17 aralik 2010 cuma



Yüklə 499,34 Kb.
səhifə2/6
tarix01.08.2018
ölçüsü499,34 Kb.
#64964
1   2   3   4   5   6

HABERiNiZ VAR MI?

3. KOPRU EViNiZDEN GECECEK!

http://www.mimarist.org/index.php?/news/2012/01/haberiniz-var-mi--3--kopru-evinizden-gececek-

3. Kopru Cinayetine Karsi

Insani, Ormani, Suyu ve Istanbul’u Savunmak Icin

En Az On Nedenimiz Var!

1- Bogaz koprulerinin Istanbul’un iki yakasi arasindaki trafik sorununu cozemeyecegi yasanarak goruldu!

Istanbul’un ilk bogaz koprusu 1973’te, ikincisi 1988’de acildi. O zaman gosterilen gerekceler, iki kita arasindaki ulasimi kolaylastirmak ve trafik sorununu cozmekti. Ama sorun daha da icinden cikilmaz hale geldi. Cunku kopruler trafigi azaltmiyor, aksine kendi trafiklerini yaratiyor.

Cunku tasidiklari yolcu degil arac:

Birinci kopru acildiktan bir yil sonra:

Bogazi gecen insan sayisi yuzde 4 artarken Bogazi gecen arac sayisi yuzde 200 artti!

Ikinci kopru acildiktan sonra bugune kadar:

Bogazdan gecen insan sayisi yuzde 170 artarken Bogazdan gecen arac sayisi yuzde 1180 artti!

2- Yeni koprunun iki yaka arasindan transit trafigini gecirerek, Istanbul trafigini rahatlatacagi soyleniyor!

Bu gerekce dogru degil. Cunku 3. Bogaz koprusunun yapimina gerekce gosterilen transit trafigin bogaz gecislerindeki payi sadece yuzde 2-3.

3- Koprulerin olusturdugu bunaltici trafigin nedeni nedir?

Kentte toplu tasimaciliga gereken onemin verilmemesi. Dolayisiyla kopruler, insanlarin degil, araclarin karsidan karsiya gecislerine hizmet ediyor:Yolcularin yuzde 63’unu tasiyan toplu tasim araclarinin kopru trafigindeki payi yuzde 10 Yolcularin yuzde 37’sini tasiyan ozel araclarin kopru trafigindeki payi yuzde 90

Ozel araclarin yarattigi trafik sIkisIkligini karsilamak icin Istanbul Bogazi’na 2020 yilinda 7 kopru, 2040 yilinda 70 kopru yapilmasi gerek! Koprulerle ortulmus bir bogaz hayal edebilir misiniz?

4- Bogazda karsidan karsiya gecmenin en kolay yolu karayolu odakli ulasim/bogaz kopruleri mi?

Istanbul tam ortasindan buyuk bir su yolu gecen bir deniz kenti. Boyle bir kentte, ozellikle bogaz gecislerinde deniz, toplu ulasim icin basta gelen hizli, etkin, rahat ve dusuk maliyetli seceneklerden birisi. Ancak Istanbul’da iki yaka arasindaki toplu ulasimda deniz ulasiminin payi dusuk; iki yaka arasinda insa edilmekte olan rayli sistemin bitirilmesi icin yeterli caba gosterilmemekte ve karayolu agirlikli bireysel ulasim tesvik edilmektedir.

5-Istanbul gibi 15 milyonluk bir kentte, ulasim sorununu cozmek icin kopru yerine neler yapilmalidir?

Iki yaka arasinda daha dengeli bir nufus dagilimi yaratilmalidir. Bunun yaninda yeni kopru yerine insaasina baslanan rayli gecisin bir an once hizmete gecirilmesi saglanmali ve iki yaka arasindaki gecislerde deniz tasimaciliginin payinin arttirilmasina calisilmalidir. Kopruler uzerindeki karayolu toplu tasimaciliginin kalitesi arttirilarak ozel arac kullanimini caydirici tedbirler alinmalidir.

6- 3. Kopru sadece Sariyer ve Beykoz ilcelerinde yasayanlari mi etkileyecek?

Bogaz kopruleri Istanbul’un plansiz ve sagliksiz bicimde kuzeyde dogru genislemesini tesvik ederek planlanmamis nufus artisina neden oluyor. Bu durum 2. Koprunun acilmasi sonrasi olusan Sultanbeyli ve Sarigazi gibi betonlasmis, kalabalik ve carpik yerlesimlerde carpici bicimde yasandi. Carpik nufus dagilimi ve plansiz arazi kullanimi, kentin yasam damarlari olan ormanlar ve su kaynaklarinin yok edilmesiyle ve kentte yasayanlarin tumunun yasam kosullarini bozulmasiyla sonuclanacak. 3. Kopru bu carpik gelismeyi daha da hizlandiracak. Daha simdiden kopru guzergahi uzerindeki araziler el degistirerek buyuk sermaye gruplari tarafindan satin alinmakta ve ilerideki yapilasmanin hazirliklari yapilmaktadir.

7-3. Kopru’nun rantini kim yiyecek?

Buyuk insaat sirketleri, arazi spekulatorleri, bankalar, petrol devleri, otomotiv sirketleri… AKP iktidari, TOKI ve Istanbul Buyuksehir Belediyesi araciligiyla, adina “kentsel donusum projesi” denilen kentsel yikim ve yagma planini hayata gecirmeye calisiyor. Olaganustu yetkiler yaratan kentsel donusum yasasiyla beraber, Istanbul’da 250 bin yapinin yikilmasi planlaniyor. 3. Koprunun baglantisi olan Kuzey Marmara otoyolu projesinin yuzde 12’lik bolumunu aslinda orman olan ancak 2-B olarak anilan arazilerinden olusuyor.

8-3. Kopru Istanbul’da yasayan insanlarin yasamini nasil etkileyecek?

3. Kopru kentin kuzeyinde yogunlasan son dogal yasam alanlari uzerinde geri dondurulemez yikici sonuclar yaratacak. Sadece koprunun yapimi sirasinda, 2 milyon agac kesilecek. Orman tahribati sadece yapim asamasiyla da sinirli olmayacak. 3. Kopruyle birlikte Istanbul ormanlarinin ucte biri yok olma tehlikesiyle karsi karsiya kalacak. Kuzey ormanlarinin yok olmasi kentin butunu uzerinde yikici sonuclar yaratacak. Dere yataklarinin tasmasi sonucunda seller yayginlasacak; icme suyu havzalarinin kirlenmesi ve erozyonla birlikte barajlardaki su oraninin dusmesiyle Istanbul’un su sorunu daha da agirlasacak; gecimini ormandan saglayan cok sayida orman koylusu yoksullasacak; hava kirliligi artacak ve yaban hayati daha da tahrip olacak. Istanbullularin dogal dinlence ve saglikli yasam alanlari daralacak.

9- 3. Kopru sadece Istanbul’u mu etkileyecek?

Doga ve insanlar uzerinde yikici sonuclar yaratacak bir karar olan 3.Kopru projesinin yapimi icin 6 milyar dolarlik bir maliyet biciliyor. Iktidarin otoyollari ve bogaz koprulerini ozellestirme planlariyla birlikte ele alindiginda, 3. Kopru halktan toplanan vergilerin ve kamusal kaynaklarin talan edilmesi demek. 3. Kopru, Marmara bolgesinin tamamini etkileyecek olan Kuzey Otoyolu projesinin bir parcasi. Bu otoyol, Kocaeli ve Catalca havzalarindaki birinci sinif verimli tarim topraklarinin ve su havzalarinin da tahribi ve yagmalanmasi anlamina gelecek.

10- 3. Kopruyu savunan tek bir bilim insani var mi?

Bugune kadar hicbir bilim insani, bilimsel kurum ya da meslek orgutu, 3. Kopru’nun Istanbul icin bir ihtiyac oldugunu savunmadi. Aksine 3. Kopru’nun Istanbul’a verecegi zararlar bilimsel acidan kanitlandi. Istanbul Buyuksehir Belediyesi bunyesinde calisan bilim insanlari ve muhendisler tarafindan hazirlanan kentlesme planinda bile, 3. Kopru kente karsi bir tehdit olarak belirlendi. Yapilmasi durumunda dogaya ve kentin gelisimine telafi edilemez zararlar verecegi belirtildi. Bu zararlari onlemek icin Beykoz ve Sariyer ilceleri icin SIT alani karari alindi. Bu kararda 3.Kopru tehdidi onemli bir rol oynadi. I. U. Orman Fakultesi ve Turk Mimar ve Muhendis Odalari Birligi’ne bagli meslek odalari olumsuz gorus belirten raporlar yayinladilar.

Butun bunlara karsin 3. Kopru neden dayatiliyor?

Insana, kente, dogaya ve yasama donuk saldirilarin yayginlastigi bir donemde yasiyoruz. Dere yataklarini yapilasmaya acanlar, Istanbul’un trafik sorununu yeni bir yagma firsatina donusturmeye calisiyorlar. SIT kararlarini tartismaya acan AKP hukumeti, Anadolu’nun kulturel ve dogal mirasini talana acmak istiyor. Akarsularin, yer alti sularinin ve madenlerin kullanim haklari ozel sirketlere devrediliyor; HES’lerle dogal denge ve koylunun su kullanma hakki gasp ediliyor. Nukleer santralleri ulkeye sokmaya calisanlar, Istanbul kentine de 3. Kopru ve Kentsel Yikim Planlariyla saldiriyor. 3. Kopru bu talan ve yagma projesinin bir parcasi olarak Istanbul ve Marmara halkina dayatiliyor.

3. Kopru hepimizin evinin ustunden gececek: Istanbul’un son orman alanlarini yok edecek; hepimizi beton bir cehennemde yasamaya mahkum edecek; Istanbul kentini katledecek ve Kuzey Marmara bolgesinde yeni bir yagma harekati baslatacak.

Bu dayatma hayir! 3. Kopru cinayetini hep birlikte durduracagiz. Evimize, ormanimiza, suyumuza, tarim alanlarimiza ve Istanbul’a sahip cikacagiz. Butun Istanbul ve Marmara halkini 3. Kopruye karsi Istanbul’a ve yasama sahip cikmak icin cagiriyoruz.


KURESELLESME SURECiNDE

MiMARLIK VE KENT SEMPOZYUMU

http://www.mimarist.org/index.php?/events/view/2012/01/13/235

Tarih: 13-14 Ocak 2012

Saat: 10.00-18.30

Yer: ITU Taskisla Yerleskesi Nezih Eldem Salonu (Salon No: 109)

Iletisim: 0212 251 49 00 www.mimarist.org

1.Gun


13 Ocak 2012 / Cuma

Acilis Konusmalari: 10:00-10:30

Tematik Sunum: 11:30- 11:15

Kuresellesme ve Kentlesme

Prof. Dr. Rusen Keles

Tematik Sunum: 11:15- 12:30

Private Affluence and Public Squalor – Architecture and Planning In The 2010s

(Ozelin Refahi ve Kamunun Sefaleti – 2010’larda Mimarlik ve Planlama)

Prof. Dr. John Lovering

Yemek Arasi: 12:30-13:30

1. Oturum: 13:30- 15:30

Oturum Baskani:Dr. Dogan Hasol /Y.Muh. Mimar

Kuresellesme ve Istanbul’un Artan Hegemonyasi

Mustafa Sonmez / Ekonomist

Kuresellesme Kosullarinda Topraga Bakis ve Mekandaki Izdusumleri

Prof.Dr. Erol Kokturk

Istanbul’da Siniflarin Mekanda Yeniden ve Esitsiz Dagilimi

Doc.Dr.Hatice Kurtulus

Kuresellesme Ideolojisinin Kent Planlamaya Iliskin Kavramlari

Doc.Dr. Cagatay Keskinok

Sorular-Cevaplar

Cay Arasi:15:30- 16:00

2. Oturum: 16:00- 18:00

Oturum Baskani: Eyup Muhcu / Mimarlar Odasi Genel Baskani

Kuresellesme ve Kentsel Donusum

Doc.Dr. Asuman Turkun

Istanbul’daki AVM furyasi neyin alametidir?

Dr. Jean- Francois Perouse

Kuresellesme Surecinde Sosyal Adalet: Istanbul Ornegi

Prof.Dr. Zekiye Yenen – Ar.Gor. Dr. Tore Secilmisler

Kuresellesen Istanbul’un Mega Projeleri

Mucella Yapici / Y. Muh. Mimar

Sorular-Cevaplar

2.Gun


14 Ocak 2012 / Cumartesi

Tematik Sunum: 10:00 - 10:30

Kuresellesme Surecinde Yitirdigimiz Tarihi Peyzajlar ve Istanbul

Nezih Basgelen / Arkeolog- Editor

3. Oturum: 10:30 - 12:30

Oturum Baskani: Yildiz Uysal / Y.Muh. Mimar

Yeni Kentsel Paradigma: Yeniden Uretimden”Yaratici Yikiciliga

Doc.Dr. Tarik Sengul

Kulturel Mirasin Korunmasi ve Kent Planlamada Degisen Politikalar: 2000’li Yillarin Getirdigi

Prof. Dr. Iclal Dincer

Kuresellesme ve Istanbul’un Dunya Mirasi Degerlerinin Korunmasi

Prof. Dr. Zeynep Ahunbay

Kuresellesme Surecinde Mimarin Degisen Rolu

Yard. Doc. Dr. Ahmet Tercan

Sorular-Cevaplar

Yemek Arasi 12:30-13:30

4. Oturum: 13:30- 15:30

Oturum Baskani: Tores Dincoz /Y.Mimar- TMMOB Ist. IKK Sekreteri

Kuresellesmenin Istanbul Kent Kiyilarina Etkisi

Yrd. Doc.Dr. Ali Kilic

Kuresel Mimarlik Pazarinda Yeni Bir Arac Olarak Dijital Medya

Doc.Dr. Ozlem Erdogdu Erkarslan - Ogr. Gor. Dr. Bilgen Dundar - Ar. Gor. Tulay Erenoglu

Kuresellesme / Konut

Cengiz Bektas / Y. Muh. Mimar

Kuresellesme Baglaminda Konutun Kavramsal Arka Plani

Doc.Dr.Seniz Ergecgil Cikis

Sorular-Cevaplar

Cay Arasi: 15:30- 16:00

Forum: 16:00- 18:00

Forum Yoneticisi: Sabri Orcan / Mimarlar Odasi Istanbul Buyukkent Subesi 2. Baskani


GANiMET TOPLAMA

ZAMANI

http://www.mimarist.org/index.php?/news/2012/01/ganimet-toplama-zamani--

Sulukule'de 'surekli degisen' hak sahipleri dairelerini yuksek fiyattan satisa cikardi. 70-100 bin TL'den alinan daireler simdi 450 bin lira!

Kentsel donusum adi altinda yilan hikayesine donen bir proje ile yenilenen Sulukule’de “Bu evlerde kimler oturacak” tartismasi yasanirken, bir yandan da internette ‘hak sahibinden satilik’ ilanlari dolasmaya basladi. Henuz projede teslimatlar tamamlanmadan 400-440 bin TL araliginda satiliga cikan dairelerin ilanlarda yer alan ‘hak sahibi’ ise merak konusu. Her sey uc yil once Sulukule’de kentsel donusum adi altinda bina ve gecekondularin yikimiyla basladi. Oldukca olayli gecen o gunlerde tum direnislere ragmen 300 Sulukuleli aile, TOKI’nin Tasoluk’taki -evlerine cok uzak- toplu konutlarina gonderildi ve insaat basladi. Aradan gecen zamanda yilan hikayesine donen ‘Sulukule’ projesinde bugun insaat bitmek uzere. Ancak Sulukule’deki sorular bitmiyor.

Sahibi her asamada degisti

Konu ile ilgili konusan Sulukule Platformu’ndan Derya Nuket, ‘hak sahibi’nin proje basladigindan bu yana defalarca degistigini soyluyor. Mart ayinda teslimatlar basladiktan sonra Fatih Belediyesi’nin aciklamalarinin aksine Sulukule’de hicbir Roman ailenin yasamayacagini belirten Nuket’e gore, evlerin cogu disaridan rant saglamak amacli Sulukule’ye ususen yatirimcilar tarafindan paylasildi ve uc yil once 50-100 bin TL araliginda alinan daireler bugun 450-500 bin TL’ye satiliyor. Sulukule’nin bir baska acidan da ozellikle bu donemde gundemde olmasi gerektiginin altini cizen Derya Nuket, Sulukule’de yasananlarin beklenen dev kentsel donusum projesi icin de ornek olacagi gorusunde. Nuket, “Istanbul’da da aynisi yasanacak. ‘Ya evini ver, ya git’ diyecekler ve insanlari bir yerlere surecekler. Burada yine rantci yatirimlara gun dogacak. Sulukule’de bunu nasil yoksullar yasadiysa, simdi de orta kesim icin ayni tehlike kapida” diyor.

‘Evlerin talipleri cok’

Internetteki ilanda adi gecen emlakci Kayhan Gokbas da, su anda elinde Sulukule’den iki tane daire oldugunu ancak 450-500 bin TL’lik fiyatlari biraz yuksek buldugunu soyluyor. Burada adi gecen hak sahiplerinin Romanlar degil, disaridan yatirimcilar oldugunu belirten Gokbas’a gore, Sulukule’nin cevresinde de yeni projeler yapilacak ve bu alanlar cok degerlenecek. Bunun icin cevredeki eski evlere simdiden talipler oldugunu ifade eden emlakci, bu kisilerin icinde ust duzey isimler oldugunu da belirtiyor.

Sulukule’nin cevresine donduler

Tasoluk’ta sehir merkezine uzak olmalarindan dolayi calisamayan Romanlar, kisa surede tekrar merkeze donmeye basladi. Su anda 300 aileden sadece ikisi Tasoluk’taki toplu konutlarda yasamaya devam ediyor. Merkeze donen aileler de yine Sulukule’deki evlerine yakin cevre mahallelerde kendilerine yeni bir yasam alani kurma derdinde. Ancak soylentiler, Sulukule’nin etrafindaki, projeye henuz dahil edilmeyen sokaklarin da yenilenecegini gosteriyor. Hatta simdiden buralardan da ev toplayan yatirimcilar oldugu konusuluyor.

Insaati Kayserili firma yapti

Ilk kazmanin Ekim 2009’da vuruldugu ancak direnisler nedeniyle asil insaatin Temmuz 2010’da basladigi projeyi TOKI adina Kayserili Ozkar Insaat yurutuyor. Adini TOKI’nin ihaleleri ile duyuran bu firma, bu ihaleyi de 62 milyon TL’ye almisti. Mimaride ahsap kaplamanin kullanildigi projede 577 dairelik binalar dikildi. Projenin ikinci adiminda da bir butik otel ve kultur merkezi olacak.

‘180 ay vade’ bonusu!

Proje tamamlanana kadar bir hak sahibinden daire alan, belediyeye bunu onaylatarak ‘yeni hak sahibi’ olabiliyor. Boylece her kim olursa olsun, projenin en basinda yoksul yerlesimciler icin sunulan 180 ay vade imkanindan da faydalanmis oluyor.

*

 

 



2. Bolum - KENTLi ve KENT HAKKI iNSASINA DOGRU

 

 


EMEK SiNEMASINI YIKTIRMAMAK

MUMKUN MU? - Yasar Adanali

http://www.yenimimar.com/index.php?action=displayQuestion&ID=121

“ Emek Sinemasi icin zaman tukeniyor ve buranin gelecegi icin fazla bir alternatif de yok. Ya hizla mutenalastirilan Beyoglu'nun sermaye lehine donusumunun mihenk taslarindan biri olarak yikilacak ve muhtemelen icinde vizyon filmlerinin gosterildigi (sozde Emek) bir sinemanin da bulundugu bir AVM olarak yeniden insa edilecek ya da oldugu yerde, Serkildoryan binasi ile birlikte korunup, restore edilip, katilimci bir surec sonrasi Istanbul'un kultur hayatinin merkezindeki rolune yeniden kavusacak. Beyoglu Belediyesi basta olmak uzere ilgili kamu aktorlerinin Emek'in gelecegi ile ilgili aldiklari pozisyonun bu iki secenekten birincisi yonunde oldugu goruluyor, en azindan kamuoyundaki hakim algi bu yonde.

Neden bir sehrin en onemli kultur mekanlarindan, Beyoglu gibi bir semtin kimliginin vazgecilmez parcalarindan ve farkli nesillerin kent ile kurduklari iliskide ortak bellegi olusturan ogelerden biri kamu-ozel sektor ortakligi ile yikilmak istenir? Bu nasil bir kentlesme ve kent hayati tahayyulunun yansimasidir? Bunu normallestirmemiz ve kabul etmemiz mumkun mudur? Bu ve benzeri bircok soruyu soran binlerce insan bir suredir 'Emek bizim Istanbul bizim' diyerek, cani gonulden bir mucadele vermekteler. Kimimiz bu mucadeleye aktif katiliyoruz, kimimiz ise uzaktan ama yakin hissiyatlar ile destekliyoruz.

Sanirim Emek Sinemasi'nin yikilip AVM olarak yeniden insaasi yonundeki mudahaleye engel olabilmemiz icin yapabilecegimiz ilk sey, karsi karsiya oldugumuz bu tehdidin Emek ile sinirli olmadigini anlamamiz ve verecegimiz mucadeleyi bu zemin uzerinde kurmamiz olacaktir. Burada gerceklestirilmek istenen donusum Beyoglu'nun ve Istanbul'un donusumunun izdusumunden baska bir sey degil ne yazik ki. Bugun Istanbul, butun kulturel, tarihsel, sosyal ve ekolojik baglamlarindan kopartilmis, sermaye birikimi icin vahsice talan edilen bir kent konumunda. 'Yeter artik' demek icin gec bile kaldik. Bu hizli donusum surecinde benim sahsen 'Baska bir Istanbul'un mumkun olduguna dair' bir umuda ihtiyacim var. Emek de duserse sanki Istanbul cok daha hizli elimizden kayip gidecek gibi hissediyorum. Peki ne yapabiliriz?

- Emek Sinemasi'na sahip cikmak icin hali hazirda verilen mucadeleye katilalim.

- Mevcut projenin iptal edilmesi icin sesimizi yukseltelim. Eldeki proje veya onun varyasyonlarini kabul etmeyecegimizi dile getirelim.

- Emek Sinemasi ve Serkildoryan binasinin oldugu gibi korunmasi ve restore edilmesi disindaki projelere karsi cikalim.

- Buranin gelecegi ile ilgili kararin sivil inisiyatif ve kurumlarin katilimi ile yeniden alinmasi icin bir surecin baslatilmasini talep edelim.

- Bu sureci seffafliktan uzak ve yurttaslarin katilimini hice sayarak yuruten, Emek Sinemasi'ni yikmak ve Beyoglu'nu mutenalastirmak icin elinden geleni yapan yerel yonetime bizlere ragmen secilemeyecegini hatirlatalim.

- Twitter'da ve Facebook'ta emekbizim'i takip edelim, guncel etkinliklere ve direnis pratiklerine katilalim.

Bugun Sulukule'nin yerinde villalar, Tarihi Yarimada siluetinde gokdelenler, Istanbul ile ozdeslesmis mekanlarin yerlerinde kuresel tuketim mabetleri yukselmekte. Sirada da Emek Sinemasi var… Yeter artik! ”
iSTANBUL EMEK FiLM MERKEZi’NiN

TAM ZAMANI!

Merhaba,


Emekseverler olarak 2 yildir devam eden yogun cabalarimizla Emek sinemasi'nin yasamasi yolunda onemli mesafe katettik. Ancak henuz somut bir gelisme yok, aynen devam edecek cabalarimiz.

Bu noktada dilekcemizin temeli Emek Film Merkezi hakkinda 2 yil once yazdigim, o gunlerde cok begenilen ve paylasilan bir onerimi hatirlatmak isterim. Bu sadece bir oneridir,



http://www.emeksinemasiniyasatalim.org/emekfilmmerkezi.htm eklemeler, cikarmalar veya tamamen baska onerilerle gelmek tum

Emekseverlere dusuyor.

Ingilizce dilekcemize ilginin devam ettigi, SIYAD baskani Tunca Arslan'in yeni baslattigi uluslararasi kampanyanin tum dunyadan sinema basininin ve festival organizatorlerinin ilgisini cektigi bu donemde Emek sinemasini Emek Film Merkezi haline donusturmek, Emek'i dunya sinema haritasina yerlestirebilir.

Hem Turk hem de yabanci film galalarinin yapildigi Emek Film merkezine, yetenekli yeni Turk yonetmenlerin filmlerinin uluslararasi festivallerde tanitimina destek olacak, gonullulerin calistigi bir bolum de ilave edilebilir!

Emek Bizim, Emek sinemasi onunde Emek'in gelecegiyle ilgili tartismalar duzenlemeye basladi:

http://facebook.com/emekbizim

Onerim TWITTER'da #yasasinemek ile tartismak.

Haydi Emek, Haydi Emek, haydiiii,

Tam zamani, tam zamani, simdiiii,

Mehmet Kurtkaya

Emek Sinemasini Yasatalim



bilgi@emeksinemasiniyasatalim.org

emekiyasatalim@nine.pairlist.net
TURKiYE’NiN EMPERYAL BiR PROJESi OLDUGU

KONUSULUYOR - Ezgi BASARAN

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1074256&Yazar=EZGI-BASARAN&Date=03.01.2012&CategoryID=98&Rdkref=6#

Sayili Osmanli tarihcilerinden Prof. Dr. Cemal Kafadar, Turkiye'nin 'agabeylik' rolunun, dunyadaki 'emperyal proje' yansimasini anlatti.

NIYE

Prof. Cemal Kafadar 20 yila yakin suredir Harvard Universitesi’nde. Dunyanin sayili Osmanli tarihcilerinden. ‘iki Cihan Aresinde’ ya da ‘Kim Var imis Biz Burada Yog iken’ kitaplarinin kapagini actiginizda, mutevazi rahat ve tatli dilinin altinda bunu fark etmemeniz mumkun degil. Prof. Kafadar, tarihle helallesmeyi, gelismenin bedellerini ve asigi oldugu istanbul’un basina gelenleri anlatti.



Yakin uzak tarihiyle barismaktan niye kacar bir toplum?

Bazi toplumlar gecmisteki acilarla yuzlesmek bakimindan inkar etmeye daha meyyal olabilir, biz belki de onlardan biriyiz, ama bu sadece Turkiye’ye has degil ve tarihi sartlar degisIk toplumlarda degisIk dinamikler yaratiyor. Turklerde 19. yuzyildan itibaren sIkisan kuculen bir imparatorlugun artigi olmak gibi bir psIkoloji var. Bu da ‘Asil biz cektik’ infiali yaratiyor. Biz de Kafkasya muhaciriyiz, Balkan muhaciriyiz, biz de surulduk turunden cumleleri sIk sIk duyariz. Temelinde o psIkoloji yatar. 20. yuzyilda yok olma tehdidi yasamisligin hissiyatiyla yeni bir devlet kurmanin yarattigi birtakim duyarliklar var. inkarlari makul kilmak icin argumanlar icat edilmesine yol acmis bu duyarliklar. inkar cok uzun bir irmak.

Dersim ve 1915 felaketleriyle ilgili TBMM’den bir devlet ozru cikmamasi sadece magdurlara tazminat odemekten kacmakla mi ilgili?

Hayir, elbette degil. Duygusal faktorler ve siyasete de duygusal bakmanin getirdigi kapaliliklar yaratiyor. Ama bence Meclis’in alacagi bir ozur kararindan cok daha onemli seyler var. Ornegin Anadolu’nun bircok sehrinde etnografya muzeleri var, Ermeni’nin E’si gecmez. Bu jenosit meselesinin otesinde, baska turlu bir silmek. Neyi tanimiyoruz dediginizde, sadece olumleri, acilari degil, bir kulturu, zaman zaman gururla zikrettigimiz bir arada yasama tecrubesini. Kardesce bir arada yasamak romantik bir diskurdan fazlasi degil bu durumda.

Cokkulturlulukten bahsediyoruz ama tanimak oyle olmaz. Tanimak demek, ders kitaplarina, muzelere, kendi dilimize koymak demektir. Hic birini yapmiyoruz. Bunun yerine bir arada yasamayi romantize ediyoruz.

Niye romantize etmeyelim?

Bir zamanlar Osmanli gecmisine kara calmak ve o kulturu yok saymak onde gidiyordu bu toplumda. Yanlisti ama simdi de tersi yonde bir romantiklestirme olabiliyor. Biz eskiden sevgi toplumuyduk demek yanlis cunku gercegi yansitmiyor. Osmanli toplumunda da etnisiteye, dile, sinifsal yapiya dayanan bircok gerilim olmus.

Bu romantizm ne zaman basladi Turkiye’de?

Hep vardi ama 12 Eylul’de Turk-islam sentezini vurgulayan askeri rejimin Turkiye’nin sol birikimine set cekme gudusu bu romantizmin onunu acti. Ama Neo-Osmanlicilik deyimi ilk defa Ozal doneminde kullanildi. Hem kulturel bir olgu, hem de siyasal.

Maras katliamiyla ilgili Sunniler kiskirtildi deniyor. Alevi-Sunni ayrismalarinin 16. yuzyildan gelen tarihini biraz anlatir misiniz?

Evet, o donemden baslayarak birtakim fay hatlari ve ayri gayrilar olusmus. Osmanli, Safavi devletlerinin kendi emperyal projeleri ve toplum muhendislikleri cercevesinde Anadolu’da mezhep ayriliklarini keskinlestiren bir sosyal yapi ortaya cikiyor. Bu konuda Osmanli’nin tavri degisiyor. Alevilere karsi Yavuz Selim doneminde sert bir politika izlenirken, Kanuni Suleyman doneminin ikinci yarisinda her koye bir mescit seklinde bir Sunnilestirme politikasi guduluyor. Sonucta Aleviler Sunnilerden cografi olarak uzaklasan, Sunni devlete mumkun oldugunca degmeyen bir hayat seciyor. Yuzlerce sene karsilikli evlilikler yapilmiyor. Hep catisma olmus mu, bu mezhepler arasinda? Hayir. Ama gerilim potansiyeli, dislanmislik hissi, sapkinlik suclamalari ve biz-onlar ayrimi suregitmis.

Bu potansiyel Cumhuriyet’ten sonra nicin felaketlere donusuyor?

Bir kere Cumhuriyet birbirinden uzak dusmus mezhep kimliklerini asan bir vatandaslik kurmak istiyor, kurmak zorunda. Toplumsal hareketlilik de var. Boyle olunca eski dengeler bozuluyor. Bu arada, paradoksal bir sekilde, Sunnilestirme politikalari da bugune kadar hala suruyor. Aleviligi islamiyet’in bir yorumu olarak kabul etmediginiz surece, Alevilerin tam anlamiyla kendilerini esit hissetmesi imkansiz. Valla bu devirde artik Sunni-Alevi catismasi cikmaz, diyemiyorum. Bunu da ancak yuzlesmeyle ve demokratiklesmeyle onleyebilirsiniz.

Tarihteki katliamlarin dosyasini acanlara ‘Niye kasiyorsunuz’ elestirisi yapiliyor ama…

Kasima imgesini hic sevmiyorum. istismar edenler vardir elbet ama bunu engellemenin yolu hasiralti etmek degil. Helallesmek, yuzlesmek ancak konusmakla, hatirlamakla mumkun. Katliamlarda kiskirtma varsa, ki var gozukuyor, insanlarin niye kiskirtilabildigini konusmamiz gerekiyor. Kiskirtilmaktan dolayi insanlarin sorumlulugunun azalmadigini bilmemiz gerekiyor. Ya da birileri Maras’a gidip olulerini anmak istediginde ‘Burasi Maras, buradan cikis yok’ sozunun kabul edilemez bir tehdit oldugunu gormemiz gerekiyor. Kamuoyu liderlerinin, medyanin cikip yuksek sesle ‘Boyle diyemezsiniz’ demesi sart. Bu sesleri duyamiyorum ben. Halbuki gurul gurul gelmesi gerek.

Nasil makyaj?

Komsu ulkelerin Osmanli gecmisinden gelen hatiralarina dayanan hassasiyetlerini duymazsak Turkiye’nin yeniden bir emperyal proje icine dusmesi veya boyle algilanmasi gibi bir tehlike var.

Emperyal proje icerisinde mi Turkiye?

Sanmam ama bu ihtimal konusuluyor butun dunyada. Potansiyel olarak mumkun cunku. Globallesmeyle ilgili ulus devletlerin asindigini konusuyoruz. Fakat tarihte hicbir zaman bir trend yalniz basina gitmiyor. Yani sira onun tersine veya farkli vektorlerde giden baska trendlerle birlikte geliyor. Ulus devletler acayip de gucleniyor teknolojik olarak. Mesela insanlarin tuketim, sivil toplum ve entelektuel faaliyetlerini denetlemek acisindan ulus devletin elinde eskisine gore cok daha fazla imkan var. Kanuni Suleyman doneminde guclu bir merkezi devletten soz ediyoruz. Ama Osmanli en guclu devrinde bile, su anda Afrika’daki en gucsuz bir ulkenin sinir bolgelerine helikopter ve tank yollama imkanina sahip degildi. O anlamda devletler cok daha guclu su anda.

Yani?


Bugun bireyin ve bireylerin kendi iradeleriyle olusturduklari topluluklarin haklari cok daha buyuk bir tehdit altinda. Kendi ‘biz’lerini daha onceki emperyal tecrubelerine gore insa eden devletlerin, ornekse Rusya, Turkiye, Almanya, Japonya, o ‘bizi’ yeni emperyal projelerle toplumlarina aktarma ve cevrelerine yansitma ihtimali var. Ornegin Almanya’da bugun alttan alta bir Neo-Prusyalilik oldugu konusulabilir. Bu hissiyatlar ulkelerin tavirlarinda gozle gorulur farklar yaratiyor.

Ne gibi?


Bir tur nobranlik, agabeylik taslama. Ornegin Sovyetler dagildiktan sonra Turkiye kendisine bir agabey rolu bicti ama bu Orta Asya’da pek hosa gitmedi. simdi ayni seyi zaman zaman eski Osmanli cografyasina yonelik yaptigi algisi var. Bu da disariya ustten bakis ve kustahlik seklinde yansiyabiliyor. Arap ve Balkan dunyasinda ‘Turkiye su anda fazlasiyla ustten bakiyor’ diyenleri duydum.

Turkiye’deki vatandaslar icin ne gibi sonuclar var?

Gelisme macerasini daha once yasamis, belli sivil toplum dengelerini olusturmus toplumlarda emniyet supaplari vardir. Bizde zayif. Turkiye’de tarihi dokusunu en iyi korumus yerler memleketin fakir ve az gelismis yerleridir. 20. Yuzyil’da, asfalt ve beton kolayca savrulacak bir ucuzluga geldigi gunden beri savurma isini pervasizca yapacak bircok girisimci var. O girisimcilerin yaptiklarini cok kolay kabullenecek, bundan memnuniyet duyacak kesimler var.

Duble yol, onemli bir secim soylemiydi mesela…

Duble yolun iyiligi cok, ama her yere yarar mi? Ya da ‘istikrar sursun, istanbul buyusun’… istanbul niye buyusun? Biz Istanbullular buyumek istiyor muyuz? Ya da nasil bir buyume istiyoruz? TOKi modeli bir buyumeden mi soz ediyoruz?

Fena mi oluyor, iyi yollar, konforlu siteler, alisveris merkezleri… Her sey halkimizin rahatligi icin diyenlere ne dersiniz?

Bunlara prensip olarak karsi olmak degil ki meselemiz, ama gelisme olsun da ne olursa olsun denemez. Yeni yollar, binalar, yerlesimler yapildiginda sosyal, kulturel, iktisadi sonuclari olur, iyisiyle kotusuyle. Kotusunu gormezden mi gelecegiz? Asil hedef her kesim icin yasam kalitesi degil mi? su anda istanbul’dan hizla bir seyler azaliyor. Ormani, tarihi ve toplumsal dokusu… Gundelik hayatin estetigi bir kamu hizmetidir, kultur mirasi devletlerin degil kamunun malidir. Dolayisiyla bir entelektuel fantezi degil en hasindan bir kamu meselesidir.

Ulkeyi yoneten kisilerin estetik anlayisi sizinkine uymuyorsa ne olacak?

seffaf bir sekilde kamu onunde cereyan eden tartismalarin sonucunda olusmasi gereken kirmizi cizgiler var. Floransa’yi, Kyoto’yu koruyan sey bu cizgilerdir. Ornegin istanbul’la ilgili; Mimar Sinan’in olusturdugu istanbul siluetine do-ku-nu-la-maz. Nokta. Belgrad Ormanlari’na dokunulamaz. Nokta. Eger boyle dusunmekte anlasiyorsak tabii. Yoksa zaten yoneticiler karar aliyor ve uyguluyor, bunlari tartismayacak miyiz? Yahya Kemal Beyatli istanbul icin soyle der: “Turklugun yeryuzunde guzellik namina baska bir eseri olmasaydi, yalniz bu sehir onun nasil yaratici bir kudrette oldugunu ispat etmeye kifayet ederdi.” istanbul’u daha yasanir hale getirecegiz iddiasinin sonucu olarak bir sehrin essiz yanlari yitiriliyor. Gelismeci ideolojinin kamu hazineleri pahasina Dalan doneminden bugune devam ediyor olmasinin bedeli bu.

Gelismeci ideoloji saga mi ozgu?

Sag cizgi bu ideolojiye angaje olmak acisindan daha bir futursuz oldu. Tabii ayni oranda basarilari da oldu. Kopruler, barajlar hic yapilmasaydi diyen var midir? Sol icin iyi niyetliler ama tas tas ustune koymazlar denir, biliyorsunuz. Ama kamu estetigi soz konusu oldugunda sizinkiler-bizimkiler ayrimini asmak gerekiyor, bu yonde olumlu isaretler yok degil ama maalesef bir kamplasma soz konusu hala.

Halic Koprusu tarihi silindirle ezer

Halic Metro Koprusu veya Zeytinburnu gokdelenleri gibi projeler bana elem veriyor. Son bir yildir UNESCO’nun kopru konusundaki mutalaasi beklendi. Diyor ki UNESCO raporu; kopru tasariminin kultur varliginin evrensel degerine ciddi ve geri donulmez bir olumsuz etki yaratacagini goruyoruz ama madem ki o kaziklar cakildi ve madem o paralar harcandi, yapilsin bari. Bu ‘bon pour lorient’ yani ‘sark’a bu kadari da yeter’ mantigidir. simdi Turkiye’yi yonetenlere sormak istiyorum: Bu mudur geldigimiz nokta? Yani masraf ettiysek, kulturel miras teferruattir mi denmeli? Evliya Celebi’nin 400. dogum yilini kutlarken istanbul’a reva gorulen bu mu? Buradaki felaketi, tarihin ustunden gececek silindiri gormek icin Osmanli romantigi olmaya gerek yok. Projeyi elestirenler kopru yapilmasin demiyor, hatta metro sisteminin gelismesini istiyor, ama tel askili degil, duz bir kopru yapilabilir. Raporu yazan Prof. Schlaich 6 metre olabilirdi diyor. Korkarim istanbul’a imza atalim mantigi var. Halbuki boyle bir sehir tevazu ister.

Beyatli’nin Istanbul’una ihanet ediliyor

Gecen sene Cumhurbaskanligi Onur Odulu’nu alirken soyle dediniz: “Her gelisme bedelleriyle gelir.” Neyi kastettiniz?

Ben oncelikle gelismenin tabiat ve kultur varliklari uzerindeki etkileriyle ilgiliyim. Bugun Turkiye, gelistikce, kendi yoresinde guclu, gucunu yansitabilen bir ulke gibi goruluyor. Fakat bu guc yansimasi komsu ulkelerin hassasiyetlerini kaale almadan gerceklestiginde sorun olur. Kaale almaktan kasit da makyaj degil.


Yüklə 499,34 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin