2. İslâm’da Bilginin Kaynakları 3 tür 1-A K I L 2-V A H İ Y 3-D U Y U L A R
2.1. Akıl
Bilimsel araştırmaların yalnız pratik alanında kalanlar, bu konuda her zaman her yerde yanlış açıklamalara düşmüşlerdir. Ancak hayatlarını tamamen bilimsel araştırmalara vermiş olanlarındır ki, bu seziş ve ilham, kalplerine dolar ve ancak bu çapta adamlardır ki, binbir güçlüğe rağmen bu aramalarına devam ederler. Onlar bu kuvveti din duygusundan alırlar. Bir çağdaşımız pek doğru olarak şöyle demiştir: Bizim materyalist çağımızda en derin din duygusunu, pozitif bilim yolunun ilk arayıcıları sezmişlerdir
2.2. Vahiy
Din, insanlara evrenin ve canlılığın varoluşu ile ilgili en doğru bilgiyi veren ana kaynaktır. Ancak "din" dediğimizde esas alınması gereken tek kaynak "Kuran"dır. Çünkü diğer dinlere ait Kutsal Kitaplar bozulmaya uğramışlar ve İlahi Kitap olma özelliklerini yitirmişlerdir.
Ancak Kuran tamamen Allah'ın sözüdür ve içinde hiçbir çelişki bulunmamaktadır. O, Allah'ın kullarına yol gösterici olarak indirdiği Kitabı'dır. Allah, "Hiç şüphesiz, zikri (Kuran'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz." (Hicr Suresi, 9) ayetiyle Kuran'ın hak kitap olduğunu ve korunduğunu bildirmiştir. Bu yüzden bilim, Kuran'ın gösterdiği yolda, onun yönlendirmesiyle hareket ederse, Allah'ın emrettiği yola uyduğu için son derece hızlı ilerleyebilir. Dinin gösterdiği yolun aksi izlendiğinde ise bilim adamlarının, hem zamanı, hem de maddi imkanları israf olmakta, bilimin ilerleme hızı kesilmektedir.
Her konuda olduğu gibi bilimsel alanda da uyulması gereken doğru yol, Allah'ın Kuran'da buyurduğu "yol"dur. Allah'ın bildirdiği gibi "Şüphesiz, bu Kur'an, en doğru yola iletir..." (İsra Suresi, 9)
3. İslâm Aklı Kullanmayı ve Bilimi Teşvik Eder
Allah'ın varlığına ve büyüklüğüne iman eden bilim adamlarının dünyaya yönelik bir makam, mevki, ün veya para gibi hırsları olmadığı için, bilimsel araştırmalarda gösterdikleri gayret de son derece samimi olur. Bu insanlar bilirler ki, evrenle ilgili olarak keşfettikleri her sır tüm insanlara Allah'ı tanıtacak, insanlara Allah'ın sonsuz gücünü ve ilmini gösterecektir. Ve insanlara Allah'ın varlığını anlatmak, yaratılış gerçeğini tanıtmak iman eden bir kişi için kuşkusuz önemli bir ibadettir.
Allah'ın Kudreti, Aklı ve Güzelliği hakkında, O'nun yaratışını sergileyen tüm deliller ve akılcı açıklamalar. Örneğin, hayvanlar, bitkiler ya da madenler arasında Allah'ın yarattıklarının çeşitliliği ve oluşumları; sindirimin ve (yemekleri) dönüştürmenin detayları; insanın yaptığı tasarım örnekleri ve diğer her türlü akılcı argüman; eski ve modern bilim ve sanat dalları ve tüm edebiyat...
DİN, BİLİMİN DOĞRU YÖNLENDİRİLMESİNİ SAĞLAR
Bilim, içinde yaşadığımız maddesel dünyanın deney ve gözlem yoluyla incelenmesine denir. Elbette bilim bu incelemeyi yaparken, deney ve gözlem yoluyla elde ettiği verileri temel alarak, bu verilere bakarak sonuç çıkaracaktır. Ancak bunun yanı sıra, her bilim dalında, araştırma öncesinden kabul edilen bazı temel kıstaslar vardır. Bu kıstasların tümüne birden bilim dilinde "paradigma" adı verilir.
Bu temel, yapılacak olan bilimsel araştırmaların "istikametini" belirler. Bilindiği gibi bilimsel araştırmalardaki ilk adım bir "hipotez" (varsayım) belirlemektir. Bilim adamları inceleyecek oldukları konu hakkında ilk başta belirli bir varsayım ortaya atarlar. Daha sonra bu varsayım bilimsel verilerle sınanır. Eğer yapılan deney ve gözlemler varsayımı doğrularsa, varsayım yani ¨hipotez¨, "teori" olma yoluna girmiştir. Eğer hipotez yalanlanırsa, başka hipotezler denenir ve bu süreç devam eder
Müslümanların Bilim ve Medeniyete Katkıları
Müslümanlar, Abbasîler devrinden itibaren bilimsel çalışmalara ağırlık vermişler, ilmi ve felsefi eserleri kendi dillerine çevirmişler, Yunan ve Roma kültürünü öğrenmişlerdir.
Orta Çağ Avrupası karanlık içindeyken Müslümanlar, ilim ve fenle uğraşıyor, geleceğin dünyasını kuracak teknik ve teknolojik icat ve keşifler yapıyorlardı. Müslümanlar aynı zamanda, bu bilgileri isleyip hayata geçirerek, ilmî gelişmelerin merkezi olma özelliğini koruyordu.
Orta Çağda kilise, dünyanın döndüğünü söyleyen Kopernik (1473-1543) ve Galile (1564-1642) gibi bilim adamlarını cezalandırıyor, tabiat olaylarım da akıl ve bilim dışı yollarla açıklıyordu. Halbuki, onlardan 500 sene evvel Beyrûni (973-1051), dünyanın yuvarlak olduğunu söylemiş, güneş sistemi ile ayın hareketlerine dair bir eser yazmıştı.
İslam kültür ve uygarlığının balı dünyasına geçişini sağlayan çok çeşitli kanallar vardı. Her şeyden önce, Müslüman ülkelerde yaşayan ve İslam kültürünü iyi bilen Yahudi ve Hıristiyan topluluklar bunların başında gelmekte idi. Bu toplulukların her türlü hak ve özgürlükleri, Müslümanlarca özenle korunmakta idi. Bu durum, kültür alış verişinde sun derece yararlı olmuştur.
Batılılar, İslam dünyasına dindaşlarını ziyaret etmek veya ticaret yapmak için geldikleri zaman istedikleri yerde istedikleri kadar kalıyorlardı. Bu da o bölgede bulunan İslam kültür ve medeniyetinin ürünlerim tanımaya vesile oluyordu.
Müslümanlar, özellikle deniz ticaretinde çok ilen bir noktaya ulaşmışlardı. İspanyalı Müslümanlar, kullanmak ve salmak için son derece lüks giyim ve sus eşyası üretiyorlardı. Kurtuba'yı ve öteki şehirleri gezen batılılar, o sırada çok sık kullanılan bir deyimle, konforlu bir yaşama sanatına şahit oluyorlar ve bundan da etkileniyorlardı.
Endülüs'le İslam kültürünün ürünlerini koruyan, öğreten ve zenginleştiren günümüzün üniversitesi niteliğinde olan medreseler vardı. Aynı zamanda birer bilim merkezi olarak çalışan bu kurumlardaki bilgileri batıya aktarmak için İspanya’da, İtalya'da ve Güney Fransa'da okullar açıldı. Medreselerde okuyan batılı öğrenciler, öğrendikleri bilgilen kendi ülkelerinde açılan okullarda uygulamaya çalışıyorlardı.
Müslümanlar tıp, fizik, kimya, matematik, cebir, geometri, astronomi gibi bilim dallarında da birçok önemli eserler vermişlerdir. Pratikte kullanımı zor olan Romen rakamları yerine, bugün her alanda rahatça kullanılan rakamlar, sıfır ve ondalık sayı sistemi Müslümanlar tarafından geliştirildi ve batıya aktarıldı.
Müslümanların tıp alanındaki hizmetleri her zaman takdir edilip örnek alınmıştır. Müslüman tıp bilginlerinin kitapları asırlarca batıda ders kitabı olarak okutulmuştur. Ebu Bekir Razî, İbni Sina, Ibnu'n-Nefs batı dünyasını en çok etkileyen bilginlerimizdendir. Ebu Bekir Razi'nin, el-Havı isimli t:p kitabının, batıda değişik dillerde defalarca baskısı yapılmıştır. Razi'nin çiçek ve kızamık hastalıkları hakkındaki eseri bir şaheserdir. İbnu'n-Nefs'in kan dolaşımını izahını doğru olarak yapması büyük bir doktor olduğunun göstergesidir.
Avrupalıların Avicenna (Avisenna) dedikleri İbni Sina'nın Kanun isimli eseri, tercümesi yapıldıktan sonra Avrupa tıp fakültelerinde yıllarca en önemli ders kitabı oldu. Tıp ile ilgili bir diğer bilim dalı olan eczacılıkta da dünya bilimine Müslümanların büyük katkıları olmuştur. İlk drajeler, Müslümanlar tarafından çıkarılmış, ilaç katalogları hazırlanmıştır.
Müslümanların tarih ve coğrafya dallarında da bilime katkıları olmuştur İdrisî'nin ve Pirî Reis'in dünya harı ulan günümüzde bile takdir edilmektedir.
Müslümanların felsefe ve düşünce alanında da batıya etkileri büyüktür. İslam dünyasının filozoflarından Kindî’nin ve Farabî’nin eserleri Latince’ye çevrilmiştir. İbni Sina'nın eserlerinin Latınceye çevrilmesi ve incelenmesi İbni Sînacılık denen bir akımın doğmasına yol açtı. Aynı şekilde Latin dünyasında İbn Rüştçülük adı verilen bir felsefe akımı batıda yüzyıllarca etkisini korumuştur.
SON DÜZENLEME: 2 KASIM 2012 CUMA 17:45
Dostları ilə paylaş: |