1. a ya, ise anlamında Karaçay-Malkar Türkçesi'ne özgü bir ek. Ünlü ile biten kelimelerden sonra "va" şeklinde gelir. ◊ a mümkün mü?, olur mu? anlamında bir ek. … Ornekler: sen a nek kelmeyse; ya sen niye geliniyorsun



Yüklə 312,33 Kb.
səhifə6/6
tarix18.01.2018
ölçüsü312,33 Kb.
#38768
1   2   3   4   5   6

1162. hontalan- deli gibi hoplayıp zıplamak.

1163. hontay Bakiniz: honta

1164. hontiy Bakiniz: honta

1165. honça favori, şakak.

1166. honşu komşu.

1167. honşuluk komşuluk.

1168. hoppozun yanık, yanma.

1169. hor güç, kuvvet. ◊ adam, insan.

1170. hora iyi cins at. ◊ atlarda doru renk.

1171. horata dayanıksız, çürük, güvenilmez, kötü. ◊ özensiz.

1172. horatalı dayanıksız, güçsüz.

1173. horatalık güvenilir olmayış, sağlam olmayış.

1174. horaz horoz.

1175. horhus çiğ arpa unu.

1176. horla- yenmek, galip gelmek.

1177. horlam zafer galibiyet.

1178. horlan- yenilmek.

1179. horluk hâkimiyet, zulüm.

1180. horur eski Karaçay şaman törenlerinde dans eden genç kız.

1181. hostav bıçak, kılıç.

1182. hosudörden korkusuz, cesur.

1183. hota mutfak önlüğü.

1184. hotav ateş, alev.

1185. hov evet.

1186. hovva evet.

1187. hoynuh topaç.

1188. hoş hoş.

1189. hoş keldi ber- hoşgeldiniz demek, karşılamak.

1190. hoştan kötülük, fenalık, felâket.

1191. Hudes Karaçay'da Biyçesın yaylasından doğarak Kuban ırmağına karışan bir ırmak.

1192. Hudes Kobannı bokla- bir kişinin bütün bir köyü karıştırması.

1193. hubar mat, donuk, soluk, cansız.

1194. hubol ayı yavrusu.

1195. hucan iki çitin arasına tecrid amacıyla saman konulması.

1196. hucu öksüz, yetim, terkedilmiş, ıssız, metruk. ◊ fena, kötü. ◊ çok iyi.

1197. hucu açha üzerinde Rus çarının mührü olan para.

1198. huculuk öksüzlük, yetimlik, terkedilmişlik, ıssızlık. ◊ lanetli, mel'un, kahrolası.

1199. hudiy eski inançlarda kuyruklu cin.

1200. hudur un çorbası. ◊ vıcık vıcık çamur. ◊ kireç ve kum karıştırılarak yapılan harç.

1201. hujmu yaprakların dökülmesi, dökülen yaprakların bir araya yığılması.

1202. hukmu hüküm, karar.

1203. hulgu hamur yoğururken kenarda kalan un, kepek. Ornekler: tirmençini hulgusu kurumaz: değirmencinin kepeği eksik olmaz.

1204. humallak şerbetçi otu.

1205. humelek kelebek, pervane.

1206. humellek Bakiniz: humallak

1207. humha burnundan konuşan.

1208. humha burun burnundan konuşan.

1209. humha tavuş burundan gelen ses.

1210. humpur tabanca kılıfı, tüfek kılıfı.

1211. humuju taze peynir kalıbı.

1212. huna taş duvar. Ornekler: hunaga caraşmagan taşça: duvara yakışmayan taş gibi.

1213. hunaşik beştaş oyunu.

1214. huner ustalık, hüner.

1215. hunt libre (409.5 gram)

1216. hunta 21-30 Nisan arasında doğanların burcu.

1217. huntburun gaga burunlu.

1218. huppegi peynir suyu, yoğurdun suyu. Ornekler: baylık öçükse huppegingde cav tüşer: zenginlik musallat olursa peynir suyunda bile yağ çıkar.

1219. huppegi ayran süzme ayran.

1220. huppegi bışlak lor peyniri.

1221. huppejin su kabarcığı, su toplaması.

1222. hur huri kızı. ◊ sakin, dingin.

1223. hurazat bütün malı mülkü efendisinin elinde olduğu halde kendi geçimini temin etmeye, evlenmeye izni olan köle.

1224. hurbay küçük çörek.

1225. hurcun cep. ◊ kese; Karaçay-Malkar'da eskiden üzerlerine soy damgalarının işlendiği hediye keseleri.

1226. hurcunu cuka bol- fakir olmak.

1227. hurcunu kalın bol- zengin olmak.

1228. hurcunu kuru fakir, parasız.

1229. hurcununda cel oyna- parasız olmak.

1230. hurduk su değirmeninin kanadı.

1231. hurhur akordeonun basları.

1232. hurma hurma.

1233. hurmet hürmet, saygı. ◊ alım.

1234. hurmetle- saygı göstermek, hürmet etmek.

1235. hurmetli saygılı, hürmetli. ◊ alımlı.

1236. hurray bir tanrı adı.

1237. hurtta kırışık, çiçek bozuğu.

1238. hurttak küçük, mini mini, küçük parça.

1239. hurttakla- parçalamak, ufalamak.

1240. hurulda- horlamak.

1241. huruldav horultu.

1242. huruldavuk çok horlayan.

1243. husma su çiçeği.

1244. hustos morarma, çürüme. ◊ göz şişmesi.

1245. hustos çab- morarmak, çürümek.

1246. huttur çok kötü, berbat, rezil. Ornekler: amandan huttur bet cuvmaz: kötüden daha kötü olan yüz yıkamaz.

1247. huttus 11-20 Nisan arasında doğanların burcu.

1248. huvan kavun.

1249. huveril- solmak.

1250. huvur oyuk, çukur, boşluk.

1251. huyu kuyu.

1252. huyun ham deriden örülmüş çarık tabanı.

1253. huzum kıt, az, dar, sınırlı.

1254. huzun Bakiniz: huzum

1255. hürmet et- hürmet etmek, saygı göstermek.

İ

1256. içine sal- içine koymak.



K

1257. kasmakcac dağınık saçlı

1258. közbav 1)sihir, aldatmaca 2) hipnoz, 3)şaşırtıcı hüner,hokkabazlık

M

1259. maka hıruv kurbağa vıraklaması. ◊ sulu çamur, bataklık.



1260. mangılay alın

S

1261. sab sap. Ornekler: tas bolgan bıçaknı sabi altın: kaybolan bıçağın sapı altın.



1262. saba tüfek namlusu. ◊ yün kabartmak için kullanılan değnek.

1263. sabah sap, çöp, koçan.

1264. sabak Bakiniz: sabah

1265. sabala- kabartmak.

1266. sabalan- kabarmak.

1267. saban tarla.

1268. saban ağaç kara sapan.

1269. saban sür- tarla sürmek.

1270. saban temir pulluk demiri.

1271. saban çıpçık sığırcık, çekirge kuşu, iskete, baştankara.

1272. sabanlık tarla ekilecek arazi, toprak.

1273. sabantoy Karaçay-Malkar'da, eskiden, baharda tarlalar ekime hazırlandıktan sonra yapılan büyük şölen.

1274. sabançı çiftçi, rençber. ◊ eski Karaçay-Malkar toplumsal yapısında prenslerin topraklarını işleyen azat edilmiş köle tabakası.

1275. sabançı koş ziraatle uğraşan birkaç ailenin birleşerek oluşturduğu organizasyon.

1276. sabançılık çiftçilik, ziraat.

1277. sabay falcı, fala bakan.

1278. sabiy çocuk. Ornekler: Sabiy konakdan tamada: çocuk misafirden büyüktür. Sabiy cetginçi ceti türlü boladı: çocuk büyüyene kadar yedi türlü olur.

1279. sabiy tab- çocuk doğurmak.

1280. sabiy-balık Bakiniz: sabiy-subiy

1281. sabiy-subiy çoluk-çocuk.

1282. sabiylen- çocuklaşmak, çocuk gibi hareket etmek, safmış gibi davranmak.

1283. sabiyli çocuklu.

1284. sabiylik çocukluk.

1285. sabiysiz çocuksuz. Ornekler: sabiysiz tişiruv-kögetsiz terek: çocuksuz kadın-meyvasız ağaç.

1286. sabla- sap takmak. Ornekler: baltanı sabla- baltaya sap takmak.

1287. sablan- ağrı saplanmak, sızlamak. Ornekler: sablangan avruv sav koymaz: ağrı yapan (sızlayan) hastalık sağ bırakmaz.

1288. sablı kepçe.

1289. sabır sakin, dingin. ◊ sabırlı, yatışmış. ◊ uysal, halim-selim.

1290. sabır adam uysal, sakin insan.

1291. sabır avaz sakin ses, yumuşak ses.

1292. sabır bol- sabırlı olmak, sakinleşmek, yatışmak.

1293. sabırla- sabretmek. ◊ teskin etmek, yatıştırmak, susturmak.

1294. sabırlan- sakinleşmek, yatışmak, uysallaşmak.

1295. sabırlı sabırlı, tahammüllü. Ornekler: sabırlı çıdar, sabırsız cılar: sabırlı dayanır, sabırsız ağlar.

1296. sabırlıgı taşha baylangan metanetli, dayanıklı, sabırlı.

1297. sabırlıgın taşha bayla- sabretmek, dayanmak.

1298. sabırlık sakinlik, soğukkanlılık, sabırlılık, kendine hâkim olma.

1299. sabırsız sabırsız, kendine hâkim olamayan.

1300. sadak ok.

1301. sadak at- ok atmak.

1302. sadak caya yay.

1303. sadak kıl yayın kirişi.

1304. sadak orun ok kılıfı.

1305. sadak tarthança dosdoğru, doğruca.

1306. sadaka sadaka.

1307. sadakaçı dilenci.

1308. sadra oyun, satranç.

1309. sadraç oymalı. ◊ ağaç oyma.

1310. sadraç et- yontup biçim vermek.

1311. sadır bataklık.

1312. saf sıra, saf.

1313. safha tiz- sıraya dizmek.

1314. sagak solungaç.

1315. sagak avruv kabakulak hastalığı.

1316. sagak bez bademcik.

1317. sagakla kulak altı bezleri.

1318. sagal parça parça, yırtık-pırtık.

1319. sagal bol- yırtılmak, parçalanmak.

1320. sagal et- yırtmak, parçalamak.

1321. sagalla- parçalamak, yırtmak.

1322. sagallan- parçalanmak, yırtılmak.

1323. sagalları salın- pasaklı olmak, kılıksız olmak.

1324. sagat saat. ◊ zaman.

1325. sagat bav saat kayışı.

1326. sagatlık saatlik.

1327. sagatnı akırın cürügeni saatin geri kalması.

1328. sagatnı cengil cürügeni saatin ileri gitmesi.

1329. sagay- uyanmak. ◊ kuşkulanmak, merak etmek, endişelenmek.

1330. sagaygan endişeli, vesveseli.

1331. sagayt- dikkatini çekmek, uyandırmak. ◊ kuşkulandırmak, kuşkuya düşürmek. Ornekler: cuklab bargan sabiyni sagaytdıng: uyuyan çocuğu uyandırdın.; tavuş meni sagaytdı: ses beni kuşkulandırdı.

1332. sagüncü yük, bagaj. ◊ tasa, kaygı, yük.

1333. sagın- anmak, düşünmek, hatırlamak, bahsetmek.

1334. sagınıl- düşünülmek, anılmak.

1335. sagız reçine, macun.

1336. sagış düşünce. ◊ tasa, kaygı.

1337. sagış et- düşünmek, hatırlamak.

1338. sagışha ket- düşünceye dalmak.

1339. sagışha kir- Bakiniz: sagışha ket-

1340. sagışlaga kir- düşüncelere dalmak.

1341. sagışlan- düşünmek, düşünceye dalmak.

1342. sagışlandır- endişelendirmek, kaygılandırmak.

1343. sagışlanmaklık kaygı, kuşku, endişe.

1344. sagışlanıb kal- endişelenmek, kaygılanmak.

1345. sagışlı endişeli, kaygılı, düşünceli, dertli. Ornekler: sagışlı sagısın aytsa sagışsıznı başı avrur: dertli derdini söylese dertsizin başı ağrır.

1346. sagışlı bol- düşünceye dalmak.

1347. sagışsız dertsiz, tasasız, kaygısız. ◊ düşüncesiz, ihtiyatsız. Ornekler: sagışsız söznü cel eltir: düşüncesiz sözü rüzgâr götürür.

1348. sahan sahan, büyük kap.

1349. sahb kel- çıka gelmek.

1350. sahinik karışık, allak bullak.

1351. sahtiyan işlenmiş deri, maroken.

1352. sajna 2.13 metrelik uzunluk ölçüsü.

1353. sajnalık kocaman.

1354. sak dikkat, tedbir. ◊ dikkatli, tedbirli, hassas.

1355. sak bol- dikkatli olmak. Ornekler: atha sak bol: ata dikkat et.

1356. sak cavum sağanak yağmur.

1357. sak kulak hassas kulak.

1358. sakal sakal. ◊ çene.

1359. sakal tüb çene.

1360. sakallı sakallı. Ornekler: sakallını sakalsız aldar: sakallıyı sakalsız kandırır.

1361. sakalı salın- çok üzülmek, kederlenmek.

1362. sakalı tüş- Bakiniz: sakalı salın-

1363. sakat hastalıklı, hasta. ◊ sakat, malûl.

1364. sakat bol- sakatlanmak.

1365. sakat et- sakatlamak.

1366. sakatlı sakat, fiziki kusuru olan.

1367. sakatlık sakatlık.

1368. sakatlık cetgen sakat, malül.

1369. sakatlık tab- sakatlanmak.

1370. sakav peltek, konuşması kusurlu. ◊ at hastalığı, ruam.

1371. sakavluk pelteklik.

1372. sakkel hırpani, yırtık-pırtık.

1373. sakla vul bekçi, gözcü, muhafız.

1374. sakla- beklemek. ◊ korumak. Ornekler: meni üyde saklagız: beni evde bekleyin.; cılkını börüden saklagız: at sürüsünü kurttan koruyun.

1375. saklat- bekletmek. ◊ korutmak.

1376. saklık tedbir, tedbirlilik, ihtiyat, dikkatlilik. Ornekler: saklıkga sokurdan üren: dikkatli olmayı körden öğren.

1377. sakman koyunların kuzulaması; kedinin yavrulaması.

1378. sal ceset, ölü. ◊ cansız, uyuşuk, halsiz. Ornekler: tüneneli beri salma: dünden beri halsizim.

1379. sal agaç ölünün taşındığı bir tür sedye.

1380. sal bol- ölmek.

1381. sal- koymak.

1382. salah sela.

1383. salah tart- sela vermek, sela okumak.

1384. salam saman. ◊ selam.

1385. salam bav samanlık.

1386. salam ber- selam vermek.

1387. salam kagış- araları açılmak, darılmak, dövüşmek.

1388. salam külte saman balyası.

1389. salam külteça tertipsiz, düzensiz, dağınık.

1390. salam midelça haddi hesabı olmayan, çok fazla.

1391. salam otça saman alevi gibi. çabuk, hızla, süratle.

1392. salamat sıhhatli, esen, mesut, mutlu.

1393. salamatlı sıhhatli, mutlu.

1394. salambaş üy çatısı samanla örtülmüş ev.

1395. salamdık sığır hastalığı, kolera, Sibirya yarası denilen hastalık.

1396. salamlaş- selamlaşmak.

1397. salaskür iri yarı, çam yarması, sırık gibi uzun boylu.

1398. salat maya, malt.

1399. salat boza alkollü Kafkas bozası.

1400. salaşkür Bakiniz: salaskür

1401. saldır- koydurmak. ◊ atı şaha kaldırmak.

1402. salkur şamanizm döneminde ölünün yakıldığı kaide

1403. salkın serin, gölge. ◊ karamsar, asık yüzlü, neşesiz, somurtkan. ◊ soğuk. Ornekler: işge salkın kara- işe soğuk bakmak.

1404. salkın ayaz serin rüzgâr.

1405. salkın bol- neşesi kaçmak, yüzü asılmak, somurtmak.

1406. salkın et- gölge etmek.

1407. salkın salamlaş- soğukça selamlaşmak.

1408. salkınla serinlemek. ◊ somurtmak, surat asmak. Ornekler: kün bir kesek salkınladı: hava biraz serinledi.; bu caş nek salkınlab aylanadı: bu genç niye somurtup geziyor?

1409. salkınlan serinlemek. ◊ somurtmak, surat asmak. ◊ ilgisini kaybetmek.

1410. salkınlı serin, gölgeli.

1411. salkınlık gölgelik, şemsiye, sundurma

1412. salma kurban kesilen yer.

1413. salma col patika.

1414. salpı 1) sarkık, sönük ◊ iç sıkıntısı, keder, mahzunluk.

1415. salpı bol- sarkmak, sönmek ◊ kederlenmek, içi sıkılmak.

1416. salta ağır taşçı tokmağı, balyoz, iri çekiç.

1417. salçık çamurlu yer.

1418. salıb bar- çıkıp gitmek.

1419. salımçı melek.

1420. salın- sarkmak.

1421. salındır- sarkıtmak.

1422. salınmak parça, kırıntı.

1423. salınıb tur- asılı kalmak, asılı durmak.

1424. salınış- sarkmak, sallanmak.

1425. salış- araları açılmak, bozuşmak, ağız kavgası etmek, boğaz boğaza gelmek, kavga etmek.

1426. salışuv bozuşma, atışma, kavga, hır-gür.

1427. saman bir tür kerpiç.

1428. samarkav şaka, alay, istihza.

1429. samarkav et- alay etmek, küçük düşürmek.

1430. samarkavlaş- şakalaşmak.

1431. samarkavçu şakacı, alaycı.

1432. samavar semaver.

1433. sampal tetik. Ornekler: sampal tart- tetik çekmek.

1434. samır kesik, kısa. ◊ çoban köpeği. Ornekler: samır kuyruk: kısa kuyruklu, kuyruğu kesik.

1435. san vücut, eller-ayaklar, beden, gövde. ◊ sayı, miktar; nüfus.

1436. san et- önemsemek, önem vermek, ilgi göstermek.

1437. san etme- umursamamak, aldırmamak, ilgi göstermemek, ilgisiz kalmak.

1438. san-san et- parçalara ayırmak, parçalamak.

1439. sana- saymak. ◊ kabul etmek, dahil etmek. ◊ gevezelik etmek, çenesi düşmek. … Ornekler: beşge deri sanadım: beşe kadar saydım.; anı da adamga sanadık: onu da adam kabul ettik (saydık).; anı da telige sanadıla: onu da deli kabul ettiler (saydılar).; ertdenli beri ne zatlanı sanaysa: sabahtan beri ne gevezelik ediyorsun? 0.4 KB

1440. sanagat sanat. ◊ kol, dal, branş.

1441. sanal- sayılmak. ◊ dahil olmak, itibara alınmak, göz önünde tutulmak. … Ornekler: cılkıda baytalla sanaldıla: at sürüsünde kısraklar sayıldılar.; Alhaz da igi adamga sanaladı: Alhaz da iyi adam sayılır.; men da kızbaylaga sanaldım; ben de korkaklara dahil edildim. 0.3 KB

1442. sanam sayma, hesap etme.

1443. sanamı bolmagan çok kalabalık, çok mevcutlu.

1444. sanarık 19-28 Şubat arasındaki günler.

1445. sanat- saydırmak. ◊ kabul ettirmek, dahil ettirmek.

1446. sanav sayı, rakam; hesap.

1447. sanavsuz hesapsız, sayısız.

1448. sanavçu sayıcı, hesaplayıcı.

1449. sanaş- sayışmak. Ornekler: bir-birine at-bet sanaş- birbirine iftira etmek, leke atmak.

1450. sancoh şerit, zıh, kenar. ◊ evlerin pencere altlarına gelen kısımlarına boydan boya kuşak biçiminde boya çekmek, değişik renkte boya ile badanalayarak şerit biçiminde süslemek. … Ornekler: ak üyge kök sancoh caraşadı: beyaz eve mavi renkte şerit yakışıyor. 0.3 KB

1451. sandan bir arasıra, bazan. Ornekler: ol bizge sandan bir keledi: o bize arasıra geliyor.

1452. sandık tabut.

1453. sandıra saçmalamak. ◊ uykuda sayıklamak. … Ornekler: kereksizge ne sandırab turasa: lüzumsuz yere neler saçmalıyorsun?; köb aşab cathanımda tanga deriçin sandırab çıkganma: çok yiyip yattığımda sabaha kadar uykuda sayıklamışım. 0.3 KB

1454. sandırak saçma, anlamsız. ◊ sayıklama. ◊ eski Karaçay-Malkar halk danslarından birinin adı. ◊ gece.

1455. sandırak et- uykuda sayıklamak.

1456. sandırak söleş- saçma konuşmak.

1457. sandırak söz saçma, anlamsız söz.

1458. sandırakla- uykuda sayıklamak. ◊ saçmalamak.

1459. sandıraklat- saçmalatmak, anlamsız yere konuşturmak. Ornekler: bu caşnı sandıraklatıb turmagız: bu genci saçmalatıp durmayın.

1460. sandıraklav sayıklama. ◊ saçmalama.

1461. sandırakçı geveze, boşboğaz.

1462. sandırat- saçmalatmak, anlamsız konuşturmak.

1463. sandırav gevezelik etme, boşboğazlık, saçmalama.

1464. sandıravuk geveze, boşboğaz.

1465. sangkılçak küçük işkembe.

1466. sangsı- sağır olmak.

1467. sangsıt- gürüldemek, sarsmak, sağır etmek.

1468. sangırav sağır. Ornekler: sangırav eşitgenin aytır: sağır duyduğunu söyler.

1469. sangırav-bilak kulağı ağır işiten, sağır.

1470. sangıravkulak mantar.

1471. sangıravlan- sağırlaşmak.

1472. sangıravluk sağırlık.

1473. sanla- çekiştirmek, dedikodu etmek. ◊ parçalamak.

1474. sanlab arasıra, bazen.

1475. sanlan- parçalanmak, parçalara ayrılmak.

1476. sanlangan parçalanmış, parçalara ayrılmış.

1477. sanları kıyıl- gücü tükenmek, kuvvetsiz kalmak, ayakta duracak gücü olmamak.

1478. sanları salın- çok üzülmek, kederlenmek.

1479. sanları tüş- Bakiniz: sanları salın-

1480. sanlat- parçalatmak.

1481. sanlı iri yapılı, kuvvetli, heybetli, boylu-boslu.

1482. sanlılık güçlü-kuvvetlilik, heybetlilik, iri yapılı olma.

1483. sansın- hürmet etmek, saygı göstermek, değer vermek, önemsemek, özen göstermek.

1484. sansız sakat, kötürüm. ◊ önemsiz, özensiz, dikkatsiz. ◊ bayağı, alelade.

1485. sansız barmak işaret parmağı.

1486. sansız et- önem vermemek, ilgilenmemek, özen göstermemek.

1487. sansız sanavsuz sayısız, pek çok.

1488. sansız-sanamsız sayısız, pek çok.

1489. sansız-sanavsuz sayısız, pek çok.

1490. sansızla- saygı göstermemek, hürmet etmemek, özen göstermemek, önem vermemek.

1491. sansızlık ilgisizlik, özensizlik, saygısızlık, hürmetsizlik.

1492. sant gevşek, uyuşuk, ilgisiz, kayıtsız, hissiz, duygusuz. ◊ ahmak, aptal, sersem; dikkatsiz, dalgın. ◊ tatsız, yavan. Ornekler: kertmeleni tatuvları santdı: armutların tadı yavan.

1493. sant adam aptal adam. ◊ dalgın adam.

1494. sant et- koşuşturmak, dört dönmek.

1495. sant zaman öğleden sonra.

1496. sant-mant saf, salak.

1497. santa yarım akıllı, hafif kaçık.

1498. santalan- çocukça eğlenmek, hoplayıp zıplamak.

1499. sança budala, alık, saf.

1500. sançalan- budalalık etmek, çocuk gibi hoplayıp zıplamak.

1501. sançalık budalalık.

1502. sançasına aptallıkla, ne olduğunu anlamadan.

1503. sap tahıl ölçmeye yarayan kap.

1504. sapal ayağın altından geçen, tozluğa veya pantolon paçalarına bağlanan; deriden veya kumaştan şerit.

1505. sapala- parçalamak, dağıtmak; devirmek, alt-üst etmek.

1506. sapalat- parçalatmak, alt-üst ettirmek.

1507. şamarkavla- şaka yapmak, alaylı konuşmak.

1508. sebele- serpiştirmek, yağmurun çiselemesi

1509. şeker hulgu pudra şekeri.

1510. şoş sakin, yumuşak ,sessiz

1511. subay gösterişli, güzel, zarif, cazibeli. ◊ riyakar, ikiyüzlü, dalkavukça, pohpohlayıcı.

1512. suv-salam bol- zayıflamak, zayıf düşmek.

T

1513. tavkel cesur, gözüpek, atılgan, azimli, yılmaz, kararlı, iradeli.



1514. tiyre mahalle, semt. ◊ Karaçay Malkar'da eskiden soyların ayrı ayrı yaşadıkları büyük mahalleler.

1515. tılpuv nefes; buhar

1516. tobuk diz

1517. tok sanlı ağzına kadar dolu. ◊ güçlü-kuvvetli, sağlam vücutlu.

Z

1518. zukko hıçkırık.



1519. zukku şaşı.

1520. zukkusuna eğri.

1521. zulmu gaddarlık, zulüm, istibdad.

1522. zurnay bir tür nefesli müzik enstrümanı.

1523. zurnuk turna

1524. zuvulda- vızıldamak.



1525. zuykunnu iti avare dolaşan, serserilik yapanlar için kullanılan bir deyim. Ornekler: zuykunnu itiça ne aylanasa?;; avare avare ne dolaşıyorsun?

1526. züdür böğürtlen
Yüklə 312,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin