sın- III, 1. kırılmak; 2. iflâs etmek.
sına-, müşahede etmek, denemek, sınamak, tadını bakmak, tenkit etmek.
sınak, deneme, sınav, tecrübe; sınak hat: şehadetname.
sınakı, denenmiş, tetkik edilmiş; sınakı at: vasıfları mâlum olan at.
sınal I = sın I, 1.
sınal- II, tecrübe edilmek, denenmek, sınalmak; sınalğan colbaşçılık: denenmiş rehberlik.
sınalış, kendi kendini tenkit.
sınaluu, işs. sınal- II’ den kendi kendini tenkit.
sınamal, denenmiş; özümö sınamal bolğon at: vasıfları ve tabiatı kendime belli olan at.
sınaş-, müş. sına-‘ dan.
sınaşuu, karşılıklı tenkit, karşılıklı deneme; öz ara sınaşuu: kendi kendilerini tenkit.
sınat-, et. sına-‘ dan.
sınç, iskelet, kafes (carcasse).
sınçı, 1. insanların savaşlık hassalarını, atların yürüklük sıfatlarını anlıyan uzman; caynap catkan san koldu, sınçılarğa sınatıp, çubatuuğa saldı emi folk: binlerce kişiden ibaret olan orduyu teftiş etti ve uzmanlara o ordunun savaşlık evsafını tayin ettirdi; kayrattuu cigit, külük at – munun kadırın biler sınçısı folk: cesur yiğit ve yürük atın evsafını sınçı bilir; 2. at tanıyan kimse; 3. tenkitçi; ehlihibre, esper; adabıyat sınçsı: edebiyat tenkitçisi.
Dostları ilə paylaş: |