3792. Bölüm Şuayb
Kur’an
“Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik, Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, o’ndan başka ilâhınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin, düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin; inanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır.”
Şuayb’ı yalanlayanlar, yurtlarında sanki hiç yaşamamışlar gibi oldular, izleri bile kalmadı. Mahvolanlar, Şuayb’ı yalanlayanlar oldu.”1
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah Arapladan beş peygamber gönderdi. Hud, Salih,İsmail, Şuayb ve peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed (onların hepsine Allah’ın selavatı olsun) Şuayb çok ağlayan birisiydi. ”2
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şuayb peygamberlerin hatibi idi.”3
-
El-Kamil fi’t-Tevarih kitabının yazarı şöyle yazmaktadır: “Bazılarının dediğine göre, Şuayb’ın adı, Yesrun b. Sayfun b. Anka b. Sabit b. Medyen b. İbrahim idi. Başka bir görüşe göre ise, o Şuayb b. Mikil olup, Medyen çocuklarındandır. Başka bir görüşe göre ise Şuayb İbrahim’in çocuklarından değildir, aksine ona iman eden, onunla birlikte Şam’a hicret eden birinin çocuklarındandır ve o Lut’un kızının oğludur. O halde Şuayb’ın büyük annesi Lut’un kızı sayılmaktadır. Hz. Lut’un gözleri görmüyordu. Nitekim, “ve şüphesiz biz seni aramızda zayıf görmekteyiz” anlamı da budur. Yani gözleri görmüyordu. Peygamber (s.a.a) Şuayb’ı anınca da şöyle buyuruyordu: “O şüphesiz Peygamberlerin hatibidir. Zira o kavmine cevap verirken ve onlarla tartışırken çok güzel bir şekilde görevini yerine getiriyordu.”1
-
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Aziz ve celil olan Allah Şuayb Peygamber’e (a.s), şöyle vahyetmiştir: “Ben senin kavminden yüz bin kişiye azap edeceğim. Kırk bin kişi onların kötülerinden, altmış bin kişi onların iyilerindendir.” O şöyle arzetti: “Ey rabbim! Kötüleri anladım, ama iyiler niye?” Aziz ve celil olan Allah ona şöyle vahyetti: “Çünkü günahkarlara karşı gevşek davrandılar ve benim gazabım için gazaplanmadılar.”2
-
Veheb b. Munebbih’il-Yemani şöyle diyor: “Şuayb (a.s) Eyyub (a.s) ve Bel’am b. Baura İbrahim’in ateşe atıldığı ve ateşten kurtulduğu gün ona iman eden ve onunla birlikte Şam’a hicret eden bir grubun çocuklarıdır. İbrahim, Lut’un kızlarını onlarla evlendirdi. Böylece İsrailoğullarından önceki ve İbrahim’den (a.s) sonraki bütün Peygamberler bu grubun soyundan gelmiştir. Allah Şuayb’ı Medyen kavmine gönderdi. Medyen kavmi, Şuayb’ın kabilesinden değildi. Aksine onlar, Allah’ın Şuayb’ı kendilerine gönderdiği ümmetlerden bir ümmetti. Medyen halkı üzerinde zalim bir hükümdar hükmediyordu. Kendi dönemindeki hükümdarlardan hiç birisi buhükümdara karşı koyamıyordu. Medyen halkı az tartan ve pahalı satan bir topluluk haline gelmişti. Ayrıca da Allah’a inanmıyor, Peygamber’i yalanlıyorlardu. Onlar isyankar bir topluluk olup, kendileri için bir şeyi ölçtüklerinde veya biçtiklerinde onu kamil olarak ölçüp biçiyorlardı. Oldukça da müreffeh bir hayatları vardı. Hükümdarları onlara yiyecek maddelerini stoklamayı, ölçü ve terazileri eksik tutmayı emretti. Ama Şuayb (a.s) insanların bu işleri yapmamayı nasihat etti. Hükümdar ona bir mesaj göndererek şöyle dedi: “Yaptığım işler hususunda ne diyorsun? Onu beğeniyor musun yoksa beğenmiyor musun?” Şuayb şöyle buyurdu: “Allah bana şöyle vahyetti: “Bir padişah, senin yaptığın işlerden birini yapacak olursa ona, “kötü padişah” denilir.” Padişah Şuayb’ı yalanladı, onu ve kavmini şehirden dışarı sürdü. Allah-u Teala Medyen halkından naklen şöyle diyor: “Ey Şuayb! Seni ve sana iman eden kimseleri şehirden dışarı süreceğiz.” Ama Şuayb onlar öğüt vermeyi artırdı, onlara şöyle dediler: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını terk etmeyi veya mallarımızda istediğimiz gibi tasarrufta bulunmamayı sana namazın mı emretmektedir.” Onlar Şuayb’ın kendi topraklarından sürülmesiyle, onun eziyet çekmesine sebep oldular. Bu esnada Allah onlara sıcaklığı ve bulutları musallat kıldı. Öyle ki sıcaktan piştiler, tam dokuz gün bu durumda yaşadılar. Suları ısındı, ondan içemez oldular. Bu yüzden sahip oldukları ormana gittiler. Allah-u Teala’nın “Eyke1 ashabı” sözünün anlamı da budur. Bu esnada Allah onlara siyah bulutlar gönderdi, insanlar onun gölgesine toplandılar. Allah o buluttan kendilerine bir ateş indirdi ve hepsi yandı. Onlardan bir kişi dahi kurtulamadı. Bu ayeti şerifenin anlamı da şudur: “Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı.” Allah Resulü’nün (s.a.a) yanında Şuayb’ın adı anılıcına şöyle buyururdu: “O kıyamet günü Peygamberlerin hatibidir.” Şuayb’ın kavmi azaba düçar olduktan sonra, Şuayb ve ona iman eden kimseler Mekke’ye gittiler, dünyadan göçünceye kadar da orada kaldılar.
Sahih bir rivayete göre de Şuayb Mekke’den Medyen’e gitti, orada ikamet etti ve orada Musa b. İmran (a.s) ile mülakat etti.”2
-
İbn-i Abbas şöyle diyor: “Allah-u Teala Şuayb’ı kavmine gönderdi. Onların bir padişahı vardı. Şuayb halkın elinden büyük sıkıntılar gördü. Padişah, halkın nimet ve refah içinde yüzdüklerini görünce, valilerine yiyecek maddelerini halktan gizleyip stok etmelerini emretti. Böylece fiyatları artırdılar, tartılarını eksik tarttılar, insanların malını eksilttiler, rablerinin emrine isyan ettiler, yeryüzünde fesat çıkardılar. Şuayb (a.s) bu durumu görünce onlara şöyle buyurdu: “Teraziyi ve ölçüyü eksik tartmayın. Ben sizleri iyi bir durumda (mali açıdan) görmekteyim ve şüphesiz ben sizler için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.”
Padişah da ona, eleştirmekten vazgeçmesi için haber gönderdi. Ama Şuayb şöyle buyurdu: “Allah-u Teala’nın kitabında ve bana gönderilen vahiyde açıkça belirtildiği üzere bir padişah senin ulaştığın yere ulaştığında, Allah ona azap ve gazabını indirir.” Padişah bu sözü işitince onu beldeden dışarı çıkardı. Böylece Allah onlara bir bulut gönderdi, bulut başlarına gölge saldı. Bunun üzerine Allah da onlara yakıcı bir rüzgar gönderdi, yollarında ve beldelerinde güneşi başlarının üzerinde kızgın kıldı. Onlar, evlerinden dışarı çıktılar, altına gölge eden buluta baktılar ve hep birden hızla, ölçü ve tartıları tümüyle doğru tartan, insanların malını eksiltmeyen ev halkına doğru koştular. Ama Allah o ev halkını günahkarların arasından çekip çıkardı. Daha sonra o buluttan belde halkının üzerine ateş ve azap indirdi. Onların hepsi böylece helak oldu. Şuayb (a.s) ikiyüz kırk yıl yaşamıştır.”1
-
Şeddad b. Evs şöyle diyor: “Şuayb Peygamber, aziz ve celil olan Allah’ın muhabbetinden dolayı gözleri görmeyinceye kadar ağladı, ama Allah ona gözlerini geri verdi ve ona şöyle vahyetti: “Ey Şuayb! Neden böyle ağlıyorsun? Cennet şevkinden mi yoksa ateş korkusundan mı?” O şöyle arzetti: “Ey ilahım ve efendim! Senin de bildiğin gibi ben ne cennet şevkinden ağlıyorum ne de ateş korkusundan. Aksine senin sevgini kalbime düğümledim, sana bakınca bana ne olacağından neden korkayım?” Böylece Allah ona şöyle vahyetti: “Ey Şuayb! Eğer gerçekten böyleyse, beni görmen sana ne mutlu! Ey Şuayb! Bu yüzden benim Kelim’im Musa b. İmran’ı sana hizmetçi kıldım.”2
Dostları ilə paylaş: |