2. kavramsal çERÇeve


Kat Mülkiyeti Kanunu ve Kentsel Dönüşüm



Yüklə 294,82 Kb.
səhifə2/5
tarix28.11.2017
ölçüsü294,82 Kb.
#33181
1   2   3   4   5

3.1.1. Kat Mülkiyeti Kanunu ve Kentsel Dönüşüm

Batı ülkelerindeki büyük ölçekli kentsel gelişme alanları üreten büyük müteahhitler olarak nitelendirilebilecek “developer”lar Türkiye’de bulunmadığından yap-satçı olarak adlandırılan küçük inşat sermayesi eliyle kentsel alan ve yapı stoku üretilmiştir. Orta gelir grupları, düşük düzeylerdeki sermaye birikimi, özel ve kamu kaynaklarının yetersizliği karşısında yapı üretim süreci sırasında taşınmazlar üzerinde paylaşımlı mülkiyet hakları (kat irtifakı) kurulmasına imkan tanıyan kat mülkiyeti yasası sayesinde küçük müteahhitler eliyle üretilen düzenli konut piyasasından konut ihtiyaçlarını karşılarken, mülk ve arsa sahibi olanlar ise yapı üretim sürecine arsa payları oranında dahil olarak yaratılan kentsel toprak rantını küçük sermayeli konut üreticileriyle paylaşmışlardır.30 Bunun yanı sıra gecekondu aflarıyla gecekondu sahipleri elde ettikleri arazi mülkiyetini koşullar ve imar hakları imkan tanıdığı ölçüde kat mülkiyeti ilişkileri içerisinde kentsel ranta dönüştürmüştür.


1965 yılında çıkarılan 634 sayılı kat Mülkiyeti Yasasının bir yapıda mülkiyetin parçalanmasına ve yapı üretim süreci sırasında taşınmazlar üzerinde paylaşımlı mülkiyet hakları (kat irtifakı) kurulmasına imkan tanıması sonucu hızlı bir apartmanlaşma yaşanmıştır. ‘Ön paylaşımlı yapım’ süreci sayesinde küçük sermeyeli yap-satçılar sınırlı bir sermaye ile konut üretim sürecini örgütleyebilmiştir.31 Konut kooperatifleriyle üretilen konutların oranı ise düşük kalmıştır. Yap-satçı konut üretimine alternatif olarak kooperatifler yoluyla konut üretimi teşvik edilse de 1970'lerin sonuna kadar kooperatifler yoluyla konut arzı belli ölçüde önem kazanmış, ama kooperatifleşme yaygınlaşamamıştır. keleş, 2011, geray
kat mülkiyeti Kanunu ile birlikte 1960’lar ve 1970’lerden başlayarak daha yüksek katlı bir yoğun bir yapılaşma ortaya çıkmıştır. Küçük sermaye eliyle üretilen apartmanlarla kentin hem toplumsal ve mekansal yapısı dönüşürken, çok katlı, yüksek yoğunluklu niteliksiz bir yapı stoku ortaya çıkmıştır Kentlerin fiziksel yapısı hızla değişirken, kentleşme sürecinde ortaya çıkan değerlerin paylaşımı da kentsel toplum yapısını dönüştürerek yeni toplumsal sınıfların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Balamir, taşınmaz mülkiyet biçimlerindeki dönüşümleri ve kat mülkiyeti ilişkilerini, kentsel büyümenin temel kaynağı ve itici gücü olarak görmektedir. Bu yolla, küçük yatırımlar ve birikimler büyük sermaye yatırımlarına dönüşmüş, fiziksel çevre geri dönülemez biçimde değişmiş, yapı stoku çarpıcı bir biçimde büyümüştür. Kat mülkiyeti ilişkileri kapsamında konut üretimi Türkiye’deki tek ve egemen konut üretim ve kentsel yaşam biçimi haline gelmiştir. Böylece, kat mülkiyeti olgusu Türkiye kentleşmesine hem toplumsal yapının hem de fiziksel yapının şekillenmesi açısından damgasını vurmuştur. ‘Ön paylaşımlı yapım’ süreci Batı’da konut varlığına dayalı toplumsal ve mekansal ayrışmalardan faklı biçimde Türkiye’ye özgü toplumsal sınıfların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Balamir (1992)
Molotch çalışmasında orta sınıflar kentsel büyüme sürecine dolaylı olarak katılan ve bu politikayı dolaylı destekleyen aktörlerdir ancak Türkiye’de mülk sahibi orta sınıflar bu sürece yapsatçılarla birlikte doğrudan dahil olmuş ve kentsel yoğunlukların artırılmasına yönelik etkili bir baskı grubu olarak yer alabilmiş, yy kararlarını etkileyebilmiştir. sosyal güvenlik hizmetlerinin sınırlı olduğu bir toplumda konutun önemli bir toplumsal güvence olarak görülmesi de konutu çekici bir yatırım aracı kılan nedenlerinden biri olmuştur. Böylece profesyonel spekülatörlerin yanında orta sınıf mülk sahipleri kentsel toprak rantına ortak olmuşlardır.32
3.1.2. Af kanunları ve Gecekondu alanlarında kentsel dönüşüm
Gecekondu olgusu 1950’li yılardan itibaren kırdan kente başlayan göç ve hiçbir birikimi ve yeterli geliri olamayan yoksul kentlilerin barınma gereksinimlerini kendi olanaklarıyla karşılamalarıyla ortaya çıkmıştır Çoğunlukla.hazine arazileri üzerine inşaa ettikleri altyapısız, koşulları yetersiz gecekondular yoksul kesimlerce barınma soruna getirilen Türkiye özgü bir çözümdür. 1970 ve 19080’lerde gecekondu bir barınma biçimi olmaktan çıkarak ticarileşmiş ve kentsel ranta ortak olmanın bir aracına dönüşmüştür.
Devletin sosyal konut politikası bulunmamasına karşın hazine arazilerine gecekondu yapılmasına göz yumması hem emeğin yeniden üretimini ucuzlatarak yeni gelişen sanayilere ucuz emek sağlıyor hem de rant paylaşımında gerçek bir sınıfsal çatışmayı önlüyordu. Batı’daki gibi ücretli sınıflar için toplumsal konut alanları inşa etmek yerine, kamu topraklarının gecekondular tarafından işgal edilmesine göz yumarak kentsel altyapı hizmetlerinin maliyetinden kurtulmaktaydı. Emeğin yeniden üretimini ucuzlatmasının yanı sıra emeğin mekansal ilişkiler üzerinden sistemle bütünleşmelerini sağlamaktaydı.33
Bu anlamda hazine toprakları üzerinde kurulan gecekondularla ilgili alınan önlemler çoğunlukla af yasası niteliğindedir. Bu düzenlemelerde belirli bir tarihe kadar yapılmış olan gecekonduların affedilerek sahiplerine üzerinde bulundukları arsaların mülkiyetinin verilmesi, yasanın çıktığı tarihten sonra gecekondu yapımının yasaklanması öngörülmüştür. Bununla birlikte 1940’lı yıların sonundan itibaren neredeyse her on-beş yılda bir çıkarılan af yasalarıyla34 yasallaştırılan gecekondular da düzenli konut piyasasına dahil olarak kat mülkiyeti ilişkileri içinde tekil girişimler ve küçük sermaye eliyle orta sınıf konut alanlarına benzer şekilde kat mülkiyeti ilişkileri içinde dönüşmüş, yaratılan kentsel toprak rantı da kentin diğer alanlarında olduğu gibi gecekondu sahipleri ile müteahhitler arasında bölüşülmüştür. Ancak 1980 yıllara kadar bu dönüşümlerin hızı ve ölçeği plandaki yoğunluk kararlarına, mülkiyet dokusuna, topografyaya ve kent içindeki konumlarına bağlı olarak sınırlı kalmıştır.
Şengül, gecekondu yerleşimlerinin yasallaştırılmasını, devletle gecekondulular arasındaki ilişkinin belli bir uzlaşmaya varması olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Bu uzlaşma, gecekondulular için ekonomik ve mekânsal düzeyde mevcut yapıya eklemlenme, durumlarını iyileştirme anlamında; devlet içinse mevcut mülkiyet ilişkilerini ve siyasal sistemin dengelerini tehdit eden bir oluşumu yasal bir çerçeveye indirme anlamındadır.s.82
Çoğunlukla kent çeperinde konumlanan gecekondular yetersiz altyapı ve sosyal donatıları nedeniyle sağlıksız bir yaşam alanı sunmuştur. Ancak çok katlı yapılardan oluşan yeni kentsel alanlar çok daha yoğun ve sağlıksızdır. Özgün toplumsal35 ve mekansal doku ile konut üretim biçimi aynı özgünlükte yeniden üretilememiş ve kente kazandırılamamıştır. Tek katlı gecekondu dokuları çok yoğun, yüksel katlı düşük kaliteli mekanlara dönüştürülmüştür. -şahin



    1. 1980’ler sonrasında kentsel dönüşüm-Sermayenin kentselleşmesi

YY’lere kaynak ve yetki aktarılması (3194, 2830 sayılı Yasalar)

BB sisteminin getirilmesi

İmar ıslah planları

“Yap-satçı zihniyetin kendini yeniden üretmesi” balamir, MO

Hem dikeyde hem de yatayda dönüşüm-hem yoğunlaşma hem de yayılma
1980 sonrasında devletin yeniden yapılandırılması çerçevesinde yerel yönetim uygulamaları da radikal bir değişime uğramıştır.36 İller Bankası işlevsizleştirilerek kamu bankacılığı sistemi tasfiye edilmiş, dış borçlanma kolaylaştırılarak yerel yönetimlerin mali yapılarının dönüştürülmesinin yolu açılmış, yerel yönetimler piyasa mekanizması içinde hareket etmeye zorlanmıştır.37 Böylece özellikle de büyükşehir belediyeleri doğrudan uluslarası piyasalardan çeşitli yöntemlerle borçlanmaya başlamışlardır. Ulusal ve küresel şirketlerin kentsel altyapı hizmetleri, büyük ölçekli konut projeleri, dev alışveriş merkezleri ve oteller gibi büyük ölçekli yatırımlarla kentsel ranttan aldıkları payı artırmışlardır.38
Merkezi yönetim tarafından konut üretimi ve kentsel dönüşüm alanında da büyük girişimciliği özendiren, kentsel toprak rantının paylaşımını öne çıkaran politikalar benimsenmiştir. Yerel yönetimleri açısından da kentsel mekan üretimi ve kentsel toprak rantının paylaşımı giderek daha önemli bir gelir kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde Batı’dan farklı olarak belediyelere yetki ve kaynak aktarılması39 da sanayi üretiminden kentsel rant odaklı bir gelişme biçimine geçilmesiyle ve kentlerin önemli bir sermaye birikim alanı olarak görülmesiyle yakından ilişkilidir.

1980 sonrasında gerçekleştirilen yasal düzenlemeler kentsel ölçeğin büyütülmesine ve inşaat sektörünün canlandırılmasına yöneliktir. 1979-1981 yıllar arasında yüksek faiz politikası ve yaşanan ekonomik kriz inşaat sektörünü de bir bunalıma sürüklemiş, 1981 yılında çıkarılan 2481 sayılı Toplu Konut Yasası ile büyük ölçekli konut üretimin özendirilmesi amaçlanmıştır.40 1985 tarihli 3194 sayılı Yasa ile alt ölçekli imar planlarını onama yetkisi yerel yönetimlere devredilmiştir.1984 yılında çıkarılan 2981 ve 2390 sayılı yasalarla imar ıslah planları yoluyla gecekondu alanlarında kentsel dönüşümün hızlandırılarak ülke ekonomisinin canlandırılması amaçlanmıştır. Ancak kentsel dönüşümün beklenen düzeyde, nitelikte ve ölçekte gerçekleşmemesi yeni yasal düzenlemeleri gerekli kılmıştır. Kentsel yatırımların büyük sermaye için de cazip hale gelmesinin de itici gücüyle 2000’li yıllarda çıkarılan yasalarla büyük ölçekli kentsel yenileme ve dönüşüm konusunda yerel yönetimler ile merkezi yönetime önemli yetkiler verilmiştir. 2004 yılından itibaren yerel yönetimlerin yasalarının değiştirilerek ülkenin küresel kapitalizme yerel yönetimler aracılığıyla eklemlenmesi amaçlanmıştır.41

2000’li yıllarla birlikte yeni sağ politikalarını pekiştirmek üzere merkezi yönetimin ve yerel yönetim birlikte yeniden ölçeklendirilmiş, kentsel mekan yeniden yapılandırılmış,, kentlerin yönetim yapıları bir bütün olarak dönüştürülmüştür.42 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye yasasıyla belediyelere büyük ölçekli kentsel dönüşüm ve gelişme projeleri uygulama, bu doğrultuda yıkım ve kamulaştırma yapma yetkisi tanınmıştır. 2010 yılında yapılan değişiklikle yetkilerin kapsamı genişletilmiş, Büyükşehir belediyelerinin bu konudaki yetkiler artırılmıştır. İmarlı ve imarsız her türlü alanda imar planlarından bağımsız yoğunluk ve kullanım kararlarıyla birlikte kentsel ve dönüşüm alanları belirlemesinin yolu açılmıştır. Ayrıca 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yeniden Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ile sit ve koruma alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının içinde yerel yönetimlere kentsel yenileme yapma yetkisi tanınmıştır. Bunların yanı sıra Ankara’ya özel 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Kanunu çıkarılmıştır. Söz konusu kanunlar ile yerel yönetimlere kent içindeki çok geniş alanları kamulaştırarak TOKİ ya da özel şirketler eliyle uygulaması yapılacak yatırım alanlarına dönüştürme olanağı tanınırken, merkezi yönetim kuruluşu olan TOKİ’ye de belediyelerle işbirliği yaparak ya da tek başına gecekondu dönüşüm projeleri ile rant ve prestij projeleri geliştirme görevi verilmiştir.43 Bu kapsamda TOKİ tarafından 130 yerde kentsel dönüşüm projesi uygulanmış ve yaklaşık 500 000 konut üretilmiştir.44

31 Mayısta yürürlüğe giren “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile de kentlilerin Anayasal güvenceye alınmış mülkiyet hakları ile ormanlar, meralar, zeytinlikler, sit alanları gibi özel kanunlarla korunan tüm doğal ve tarihi değerler üzerinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ile TOKİ’ye sınırsız yetkiler tanınmıştır. Toplumsal Seferberlik adı altında tüm ülke topraklarının dönüştürülerek ekonominin itici gücü olarak görülen inşaat ve emlak sektörünün canlandırılması amaçlanmaktadır. Bakanlığa ve TOKİ’ye imar mevzuatından ve üst ölçekli planlardan bağımsız mekana müdahale etme ve planlama yapama yetkileri verilmiştir. Kentsel dönüşüm artık tüm ülke topraklarını kapsadığına göre planlamaya ilişkin bu istisnai yetkiler de kapsamlı planlama sisteminin tümüyle tasfiyesi anlamına gelmektedir.esnek planlamanın önü açılmakta

Özellikle 1990’lı yılların basından itibaren kentlerde büyük alısveris-eğlence merkezleri, beş yıldızlı oteller ve is merkezleri insa edilmistir. Kentler, yerli ya da yabancı sermaye yatırımları ile hızla dönüştürülmektedir. Örneğin, Haydarpaşa, Galataport, Dubai Kuleleri, Tarihi Yarımada Kentsel Tasarım Projeleri gibi , vb. parçacı projeler aracılığı ile İstanbul kenti, büyük bir hızla dönüştürülme sürecine sokulmuştur. 1980 sonrasında kentsel taşınmazların üretimin hızı, biçimi ölçeği ve aktörleri değişti . Arazi ve gecekondu sahibinin yerini spekülatörlüğe soyunan merkezi ve yerel yönetim alırken, yapsatçının yerini büyük sermaye ile uluslararası finans sistemi almıştır. Büyük sermaye lehine küçük sermaye konut üretim sürecinden dışlanmaktadır. ve düşük ücretliler kent merkezinden atılmaktadır.

Daha yüksek kalite mekanlar üreterek daha yüksek gelirli insanların iskan edilmektedir (Gündoğan) Mortage sistemi ile ipotekli krediciliğin uygulanması yeni üretilen lüks konutlar için talep yaratılmaktadır. Toprakta kamu mülkiyetinin çözülmekte daha önce sınırlı kaynaklar nedeniyle yatayda büyüyemeyen kent çeperlerine doğru yayılmaktadır. Orta ve üst sınıflar kent dışındaki lüks sitelere kaçarken ve kent çeperindeki çok geniş alanlar (meralar, tarım alanları, ormanlar, su havzaları) imara açılırken, kent merkezindeki eski sanayi, depolama, liman ve tarihi gar binaları ile gecekondu alanları dönüşüm projeleriyle turizm, konut, finans gibi yoğun kullanım alanlarına yenilenerek, büyük alısveris-eğlence merkezlerine, beş yıldızlı otellere ve is merkezlerine dönüştürülmekte, dolaysıyla kenetler hem yatayda hem de dikeyde sınırsız bir biçimde büyümektedir. .




3.2.1. Kamu arazilerinde kentsel dönüşüm

Kamu mülkiyetinin özel mülkiyete devredilmesi Tanzimat’tan beri genel eğilimdir.45 Cumhuriyetin ilk yıllarından beri arsa spekülasyonun bir sermaye birikim aracı olarak görülmüştür. Devlet eliyle sermaye birikimini desteklemek amacıyla kamu elinde toplanmış özel mülkiyet dışı topraklar yeni ortaya çıkan sermaye sınıfına ve iktidar seçkinlerine aktarılmıştır.46 Bununla birlikte, 1980 sonrasında yeni olan büyük ya da yabancı sermayenin kar oranlarını artıracak ölçekte ve yoğunlukta yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapılmasıdır.47


Devletin üretimdeki rolünü terk etmesinin kentsel mekan üzerinde doğrudan etkisi de olmuştur. KİT’lerin çoğunlukla kent içinde merkezi ve ayrıcalıklı bir konumdaki geniş arsalarıyla birlikte satılması ve plan kararlarıyla ayrıcalıklı kullanım ve yoğunluk hakları verilerek yaratılan farklılık rantın özel sektöre devredilmesi kentlerin toplumsal ve mekansal yapılarında önemli değişimlere neden olmuştur48. Böylece devlet kentsel toprak rantını yükseltip arsa spekülasyonu yapmaya başlamıştır. Et Balık Kurum arazisinde Akköprü Alışveriş Merkezi ve otel, eski Milletvekili lojmanları arazisinde PANORAMA Alışveriş Merkezi ve prestij konutları inşa edilmiş, İstabul Levent’teki İETT arazisinin “Dubai kuleleri” ne, Karayollarının Levent’teki arsasının Boğaziçi sit alanında kalmasına rağmen ticaret ve turizm alanı (28 katlı bir residans) dönüştürülmesi gündeme gelmiştir. Kuravizyer liman yapımları da kamu arazilerinin dönüştürülmesinin bir başka biçimidir. İstanbul-Galata’da Galataport, Kuşadası’nda Egeport Kuravizyer limanlarının yapılması için kıyı yasasından değişiklik yapılmıştır. 5403, 5578 sayılı yasalar ile tarım topraklarının yapılaşmaya açılması kolaylaştırılmıştır (Cargill).
Ayrıca dönüşüm yasalarında da kent merkezindeki kamu taşınmazlarının kentsel dönüşüm projelerinde kullanılmak üzere idarelere devredilmesi öngörülmektedir. Kent merkezlerindeki kamu mülklerinin elden çıkarılması hem kent merkezindeki kamusal alanların hem de kamusal hizmetlerin erişebilirliğin azalmasına neden olabilecektir. Geniş halk kesimleri çeperine dağıtılacak kamu hizmetlerini alabilmek için zaten yetersiz olan toplu taşım sistemiyle uzun yolculuklar yapmak zorunda kalacaktır.
3.2.2. Gecekondu alanlarında kentsel dönüşüm

1980’ler İmar ıslah planları ile dönüşüm-

1984 yılında çıkarılan 2981sayılı yasa ile gecekonduların dönüşümünün hedeflenmiş ve böylece çok geniş toplumsal kesimlere eşitsiz bir biçimde de olsa kentsel ranttan pay alma fırsat tanınmıştır. Ancak bu “getirileri eşitsiz bir şekilde paylaşılan süreç” olmuştur. Topoğrafya, kent merkezine ve orta sınıf mahallelerine yakınlık, mülkiyetin dağılımı, çok hisseli ve parçalı mülkiyet yapısı, arsa sahiplerinin ekonomik koşullarının yetersiz olması gibi etmenler gecekondu alanların dönüşümünü etkilemiş, dolayısıyla rantın dağılımı ve paylaşımı tüm kent mekanında eşit bir biçimde gerçekleşmemiştir.


2981 sayılı Yasanın amacının gecekondu sahiplerinin kentin yağmasına ortak edilerek kentsel yağmanın geniş kesimler tarafından meşrulaştırılması olarak da değerlendirilmektedir.49 Bayram’a göre ücretli kesimlerden gecekondu sahiplerine yaklaşık 85-90 milyar dolar kaynak aktarılmıştır. Ayrıca 24 Ocak kararlarıyla yürürlüğe giren yeni liberal politikalarla yoksullaştırılan kesimlere verilen bir sus payı/rüşvet olarak da yorumlanmaktadır. (Ekümepolis, 2012) inşaat sektörünün canlandırılması amacına hizmet etmektedir.
2981 sayılı Yasanın kaçak yapılaşmış bölgeler için getirdiği ıslah imar planları kent geneli kapsayan bir üst ölçek plan kararlarına uygun hazırlanmadığı gibi herhangi bir nazım plana bile dikkate alınmamıştır. Gecekondu alanları imar mevzuatının planlama standartlarına uyulmadan, altyapıdan, sosyal donatıdan, açık ve yeşil alan sistemlerinden yoksun, sağlıksız, çok yoğun yerleşmeler olarak planlanmıştır. Her türlü kentsel standarttan yoksun kentsel çevreler üretilmiştir. . sönmez?akın “ıslah” politikası daha önce 775 sayılı yasada tanımlandığı biçiminden ve kelime anlamından farklı olarak gecekondu alanlarının altyapısının, konut ve yaşam koşullarının kamu yatırımlarıyla iyileştirilmesini, sağlıklaştırılmasını değil, ıslah imar planlarıyla imar haklarının artırılarak tek katlı gecekonduların çok katlı apartmanlara dönüşmesi anlamında kullanılmaktadır.gelmektedir. Bir sorun alanı olarak algılanan gecekonduların yıkılarak yerine apartmanların yapılması çözüm ve iyileştirme olarak görülmektedir. Bu anlamda yasa, gecekondu alanlarının iyileştirilmesini, geliştirilmesini değil, dönüşümünü öngörmektedir akın

2000’ler sonrasında kentsel dönüşüm projeleri

bu yasanın büyük inşaat sermayesinin konut sektörüne girmesine yeteri kadar desteklememesi ve ihtiyaçlarına yeterince cevap vermemesi 2000’li yıllarda yeni yasal düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmıştır. Büyük sermayenin kentsel rantlarla ilgilenmesi, kentsel dönüşüm ve yenilemenin baş aktörlerinden biri haline gelmesi, daha önceki dönemde Türkiye’ye özgü mülkiyet rejimi ve kentlerin sürekli olarak dikeyde büyümesine olanak tanıyan imar planlama yaklaşımı sayesinde küçük sermaye ile birlikte kentsel rantlara ortak olabilmiş geniş halk kesimleri (gecekondu sahiplerini, arsa sahibi ve taşınmaz sahibi hanaehalklarını, orta sınıf spekülatörleri vb.) giderek bu süreçten dışlamaya başlanmıştır.

AKP emlak sektörünü ekonominin itici gücü olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda kentsel dönüşüm genişletilmiştir. bir taraftan gecekondu ve ıslah imar planları ile dönüşen alanları, diğer taraftan kent merkezindeki eski sanayi, depolama, liman ve tarihi gar binalarının dönüşümünü hedefleyen projelerle turizm, konut, finans, ithalat-ihracat devletin tam destek verdiği yeni popüler yatırım alanları olmuşlardır. Öktem, 2006, spo

Bir zamanlar kent çeperinde ulunan gecekondular kentlerin büyümesiyle kent içindeki rantı yüksek alanların bitişinde kalmaları nedeniyle bu alanlar sermayenin ilgisi artmıştır. Mülkiyet sorunlarının çözülememesi, çok parçalı/hisseli mülkiyet yapısı kamu eliyle gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm projelerini zorunlu kılmıştır.

Başta ucuz işgücüne duyulan gereksinme nedeniyle desteklenen gecekondulaşma ya yönelik yönelik söylem ve politika, üretim ve sanayi sermayesinden mali sermayeye geçilmesi ve kent içindeki sanayi kuruluşlarının kent dışına gitmesiyle gecekondu nüfusunun emeğine ihtiyaç kalmamasıyla değişmiştir. 50 Gecekondu alanları istenmeyen dönüştürülmesi gereken alanlar, gecekondu sahipleri de haksız rant kazanç sağlayan çıkarcılar ilan edilmiştir. Kentsel topraklar önemli bir yatırım alanına dönüşmesi gecekonduların da büyüyen kent merkezinde kalmalarıyla ilgi gecekondu alanlarına yönelmiştir. Uluslararası ticaret, mali sermaye ve buna bağlı olarak bankacılık, sigorta kurumları ve aracı kurumlar ile mali yatırım ve danışmanlık kurumları, halkla ilişkiler, reklam-pazarlama alanındaki artan yeni istihdam olanakları yeni orta sınıfın oluşumu bu yeni sınıfın ihtiyaçlarına yönelik konut üretilmesi gereği de gecekonduların tasfiye edilmesi ve dönüştürülmesi söyleminin talep yönünü oluşturduğu söylenebilir. 51

Öncelikle İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde uygulamaya konulan kentsel dönüşüm projelerinde tapusu, tapu tahsis belgesi olan ve kiracı-hiçbir mülkiyet belgesi olmayan hanehalklarına farklı politika seçenekleri sunulmuştur. Hak sahiplerine verilecek konut değerinin hesaplanmasında, mevcut arsa ve gecekondu büyüklüğünün baz alınmaktadır. Genelde hak sahibi olarak tanımlananlara kent dışındaki toplu konut alanlarından arsaları karşılığı ev verilmekte, haksahibi olmayanlar ya da arsası yeterince büyük olmayanlar bu borçlandırılmakta, yoksul sınıflar yaşam alanlarının çok uzağında mülk konut edinmeye zorlanmakta, ödeyemeyecekleri borç yükü altına sokulmakta ve kentin dışına atılmaktadır. İdarelerin mülk konut dışında ucuz toplumsal kiralık konut üretmek gibi herhangi bir çözüm önerisi ve politikası bulunmamaktadır. Kentsel dönüşüm projeleri büyük bir çoğunlukla doğrudan yerinden etme, en iyi ihtimalle de dolaylı yerinden etme ile sonuçlanmaktadır. Kiracılar ?


Dönüşüm terimi ilk olarak gecekondu alanlarında kullanılmaya başlanmasına karşın (üzenli konut alanlarına dönüştürülmesini ifade etmesine) boş alanlar ve eskimiş kent merkezleri, tarihi yapılar, eski sanayi, depolama da kavramın içine dahil edilmiştir.
3.2.3. Eskiyen tarihi kent merkezlerinde kentsel dönüşüm

Sulukule, Tarlabaşı, Süleymaniye, Fener-Balat, Ulus

5366 sayılı yasa kapsamında uygulamaya konulan Süleymaniye, Ayvansaray,Yedikule, Zeyrek, Cankurtaran, Kumkapı, Gedikpaşa, Laleli, Fener ve Balat, Eyüpsultan, Tarlabapı ve Üsküdar’da yaklaşık 10 bin evi kapsadığı belirtilen dönüşüm projelerinin amacı, bu evleri ‘aslına uygun olarak’ yenilemektir.

İstanbuldaki dönüşümlerin aktörleri Büyükşehir, Beyoğlu ve Fatih belediyeleri, TOKİ, KİPTAŞ ve özel sektördür.şen, SPO


Turizm sektöründeki patlamasıyla kültürel varlıklar büyük sermaye grupları tarafından yatırım fırsatları olarak görülmeye başlanmıştır. Tarihi konut alanlarına artık ‘ortak kamu mirası’ , sit alanlarına da ‘ortak kültürel miras’ olarak bakılmamaktadır. 52 5366 sayı Yasa yenileme ve koruma amacından sapılmıştır.53 Örneğin Fener-Balat’ta deprem riski altında bulunduğu gerekçesiyle tarihi olsun tüm yapıların yıkılması ve yeni kentsel peyzajların yaratılması öngörülmüştür. Tarlabaşı koruma alanı ilan edilmiş olmasına karşın yapıların %70’inin yıkılarak sadece cephelerinin cepheleri korunarak yeniden inşaa edilmesi planlanmaktadır. Mimarlar Odası yenileme projesine karşı dava açmıştır. Belediye tarafından dezavantajlı konumda olan kiracılara yönelik hiçbir politika geliştirilmemiştir. Önlem alınmamıştır. Belediye anlaşmaya mülk sahibi aileler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceklerine başvurduklarını beyan etmişlerdir. Sulukule’de tüm alanın yıkılıp, yeni yüksek kaliteli konutlar üretilmesin içermektedir, proje sonunda neredeyse yaşayanların neredeyse tümü tasfiye edilmiştir. Dinçer
Geçmişe öykünen ancak geçmişle gerçek bağlarını tümüyle koparmış sadece cephelerin korunduğu yeni mekanlar tarih ve kültürün metalaştırılmasına, kentlilerim kente yabancılaşmalarına neden olmaktadır.
Yüklə 294,82 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin