4-Ahlak Tezkiyesi
Kur’an:
“Ders okumamış kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, peygamber gönderen O’dur.”2
“Kitabı ve hikmeti öğreten, onları (her kötülükten) arıtan bir peygamber gönder. Doğrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak sensin.” 3
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben yüce ahlak ve güzellikler için gönderildim.”4
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben yüce ahlakı tamamlamak için gönderildim.”5
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben gerçekte güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”6
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben, salih (doğru) ahlakı tamamlamak için gönderildim.”7
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala beni yüce ahlakı tamamlamak ve güzel amelleri kemale erdirmek için gönderdi.”8
Bak. 149. Konu, el-Hulk; 203. konuEt-Tezkiye, 519. konu, en-Nefs
5-İnsanları karanlıklardan Aydınlığa Çıkarmak
Kur’an:
“And olsun ki Mûsa’yı ayetlerimizle, “Milletini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Allah’ın günlerini onlara hatırlat” diye göndermiştik. Bunlarda, çokça sabreden ve şükreden herkes için dersler vardır.” 1
“Elif lam ra (Bu Kur’an) Allah’ın izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övülmeğe layık, Allah’ın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz Kitap’tır.”2
“Allah, rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir ve onları, izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola hidayet eder.” 3
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah da onlara elçiler gönderdi ve insanlardan fıtri sözlerini tutmalarını istemek, insanlara unuttukları nimetini hatırlatmak, davetle hücceti tamamlamak, aklın definelerini (gizliliklerini) ortaya çıkarmak ve onlara kudret ayetlerini göstermek için kesintisiz peygamberler gönderdi.”4
-
İmam Ali (a.s), Kur’an’ın niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: “karanlıklar sadece Kur’an vasıtasıyla ortadan kalkar.”5
-
İmam Ali (a.s) İslam’ın niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: “Baharın hayır ve bereket yağmurları ve karanlıkların ışığı ondadır. Hayır kapıları sadece onun anahtarıyla açılır ve karanlıklar sadece onun nuruyla aydınlanır.”6
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her zaman ve fetret dönemlerinde, büyük nimetler sahibi Allah’ın, fikirlerine ve akıllarına ilham ettiği, akıl ve düşünceleriyle konuştuğu kulları var olmuştur. Bunlar, gözlerindeki, kulaklarındaki ve kalplerindeki uyanış nuruyla aydınlanmışlardır. Allah’ın günlerini hatırlatmışlar, insanları Allah’ın azamet makamından korkutmuşlar ve çöllerde insanlara yol gösteren kılavuzlar makamında olmuşlardır.. Kim orta hedefi tutturmuşsa onu o yolda gitmeye teşvik etmiş ve kurtuluşla müjdelemişlerdir. Kim de sağa sola yönelmişse, onun gidişatını kınamışlar ve helak olmaktan sakındırmışlardır. Böylece onlar, o karanlıkları aydınlatan meşaleler ve o şüpheleri gideren kılavuzlar olmuşlardır.”1
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kullarından en sevdiği kimse nefsine karşı Allah’ın kendisine yardım ettiği kişidir... Körlük sıfatından çıkmış, heva ve heves ehlinden ayrılmış; hidayet kapılarının anahtarı olmuştur… O, karanlıkların ışığı, şüphelerin gidericisi, belirsizliklerin anahtarı, güçlükleri gideren, uçsuz bucaksız çöllerde yol gösterendir.”2
-
İmam Ali (a.s), Peygamberin (s.a.a) sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “Muhammed’i; peygamberler soyundan, ışıklar saçan en yüce yerden, Mekke’nin göbeğinden, karanlıkları aydınlatan nurlardan, hikmet kaynaklarından seçmiştir.”3
Bak. 526. Konu, en-Nur
Kur’an:
“And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gönderdik; insanların adaletle hareket etmeleri için peygamberlere kitab ve ölçü indirdik; pek sert olan ve insanlara bir çok faydası bulunan demiri var ettik. Bu, Allah’ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri meydana çıkarması içindir. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.”4
-
İmam Ali (a.s), münezzeh olan Allah’ın sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah vaadinde sadık olan, kullarından zulmü kaldıran, yarattıkları arasında adaleti ikame eden ve hükmünde herkese adil davranandır.”5
-
İmam Ali (a.s), zikir ehlinin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “Adaletle emrettiklerinde kendileri de sarılmışlar, münkerden nehyettiklerinde kendileri de kaçınmışlar.”6
Bak. 119. Konu, el-Hakk; 338, el-Adl; 329, ez-Zulm
7-Esaret Yükünü ve Zincirlerini Koparmak
Kur’an:
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları, okula gitmeyen peygambere uyarlar. O peygamber, onlara, iyiliği emreder ve kötülükten men eder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların esaret yüklerini ve zincirlerini hafifletir. Bu peygambere iman eden, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir.”1
Tefsir:
“Okuyup yazması olmayan peygambere uyarlar ayeti hakkında Rağib-i İsfahani şöyle diyor: “Ayette geçen “isr” kelimesi bir şeyi zorla bağlamak ve tutmak demektir ve şöyle denilmektedir: “Esertuhu fehuve mesurun vel me’ser ve’l-me’sir” Bu kelime gemilerin bağlandığı yer anlamındadır. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Onların yükünü kaldırır” Yani insanları iyi işlerden, sevaplara ve mükafatlara erişmekten alı koyan ve onların el ve ayaklarını bağlayan şeyi anlamındadır. Bizlere hayır işlerinden alı koyan işleri yükleme. Bazıları bu kelimenin ağır yük anlamına geldiğini ifade etmişlerdir. Ama hakikatte söylediğimiz şekildedir.” Ayette geçen “eğlal” kelimesi ise, “ğull” kelimesinin çoğulu olup, kendisiyle bir şeyin bağlandığı araç anlamındadır. (Boyuna veya ele bağlanan halka anlamındadır)
Bu ayette Allah Resulü (s.a.a) Resul, Nebi ve Ümmi olarak üç sıfatla nitelendirilmiştir ve bu ve sonraki ayet dışında hiçbir ayette bu üç sıfat birlikte zikredilmemiştir. Sonraki ayet olan: “yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları…” ayetinin bu ayetten sonra Tevrat ve İncil’de Allah Resulü’nün (s.a.a) bu üç sıfatla yad edildiğini göstermektedir.
Eğer Peygamberin bu üç sıfatla nitelendirilmesinden maksat, Peygamberin Tevrat ve İncil’de kendisi için zikredilen sıfatlar olmasaydı ve Yahudiler ve Hıristiyanlar onu bu sıfatlarla tanımasaydı, şüphesiz bu üç sıfatı zikretmek (resul, nebi ve ümmi) özellikle de üçüncü sıfatı açık bir şekilde anlaşılamazdı.
Aynı şekilde Ayet-i Şerife’nin zahiri de açıkça veya işaretle “o peygamber, onlara, iyiliği emreder ve kötülükten men eder” cümlesinin sonuna kadar, Allah’ın bu ayette Peygamber için vasfettiği beş sıfatın, Allah Resulünün iki kitapta zikredilen nişanelerinden olduğunu ortaya koymakta veya işaret etmektedir. Bu esas üzere bu sıfatlar, Peygamberin (s.a.a) ve azametli dininin özelliklerindendir. Zira her ne kadar doğru ümmetler, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak göreviyle amel etseler de bunun (Ehl-i kitap için olduğunun) delili Allah-u Teala’nın kitap ehli hakkında buyurduğu “Kitab ehlinin hepsi bir değildir…iyiliği emreder, “kötülükten men eder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar salihlerdendir”1 ayetidir. Temizleri helal kılmak ve temiz olmayan şeyleri ise haram kılmak genel anlamda, ilahi tüm dinlerin görüş birliği içinde olduğu fıtri meselelerdendir ve de Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?”2
Yük ve zincirleri kaldırmak geniş bir şekilde olmasa da İsa’nın (a.s) şeriatında yer alan işlerdir ve bunun da delili Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsa’dan (a.s) naklettiği şu sözdür: “Yanımda bulunan Tevrat’ı tasdik ediciyim. Size (bazı günahlarınız sebebiyle) haram edilenlerin bir kısmını helal kılmak ve Rabbinizden size bir ayet getirmek için (geldim.)”3 Hz. İsa’nın (a.s) da İsrailoğullarına yaptığı şu sözü de aynı anlamı ifade etmektedir: “Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim.”4
Evet bütün bunlara rağmen, hiçbir şüphe edici kimse, Muhammed’in (s.a.a) önceki semavi kitapları tasdik eden Allah tarafından kitapla birlikte getirmiş olduğu dinin, hayatın ruhunu kamil bir şekilde iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma kalıbına döktüğü, onu sırf davet mertebesinden, Allah yolunda mali ve cani cihat derecesine yükselttiği dinin İslam dini olduğunda şüphe etmez. İslam dini şüphesiz insan hayatıyla ilgili tüm işleri göz önünde bulundurmuştur. Sonra da onları temiz olan ve olmayan diye ikiye ayırmıştır. Temizleri helal saymış, temiz olmayanları ise haram kılmıştır. Hiçbir semavi şeriat ve toplumsal kanun, teşrii kanunları ayırt etme açısından bu din kadar olamamaktadır. İslam dini kitap ehli, özellikle de Yahudiler için yasanan zor hükümleri ve alimlerinin, ruhbanlarının kendiliğinden ortaya çıkardığı ilkeleri iptal eden ve ortadan kaldıran tek dindir.
İslam dini bu beş işi kemal haddine ulaştıran tek dindir. Elbette diğer dinlerde de bu beş işten bir takım örnekler görülmektedir.
Bu azametli dinde, bu beş işin kemale ermesi, bu beş iş davete kalkışan kimsenin en açık delilidir ve doğruluğunun göstergesidir. Eğer Tevrat ve İncil’de onun nişaneleri sayılmasaydı bile, yine de onun şeriati Musa-i Kelim’in ve İsa Mesih’in (a.s) şeriatinin en kamil merhalesi olurdu. Acaba hak olan bir şeriatten iyilikleri resmen tanıması, kötülüklerle savaşması, temiz şeyleri helal, temiz olmayan şeyleri de haram kılması, insanların elindeki zincirleri koparması, omuzlarındaki ağır yükü indirmesi dışında başka bir şey beklenebilir mi? Bunlar ilahi kanun ve şeraitlerin davet ettiği hak ve hakikattir. O halde Tevrat ve İncil’in takipçileri, bu işleri bütün detaylarıyla barındıran şeriatın kendi şeriatlerinin kemal derecesinde olduğunu itiraf etmelidirler.
Bu açıklama ışında anlaşıldığı üzere “İyiliği emrederler ve kötülükten sakındırırlar” ayeti genel anlamda, Tevrat ve İncil gibi semavi kitapların getirmiş olduğu kanun ve şeriatleri onaylamakta ve tasdik etmektedir. Tıpkı şöyle denilmesi gibidir: “Ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber Allah katından onlara gelince Kitab verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın Kitabını arkalarına attılar.”
Nitekim ayet-i Kerimede de şöyle yer almıştır: “Daha önce küfredenlere karşı kendilerine yardım/zafer gelmesini bekledikleri halde Allah katından onlara, kendilerinde olanı (Tevrat’ı) tasdik eden Kitab ve tanıdıklar (Peygamber) gelince ona küfrettiler. Allah’ın lâneti, küfredenlerin üzerine olsun.”
Bu ayet Peygamberin (s.a.a) onların kitabında zikrettiği şeriati kamil şekilde getirdiğine, ama onların buna küfrettiğine işaret etmektedir. Oysa onlar kitaplarında onun adının olduğunu biliyorlardı ve Peygamberlerinin diliyle O’nun gelişini müjdelemişti. Nitekim münezzeh olan Allah İsa Mesih’ten (a.s) naklen şöyle buyurmuştur: “Meryem oğlu İsa: “Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat’ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir Peygamber’i müjdeleyen, Allah’ın size gönderilmiş bir Peygamber’iyim”1 2
Dostları ilə paylaş: |