24 ve 31 AĞustos tariHLİ hsyk kararlari ile hakiMLİk ve savcilik mesleğİnden çikarilanlara iLİŞKİn aym başvuru örneğİ


b- Masumiyet karinesinin ihlali (AİHS m. 6/2)



Yüklə 375,56 Kb.
səhifə5/7
tarix15.11.2017
ölçüsü375,56 Kb.
#31828
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7

b- Masumiyet karinesinin ihlali (AİHS m. 6/2)

  1. HSYK Genel Kurulu, 667 sayılı KHK’nın 3. Maddesinin 'Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen … hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca …meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir...' hükmüne dayanarak, aralarında başvurucunun da bulunduğu 3390 hâkim ve Cumhuriyet savcısının FETÖ/PDY örgütü ile irtibat ve iltisakları bulunduğu gerekçesiyle meslekten çıkarılmalarına oybirliği ile karar verilmiştir. Başvurucu, yargılamadan, hiçbir mahkeme kararı olmadan, terör örgütüne üyelikle, irtibat ve iltisaklı olmakla bir KHK ve ona dayalı HSYK kararı ile suçlanmış ve mahkûm edilmiş gibi gösterilmiştir. Başvurucu yargılanmadan, bir kanun (hükmündeki KHK) ve ona dayanan HSYK kararı ile iddia edilen bir terör örgütünün üyesi olarak gösterilmiş ve böylece masumiyet karinesinden yararlanma hakkı açıkça ihlal edilmiştir. Kelime oyunları ile oynamaya gerek yoktur; iltisaklı veya irtibatlı göstermenin de üyelikten farklı bir anlam ya da algılaması toplum nezdinde de başvurucu ve yakın çevresi nezdinde de yoktur. Kaldı ki terör örgütüne üyelik suçlaması ile bahse konu yargı mensupları için gözaltı kararı da verildiği dikkate alındığında, belirtilen kelimelerden üyelik dışında farklı bir anlam çıkarmak imkânsızdır. HSYK Başkanvekilinin aşağıdaki beyanı da eklendiğinde üyelik dışında başkaca anlam çıkarılması mümkün değildir. Kaldı ki, HSYK’nın ihraç kararlarında, “2802 sayılı kanunun 94. Maddesi kapsamında ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü halinin mevcut olduğu tespitinden hareketle iltisak düzeyinde de olsa örgütle bağlantısı tespit edilen hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden adli soruşturmaya başlanıldığı” ifade edilerek, iltisakın da ceza hukuku anlamında suç oluşturduğu açıkça ifade edilmiştir.

  2. Hatırlatmak gerekir ki, Anayasanın 15. maddesine göre OHAL durumunda dahi masumiyet karinesinden yararlanma hakkı askıya alınamaz; yasal düzenleme ve KHK’larla ya da HSYK veya Bakanlar Kurulu kararı veya MGK kararlarıyla kişiler ya da kişi grupları suçlu ilan edilemeyeceği gibi mahkûm da edilemez. Bu durum açık bir fonksiyon gaspına yol açar. Anayasaya göre, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” (AY m. 6/3). Masumiyet karinesinin gerekleri dikkate alındığında (Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. AY m. 38/4), kişileri suçlu gösterme veya mahkûm etme, bir yargısal işlevdir. Anayasaya göre, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” (AY m. 9), Bakanlar Kurulu (yürütme), yasama organı veya HSYK gibi başka bir organ tarafından değil.

  3. Ayrıca ihraç kararlarının gerekçesinde, kimlerin yaptığı dahi somutlaştırılmadan, tüm ihraç edilen hâkim ve savcıları kapsar şekilde şu ifadeler kullanılmış ve tüm ihraç edilenlere birçok suçlamada bulunulmuş ve bu suçlamalar sabitmiş gibi ifadeler kullanılmıştır: “FETÖ/PYD terör örgütü üyelerinin tam bir sadakat ilkesi içerisinde ahlak ve hukuk dışı her türlü eylemleri mübah gördükleri, mehdilik inancıyla yandaşları için soru çalma, masumiyet karinesini çiğneyerek, haklarındaki suçlamaları dahi bildirmeden insanları cezaevlerinde yıllarca tutarak hürriyetlerini kısıtladıkları, bu şekilde kişi haklarını pervasız şekilde ihlal etme, kayırma, yalan söyleme, delil uydurma, iftirada bulunma, hedefleri uğrunda ahlak ve hukuk dışı eylemleri gerçekleştirmede ve suç işlemede beis görmemişlerdir. … Devletin bu örgütün farkına varması ve etkin şekilde mücadele etmesi karşısında, mevcut kadrolarını muhafazada zorlandığından, ekonomik ve siyasi yönden zayıfladığından tasfiye sürecine girmiş, “mağdur edebiyatı” stratejisi üzerine kurulu algı yönetiminden de bir sonuç alınamayacağını anlaması üzerine 15 Temmuz 2016 tarihinde T.C. hükümetini ortadan kaldırmak ve Anayasal düzeni değiştirmek amacıyla darbe teşebbüsünde bulunmuştur. … Örgüt, devletin gizli bilgilerini, gizli toplantılarını, gizli telefon görüşmelerini, her yolu mubah görerek ele geçirmiş ve bunları montajlayarak medya ortamlarında yayımlamıştır. … Yargı içerisinde illegal faaliyetler yürüten cemaat cuntası şeklinde bir yapılanmanın oluştuğu, bu sayede tasfiye edilmesini düşündükleri kişi ve gruplara karşı terörle ve mafya ile mücadele edildiği görüntüsü altında kasıtlı, taraflı ve delilsiz davalar açıldığı, … sınav sorularının kendilerine sınavdan birkaç gün önce temin edildiği, … usulsüz soruşturmalar açıldığı, … baskı, tehdit, şantaj, aldatma, gizli tanık ayarlama, … İsimsiz ve imzasız ihbar dilekçeleri ile inceleme başlatmak, lehe delilleri toplamamak, tanıkları yönlendirerek veya baskı kurarak Teftiş Kurulu başkanlığının bir silah olarak kullanıldığı, örgüt üyelerinin lehine işlemler yapıldığı, … hukukun insanların hayatlarını karartmak için bir silah olarak kullanıldığı, … Örgütün sahte delilleri aramalardan önce yerleştirdiği (askeri casusluk davaları), kamu görevlilerini bu şekilde tasfiye ettiği, 2012 MİT olayıyla hükümetin güneydoğudaki barış sürecini durdurmak için yargıyı kullandığı, bu şekilde hükümeti yıpratıp gözdağı verdiği, … YBP adayları hakkında iftira ve karalama kampanyası yürüttükleri, … ” gibi suç oluşturan eylemler atfedilmiştir Bu ifadelerde yer alan suçlamalar konusunda verilmiş ve kesinleşmiş hiçbir mahkeme kararı bulunmayıp, hangi hakim ve savcının bu eylemleri hangi tarihte ve ne zaman yaptıkları da ayrı ayrı belirtilmediği için, tüm bu atılı eylemler nedeniyle başvurucunun masumiyet karinesini ayrı ayrı ihlal etmiştir.

  4. HSYK kararının bir kısmının özetlendiği yukarıdaki ifadeler dikkate alındığında, masumiyet karinesi ihlal edilerek, henüz kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan bir yapılanma kesin ifadelerle terör örgütü ilan edilmiş, başvurucu da bu örgütün iltisaklısı, irtibatlısı olarak kabul edilmiştir. Kararda kin ve nefret söylemi kapsamına girecek türden (bir yargıcın asla kullanamayacağı) ifadelere yer verilerek, karar alıcı üyeler önyargılarını karara ve Resmi Gazeteye kaydettirmişlerdir. Böylece tarafsız olmadıklarını açıkça ortaya koymuşlardır. HSYK karar organları, Anayasa gereği yargısal güvencelere sahip olarak (asgari) yarı yargısal organlar olup, tarafsız ve bağımsız şekilde karar vermek zorundadırlar. Tarafsızlık yargıcın önyargıya sahip olmaması demektir. Masumiyet karinesini ihlal eden ve kin ve nefret söylemi oluşturacak ölçüde önyargılarını bir HSYK kararına yazan tüm üyeler (karar oybirliği ile alınmıştır) tarafsız olmadıklarını kararlarına yazmışlardır. Anayasa gereği bağımsız ve tarafsız şekilde karar vermeleri gerekirken, tarafsız olmadıklarını kararlarına yazan HSYK üyeleri bundan sonraki tüm süreçler açısından da ihsas-ı reyde bulundukları için tarafsız kabul edilemezler. Bu nedenle HSYK önündeki itiraz ve yeniden inceleme gibi başvuru yolları artık tamamen etkisiz birer kanun yolu olup tüketilmesi dahi gerekmez. Etkili başvuru merciinin olmazsa olmaz özelliklerinden biri de bağımsızlık ve tarafsızlıktır.

  5. İkinci olarak, yukarıda olaylar bölümünde belirtilen ve HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz tarafından açıklanan beyanlar da masumiyet karinesini açıkça ihlal etmiştir. Diğer beyanları da masumiyet karinesini ihlal ediyor olsa da, 13 Ağustos 2016 tarihli twitter hesabından yapılan açıklama net bir ihlale yol açmıştır. “Hain darbe teşebbüsü sonrası, silahlı terör örgütü üyesi oldukları hususu kesin kanıtlanan yargı mensupları hızla görevden uzaklaştırıldı” (@mehmetyilmaz073 – 13.08.2016 – 14.03) açıklamasından başkaca sonuç çıkarılması imkânsızdır. Başvurucu hakkında aynı suçlama ile 16 Temmuz 2016 tarihinde başlatıldığı belirtilen ceza soruşturması da dikkate alındığında, bu beyan açık bir masumiyet karinesi ihlaline yol açmış olup bu ihlali gidermek için başvurulacak etkili hiçbir merci yoktur.

c- Adil yargılanma hakkının kişiye karşı yöneltilmiş suçlama boyutu açısından tüm ilkeleri ihlal edilmiştir (AİHS m. 6/1, 6/3a,b,c,d,e,f)

  1. 667 sayılı KHK’nın 3. Maddesinde öngörülen ifadeler ve bu maddeye dayalı olarak HSYK’nın verdiği iki kararda kullandığı ifadeler dikkate alındığında, aralarında başvurucunun da bulunduğu 3390 hakim ve savcı yargılanmadan iddia edilen bir terör örgütünün mensubu gösterilmiştir; ceza kanunu anlamında kendisine bir suçlama atfedilmiş (terör örgütü üyeliği) ve aynı zamanda bu suçtan mahkûm olmuş gibi kesin ifadeler kullanılarak, bir daha ömrü boyunca çalışması imkânsız olacak şekilde kamu görevinden çıkarılmıştır. Diğer bir ifade ile, başvurucu, bir kanun (hükmünde KHK) ve ona dayalı bir HSYK kararı ile, suçlanmış, mahkum edilmiş ve bu mahkumiyetin karşılığı olarak da kendisine, sonuçları son derece ağır bir yaptırım uygulanmıştır. Hukuk Fakültesi mezunu olan başvurucunun HSYK kararı ile OHAL KHK’sına dayanılarak meslekten çıkarılması ile, avukatlık yapması dahi imkânsız hale getirilmiştir.

  2. AİHM’ye göre, Sözleşmenin 6. Maddesi anlamında “kişiye karşı yöneltilmiş suçlama” kavramı özerk yorumlanır; AİHM bu açıdan devletlerin iç hukukundaki nitelemelerle bağlı değildir. Suçlamanın niteliği, cezanın ya da yaptırımın niteliği ve ağırlığı bu açıdan AİHM’nin dikkate aldığı ölçütler olup AİHM bu ölçütlerden her birini tek tek dikkate alarak somut olayda ceza hukuku anlamında “kişiye karşı yöneltilmiş bir suçlama” bulunup bulunmadığını kararlaştırır (Engel ve diğerleri/Hollanda). Eğer bir suçlama iç hukukta zaten ceza hukuku anlamında suç olarak nitelendirilmiş ise, bu durumda Sözleşmenin 6. Maddesinin ceza hukuku ilkeleri somut olaya doğrudan uygulanır.

  3. Somut olayda başvurucuya yöneltilen suçlama “terör örgütüne üyeliktir”; yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında başvurucu terör örgütüne üyelikle suçlanmıştır. Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu (Türk Ulusal Hukuku) terör örgütüne üyeliği ceza hukuku anlamında bir suç olarak nitelendirmiştir (TCK m. 314, TMK m. 1 ve devamı hükümlerine bakınız). Terör örgütü üyeliği iç hukukta şüpheye yer vermeyecek şekilde ceza hukuku anlamında suç olarak nitelendirildiğine ve başvurucuya da bu suçlama isnat edildiğine göre, somut olayda sadece bu nedenle de AİHS’nin 6. Maddesinin kapsamına giren “kişiye karşı yöneltilmiş bir suçlama” vardır.

  4. Ayrıca, suçlamanın niteliği bir yana, cezanın niteliği ile ağırlığı dikkate alındığında da somut olayda kişiye karşı yöneltilmiş bir suçlama bulunmaktadır. Başvurucu herhangi bir hapis cezasına çarptırılmamış olmasına karşın, kendisi bir daha kamu görevinde hayatı boyunca çalışamayacak ve avukatlık dahi yapamayacak şekilde kamu görevinden çıkarılmakta ve terör örgütü üyesi olarak damgalanmaktadır. Kamu görevinde çalışamaması bir yana, Resmi Gazetede yayınlanan ve internete de aynı gün özellikle yüklendiği anlaşılan bir HSYK kararı ile ismi açıkça tüm dünyaya duyurularak, terörist gibi yaşamaya mahkûm edilmekte, damgalanmakta ve özel sektörde dahi iş bulması neredeyse imkânsızlaşmaktadır. Bu durum kişinin sivil olarak ölümüne (sivil ölüm) yol açacak ağırlıkta bir cezalandırmaya neden olup yaptırımın ağırlığı ve niteliği dikkate alındığında da somut olayda Sözleşmenin 6. maddesi anlamında kişiye karşı yöneltilmiş bir suçlama vardır. Tüm bu nedenlerle Sözleşmenin 6. Maddesinin cezai yaptırımlara ilişkin tüm ilkeleri ve garantileri somut olayda uygulanır (Benzer AİHM kararları için bakınız. HUDOC).

  5. Oysa başvuruya konu olayda hiçbir yargılama yapılmadan, başvurucu bir HSYK kararı ile suçlu ve mahkûm olarak gösterilmiş ve son derece ağır bir cezaya çarptırılmıştır. Hiçbir yargılama yapılmadan, AİHS’nin 6/3 maddesindeki en asgari sanık haklarından hiçbiri kendisine sağlanmadan bir kişiyi idari bir organ niteliğindeki HSYK kararı ile mahkûm etmek, AİHS’nin 6/1, 6/2 ve 6/3 hükmündeki tüm güvenceleri ihlal eder; açık bir denial of justice oluşturur. Sonuç olarak, başvurucunun ömrü boyunca bir daha kamu görevinde çalışamayacak şekilde hakimlik ve savcılık mesleğinden HSYK kararı ile çıkarılması ve hiçbir yargılama yapılmadan terör örgütü üyesi olarak suçlanıp mahkûm edilmesi ve belirtilen cezaya çarptırılması AİHS’nin 6. maddesindeki tüm güvenceleri açıkça ihlal etmiştir. Bu ihlali de giderecek, isminin terör örgütü üyesi olarak gösterildiği Resmi Gazete’den ve internet sitelerinden çıkarılmasını sağlayacak, ihlali tüm sonuçlarıyla ortadan kaldıracak hiçbir etkili merci bulunmamaktadır.

2- ÖZEL HAYATA VE AİLE HAYATINA SAYGI HAKKI ve AYRIMCILIK YASAĞININ İHLALİ (AİHS m. 8 - m. 14)

  1. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı AİHS’nin 8. maddesinde koruma altına alınmıştır. Bu hakka yönelik bir müdahale varsa, bu müdahale kanunla öngörülmüş olmalı, AİHS’nin 8/2 maddesinde sınırlı olarak belirtilen meşru amaçlardan en az birini gerçekleştirme amacı gütmeli ve müdahale demokratik toplumda çok temel bir sosyal ihtiyaca cevap vermeli, ölçülü olmalıdır. Bu kurallara aykırı bir uygulama AİHS’nin 8. maddesini ihlal eder.

  2. Yukarıda olaylar kısmında detaylı olarak açıklandığı gibi, başvurucunun da aralarında bulunduğu 3390 hakim ve savcı hakkında Anayasanın 159/9 maddesine uygun bir inceleme ve soruşturma kararı almadan özel hayata ve aile hayatına müdahale oluşturan birçok işleme başvurulmuş, bilgi toplanmış, hangi haberleşme yöntemini kullandığı ve içeriği incelenmiş, mesajları ele geçirilmiş, tüm bu bilgiler arşivlenmiş ve dolayısıyla fişleme yapılmış ve bu bilgiler meslekten çıkarma kararına dayanak yapılmıştır. Bu durum hem kararlarda hem de HSYK Başkanvekilinin beyanlarında da açıkça ifade edilmiştir. Yukarıda üç Başbakan yardımcısının ve diğer yürütme mensuplarının beyanları da bu durumu teyit etmektedir. Ayrıntılı açıklandığı gibi, bir hâkim veya savcı hakkında Anayasanın 159/9 hükmüne uygun inceleme ve soruşturma başlatmadan bu müdahalelerin hiçbirine başvurulamaz. Meslekten ihraç edilen hakim ve savcılar hakkında en erken 16 Temmuz 2016 tarihinde Anayasanın 159/9 maddesine uygun bir soruşturma başlatıldığı dikkate alındığında, ihraç kararında dayanılan ve özel hayata ve aile hayatına müdahale oluşturan tüm fişleme ve bilgi toplamalar kanuni (anayasal) dayanaktan yoksun olduğu için, sadece bu nedenle başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ihlal edilmiştir.

  3. Ayrıca, başvurucu hâkim ve savcı sınıfından bir kamu görevlisi olarak sadece adil bir yargılanma sonucu mesleğinden çıkarılabilir. Kamu görevlileri kural olarak zorunlu emeklilik yaşına kadar, kendileri istemedikçe mesleklerinden çıkarılamazlar. Bir kişinin herhangi bir mesleği seçmesi ve mesleki ilişkileri çerçevesinde çevresini oluşturması, arkadaşlıklar kurup kişiliğini geliştirmesi, bir meslekte çalışıp kazanç elde etmesi ve bu kazançla ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılaması da özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının kapsamındadır. Kısaca bireylerin mesleki ve profesyonel hayatı da özel hayata saygı hakkının kapsamı ve koruması altındadır (Sidabras and Dziautas/Litvanya, App. No. 55/480/00). Dolayısıyla bir hakim ya da savcının görevinden sürekli olarak çıkarılması özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturur. Yukarıda belirtildiği gibi, bu durum da kanuni dayanaktan yoksun olduğu için özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bu açıdan da ihlal edilmiştir.

  4. Kamu görevinden sürekli olarak çıkarılma tedbiri kesin nitelikli ve OHAL’in sona ermesi ile sona ermeyecek türden bir tedbir olup masumiyet karinesini de ihlal ettiği için bu konu OHAL KHK’sı ile düzenlenemez (AY m. 15 ve 121). Ayrıca bir kamu görevlisinin, normal yargısal güvenceler sunulmadan, bir OHAL KHK’sı ile kamu görevinden sürekli olarak çıkarılması, AİHS’nin 15. Maddesi anlamında OHAL’in kesinlikle gerektirdiği türden bir tedbir olmadığı için, kalıcı ve konusu itibariyle OHAL KHK’sı ile kararlaştırılamaz. Aksi durum Anayasanın 15 ve 121. Maddelerine de aykırı olur. OHAL KHK’ları ile sadece OHAL’in gerektirdiği ölçüde (AY m. 15), OHAL’in neden olduğu konularla ve OHAL süresiyle sınırlı tedbirler alınabilir (AY m. 121). Anayasa Mahkemesinin de iki üyesi hakkında verdiği 4 Ağustos 2016 tarihli kararında kabul ettiği gibi, bir hakim ya da savcıyı mesleğinden çıkarmak kalıcı nitelikli bir tedbir olup Anayasanın 15 ve 121. Maddeleri ile 1991 tarihli AYM kararları gereği, OHAL KHK’ları ile bu türden tedbirler kararlaştırılamaz. Anayasaya aykırı bu tedbir dolayısıyla kanuni dayanaktan yoksundur. Kanuni dayanaktan yoksun olduğu için, sadece bu gerekçe ile kamu görevinden sürekli çıkarma tedbiri özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal etmiştir.

  5. Ayrıca, hakimlik ve savcılık mesleğinden dönüşü olmayacak şekilde ve asgari yargısal güvenceler sunulmadan çıkarma, OHAL’in neden olduğu şiddet olaylarının bastırılması ile hiçbir ilgisi bulunmayıp hiçbir meşru amaç gütmediği gibi (kamu düzenini yeniden tesis etme ile ilgisizdir), hiçbir temel sosyal ihtiyaca cevap vermemekte ve güdülen amaçla tamamen ölçüsüzdür. OHAL KHK’ları ile OHAL’in gerektirdiği ölçüde (AY m. 15) ve sadece OHAL’in gerektirdiği konularla sınırlı tedbirler alınabilir (AY m. 121). Buna rağmen, bir kamu görevlisinin mesleğinden çıkarılıp bu konudaki uyuşmazlığın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde hukuki denetimden dahi geçirememesi hukukun üstünlüğü ilkesiyle taban tabana zıt olup bahse konu müdahaleyi tamamen yasa dışı kılar. Kısaca, başvurucu eğer bir terör örgütünün üyesi idiyse ve bu hususta yeterli kanıt bulunmakta idiyse, normal kanuni süreç işletilip mesleğinden çıkarılabilir ve bu hususta ortaya çıkan uyuşmazlık bir mahkeme tarafından karara bağlanabilirdi ve buna hiç kimse itiraz da etmezdi. Yukarıda olaylar kısmında da belirtildiği gibi, somut olayda bu durumun tam tersi söz konusu olmuştur. Cumhurbaşkanı darbe girişiminden hemen sonra, “Kimlerin FETÖ üyesi olduğunu biliyorduk; kanunlar bize engel oluyordu” demiştir. Başvurucu bir terör örgütü üyesi olsa ve bu hususta kanıt olsaydı, kamu görevinden çıkarılması için hiçbir kanun bu duruma engel olmazdı. Terör örgütü üyesi olmak hem ceza kanunu anlamında hem de disiplin hukuku açısından suç olup, bu türden bir suçu işleyenlerin hakimlik ve savcılık mesleğinden çıkarılmasına hiçbir yasa engel değildir. Esasında Sayın Cumhurbaşkanının ifadesi, başvurucu dâhil hakimlik ve savcılık mesleğinden çıkarılanların hukuka aykırı hiçbir eylemlerinin bulunmadığının açık kanıtıdır. Başvurucunun adil bir yargılama sonucu kamu görevinden çıkarılması, OHAL ilanına neden olan şiddet olaylarının bastırılmasını da hiçbir şekilde engellemez. Diğer bir ifade ile, başvurucunun mesleğinden hiçbir mahkemeye başvuramayacak şekilde çıkarılmasına ilişkin olan ve özel hayatı ve aile hayatına açık müdahale oluşturan tedbir, OHAL durumunun kesinlikle gerektirdiği türden bir tedbir olmayıp tamamen ölçüsüzdür. Kaldı ki, hakimlik ve savcılık mesleğinden çıkarma ve bu tedbirin süresiz olması ve ömür boyu bir kişinin kamu görevine bir daha girememesi ve avukatlık dahi yapamaması, tedbirin orantısızlığını açıkça göstermektedir. Bu nedenle de başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ihlal edilmiştir.

  6. Diğer taraftan, hiçbir somut delil olmadan, hiçbir yargılama yapılmadan, bir hakim ya da savcının isminin Resmi Gazetede yayınlanarak, hiçbir savunma hakkına saygı göstermeden, HSYK kararı ile bir terör örgütünün üyesi ilan edilip meslekten çıkarılması, bu konudaki kararın internet ortamından yayınlanması kendisinin damgalanarak, diğer insanlar tarafından terörist olarak damgalanmasına ve böylece kendi benzerleriyle hayatının sonuna kadar bir daha olağan ilişki ve arkadaşlık kuramamasına yol açar. Dış dünya kendisine sürekli en hafif ifade ile şüphe ile yaklaşır. Kendisine devlet tarafından terörist damgası yapıştırılan bir bireyin özel sektörde de iş bulması neredeyse imkânsızdır. Resmi Gazetede yayınlanan bir HSYK kararında teröristler listesinde ismi yayınlanan ve kamuda çalışması sürekli olarak yasaklanan bir hakim ya da savcının özel sektörde de iş bulması imkânsızlaşacağı için hayatını devam ettirecek, ailesinin ve kendisinin geçimini sağlayacak bir işte çalışıp gelir elde etmesi ve asgari insan onuruna yakışır standartlarda yaşamını sürdürmesi de imkânsızlaşır. Avukatlık dahi yapamayacak bir hukukçunun yıllarca sarf ettiği emek boşa gitmiş olup bu durum sivil ölüm anlamına da gelir (Kayasu/Türkiye). Bu durum da özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturur. Bu müdahale de tamamen yasa dışı (masumiyet karinesini ihlal eden tedbirler alınamaz – AY m. 15) olduğu gibi, hiçbir meşru amaç da gütmemektedir. Ayrıca tamamen ölçüsüz olup, başvurucu mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edildiği için, diğer bireylerle arasında açık ayrımcılık (AİHS m. 14) da yapılmıştır. Böylece hem özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı tek başına hem de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkından yararlanmada ayrımcılık yasağı nedeniyle AİHS’nin 14. maddesi ile birlikte ihlal edilmiştir (AİHS m. 8 ve 14).

  7. Hiçbir yargılama yapılmadan, bir HSYK kararı ile bir terör örgütünün üyesi ilan edilmesi, bu kararın Resmi Gazetede ve internet ortamında yayınlanması ve kişinin böylece damgalanması başvurucunun ayrıca şeref ve itibarına saygı hakkına da müdahale oluşturmuştur. Şeref ve itibara saygı hakkı da özel hayata saygı hakkının kapsamında olup (Chauvy ve diğerleri/Fransa, App. No. 64915/01), OHAL döneminde başvurulamayacak bir tedbir olması hasebiyle Anayasaya aykırı bu müdahale kanuni dayanaktan yoksundur; bu nedenle de AİHS’nin 8. maddesi ihlal edilmiştir.

  8. Başvurucu gibi OHAL KHK’larına dayalı meslekten ihraç edilenlere dair sosyal güvenlik kurumu verilerinde, işe son verme nedeni olarak OHAL/KHK kaydı düşülmekte ve bu kişiler ayrıca fişlenmekte ve damgalanmaktadır. İş aramak istediklerinde başvurulan her işveren veya kurum bu durumu dikkate alarak başvurucuya iş vermeyecek ve adeta sosyal açıdan başvurucu sivil bir ölümle karşı karşıya kalacaktır. Bu fişleme ve damgalama sadece kendisiyle sınırlı kalmayacak, çocuklarının geleceğini de etkileyecek, böylece sadece başvurucu değil, aynı zamanda aile fertleri de etkilenmiş olacaktır. Sivil bir ölüme yol açacak olan bu fişleme ve damgalamanın da özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturduğunda kuşku yoktur. Bu müdahalenin de yukarıda açıklanan nedenlerle kanuni hiçbir dayanağı bulunmadığı gibi, yol açtığı sonuçlar itibariyle de ölçüsüz ve başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal etmiştir. Bahse konu kayıt ve yol açtığı sonuçlar da AİHS’nin 8. maddesini de devam eden şekilde ihlal etmektedir.

  9. Ayrıca, başvurucu ve aile fertlerinin sosyal güvenceleri ihraç kararının üzerinden 100 gün geçtikten sonra tamamen ortadan kalkacaktır. Başvurucunun tüm malvarlığına illegal şekilde el konulduğu ve hiçbir gelirinin de kalmadığı dikkate alındığında ve tüm bunların yasal dayanaktan yoksun şekilde yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, meslekten çıkarma kararı başvurucunun ve aile fertlerinin tüm sosyal güvenlik haklarını, hiçbir yargılama yapmadan, yasaların aradığı koşullara uymadan yok etme sonucu doğurduğu için de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bu açıdan da ihlal edilmiştir.

  10. Son olarak, Anayasanın 129. Maddesine göre, “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.” Somut olayda hiçbir savunma hakkı tanınmadan başvurucu mesleğinden 667 sayılı KHK’nın 3. Maddesi uyarınca keyfi olarak ihraç edildiği için Anayasanın 129. Maddesine aykırı davranılmıştır. Yukarıdaki tüm hak ihlallerinin kaynağı meslekten ihraç kararı olup bu kararın dayanağı olan KHK Anayasanın açık hükmüne aykırı bir karar alınmasına imkân verdiği için, Anayasaya aykırı bir KHK özel hayata müdahaleye dayanak yapıldığı için, özel hayata yönelik müdahale yasal dayanaktan yoksundur. Normlar hiyerarşisinde OHAL KHK’ları dahil KHK’lar Anayasaya aykırı olamayacağı için, Anayasanın açık hükmüne aykırı bir KHK yok hükmündedir. Dolayısıyla özel hayata müdahaleye kanuni dayanak oluşturamaz. Yasal dayanaktan yoksun her müdahale özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal eder. Somut olayda da söz konusu olan budur.

Yüklə 375,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin