zırpılda-: cürök zıpıldayt-: kalp çarpıyor, kalp yerinden oynuyar.
zıya = sıya.
zıyaarat = zıyarat.
zıyan, f. zarar, ziyan; zıyan kıl-: zarar vermek, ziyan vermek; zıyan tart-: zarar görmek, hasara uğramak; on som zıyan tarttı: on ruble zarar gördü; bir bronevik zıyan tarttı: bir zırhlı otomobil hasara uğradı.
zıyandaş, mit. gûya gizlice insanın arkasından gezen ve ona hastalıklar ve felâketler gönderen bir şerir ruh.
zıyandu, zararlı; zararı getiren.
zıyanduuluk; zararlılık.
zıyankeç, f. muzır; zarar, veren fesatçı.
zıyankeçtik, fesat, sabotaj.
zıyankor, f. = zıyankeç.
zıyankorluk = zıyankeçtik.
zıyapat, a. ziyafet.
zıyarat, a. evliya kabrini ziyaret etme, (mukaddes yerleri) ziyaret (fakat Mekke için kullanılmaz).
zıyaratçı (Mekkeden başka mukaddes yerleri) ziyaret eden.
zıynat, a. 1. süs. ziynet; bezek; 2. lezzet, zevk.
zıynatta- süslemek; anı zıynattap atıp kömdü: onu tantanalı bir surette saygı ile gömdüler.
zikir, a. 1. zikir; zikir sal-: Allahın isimlerini söylemek, vird çekmek; 2. mec. güvercin ve kumrunun ötmesi, dem çekmesi.
zil I, pislik, kusuntu, irin; sarı zil: öt; sarı zil kustum: safra kustum; beli ketip şilisin zill ağlan sarala: sırtı ezik, boyunu irinli kula (at).
zil II, a. esas, menşe; zili barıp çıkpay kalbayt: nasılsa da bulunur, kabil değil bulunmasın; bu zili saa kişi bolboyt: sen onunla geçinemezsin, sana hayır gelmez; zili-tübü emine bulur eken: bütün bu işler ne ile biter, acaba (korkarım, ki bunun sonu fena olmasın).