Musa ve Hızır
Kur’an:
“Mûsa, genç arkadaşına: “Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmağa, yahut yıllarca yürümeye kararlıyım” demişti...” “Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur.”1
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hızır, Allah Tebareke ve Teala’nın kavmine gönderdiği mürsel bir Peygamberdi. O kavmini Allah’ı bir bilmeye, peygamberlerini ve elçilerini ikrar etmeye ve kitabını kabullenmeye çağırdı. Hızır’ın mucizesi de oturduğu her kuru tahtanın veya otsuz yerin yeşermesiydi ve bu yüzden o Hızır (yeşil) olarak adlandırılmıştır.”2
-
Şeyh Saduk şöyle buyurmuştur: “Hızır (a.s), kurak ve otsuz bir yere oturduğu zaman o toprak yeşerdiği için kendisine Hızır adı verilmiştir. Onun ömrü bütün insanlardan daha uzundur.”3
-
“Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah kardeşim Musa’ya rahmet eylesin. Utandı ve o sözü söyledi. Eğer arkadaşıyla kalsaydı en şaşırtıcı şeyleri görecekti.”4
-
İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Musa (a.s) sabredecek olsaydı şüphesiz o alim (Hızır) kendisine yetmiş ilginç şey gösterecekti.”5
-
“Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rahmeti bize ve Musa’nın üzerine olsun. Eğer sabretseydi şüphesiz yoldaşından bir çok ilginç şeyler görürdü. Ama o şöyle dedi: “Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma, o zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın.”1
-
Hasan b. Said Lahmi şöyle diyor: “Arkadaşlarımızdan birinin bir kızı dünyaya geldi ve o İmam Sadık’ın (a.s) huzuruna vardı. İmam (a.s) onun kızı olduğundan dolayı rahatsız olduğunu görünce ona şöyle buyurdu: “Düşün ki eğer Allah sana şöyle vahyetseydi: “Ben mi senin için seçeyim yoksa kendin mi seçeceksin” o şahıs şöyle arzetti: “Şüphesiz ben şöyle derdim: “Ey Rabbim! Sen benim için seç” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “O halde Allah senin için bunu (bu kızı) seçmiştir.” Daha sonra İmam (a.s) şöyle buyurdu: “O alimin (Hızır) Musa ile yoldaşlık ettiği zaman öldürdüğü erkek çocuk hakkında Alalh-u Teala şöyle buyurmuştur: “Rablerinin o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini istedik.” Allah ona karşlılık anne babasına neslinden yetmiş peygamberin geldiği bir kız çocuğu verdi.”2
-
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Musa b. İmran’ın vasisi Yuşa b. Nun idi ve o da Allah’ın kendi kitabında adını andığı genç kimseydi.”3
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sehle mescidi o rakibin yeridir.” Kendisine, “O rakip kimdir?” diye sorulunca da şöyle buyurmuştur: “Hızır (a.s).”4
-
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hızır hayat suyundan içti ve bu yüzden hayattadır. Sur’a üfürülünceye kadar da ölmeyecektir. O yanımıza gelir ve selam eder, biz onun sesini duyarız ama kendisini görmeyiz. Nerede ismi anılırsa o oradadır, sizden her kim onun ismini anarsa ona selam göndersin. Her yıl hac mevsiminde hacda bulunur, bütün hac emirlerini yerine getirir ve Arafat’da müminlerin duasına amin demek için durur. Çok yakında Allah onu gaybeti zamanında Kaim’imizin dostu kılacak ve onun vesilesiyle kendisini yalnızlıktan kurtaracaktır. ”5
İki Bölüm Halinde Tarihi Bir Araştırma Musa ve Hızır’ın Kur’andaki Kıssası
Münezzeh olan Allah Musa’ya (a.s), kullarından birinin Musa’nın sahip olmadığı bir ilme sahip olduğunu bildirdi ve ona şöyle buyurdu: “Eğer iki denizin birleştiği yere gidecek olursan onu orada bulacaksın. Ve o ölü balığın dirildiği (veya kaybolduğu) yerdedir.”
Musa o bilgin kimseyi görmeyi kararlaştırdı. Ve imkanı olduğu taktirde ondan bir takım ilimleri öğrenecekti. Musa bu kararını kendi genciyle konuştu. Her ikisi de iki denizin birleştiği yere doğru hareket ettiler. Yanlarına da bir adet ölü balık aldılar ve sonunda iki denizin birleştiği yere vardılar. Her ikisi de yorgun idiler. Orada sahilin kenaraında bir kaya vardı. Bu yüzden bir müddet dinlenmek için o kayaya yaslandılar ama balıktan gaflet ettiler ve onu unuttular. Aniden ölü balık harekete geçti, dirildi ve denize düştü veya ölü olduğu halde suya düştü ve suyun dibine girdi. O genç balığı gördü, onun bu işine şaştı ama olayı Musa’ya söylemeyi unuttu. O ikisi kalkıp iki denizin birleştiği yerden geçtiler. Yeniden yorgun olunca Musa ona şöyle dedi: “Yemeğimizi getir ki bu yolculukta çok yorulduk.” İşte burada o genç balığı ve gördüğü o ilginç sahneyi hatırladı ve Musa’ya (a.s) şöyle dedi: “O kayaya sığındığımız zaman balık dirildi denize düştü yüzerek suyun altına gitti. Ben konuyu sana söylemek istedim ama şeytan bana bunu unutturdu. Veya (kayalık yerde balığı unuttum, denize düştü ve suya daldı.)
Musa şöyle buyurdu: “İşte o bizim aradığımız ve talep ettiğimiz şeydir. Oraya geri dönmeliyiz.” Ardından geldikleri yoldan geridöndüler ve orada Allah’ın katından kendisine bir rahmet verdiği ve ona ledunni ilim bağışladığı Allah’ın salih kulunu buldular. Musa konuyu ona söyledi ve ondan kendisiyle birlikte gelmesine izin vermesini ve Allah’ın kendisine verdiği ilimden kendisine de öğretmesini istedi. O alim kimse kendisine şöyle dedi: “Sen bende gördüğün şeylere tahammül gücüne sahip değilsin. O şeylerin hakikatini ve gerçeğini bilmiyorsun. Zira haberdar olmadığın şeyler hususunda nasıl sabredebilirsin?” Musa (a.s) Allah’ın izniyle sabredeceğine ve hiç bir işine muhalefet göstermeyeceğine dair söz verdi. O alim kimse isteği ve vadi üzere şöyle dedi: “Eğer bana tabi olursan bizzat ben bir açıklama yapmadığım sürece hiçbir şey hakkında bana soru sormaman gerekir.”
Böylece Musa ve o alim kimse birlikte yola koyuldular ve içinde bir takım yolcularında bulunduğu bir gemiye bindiler. Musa o alimin zihninden geçen şeylerden haberdar değildi. Zira o alim şahıs gemiyi deldi, dolayısıyla geminin batmasından korkuluyordu. Bu iş Musa’yı (a.s) şaşkınlığa düşürdü ve dolayısıyla da verdiği sözü unuttu ve bu yüzden de ona şöyle dedi: “Yolcuları batırmak için mi gemiyi deldin? Kötü bir iş yaptın.” O bilgin şahıs şöyle buyurdu: “Ben sana asla benimle birlikte sabredemeyeceğini söylemedim mi?” Musa (a.s) verdiği sözü unuttuğundan dolayı ondan özür diledi ve şöyle dedi: “Beni unuttuğum şey sebebiyle kınama ve işlerim hususunda bana sıkı davranma.”
O ikisi birlikte yola koyuldular, sonunda bir çocuğun yanına vardılar. O bilgin şahıs o çocuğu öldürdü. Musa (a.s) yine kendisini tutamadı ve onu kınamaya başlayarak şöyle dedi: “Andolsun ki hiç kimseyi öldürmediği halde günahsız bir kimseyi öldürdün. Gerçekten de uygunsuz bir iş yaptın.” Bilgin şahıs ona yeniden şöyle dedi: “Ben sana benimle birlikte sabredemezsin demedim mi?” Bu defa Musa (a.s) bir özür bulamadı ve razı olmadığı ayrılığı önlemek için bir neden ortaya koyamadı. Dolayısıyla ondan birlikteliklerinin başka bir soru sormama şartıyla olmasını istedi. Eğer üçüncü defa soru soracak olursa artık ondan ayrılacaktı. Musa (a.s) istediği mühleti şöyle beyan etti: “Eğer bundan sonra sana bir şey soracak olursam artık benimle birlikte olma ve benim tarafımdan kesinlikle artık mazur olursun.” Bilgin şahıs bunu kabul etti.
O ikisi yeniden yola koyuldular. Bir kasabaya uğradılar. Oldukça acıktıkları için o kasaba halkından yiyecek bir şey istediler. Ama hiç kimse onlara ikramda bulunmadı. Bu esnada yıkılmak üzere olan bir duvarı gördüler. Öyle ki insanlar o duvara yaklaşmaktan sakınıyordu. Bilgin şahıs duvarı düzeltti. Musa şöyle dedi: “Eğer isteseydin bunun için bir ücret alabilirdin ve bu vesileyle de açlığımızı giderebilirdik. Zira biz bu ücrete muhtaçtık ve bu insanlar da bize ikramda bulunmadılar.” Bilgin şahıs şöyle buyurdu: “Şimdi birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Ben şimdi gördüğün ve tahammül edemediğin işlerin iç yüzünü sana bildireceğim.” Daha sonra şöyle buyurdu: “O gemiye gelince o gemi denizde çalışan fakir kimselere aitti. O gemi vasıtasıyla hayatlarını temin ediyorlardı. Onların öte tarafında gemileri zorla gasbeden bir hükümdar vardı. Bu yüzden gemiyi deldim ki padişah ona rağbet göstermesin.
O küçük çocuğa gelince, anne babası mümin olduğu halde kendisi kafirdi. Eğer o hayatta kalacak olsaydı küfür ve isyanıyla onları da saptıracaktı. Böylece anne babası ilahi rahmete mazhar oldu ve Allah kendilerine o çocuk yerine daha temiz ve sevgili bir çocuk nasip etmesi için onu öldürmemi emretti, ben de onu öldürdüm.
Ama o duvara gelince, bu kasabada yaşayan iki yetim çocuğa aitti. O duvarın altında kendilerine ait olan bir hazine vardı. Babalarının temizliği sebebiyle bu ikisi ilahi rahmete mazhar oldular ve (Allah) bana ayakta kalması için o duvarı düzeltmemi emretti. O iki çocuk bulüğ çağına erişince hazineleri dışarı çıkaracaktır. Eğer o duvar yıkılacak olsaydı hazine ortaya çıkar ve insanlar onu talan ederlerdi.”
Daha sonra şöyle buyurdu: “Ben bu işleri yaparken kendi başıma hareket etmedim. Aksine Allah’ın emriyle yaptım. Bu işlerin sırrı da sana dediğim bu şeylerdi.” Ardından o bilgin şahıs Musa’dan ayrıldı.
Dostları ilə paylaş: |