şontip = oşontüp.
şoodura-, (rad.) 1. şıngırdamak; 2. mağrur bir tavırla gezinmek.
şookum, f. 1. gürültü; özöndünğ şoo-kumıu, karağay, kaymğdm şuudu-ru: nehrin «gürültüsü, çamların, huş ağaçlarının hışırtısı; 2. haber, salık; 3, alâmet.
şookumda., gürültü yapmak.
şookumdat-, gurultuyu mucip olmak.
şookumsuz, gürültüsüz, sessiz.
şoola l a. şu'le; kündünğ şoolası: güneşin şulesi, şuaı; şoolası çok mec.: kabiliyetsiz.
şoola II, f. etli pirinç lapası, aydınlanmak.
şoolalan-, aydınlanmak.
şoolldo. = şuulda.
şoona, deve yününden kaim iplik.
şooşak, 1. bir sert -bataklık otunun adı; 2. parmak; on şooşağı: on parmağı; 3. pençe, el.
şoot., 1. sözü başka bir konuya çevirmek, başka tarafa çekmek; oyunğa şoot: şakaya çevirmek; 2. baha. ne bulmak; 3. azarlamak; iğneli imalarda bulunmak.
sootuu, 1. başka bir yana, başka bir konuya çevirmk; 2. tevbih, sitem, serzeniş.
şopoy. = şodoy-.
şopur = şofer.
şor I, tuzlak yer, çorak; mec. felâket; körböğönü kör boldu, içpege-ni sor boldu folk.: her türlü felâket ve mihnetlere katlandı (harfiyen görmediği yalnız kabir oldu, yemediği yalnız çorak oldu); sor manğday: talihsiz, betbaht; soru kattı: felâket çarptı; soru arılbağan: kaygılar ve mahrumiyetler yükü altında foukınan; kör kılıp, sor kılıp: her türlü çarelere usullere baş vurarak; sorumdu kaynatpa!; rahatımı kaçırma, beni kızdırma!; şordunğ soru usul!: asıl felâketin büyüğü budur!
şor II: şor-şor uurta: (bir mayii) ağzı şapırdatarak içmek.
Dostları ilə paylaş: |