmesi gerekir.
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz beni kendi çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe gerçek mü'min olamaz."205[205]
Müslüman ev, aşağıda zikredeceğimiz gibi Kur'an'a karşı hak ve görevlerini bilen evdir. Bunlar aşağıdaki zikredeceğimiz şeylerdir:
1- Tam bir temizlik üzere edep ve vakar içerisinde Kur an in okunması.
2- Tilavet esnasında huşu içerisinde olunması ve ağlasa bile üzüntüsünü belirtmesi.
3- Rasûlüllah'ın (s.a.v.); "Kur'an'i sesinizle güz elleştiriniz"206[206] hadisinden dolayı Kur'an okurken sesini güzelleştirmesi.
4- Kur'an'a hürmetle birlikte tefekkür ve düşünerek kalp huzura, mânâ ve sırlarını anlayarak onu okuması.
5- Kur'an'ın helal saydıklarını helal, haram saydıklarını da haram kabul etmesi ve emirlerine uymaya, yasaklarından sakınmaya çalışması.
6- Ayetlerin haklarını gözetmesi. Bir secde ayetine gelindiğinde secde etmesi, secdeyi ancak temizken yapması.
7- Kıraat esnasında bir teşbih ayetine geldiğinde Allah'ı teşbih etmesi ve tekbir getirmesi. Dua ve istiğfar ayetinde dua ve istiğfar etmesi. Pir ümit ayetine geldiğinde Allah'dan talepte bulunması veya korku ayetine gelindiğinde de Allah'a sığınması. Bütün bunları diliyle ve kalbiyle yapması.207[207]
Hakları bilen ve görevleri yerine getiren evler, takdir ve saygıya layık evlerdir. Çünkü bu evler Allah'ın metodunu uygulamaya gücü yeten evlerdir. Böylece bu evler, şeytanın yüzüne sıkı sıkıya kapanmıştır.208[208]
3- AHLÂK ve DAVRANIŞTA ŞEYTANIN GİRMEDİĞİ EVLER
SIRLARIN SAKLANDIĞI EVLER
Müslüman evin bir saygınlığı ve değeri olduğunda şüphe yoktur. Bu değer Allah'ın kanunları uygulandığı derecede artar. Evlilik, karı-koca arasında geçen bir hayattır.
Her hayatın ve evlilik hayatının sırları vardır. Sırların ifşa edilmemesi ve başkalarının kusurlarının peşine düşülmemesi İslam âdâbmdandır. Bunları uygulayan evler, şeytanın oraya giden yolları bilmediği evlerdir.
Anarşi, barbarlık ve usulsüzlük evleri bunlara aykırı olan evlerdir. Bu evlerdeki erkekler hayadan habersizdirler. Kadınlar da, geveze ve iftiracıdırlar. Onlar İblis'in dostları, şeytanın askerleri ve yardımcılarıdır.
Sır, saklanması gereken bir sözdür. Çünkü yüce Allah şöyle buyurur:
"Ahdi yerine getirin. Doğrusu verilen ahidde sorumluluk vardır."209[209]
Ebu Saîd el-Hudrî'den: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"İnsanların Allah yanında kıyamet gününde makam itibariyle en kötüsü aile sırlarım birbirine ifşa eden sonra onları yayan kimsedir."210[210]
Rasûlüllah (s.a.v.), hanımlarıyle cinsi münasebet esnasında yaptıklarıyla övünen kimselere lanet etmiştir. Çünkü bu İslam âdabına aykırıdır.
Ebû Saîd Rasûlüllah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Cima ile övünmek haramdır."211[211]
Peygamber (s.a.v.) özellikle gürültü, patırtı yapmalarından dolayı bu konuda kadınlara nasihat etmeye Önem vermiştir.
Ebu Hureyre şunu rivayet etmiştir: "Peygamber (s.a.v.) mescide girdi. Orada Ensar'dan bazı kadınlar vardı. Onlara nasihatta bulundu. Bazı şeyleri hatırlattı. Onlara zînetlerinden de olsa, sadaka vermelerini emretti. Daha sonra şöyle buyurdu: "Yakında bir kadın kocasıyla arasında geçen şeyleri topluluğa haber verecek. Haberiniz olsun. Bir erkeğin aile sırlarını insanlara haber vermesi beklenir mi? Yanakları siyah bir kadın kalktı ve dedi ki: "Allah'a yemin olsun ki, erkek ve kadınlar öyle yapıyorlar. Rasûlüllah (s.a.v.): Böyle yapmayın. Bunun neye benzediğini size bildireyim mi? Bu, yolda dişi şeytanla karşılaşıp onunla cima eden şeytan gibidir. İnsanlar da onları seyretmektedir."212[212] Böylece İslam'ın terbiye yolundaki adımlarını aramamız gereken ilk evlerin de sır saklama usulü ortaya çıkmaktadır. Çünkü o adımlar vahiy günlerini yaşayan örneklerdir.
Abdullah b. Ömer'den: Ömer b. Hattab'ın (r.a.) kızı Hafsa dul kalmıştı. Hz. Ömer (r.a.) şöyle anlatır: Osman'la karşılaştım ve O'na Hafsa'yı teklif ettim. Ve dedim ki: "İstersen Hafsa bint Ömer'i sana nikahlayayım? Osman: "Durumumu düşüneyim" dedi. Birkaç gece geçti. Sonra Os-manla karşılaştım. Dedi ki: "Şu sırada evlenmeyi düşünmüyorum" dedi. Sonra Ebu Bekir ile karşılaştım. O'na dedim ki: "İstersen Hafsa bint Ömer'i sana nikahlayayım."
Ebu Bekir sustu, hiç bir şey söylemedi. O'na Osman'a gücendiğimden daha çok gücendim. Bir kaç gün geçti. Rasûlüllah (s.a.v.) Hafsa'yı istedi ve O'nu O'na nikahladım. Bir müddet sonra Ebu Bekir'le karşılaştım. Dedi ki: Belki sen Hafsa'yı bana teklif ettiğin zaman sana hiç birşey söylemeyince bana gücendin. Ömer: "Evet" dedim. Ebu Bekir: "Bana teklif ettiğin konuda benim sana cevap vermemi, engelleyen sadece Rasûlüllah'ın (s.a.v.) Hafsa'nm adını zikretmiş olduğunu bilmemdi. Ben de Rasûlüllah'm sırrını ifşa etmedim. Eğer Rasûlüllah (s.a.v.) Hafsa'yı almasaydı. Ben kabul ederdim."213[213]
Müslüman eve düşen görev, çocuklara, güzel ahlâklı olmayı öğretmek ve onları sırları ifşa etmemeye teşvik etmektir. Çünkü bunda, sağlam iradeli ve ahlâklı olmaya alıştırma vardır.
İşte şu, Rasûlüllah (s.a.v.) zamanında sır saklayan ve onu açıklamayı kabul etmeyen çocuktur.
Enes, Sabit'e şöyle anlattı: "Ben çocuklarla oyun oynarken Rasûlüllah (s.a.v.) yanıma geldi. Bize selam verdi. Ve beni bir işine gönderdi. Bu yüzden annemin yanına geç kaldım. Geldiğimde annem: "Geç kalmana sebep nedir?" dedi. Ben de: "Rasûlüllah (s.a.v.) beni bir işine gönderdi." dedim. Annem:
"İşi neydi?" dedi. Beri de:
"Bu bir sırdır" dedim. Annem de:
"Sakın Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sırrını kimseye söyleme" dedi.
Enes: "Vallahi Sabit! O sırrı birine söyleseydim. Onu mutlaka sana söylerdim" dedi.214[214]
Denildiğine göre: "Evler sırlardır. İnsanların kalpleri onların hazineleridir. Çünkü sırrı saklamak güvenilir kimselerin huyudur. Onu yaymak ise alçakların huylarındandır. Peygamber edebi üzeri olan evlerde şeytana yer yoktur.215[215]
HARAMLARDAN UZAKLAŞILAN EVLER
İnsanlar arasında hevasma (keyfî hareket etmeye) tapan, dünyaya eğlence ve oyun yurdu olarak bakan ve emelleri kendilerini aldatan kimseler vardır. Onlar, şeytanın adımlarını takip ederek O'nun yolunda yürürler. Şeytan onlara vaadlerde bulunup ümit verir. Böyleleri Allah'ı unutan, Allah'ın da onları unuttuğu, Allah'ı zikretmekten yüz çeviren ve Allah'ın da onlardan yüz çevirdiği kimselerdir.
Allah Teala şöyle buyurur:
"Ey insanlar! Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın. Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın alevli cehennem yaranı olmaya çağırır."216[216]
Şeytanlar, sahipleriyle birlikte yatarak, birlikte yiyerek ve içerek bu evlerde yaşarlar. Şeytanın kandırması bu noktada kalmaz. Onun bu insanların akıllarını çeldiğini ve onların evlerini, otlaklara, oyun yerlerine ve şeytanların çadırına çevirdiğini görürüz. Bu, oralardaki bütün haramları benimsemekle olur. Bu evler, kumar salonlarına, gece kulüplerine ve genelevlerine benzerler. Buraların sakinleri, cehennemin odunlarıdırlar. Onlar hayvanlar gibi yaşarlar. Hatta onlar, daha sapık bir yoldadırlar. Rahmet, huzur, hidayet ve nur evleri, haramları asla kabul etmeyen evlerdir.217[217]
1- Evin Haçlardan Temizlenmesi:
Ne yazık ki, bazı müslümanlar, körü körüne taklitçilik yapıyorlar. Düşmanlar bazı müslümanları fitneye sev-kediyorlar. Onlar da bilmeden, müslüman evlerine haç şekillerini sokuyorlar. Bu, ya elbiselerin desenlerinde, ya süs eşyalarında ya çocukların oyuncaklarında ya da kalem ve defterlerde oluyor.
Müslüman kardeşim! Dikkatli ol. Evini bu pis şeylerden temizle. Çünkü onlar şirkin sembolleridir. Müslüman evi temizdir. Böyle şeyler onu kirletir.
Hz. Aişe'den: "Rasûlüllah (s.a.v.) evinde ve içinde'haç olan hiç bir şey bırakmamıştır."218[218]
2- Evin Resim ve Heykellerden Temizlenmesi:
Müslüman kardeşim! Ta'zim (büyüklüğünü kabul etmek, saygı göstermek) için.kullanılan resimlerden sakın. Çünkü büyüklük (azamet) yalnız Allah'a aittir. Evini heykellerle süslemekten sakın. Böyle şeylerin hepsi şeytanları içeri sokar. Müslüman evinin, şeytanların girmemesi için, bunlardan arınmış olması gerekir.
Zaruretler ise mubahtır. Mesela; kimlikler veya resmî evraklardaki resimler, yahut çocuk oyuncakları bunlar arasındadır.
Hz. Aişe'den: "Bir yastık satın aldım. Onda birtakım resimler vardı.. Rasûlülah (s.a.v.) onu görünce kalktı kapıya durdu. Fakat içeriye girmedi. Ben onun yüzündeki hoşnutsuzluğu anladım. Dedim ki:
“Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a ve Rasûlüne tevbe ederim. Ne günah işledim?
Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Nedir bu yastığın durumu?"
"Onu sen üzerine oturasm ve ona yaslanasm diye satm aldım" dedim.
Rasûlüllah (s.a.v.):
"Bu resim sahiplerine kıyamet gününde azap edilecek ve onlara denilecek ki: "Yarattığınız şeye can veriniz" ve sonra şöyle buyurdu: "İçinde resim olan eve melekler asla girmez."219[219]
Görünen odur ki, haramlık ister gölgeli, ister gölgesiz olsun bütün resim ve heykelleri içine almaktadır.
İmam Nevevi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle der220[220]: "Bütün bunlar da gölgesi olanla gölgesi olmayan arasında fark yoktur." Mesele hakkında mezhebimizin (Şafiî mezhebi) özeti budur. Sahabe, Tabiîn ve onlardan sonraki alimlerin büyük kısmı bu mânâda konuşmuşlardır. es-Sevrî'nin, Malik'in, Ebu Hanife ve başkalarının görüşü de böyledir.
Ağaç, deniz ve dağ gibi tabiat resimlerinde bir şey yoktur. Başka geçim kaynakları olmayan ve meslekleri heykel yapmak olduğunu ileri sürenlere karşı: "Allah'tan korkunuz" diyoruz. Allah Teala şöyle buyurur: "Allah kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar ona beklemediği yerden rızık verir."221[221]
Ibn Abbas'a birisi gelip şöyle dedi:
“Ey İbn Abbas! Ben elinin emeği ile geçinen biriyim. İbn Abbas:
"Sana sadece Rasûlüllah'dan (s.a.v.) duyduğum bir hadisi söyleyeyim. Rasûlüllah'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu duydum: "Bir kimse bir resim yaparsa Allah o kişiye yaptığı resme ruh verinceye kadar azap eder. Ebediyyen o yaptığına ruh veremeyecek."
Bunun üzerine adam çok öfkelendi. İbn Abbas dedi ki: "Yazıklar olsun madem ki, mutlaka yapmak istiyorsan, o halde ağaç ve canlı olmayan şeylerin resmini yap."222[222]
3- Evin Köpeklerden Temizlenmesi:
Zamanımızda sahte medeniyet çığırtkanlarının, çocuklarıyla ilgilenmekten çok köpeklerle ilgilendiklerini görmemiz üzücüdür. Onlar, birçok insanın arayıp bulamadığı mutlu hayatı köpeklere sağlarlar. Hasta evlerin bir çoğu . körükörüne taklitçilik yapıyorlar, hatta bazı İslam devletleri, köpekler için, otel ve lokantalar yapmışlardır.
Gerçek müslüman, Allah'ın ve Rasûlü'nün emrettiğini tutup şeytanların girmemesi için evini köpeklerden temizleyendir.
Hz. Aişe'den: "Rasûlüllah (s.a.v.), Cebrail ile geleceği bir saatte sözleşti. O saat geldi. Fakat Cebrail Rasûlüllah'a (s.a.v.) gelmedi. Rasûlüllah'm elinde bir asâ vardı. Onu elinden attı ve dedi ki:
"Allah va'dinden ve Rasûlüne karşı sözünden hiç caymamıştır." Sonra sağa sola baktı, birde ne görsün, sedirin altında bir köpek yavrusu. Bunun üzerine şöyle dedi: Ey Aişe!
Bu köpek buraya ne zaman girdi. Aişe:
"Vallahi bilmiyorum" dedi.
Bunun üzerine onun çıkarılması emretti. Köpek çıkarıldı ve Cebrail geldi. Allah Rasûlü buyurdu ki:
“Bana geleceğini vadettin. Oturdum seni bekledim. Fakat gelmedin.
Cebrail:
“"Evindeki köpek benim gelişime engel oldu. Biz köpek ve resim olan eve girmeyiz" buyurdu.223[223]
Bundan siyah olmamak şartıyla bekçi ve av köpekleri müstesnadır.224[224]
4- Evin Çandan Temizlenmesi:
Çanlar, şeytanın çanlarıdır. Onlar, ses çıkararak şeytanı çekerler. Melekler onlardan hoşlanmazlar. Üzücü olan şudur: Bazı müslümanlar, çanları hayvanlarına takıyorlar. En büyük felaket, ülkedeki bir çok okul, vaktin başlangıcını ve sonunu, Hz. Peygamberin emirlerine aykırı olarak, çan çalmak suretiyle duyurmalarıdır.
Müslüman kardeşim! Evine, hayvanına ve çocuğuna çan takmaktan sakın. Çünkü evlerin onlardan temizlenmesi, şeytanın kapısının onlara kapatılması demektir.
Ebu Hureyre'den (r.a.) Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Melekler, içinde köpek ve çan olan ev sahipleriyle arkadaşlık yapmaz."225[225]
Yine aynı şekilde Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Çan, şeytanın çalgı aletlerindendir." . -
Ebubekir Rasûlüllah'ın (s.a.v.) evinde çan sesi işitince şöyle dedi: "Rasûlüllah'm (s.a.v.) evinde şeytan aletleri mi?"226[226]
Müslüman kardeşim! Şunu hatırla. Çanların-çalması, şirkin kaleleri olan kiliselerdeki ibadet usulüdür. Kaynağı, bir duvar saati veya Allah'ı zikretmekten alakoyan müzik zillerinden hangisi olursa olsun, çan sesinden sakın. Rasûlüllah (s.a.v.) asılı şeyleri yasaklamıştır. Çanlar da bunlar arasındadır. Çünkü onlar da şeytanların hareketlerindendir. O (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yanlarında çan olan kafileye melekler eşlik etmez."227[227]
5- Evin, Eğlence ve Kumardan Temizlenmesi
Ahlâkî bozukluğun mikroplan, müslüman milletlerin çeşitli tabakaları arasında yayıldı. Bu, onlara bozuk batı devletlerinden veya ateist şark devletlerinden geldi.
Ne yazık ki, okul ve evlerimiz de müzik eğitimi denilen, oğlanı eğlenceye ahştıran, kıza nasıl kırıtacağını Öğreten bir şey var. Artık gençler ağza alınmayacak pis sözleri şarkı olarak söylemeye, kızlarımız da en modern kıyafetleri ve çarpıcı renkleri istemeğe başladılar. Hepsi şeytanla birlikte coşup dansetmektedir.
Evlerini, şeytanların aldatmalarından koruyan bazı kimseler, çocuklarını dinin değer ve esaslarından uzaklaştıracak herşeyi reddettiler.228[228]
a) Eğlence Malzemeleri
Bunlar, şeytanın onlar vasıtasıyla evlere saldırdığı darbuka, flüt, org ve ud gibi müzik aletleri, ahlâka aykırı dans kasetleri, polisiye maceraları anlatan hikayeler ve seks romanları gibi malzemelerdir. Bunlann hepsi, müslüman evinin onlardan temizlenmesi gereken zararlı şeylerdir.
Allah'a hamdolsun, müslüman evinde bu pislikler bulunmaz.
Müslüman, teganni yapmak istediğinde Kur'an'a sarılsın. Yüce ve güzel mânâlardan faydalanmayı arzu ediyorsa Kur'an ayetleri ne kadar yücedir. Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Kur'an'ı sesinizle süsleyin."229[229]
Rasûlüllah (s.a.v.) Kur'an tilavet eden Ebu Musa'ya şöyle buyurdu: "Sana Davud ehlinin mizmarlarmdan bir mizmar (yani güzel sesle Kur'an okuyuşu) verilmiştir."230[230]
İmam Şafiî şöyle der: Şarkı ve türkü,.batıl (asılsız) ve muhal (mümkün olmayan)'a benzeyen, beğenilmeyen bir eğlencedir.
İmam Ahmed b. Hanbel şöyle der: Şarkı ve türkü kalbe nifak tohumları eker. Onun için benim hoşuma gitmiyor,
Ebu Hanife taraftarları (şehevî arzuları tahrik eden müstehcen) şarkı ve türkü dinlemek fasıklıktır. Bunlardan zevk almak ve hoşlanmak küfürdür, demişlerdir.
Beşinci Halife Ömer b. Abdülaziz ne güzel söylüyor: Şarkı ve türkünün başlangıcı şeytandandır. Sonu da Rahman'ın gazabıdır. Şarkının bazı isimleri şunlardır: Lehv (eğlence), Lağv (faydası olmayan söz, konuşma) batıl (asılsız şey), zûr (yalan), muka' (ıslık çalma), rukyetu’z-zinâ (zinanın üfürüğü) ve savtü'l-ahmak (ahmak ses).
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İnsanlar arasında bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan sapıtmak için gerçeği boş sözlerle değişenler."231[231]
Bu ayetin tefsiri hakkında şöyle bir rivayet vardır. Abdullah b. Mes'ud üç defa Allah'a yemin ettikten sonra şarkı ve türkü söylemek bu ayetteki "Lehvü'l-Hadis" demektir, demiştir.232[232]
Dostları ilə paylaş: |