İnsan cüz’i iradesiyle neyi isterse Allah onu yaratır.(Önemli misal: Padişahın asansörünün düğmesine basarak bodrum kata inen kişinin durumu). Bize düşen tek şey TERCİHTİR(asansörün düğmesine basmak). İşin bundan sonrası Cenab-ı Hakka aittir. ÖNEMLİ BİR SORU: Cenab-ı Hakk, ezelde,ilim ve iradesiyle her şeyi tespit ve taktir ettiğine göre, bir insanın hakkında şer işlemeyi (kötülük yapmayı) taktir etmişse o kimse nasıl hayır işleyebilir ve bu durumda nasıl sorumlu tutulabilir? CEVAP: “İlim maluma tabidir”. (İlim: işlediğimiz bütün amelleri Cenab-ı Hakk’ın ezeli ilmiyle bilmesi; malum ise işlediğimiz amellerdir) Bu kaideyi şöyle ifade edebiliriz: İnsanlar ihtiyari fiilleri nasıl işleyeceklerse Cenab-ı Hakk ezelde öylece bilmiş ve takdir etmiştir (yani kaderine yazmıştır). Yoksa, Yüce Allah öyle bildiği için insanlar fiilleri o tarzda işlemiş değildir. ÖRNEKLER:1-Bizim gülü bilmemiz ve gülün şekli. 2-Güneş ve ay tutulması 3-Ahmet’in ismini bilmemiz ve onun isminin Ahmet olması 4-Tecrübeli öğretmen ve tembel talebenin itirazı. 5-Veli bir hakim ve hırsızlık yapmaya giden kişi. 6-Hz. Peygamber (S.A.V) ’ in İstanbul’un fethedileceğini bilmesi. Cenab-ı Hakk’ın ilmi ezelidir. Ezeli olan bu ilim, mazi, hal ve istikbaldeki; yani, geçmişteki, şimdiki ve gelecek zamandaki bütün hadiseleri kuşatmıştır. Allah’ın ezeli ilmi için geçmişin ve geleceğin farkı yoktur. ( Örnek : Edirne’den Kars’a gitmekte olan 3 araba var. Biri Edirne’de, diğeri Ankara’da, diğeri de Kars’da bulunuyor olsun. Bunlar birbirlerine göre mazi, hal ve istikbaldedirler. Fakat bunların bu durumu güneşi bağlamaz. Çünkü o, bunların hepsini aynı anda görebilir. Çünkü o, arabaların geçtiği yollara bağımlı değildir.) Hayır ve Şerrin Allah’tan Olması: Hayır olsun şer olsun bütün amelleri yaratan Cenab-ı Hakk’tır. Fakat insan, bunları kendi iradesiyle istediği (yani cüz’i iradesiyle tercih ettiği)için sorumludur. Hidayetin ve Dalaletin Allah’tan Olması: İnsanı hidayete erdiren ve dalalete düşüren yine Allah’tır. Fakat bu iş de insanın iradesine bağlıdır. Bütün iyilikler Allah’tan, kötülükler ise nefistendir. (Örnek: Padişahın, bir askerine: ”Al sana şu kadar para. Bununla şuraya okul, şuraya cami, şuraya yol, şuraya köprü yaptır”...demesi ve içkiye, kumara ve israfa giden paralar...) KADER VE ADALET:Cenab-ı Hakk, her şeye taşıyacağı kadar bir yük yüklemeyi taktir etmiştir.Varlıkları da o ilahi kadere göre yaratmakla bu alemde adaletini tecelli ettirmiş ve göstermiştir. SORU: Birisi Mekke’de, diğeri Moskova’da yaşayan iki insanın sorumluluk durumları nasıl izah edilebilir? CEVAP: Her şeyden önce Cenab-ı Allah mutlak bir adalet sahibidir. Allah’ın rahmetinden fazla rahmet, gazabından fazla gazap edilemez. O kişiye karşı en fazla merhametli olan Allah’tır... Mahşer meydanında hayvan insandan, kafir Müslüman’dan hakkını alacaktır. Yani o kadar hassas bir mizan (ilahi terazi) kurulacaktır. Şimdi Moskova’da yaşayan (yani Allah’tan, dinden, imandan hiç bir haberi olmayan) kişi, (Maturidi mezhebine göre) sadece kendini ve bu kainatı Yaratan’ı BİLMEKLE sorumludur. Diğer iman ve islam esaslarından sorumlu değildir. (Eş’ari mezhebine göre: Allah’a inanmasa da kurtuluşa erer, çünkü kendisine tebliğ edilmediği için sorumlu olmaz). KULLARIN FİİLLERİ:Bu konuda 3 görüş vardır: 1-Ehli Sünnet mezhebinin görüşü: Kulun ihtiyari amellerdeki hissesi (yaptığı iş) sadece kesbdir (=kazanmak, elde etmek). Kul , o fiilleri işlemeye ne mecburdur nede o fiillerin yaratıcısıdır. 2-Cebriye mezhebinin görüşü: Kul, rüzgar önünde sürüklenen bir çöp gibidir. İhtiyar (dileme) diye bir şey yoktur ve işlediği fiilleri yapmaya mecburdur. (Yani kaderine mahkumdur). 3-Mutezile mezhebinin görüşü: Kul, işlediği fiilleri Allah tarafından verilen kudretle kendisi YARATIR. Bunların içinde sadece Ehli Sünnet mezhebinin görüşü doğru, diğer 2 mezhebin görüşü ise yanlıştır. Cebriye Hakkında Tenkitler:1-Allah zulümden münezzehtir(yani zulmetmez).Kimseye zorla kötülük işletip sonra onu sorumlu tutmaz.Kulun kendi iradesiyle iş yapmadığına,her şeyi Allah’ın yaptırdığına inanırsak Firavunların,Nemrutların cinayetlerinden kim sorumlu olacak?...Cebriyecilerin bu iddiası;elleri,ayakları bağlanarak denize atılan bir adama,”Kendini boğulmaktan kurtar ve ıslanmadan sahile çık” demeye benzer. 2-Eğer insanların cüz’i iradeleri ve sorumlulukları olmasaydı kitap indirilmez ve peygamber gönderilmezdi. 3-Böyle bir inanç, yaratılıştaki hikmetleri karanlık ve abes göstermektir. Dünya bir imtihan yeridir. Kulların ahiretteki makamları,Cennet ve Cehennem derece derecedir.Bu da insanların irade,ihtiyar,şuur ve idrak sahibi olmalarına bağlıdır.Yoksa elmas ruhlularla kömür ruhlular birbirinden ayrılamazlardı. 4-Aklen ve mantıken batıl olan bu inanç,vicdanen de batıldır(yani yanlıştır).Çünkü,her insanın vicdanı,kendisinde bir irade ve ihtiyarın,bir kuvvet ve kudretin var olduğunu kesinlikle bilir.(Mesela:Benim kitap okumama ne engel olan var ne de bu konuda beni zorlayan). 5-Allah Teala’nın, insanların bütün fiilerini ezelde taktir etmesi, bunların işlenmesinde bir baskı kaynağı değildir.Yani insanların cüz’i iradeleriyle ,işlediği fiileri Allah’ın ezelde bilmesi O’nun ilminin yüceliğindendir;yoksa bu bilme keyfiyeti,insanın iradesini ortadan kaldırmaz.(Bir hatırlatma:İlim maluma tabidir). Mutezile Hakkında Tenkitler :1-Allah’ın sıfatlarını kabul etmezler.2-Kaderi inkar ile,küfür,şer,zulüm ve sair isyanları Cenab-ı Hakkın taktir buyurmadığını ve yaratmadığını iddia ederek “Kul kendi fiilinin yaratıcısıdır” derler. (Halbuyse ki hayır olsun şer olsun BÜTÜN FİİLLERİN YARATICISI ALLAH TEALA’DIR.İnsanın cüz’i iradesine göre yaratacağı için de sorumluluk insana aittir). 3-Küfür ile imanın ortasında üçüncü bir mertebenin daha bulunduğuna inanırlar. Onlara göre büyük günahlardan birini işleyen bir kimse, iman ile küfür arasında kalır, ne mü’min ne de kafir olur.(Ehli sünnete göre ise;insan ne kadar büyük olursa olsun günah işlemekle imandan çıkmış olmaz). 4-Cemel ve Sıffin muharebelerinde iki taraftan birinin mutlaka haksız olduğunu ve tayin etmemekle birlikte bu haksız tarafın fasık(=günahkar)olduğunu ileri sürerler.(İki Müslüman grup arasında cereyan eden bu savaşlarda her iki tarafın niyeti de, doğru bildikleri hususu Allah rızası için müdafaa etmekti.Bu yüzden,bu gruplardan birinin mutlaka suçlu olduğunu ileri sürmek doğru değildir). 5-Mutezilenin dediği gibi,kul kendi fiillerinin yaratıcısı olsaydı,o zaman kendisine zarar verecek hiç bir işi işlemezdi.Halbuki insan işlediği amelin sonucunun bile ne olacağını bilemez. O halde insan, kendi fiilinin YARATICISI değildir.
Dostları ilə paylaş: |