bukaçar, genç öküz, tosun.
bukara, 1. a. tebaa; 2. tar. avamdan olan kimse, avam; kara bukara tar: ayaktakımı.
bukaralık, tebaalık.
bukçuguy, yoğun, şişman.
bukçuy- = bursuy.
buket, r. çiçek demeti.
bukta-, f. 1. çevik; tecrübeli; 2. metin (seciyece) ; 3. sağlam, dayanıklı; bukta bakay bk. bakay.
buktur-, 1. saklanmıya zorlamak; gizlice yaklaştırmak; 2. sokmak, şiddetle saplamak.
bukturma, pusu; bukturma koy- ; pusuya yatmak; egerde coo köp bolso, bukturma koyup uruşkan: eğer düşman çok olursa, pusuya yatarak vuruşuyorlardı.
bukturuu, işs. buktur-dan.
bukulda-, kesik kesik ve yavaş sesler çıkarmak.
bukuldaş-, müş. bukulda-dan.
bukuy-, ciddi tavır takınmak; yüzünü buruşturmak; bukuyup, başın cerge koyup: yüzünü buruşturarak ve başını eğerek; bukuyup uk-: fikrini temerküz ettirerek dinlemek; taarıngan emedey bukuyup it catat: köpek sanki birisine gücenmiş gibi, surat asarak yatıyor.
Dostları ilə paylaş: |