çormonğdo-, hareketlerinde kalın dudaklı ve sukuti adama benzemek.
çormoy-, kalın dudaklı ve sukuti olmak; (kalın) dudaklarını şişirmek ve ciddi görünmek.
çormoyt-, (kalın) dudaklarını boru şeklinde şişirmek; erdin çormoyttu: kalın dudağını şişirdi.
çornoboy r. «çevnovoy» : müsvedde, karalama.
çoro, tar. (prens soyundan) oğlan,delikalı; (bahadıran) muharibi; kün tiygen cerdin çorusu mec. : dönek (hislerinde sabit olmiyan).
çort ı, kesik ve ani hareketi taklit sözü; çort kes: kesivermek, kesip almak; çort sın-: dümdüz kırılmak; çort ayt-: doğruca, keskin bir şekilde söylemek; münözü çort cürgün kişi: çabuk kızan kimse.
çort ıı. r. şeytan,cin
çorto-= çort ı: çorto kes: kesivermek.
çorton, (rad.) turna balığı. escidae.
çortonğdo-= kortonğdo-
çortoy-= kortoy-.
çoş, r. ince tahta, padavra.
çot ı, r. hesap aleti
çot ıı, baltacık.
çotala ı. f. oyuncuların ev sahibine oda yahut oyun kagıdı mukabilinde verdikleri ücret.
çotala ıı. fitilli tüfek.
çotor= çotala ı.
çotto-, hesap aletiyle hesaplamak.
çoturanğda-, hareketlerinde kısa boylu vetıknaz adama benzemek.
çömör-, batırmak, daldırmak; suuga çakanı çömördö; kovayı suya batırdı.
çömüç kepçe, çömçe, çömçek.
çömül-, dalmak; yıkanmak, banyo almak; terge çömül- : ter içinde kalmak, ter dökmek.
çömülüü, işs. çömül-den.
çömüt-, batırmak, daldırmak.
çömütüü, batırma, daldırma.
çöndölöy, dağ faresinin yavrusu.
çönğör, büyük kıymık (kaba ot, kamış kırıntısı).
çönök, şerit şeklinde uzanan toprak yığını; yılankavi sırt; hendek, çukur; arık çönögö köp cer: arkları, hendekleri çok olan yer.
çöntök, cep; töş çöntök: göğüs cebi; can çöntök: yan cep.
çöntökçü, yahut çöntökçü uuru: yankesici.
çöntöktüü, cepli: töş çöntökyü köynok: göğsünde cebi bulunan gömlek.
çöö, 1. kızıl kurt; çakal; çöödöy sarı: büsbütün kızıl; çööçö katkırba: çakal gibi kahkaha atma; 2. bir oyun adıdır (karanlık çöktükten sonra oynanır).
çööçök= çöyçök.
çöögün, çaydanlık (su kaynatmak için).
çöölmök, çömlek; ak çöömlök: geceleyin oynanan çocuk oyunu.
çöölü-, 1. artık yaralamayıcak ve vurmıyacak (kurşun, ok hakkında); çöölügön ok eken, arcağına ötpöy kaldı: kurşun süratini artık kaybetmişti, hedefi delip geçmedi; 2. tenbel, yorgun koşmak (at hakkında).
çööt, yağmur ve benzerlerinin biriktiği küçük oyuk.
çöp, 1. ot, kuru ot; çay çöp: latince adı hypricum olan bir bitki (ş. sami’ye göre: koyunkıran, kılıçotu: m.) ; aram çöp: iris (ot); tıyın çöp: ebegümecinin bir çeşidi: tenğge çöp: arslan paçası; alchemilla vulgaris (ot): sen cürgön cerge çöp çıkpayt: senden iyilik beklenmez (harfiyen: senin gezdiğin yerde ot bitmiyor): közgö çöp sal: (karısına, kocasına) ihanet etmek; (harfiyen: göze ot salmak); men anın sarı izine çöp salam: ben onu ne pahasına olursa olsun arayıp bulacağım (harfiyen: ben onun sarı izine ot koyacağım): çöpçar: çörcöp ufak ot döküntüleri; çöp; 2. hayvanlarda son, döleşi (bu mana ile yalnız üçüncü şahsın bitişik zamiri ile kullanılır); koydun çöbü: koyunun sonu (karş. ton ı) .
çöpcü, ot biçmekle ve yığmakla meşgul olan.
çöpkana, k-f. kuru ot anbarı.
çöyçök, (başlıca, çocuklara has) küçük çanak; sır çöyçük: sırlı (boyalı) çanak; kara cıgaç çöyçök: boyasız ağaç çanak; çöyçök al- mec. (at hakkında): pek fazla semirmek (şöyleki sağrısında oluk peyda olur).
çöyçökçü, çöyçök (bk.) yapan usta.
çöyrö, daire, çevre; çöyrösündö: etrafında.
çöyröl= çöyrö.
çöyrölö-, etrafta hareket etmek; uşu tegerekte ele çöyrölöp cürdüm: şu civarda dolaşak gezdim.
çu ı, bk. çı.
çu ıı= çü ıı.
çuba-, katar halinde gitmek, biribiri ardınca gitmek.
çubal- sürüklenmek; sürünmek; yavaş adımlarla yürümek; cibi çubalıp baratat: (o gidiyor) peşinden ipi sürükleniyor.
çubalakta-, it. çubukta-dan.
çubalçı-, uzamak; uzun mesafeye uzanmak (birbirinin peşinden) çubacıgan kalınğ töölüü köç kele atat: çok develi büyük göç katarları geliyor; çubalcıp titin buudaktayt: duman buram buram yükseliyor.
çubalçıt-, et. çubalçı-dan.
çubalınğkı, hafifçe sürüklenen; çubalınğkı sakal: bir parça karışık sakal.
çubalt-, sürüklemek; köynögön çubaltıp uzun kılgan eken: (o kadın kendine) sürüklenen uzun elbise yapmış; çubalta caz- : uzun uzadıya yazmak.
çubaltuu, işs. çubalt-tan.
çubama, uzamış; uzayıp giden, dizi.
çubatuu, işs çubut-tan; attı çubama ğana col: üzerine yalnız dizi halinde yürümek kabil olan yol.
çubaş-, müş. çuba-dan
çubat- ı= çubatun.
çubat-ıı, birbirinin peşinden, dizi halinde yürütmek; koydu çubatıp sana: koyunu biribiri ardınca geçirerek saymak; koy çubat (tar.): koyun sürüsünü geçirmek (bu bir cezadır, ki bu cezaya çarpacak kimseyi yatırarak etrafını dikenlerle çevirirler yahut onun gerilmiş bacaklarını ve kollarını kazıklara bağlarlar ve sonra üzerinden koyun sürüsünü geçirirlerdi).
çubatuu, işs. çubat-tan; attı çubatuuğa sal-: (yarışlardan önce) atları seyircilerin önünden dizi halinde geçirmek.
çubur-, uzamak; akmak; tane tane dökülmek; dizi halinde yürümek. may slaadan çuburup turat: yağ parmakların arasından akıyor; baarı kötünön çuburdu: hepsi onun peşine takıldılar.
çuburma, üzerinden yalnız dizi halinde geömek kabil olan patika.
çugoy-, (çü+goy) sürmek, haydalamak: mahmuzlamak: üyün közdöy çugoydu: (süvari) atını evine doğru sürdü.
çuk, çak ııı. sözünün tekidir.
çukak, çocuksuz, kimsesiz, yersiz, yurtsuz.
çukçuy-, zayıf, arık gözükmek,
çukoy= çugoy.
çuku-, kazımak, kazıyıp çıkarmak, oymak; murun çuku-: burnu karıştırmak; çukuğunday kep tapkan: yerinde sözü çabucak buldu, derhal intikal etti, farkına vardı.
çukul, 1. acele, müstacel; sıra dışı, fevkalâde; çukul sıyaz: fevkalâde kongre; çukul mildet: geciktirilmez vazife, askerce iş; 2. kendini zabtedemiyen, çabuk kızan: keskin, atılgan; çukul bura tar- : birden çevirmek; çukul buruluş: kat’i dönüş, dönüm; çukul coop: kısa ve keskin cevap; çukuldan: birden, ansızın; çukuldan kayrıldı: birden, ani olarak döndü; çukuldan katuu çoçup ketti: beklenilmiyen halden gayet korktu; çukulunan ayta saldı: kısa söyledi, inceliklere girişmeden, işin özünü anlattı; 3. yakın; canına çukul kelgende: yanıma çok yakın geldiğinde; koş çıgarına çukul kaldı: ekim zamanına az kaldı; çukul münöt içinde: en kısa bir zaman içinde; çukul cerden bk. cer ı.
çukur, çukur, oyuk; bir kazanı andıran derin dere; may çukur: kulak arkasındaki çukur (kulak memesinin altındaki).
çukuran-, inleyişe benzer bir ses çıkarmak (mes. yeni uykudan kalkan adam hakkında); hafifçe melemek (mes. yeni kuzılayan koyun hakkında): çukuranıp oygonup folk. : oynıyarak ve inliyerek.
çuldu, kırıntılar; eti kemirilmiş olan kemik; güdük, küt (mes. fazla kullanılmış olan kazma gibi).
çulduk, çulluk (kuş); töö çulduk gagası orağa benziyen bir nevi çulluk biy ats.: koyunun bulunmadığı yerde keçiye abdürahman çelebi derler (harfiyen. : ördek bulunmadığı yerde çulluk hüküm sürer)
çuldur, söylerken bazı sesleri, mes. «r» yi, iyi telaffuz edemiyen dığdığı.
çuldura- 1. bazı sesleri gereği gibi söyliyememek; 2. çetrefil bir dille konuşmak; al kıtayça kiçine çuldurayt: çince çatra patra konuşuyor.
çulduroo, işs. çuldura-dan.
çulğa-, kuşatmak, sarmak; orup çulğa: sararak örtmek, bürümek, her yanda örtmek; tegerektep çulğap al: her yandan sarmak, kuşatmak.
çulğur, ateşte kızdırmak suretiyle delik açmak için kullanılan demir çubuk.
çulğut-, et. çulğu-dan.
çulp, suya düşen nesnenin çıkardığı sesi taklit; çulp et- : «çup» diye ses çıkarmak (mes. suya atılan taş hakkında).
çulpulda-, «çulp» sesi çıkmak.
çulu, sağlam; dayanıklı; tıknaz; som (yekpare); çulu kişi: sağlam, güçlü kuvvetli adam (ihtiyarlığına kadar zindeliğini, gücünü muhafaza eden kimse) ; çulu söök: som (kof ve borumsu olmıyan) kemik.
çuluk, kısa kulaklı (koyun kuzu hakkında).
çuluy-,adaleleri sert, kendisi sağlam olmak; tıknaz, güçlü kuvvetli kimseye benzemek; tay bukaday çuluyup mec. (sağlam, kuvvetli) öküz (tosun) gibi.
çup, «çu» ile başlayan kelimelere takviye için katılır (bk. çunğkurçak).
çupulda-, çamurda gezerken, yahut suya bir nesne düşerken «cup» diye bir ses çıkmak.
çur, 1. aşık oyunu terimi (orta asyadaki rus çocukları lisanında bunun yerine «nalipuk» sözü kullanılır); çur karmadım yahut çurum karmadım «nalipuk» u aldım; 2. bağırmalar; şamata; çur dey düştü: birden bağırdı; kulağı çur dey tüştü: birden kulağı çınladı.
çura ı. bir hastalığın adıdır.
çura-, ıı. koşmak, kaçmak.
çurat-, koşturmak, kaçırmak.
çuray: cuka çuray 1. kasık (hayvanlara kasıkta art ayağı gövdeye bağlıyan ince deri); 2. avret (uvut) yerleri.
çürüş ı, buruşuk; kıvrılmış; büzülmüş; çürüş buuday: buruşuk buğday (tok olmıyan buğday tanesi).
çürüş-, ıı. buruşmak, kıvrılmak büzülmek.
çürüştür-, et. çürüş ıı-den.
çüş= çüç.
çüştö, ince beyaz patiska; çüştödöy ak: bembeyaz.
çütkör, büyük kirpi: hystricidae; çütkördey: küçücük ve buruşuk; beti çütkördey: kuzugöbeği denilen mantara benziyen; yüzü kuzu göbeği gibi (sövme).
çüülü= çüylüü.
çüygün, 1. semiz yağlı (hayvan hakkında); soğumunğ çüygün bolsun: kestiğim hayvan yağlı olsun; (istikbal için hayvan kesene iyi dilek); mugaddi, besleyici (et hakkında).
çüygündö-, semiz techiz etmek; kazanınğdı çüygündöp as! : yemeğini, tencereye yağlı et atmak suretiyle pişir! : etti çüygündöp ber! etin, yağlı ve lezzetli parçalrını seçerek ver!
çüygündöy-, et. çüygündö-den; kazanınğdı çüygündötüp astırçı: yağlı et pişirtsene!