1001 Hadis Işığında İmam Ali


İmâm Ali'nin Kanaatkârlığı



Yüklə 1,94 Mb.
səhifə11/38
tarix07.08.2018
ölçüsü1,94 Mb.
#67829
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   38

İmâm Ali'nin Kanaatkârlığı


177- Ebû İshâk Sübey'î'den şöyle rivâyet edilmiştir:

"Bir Cuma gününde ben babamın boynuna binmiştim ve Emirü'l-Müminin (a.s) kollarını hareket ettirdiği hâlde hutbe okuyordu. 'Babacığım dedim, Emirü'l-Müminin'i (a.s) hararet mi basmış?' Babam 'Hayır dedi, ne hararetten dolayıdır ne de soğuktan; gömleğini yıkamış, başka bir gömleği de olmadığı için kollarını sallayarak (gömleğini kurutmaya çalışıyor)!!"[1]

178- Esved ve El-Kame'den şöyle rivâyet edilmiştir:

"Emirü'l-Müminin'in (a.s) yanına gittik; önünde hurma yaprağından örülmüş bir tepsi vardı, tepsinin üzerinde de arpa kabuklarının gözüktüğü bir veya iki arpa ekmeği vardı. Ekmekleri (kuru olduğu için) dizinde kırıyor ve tam ezilmemiş tuzla beraber yiyordu. İmâm'ın Fizze ismindeki hizmetçisine dedik ki: 'Neden şu unu Emirü'l-Müminin'in için eleyerek (pişirmedin)?' Fizze cevabımızda şöyle dedi: 'O güzel ekmek yesin de vebali benim boynumda mı kalsın?!' Bu cevaba Ali (a.s) tebessüm etti ve şöyle buyurdu: 'Unun elememesini ben emrettim!' 'Peki, neden ya Emire'l-Müminin?' diye sorduğumuzda şu cevabı verdi: 'Bu, nefsi daha iyi ram eder ve mümin bana uyar ve ben de (bilahare) arkadaşlarıma kavuşurum!"[2]

179- Süveyd b. Gafele'den şöyle nakledilmiştir: "Ali'nin (a.s) yanına gittim. Bir de baktım ki oturmuş; önünde de bir kabın içerisinde ekşidiği kokusundan anlaşılan biraz ayran elinde de üzerinde arpa kabukları gözüken bir parça ekmek var. Ekmeği eliyle kırıp ayranın içine atıyordu. Bana 'Yaklaş da ekmeğimizden sen de ye' buyurdu. Ben de 'Orucum' dedim…"[3]

180- Yine rivâyet edildiğine göre bir gün Ali (a.s) bir kasabın yanından geçiyordu. Elinde iyi bir et vardı. Hz. Ali'yi (a.s) görünce 'Ya Emire'l-Müminin dedi, bende iyi et var, ondan satın alır mısın?' İmâm (a.s) 'Verecek param yoktur' buyurdu. Kasap ben sabredebilirim ya Emire'l-Müminin' deyince, Ali (a.s) 'Ben de et yememeğe sabredebilirim!!' buyurdu."[4]

181- Hz. Ali'nin (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "(Kendisini kastederek) şu gördüğünüz emiriniz, dünyanızdan iki parça elbiseyle yetinmiştir; sene boyu et yemeği yemez ve sadece kurbanlık hayvanın ciğerinden biraz almakla yetinir!"[5]

 

[1]- El-Ğârât, c.1, s.98.



[2]- Mecmûat-u Verrâm, c.1, s.48, İhkâkü'l-Hak, c.8, s.277.

[3]- İrşâdü'l-Kulûb, s.215.

[4]- İrşâdü'l-Kulûb, s.119.

[5]- İhkâkü'l-Hak, c.8, s.289.



İmâm Ali'nin Yemeği


182- Ahnef b. Kays'tan şöyle rivâyet edilmiştir:

"Bir iftar vaktinde Hz. Ali'nin yanına gittim. İmâm (a.s) içinde arpa unu olan, ağzı mühürlü bir torbayı istedi. Ben 'Ya Emire'l-Müminin, elinden alınmasından korktuğun için mi ağzını mühürledin?' dediğimde, şöyle buyurdu: 'Hayır, ancak Hasan veya Hüseyin'in onları hayvan yağı veya zeytinyağı ile yağlamalarından korkuyorum!' 'Onlar sana haram mı?' dedim. 'Hayır dedi, ne var ki İmâmlara halkın zayıf sınıfları ve fakirleriyle aynı yemekten yemelidir ki, fakir fakirliğinden şikâyet etmesin; zengin de zenginliğinden dolayı azmasın."[1]

183- Yine şöyle rivâyet edilmiştir:

"Hz. Ali (a.s) her gün takriben üç kilo arpa (ekmeği) pişiriyor ve onları bir şeyin içerisine koyar ve ağzını mühürlerdi ve her iftar vakti ondan bir tanesini yerdi. Bazen de pişirilmemiş arpa unu yerdi. Ekmekleri koyduğu şeyin ağzını neden mühürlediği sorulunca, şöyle buyurdu: 'Hasan ve Hüseyin'in zeytinyağıyla yağlamasından korktuğum için."[2]

184- Bir diğer rivâyette ise şöyle geçmektedir:

"Hz. Ali (a.s), yediği arpa ununu koyduğu torbanın ağzını mühürler ve şöyle derdi: 'Karnıma bilmediğim şeyin girmesini sevmem."[3]

185- Adiy b. Sâbit diyor ki: "Emirü'l-Müminin'e (a.s) Pelte tatlısı getirildi. İmâm (a.s), onu yemekten çekindi ve şöyle buyurdu: 'Resulullah'ın (s.a.a) yemediği bir şey olduğu için ben de yemek istemiyorum."[4]

186- Yine Habbetü'l-Aranî'den şöyle nakledilmiştir:

"Hz. Ali'nin önüne birileri tarafından Pelte tatlısı getirilip konulduğunda tatlıya hitaben şöyle buyurdu: 'Allah'a andolsun ki senin kokunda güzel, rengin de güzel, tadında güzeldir ama ben nefsimi alışmadığı bir şeye alıştırmak istemiyorum."[5]

187- Sa'd b. Külsüm diyor ki: "İmâm Cafer-i Sâdık'ın yanında idim. İmâm (a.s) Emirü'l-Müminin'den (a.s) söz açtı ve lâyığıyla onu övdükten sonra şöyle buyurdu:

"Allah'a andolsun ki Ali b. Ebî Tâlib (a.s) ölünceye kadar dünyadan asla haram yemedi. Ona Allah'ın razı olduğu iki şey sunulduğunda, onlardan dini için en önemli ve en çetin olanı hangisi olursa, onu seçerdi…"[6]

 

[1]- İhkâkü'l-Hak, c.8, s.283.



[2]- İhkâkü'l-Hak, c.8, s.284.

[3]- İhkâkü'l-Hak, c.8, s.280.

[4]- İrşâdü'l-Kulûb, s.214, El-Menâkıb (Hârezmî), İhkâkü'l-Hak, c.8, s.287 (az farkla).

[5]- İhkâkü'l-Hak, c.8, s.286.

[6]- El-Avâlim, c.18, s.90.

Ali'nin Adaleti ve Beytülmalle İlgili Hassasiyeti



İmâm Ali'nin Adaleti


188- Resulullah (s.a.a): "Ali insanların raiyet (idaresi altındaki insanlar) hakkında en adil olanıdır."[1]

189- Hz. Ali'nin bir hutbesinde şöyle geçmektedir:

"Allah'a andolsun ki yedi iklimi, feleklerinin altında olanlarla birlikte bana verseler ve karşılığında benden bir karıncanı ağzından bir arpa kabuğunu almamı isteseler bunu yapmam. Hiç şüphesiz sizin dünyanız benim yanımda bir çekirgenin ağzında çiğnediği yapraktan daha değersizdir. Ne yapsın Ali fani olacak nimeti ve baki kalmayacak lezzeti?!"[2]

 

[1]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.392.



[2]- Sefînetü'l-Bihâr, c.3, s.131.

İmâm Ali ve Müslümanların Beytülmali


190- Senetli bir şekilde İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s), o da babalarından şöyle nakletmiştir:

"Emirü'l-Müminin (a.s) kendi hükümet yetkililerine şöyle yazdı: 'Kalemlerinizin ucunu inceltin; satırlarınızın arasını yaklaştırın, fuzuli şeyleri yazmaktan sakınıp asıl maksadınızı yazın ve sözü uzatmayın. Zira hiç şüphesiz Müslümanların malı zarar ve ziyan kaldırmaz."[1]

191- Hilâl b. Müslim-i Cühderî diyor ki: Dedem Hür-re (veya Hüvve)'den şöyle duydum:

"Ali b. Ebî Tâlib'i gördüm; yanına akşam vakti bir mal getirdiler. 'Şu malı Müslümanlara bölüştürün' diye emirde bulundu. Dediler ki: 'Ya Emire'l-Müminin artık akşam oldu. Bu işi yarına bıraksak' deyince, 'Peki benim yarına kadar yaşayacağıma garanti veriyor musunuz?' buyurdu. Onlar da 'bizim elimizde ne var ki?' cevabını verince, 'O hâlde geciktirmeden onu bölüştürün' duyurdu. Bunun üzerine bir mum yakarak, o malı geciktirmeden o gece taksim ettiler!"[2]

192- Yine şöyle rivâyet edilmiştir:

"Ali (a.s), beytülmalde olan her şeyi, hiçbir şeyi göz ardı etmeden her Cuma günü dağıtırdı. Bir defasında beytülmalin bulunduğu yere girdiğinde orada bir miktar altın ve gümüş buldu ve şöyle dedi: 'Ey sarı (altın) sararadur ve ey beyaz (gümüş) ağaradur ve benden başkasını aldatmaya çalış, benim sana ihtiyacım yoktur."[3]

193- Senetli bir şekilde Esbağ b. Nübâte'den şöyle nakledilmiştir:

"Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) bir mal getirildiğinde o-nu Müslümanların mallarının bulunduğu eve bırakır; sonra müstahak olan kimseleri bir araya toplardı. Sonra elini mallara daldırır sağlı sollu elleriyle avuç avuç dağıtır ve şöyle buyururlardı: 'Ey sarı (altın) ve ey beyaz (gümüş); beni aldatmaya çalışma; benden başkasıyla uğraş…' Bilahare beytülmalde bulunan her şeyi dağıtıp ve her hak sahibinin istihkakını kendisine ulaştırırdı. Sonra malların toplandığı yerin süpürülüp su serpilmesini emrederdi. Sonra oracıkta iki rekât namaz kılardı ve dünyayı üç talakla boşardı. Namazının selâmını verdikten sonra şöyle derdi: 'Ey dünya benim peşimden gelme, bana boşuna heveslenme ve beni aldatmaya çalışma; zira ben seni dönüşü olmayan üç talakla boşadım."[4]

 

[1]- El-Hisâl, s.310, Nehcü's-Saâde, c.4, s.30, Bihârü'l-Envâr, c.41, s.105.



[2]- Bihârü'l-Envâr, c.41, s.107.

[3]- İhkâkü'l-Hak, c.18, s.19.

[4]- El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.233.


Yüklə 1,94 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin