kaş ı, 1. kaş; kerme kaş yahut kıyma kaş: yay gibi kaş; yay kaşlı, kara kaş: kara kaşlı; kaş karaydı yahut kaş karardı: kararlık çöktü, akşam oldu; kün batıp, kaş karayğanda: güneş batıp, karanlık çökmeye başladığında; kaş karayıp, el cattı: karanlık çöktü, halk uyumaya yattı, kırğız brigadası köz menen kaştın arasında öskön: kırgız livası bizim gözümüzün önünde büyüdü; kaş kabaktarın kaykap, içki sırların tartıp koy: hareketlerini dene ve iç sırlarını öğrenmeye ç alış; kaşında: üzerinde, yanında; kaşıma: yanıma; baş kaşında bol-: yakından iştirak ederek bir şeyin yanında hazır bulunmak; kirpigim kaşım (yahutkabağım kaşım) debeyt: “kirpiğim kaşım yahut gözkapağım kaşım demiyor yani, aldırmıyor; mından tap taza kutulat, kirpigim kaşım debeyt: bundan ter temiz kurtulur, ona vız gelir; kas serp- (yahut kaş ur-): (kırıtarak) kaş seğirtmek, oynatmak; kaş tartpay: göz kıpmadan, cesaretle, atılganlıkla; 2. eyer kaşı; eyerdin kaşın taanıttı: hakkından geldi (harf.: ona eyer kaşını tanıttı); mından eyerdin kaşın taanıp cürsün: bundan böyle hatırında tutsun;