A I, taacüp haykırması; taaccüp veya memnuniyetsizlik edasiyle sual; 3


arkalat- , (birisinin) sırtına koymak, yükletmek; maa arkalatıp koy- : benim sırtıma koy, yüklet! arkalatuu



Yüklə 6,96 Mb.
səhifə6/90
tarix29.10.2017
ölçüsü6,96 Mb.
#19558
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   90

arkalat- , (birisinin) sırtına koymak, yükletmek; maa arkalatıp koy- : benim sırtıma koy, yüklet!

arkalatuu, (birisinin) sırtına koyma, yükletme.

arkalık, 1. (Cenubî Kırgızistan’da) ; şimalli (Kırgız) ; 2. (bu mânâ ile daha fazla arkalık temir şekli kullanılır) : kadın örgüsüne süs olamk üzere takılan madenî levhacık.

arkaloo, 1. kendi sırtına alma, sırtlama; sırtında taşıma; 2. himayeye başvurma.

arkaluu, üzerinden; vasıtasiyle; poçta arkaluu aldım: posta vasıtasiyle aldım; uşul col arkaluu: bu yolda, bu usulle.

arkan, (kıldan, yünden örülmüş olan) kalın ip; kıl arkan: kıldan örülen arkan; arkan tarttırmay: bir çeşit spor; kün batuuga arkan boyu kaldı: güneş şimdi batmak üzeredir.

arkanda- , arkanla bağlamak; arkanlamak; attı arkandap koy: atı arkanla! ; al meni sayga arkandap ketti: o beni aldattı, fena vaziyete koydu.

arkandal- , arkanla bağlanmak.

arkandat- , et arkandadan.

arkandatuu , işs . arkandattan.

arkandoo , arkanla bağlama ; arkanma.

arkar, arxar (dağ koyunun dişisi): üç arkar: mizan yıldız topu; altı arkar; düppüasgar (yıldız topu; ceti arkar; düppüekber ( yıldız topu .

arkay - , 1 . her yana çıkık durmak ; 2 . yükselmek ; göklere doğru çıkmak ; arkaygan aska menen zoolar : tepeleri göklere yükselen dağlar ve vahşi kayalar .

arkayt - , et . arkaydan ; azuuların arkaytıp folk . : azı dişlerini sırıtarak

arkaytuu , işs . arkayt – tan .

arkayuu işs . arkay – dan .

arkı , öte taraftaki ; uzaktaki ; ileride bulunan ; arkıbı , berkibi ? : öteki mi beriki mi ? ; daha ileride bulunan mı , daha yakında bulunan mı ? ; arkı – berkini tüşüngön ( yahut bilgen ) : bir şeyler bilen ; şunun bunun farkına varan ; arkı – terki : çapraz , haçvari ; mütekati . ; ulaktı arkı – terki baylayt : oğlakları çaprazlama bağlıyorlar ( şöyle ki onlar karşı karşıya dururlar ve birinin kafası öbürünün kafasının ötesine geçer ) ; arkı – terki bas - : yürürken ayaklar birbirine dolanmak , ayak dolaşmak ; ileri geri yürümek ; arkımaktın azganı – arkı – terki başkanı folk . : atın yorulduğunun alameti – yürürken ayaklarının dolanmasıdır ; murdaagı kündün arkı künü : dördüncü gün geride ; üç gün önce .

arkıl , f . çeşit çeşit ; türlü ; mütenevvi .

arkıp = arxiv .

arkıra - , gürlemek , gürüldemek ; çağlıyarak akmak .

arkırat - , et . arkıra – dan ; balanı arkıratpa ! : çocoğu ağlatma ! arkıratıp çaap keldi : atı doludizgin koşturarak geldi .

arkıroo , gümbürtü , gürleme ; gürlüyerek akış .

arman , f . kutsal rüya ; nail olunmamış arzu ; armanga cet - : arzu edilene ermek ; adamzat caralgandan berki armanınğarga cektirebiz : beşeriyetin ötedenberi arzuladığı kutsal gayelere erdireceğiz .

armandan - , tatmin edilmeme hissini ifade eylemek .

armanduu , 1 . arzularında tatmin edilmiyen ne buna acıyan kimse ; armanduu obon : hazin melodi ; 2 . tatmin etmiyen ; armanduu düynö folk . :<< bu >> dünyanın vasfıdır ( << öteki >> dünyadan , ahretten ayırmak için ) .

armansız , ermediği arzuları bulunmıyan ; kutsal rüyasının tahakkukunu gören , armansız düynödön öttü : onun hayatta arzu ettiği hiçbir şeyi kalmadı , hayatını iyi geçirdi .

armiya , ordu ; Kızıl armiya : Kızlı Ordu .

arna - , tahsis etmek ; ithaf eylemek ( birisine veya bir nesneye ) ; konokko arnap koygon kozu : misafire tahsis edilmiş olan kuzu .

arnal - , tahsis edilmek ; ( birisine veya bir nesneye ) ithaf edilmek ; Oktyabirdin cıyırma cıldığına arnalat : Teşrinievvel ( inkılabının ) yirminci yıldönümüne ithaf ediliyor .

arnalın - = arnal .

arnoo , tahsis ; ithaf ( birisine veya bir nesneye ) ,

arp = arıp II.

arpa , arpa ( hububat ) ; olonğ arpa , cırım arpa : arpa nevilerinin adıdır .

arpakan , başağı yulaf başağına benziyen bir çeşit zararlı ot .

arpal - , çok yorulmak , savrulmak ( israf edilmek ) ; didinmek ; caydın künü – tiriçiliktin arpalıp turgan kezi : yaz , maişet uğtasmaları mevsimidir .

arpalış - , 1 . telaş etmek ; uğtaşmak ; çabalamak ; bugün keçkeçe bala menen arplaştım : bugün akşama kadar ( bütün gün ) çocukla uğraştım ; 2 . kucaklaşarak sarmaş dolaş olmak .

ars I , = arıs .

ars II , ars – ars ür : ince sesle havlamak ; alabildiğine , amansız , kovalamak ; kak etken karga , ars etken it cok : hiçbir diri varlık yok ( harfiyen : öten karga , havlıyan köpek yoktur ) .

arsak , çıkıntılı ; arsak taş : çıkık duran taş , kaya ; arsak – tersek : her yana çıkık duran ; tişi arsak – resek : dişleri düz değildir ; ireti cok arsak – tersek : tam bir intizamsızlık içinde bulunan .

arsaktal - , sivri uçlariyle çıkıp durmak ; arsaktalgan zoolar : çıkık duran kayalar .

arsaktuu , sivri uçları çıkık duran ; arsaktuu too : tepeleri taşlı olan dağ .

arslanğda - = arsanğda .

arsanğ , arsanğ , arsanğ etip kül - : kıs kıs gülmek .

atsanğda - , ferahlı , keyifli gözükmek ; arsanğdap kül : sevinerek gülümsemek , keyifli keyifli tebessüm uzatmak .

arsarluu , ( mana itibariyle ) = arsar .

arsarsı - , süphe , tereddüt ve kararsızlık içinde bulunmak ; tahminler içinde bocalamak ; munun eç bir arsarsıy turgan ceri cok : bunda kararsızlık , tereddüt uyandıracak hiçbir sey yoktur .

arsay - , sivri uciyle çikip durmak .

arsayt , et . arsay – dan .

arsı – I , sıkılmak , utanmak …

arsı II = arzı

arsılda - , gümbürdemek .

arsıldat - , et . arsılda – dan .

arsıldoo , gümbürdeme .

arsıy - , ağzını açarak dişlerini göstermek , sırıtmak .

arsıyt - , et . arsıy – dan .

arsız , utanmaz , arsız ; vicdansız .

arsızdık , utanmazlık ; arsızlık ; vicdansızlık .

arstan , arslan ; arstan katuu kaçırat , cumşak alat ats . : arslan savletle saldırır , anak yumuşak kapar .

arş , marş ; şagöm arş : ileri , arş !

art I , dağ geçidi .

art II , art kısım , arka taraf ; artınan : peşinden ; artında : peşinde arkasında ; biri artınan birinin : biri arkasından birini ; artınğdı baykay cür : mütevazi ol ; hareketlerine dikkat et ! dikkat et , ki gidişatın fena neticeler vermesin (harfiyen : arkana bakarak yürü ! ) ; aldı –

artın karabay kaçtı ; aönüne arkasına bakmadan kaçtı ; arta kal - : geri kalmak ; arkada kalmak ; artına tüş - : takibetmek ; araket artında boldu : çalıştı ; tedbirler aldı ; malı artında kalsın ! ( hasis adam hakkında ) : malmın hayrını görmeden gebersin ! ( harfiyen : davarları arkasında kalsın ! ) .



art - , III , 1 . fazla olmak ; köçköndön otun artrat , ölgöndön katın artat ats . : göçenden odun kalıyor , ölenden karı kalıyor ; 2 . yükletmek ; atka arttı : ata yükletti ; köz art – bk . köz .

art – IV , = arıt I .

artel , r . zanaatçılar birliği .

artelçi , borsa komisyoncusu ; sanaatçılar birliği azası .

arteldeş - , birleşerek << artel >> teşkil etmek .

arteldeştir - , << artek >> kılığında birleştirmek .

arteldeştiril - , << artel >> kılığında birleştirilmek .

arteldeşritüü , << artelleştirme >> .

arteldeşüü , << artelleşme >> . İşs . arteldeş – ten .

artık , daha fazla ; daha iyi ; arta kalan ; fazla ; ziyade ; men artık berdim ; 1 ) ben fazla verdim ; 2 ) ben fazlasını verdim ; artığı menen orundaldı : fazlasile yerine getirildi ; cıkton barı artık ats . : << var >> tan yeğdir ; ölgön colborston tirüü çıçkan artık : diri fare ölü kaplandan daha iyidir ; artık tuugan bk . tuu II ; artıkbaş == artık baş ; berbegeninen artıgan çıgardı : verdi amma vermese daha iyi olacaktı . ( aşırı fazla karşılık almak şartiyle , yahut minnet ederek , sövüp sayarak verdi ) .

artıkbaş , fazla ; lüzumundan fazla ; arta kalan .

artıkbaştık , fazlalaık ; artıknaştık kılbas : fazla olmaz ; lüzumsuz olmaz .

artıkça , ayrıca ; bilhassa ; artıkça senin özünğ bolgonunğ cakşı ele : kendinin bulunduğun çok iyidir .

artıkçılık , 1 . fazlalaık : fevkaladelik ; 2 . üstünlük ; meziyet ; menden artıkçılığı kaysı : onun nesi benden üstün ?

artıktık = artıkçılık .

artıl - , arta kalmak ; ziyade olmak ; artılıp cat : asıl halde yatmak : 2 . yükletilmiş olmak .

artılt - , et . artıl – dan ; artıltıp kamçı çaptırba folk . : ( kadına hitaben ) 1 ) sırtına kamçı vurdurma ; 2 ) mec . : haysiyetini elden bırakma ; böyle bir tavır takın ; ki kimse seni hakaret etmeye kendisinde cesaret bulamasın .

artın - , sırtına yüklenmek yahut kendisi için yüklemek .

artındı , arta kalan , artık .

artış I , artma ; fazlalık .

artış – II , birlikte yükletmek : yüklet -

mekte birbirine yardım etmek .



arışun işs . artış II den .

artilieriya , r . topçuluk , tupçu sınıfı .

artilieriyaçı , topçu askeri .

artist , r . artist , sanatkar ; artist ayal = artisteka .

artistka , r . kadın artist .

artkı , arkandaki ; son ; aldınğkının adaşkanın artkı kişi bilet ars . : ön – dekinin yolu şaşırdığını arkadaki anlar .

arttır - , 1 . büyütmek ; çoğaltmak ; fazlalaştırmak ; üçtü ekige arttır - : üçü ikiye zarbetmek ; aylıgımdı arttırdılar ; cegen tamagın arttırbayt : ondan yiyecek kalmıyor ( nekadar verilse de hepsini yer ) ; algan aylıgınğdan kança arttırdınğ ? : aldığın maaştan ne kadar tasarruf ettin ? ; 2 . yüklettirmek .

arttırıl - , büyütülmek ; çoğaltılmak , arttırılmak .

arttırıluu , işs . arttırıl – dan .

arttıruu , kbüyütme ; çoğaltma ; arttıruu kerek : büyütmeki , arttırmalı .

artuu I = art I .

artuu II , 1 . büyüme ; çoğalma , artma , 2 . yükletme .

arut I . 1 . temiz , arı : namuslu ; masum ; aruu cuu : temiz yıkamak ( başlıca , ölüyü ) ; 2 . sevimli ; güzel ; aruu kız : sevimli kız .

aruu II , sar ‘ a ; aruusu karmap kalıp – tır : sar ‘ ası tutmuştur .

aruula - , aruulap : temizce ; aruulap taza cuudurup folk . : temiz yıkamayı emrederek (ölüyü).

arxitektor , r . mimar .

arxiv , r . arşiv .

arxivçi , arşiv muhafızı , arşivist ; arşiv müdürü .

arz = arız .

arzan , f . 1 . ucuz ; 2 . ( iflas ) kolay ; at arıtmak arzan , curt arıtmak kımbat . ats . : at yormak kolay , halkı anlamak güç .

arzançılık , ucuzluk .

arzanda , ucuzlamak .

arzandat , ucuzlatmak .

arzandatuu , ucuzlatma .

arzandık . 1 . ucuzluk ; 2 . ( başarmak için ) kolaylık ; sühulet ; 3 . yardım .

arzandoo , ucuzlama .

arzı - , 1 . değmek ( paha ve kıymeti , değeri olmak ) ; arzıbayt : değmez ; tıyınga arzıbagan sözdü aytat : on para etmiyen sözü söylüyor ; saçma söylüyor ; 2 . tatmin edilmek ; kılgan işine arzıbadım : yaptığı işle tatmin edilmedim ; bu toodan bu tooga arzıbagan kiyik ölüptür ats . : bir dağda durarak öbür dağa göz diken geyik ( kiyik kelimesine bakıla ) ölmüş ; 3 . arzu etmek .

arzıt - , tatmin etmek ;san cagınan arbıtpayt ; sapat cagınan arzıtpayt : kemiyetçe az , keyfiyetçe tatmin edici değil .

as I = arıs ; kökürögün aska bölödü , köçügün kişke cölödü folk . : göğsünü kakım kürk ile kındakladı , ve kendisini samur kürküne oturttu .

as II , bk . ast .

as III . asmak ; sallandırmak ( asmak suretiyle cezalandırmak ) ; kazan as – 1 ) kazanı , tencereyi ocağa yerleştirmek ; 2 ) yemek hazırlamak ; at as - : et pişirmek .

asa , a . uzun el geğneği , asa .

asaat , a . nasihat ; öğüt ; ders vermek ; nasihat etmek ; asaat ayt – 1 ) nasihat vermek ; 2 ) ölünün yakınlarına başsağlığı dilemek , taziye etmek .

asaba , a . sancak ; bayrak .

asel , a . bal .

asem , 1 . şık ; zarif ; işvekar ; kırulmayı seven ; aemi bütüp kalıptır : cilve yaparak kuruluyor ; 2 . matmun iştahalı ; nazlı .

asemden - , 1 . şıklığa riayet etmek ; işve yapmak , kurulmak ; 2 . hırçınlık etmek ; nazlanmak .

asemdet , 1 . mübalağa ile süslendirmek , bezemek , tezyin etmek .

asemdik , 1 . şıklık ; zarafet ; işvekarlık ; 2 . hırçınlık ; naz .

asemdüü , 1 . şıklığa riayet eden ; zarif ( taylan ) ; işvekar , cilveli ; 2 . hırçın ; nazlı .

aser , a . 1 . tesir ; 2 . telif ( edebi eser ) .

aserlüü , tesirli .

asıl , a . 1 . yüce soylu ; asil , asıl tukumduu : yüce soylu ; cins ; asıl çorom : asaletli dostum ; 2 . kıymetli tal ; inci ; kıymetli kumaş ; asıl buyum : mücevherat ; asıl taş : kıymetli taş ; asıl – baştan , asıl – baştan ats . : akıl kafadadır ; cevherler ide , taşlar arasında bulunur .

asıl II, 1 . asılmak ; sallandırmak ( asılmak suratiyle cezalandırılmak ) ; asılsanğ , asıl cıgaçka asıl ats . : ölsen de çalgı ile öl ( harfiyen : asılırken bile soylu ağaca asılmak hoştur ) / 1 / ; 2 . hücüm etmek ; 3 . takılmak ; maga asılba : bana takılma ! ; asılıp sura - : ısrarla , çamsakızı gibi yapışarak istemek ; ricada ısrar etmek .

asıldan - , asalet kesbetmek .

asıldandır - , asalet kesbettirmek ; cinsini iyileştirmek , ıslah etmek ; mal tukumun asıldandır - : hayva cinsini iyileştirmek , ıslah etmek .

asıldatka , adaletli ( folklorda : hanım sıfatıdır ) .

asılı , a ( menfi cümlede ) asla ; katiyen ; hiçbir zaman ; dünyada ! asılı işinğ bolboyt folk . : senin işin hiçbir zaman yoluna girmez .

asılış - , birbirine asılmak ; birbirini itmek , sıkıştırmak .

asılkeç = asilkeç .

asılma , 1 . asılı ; asma ; 2 . tek . şakul .ipini ucuna takılan kurşun .

asılt - , astırmak ; sarkıtmaya zorlamak .

asıluu, İşs . asıl – II den .

asın - , takınmak ; kılıç , mıltık asın - : kılıç , tüfek takınmak ; silah kuşanmak .

asınt - , et . asın – dan ; mıltık asıntıp al ! : emret , ki sana tüfek taksınlar .

asıral - , terbiye edilmek ; beslenmek .

asıra - , terbiye etmek ; beslemek ; yadirmek ; mal asıra - : hayvan beslemek , yetiştirmek .

asırandı , terbiye altında bulunan ; evlatlık .

asırat - , et . asıra – dan .

asırese = asirese .

asıroo , terbiye ; bakım .

asıy , beşinci yaşına basan ( sığır hayvanı hakkında ) ; canğı asıy yahut bir asıy : altıncı yaşına basan ; üç asıy : yedinci yaşına basan ve vs .

asıya , a . mali itibar , kredi ; borç ( başlıca , emtia için ) ; asıyaga ber - : veresiye vermek ; asıyaga sat - : veresiye satmak .

asili = asılı .

asilkçe , f . 1 . latifeci ; alaycı ; şen şatır ; 2 . dost ahbap ( aralarındaki münasebetler , karşılık latife adişmek ve teklifsiz bulunmak derecesine varan dostlar ) .

asirese , ayrıca ; hele , bilhassa .

asiresi = asirese .

aska , yanaşılmaz , yüksek , kayalık dağ ; aska taş : yükselen kaya .

askala - , çıkıntılı durmak ( kaya hakkında ) ; askalap turgan kızıl taş : çıkıntılı kırmızı kayalar .

askalan - , göklere doğru yükslen ( dağ hakkında ) ; sakalangan too : göklere doğru yükselen dağ .

askalauu , kayalı .

askar = aska .

asker , a . 1 . ordu ; cöö asker : piyade askeri ; attu asker : süvari ; 2 . es . er ( asker ) , nefer ; muharip ; savaşçı ; Kızıl armiyanınğ askerleri cana komandirelri : Kızıl Ordunun erleri ve komutanları ; kızıl asker kon . : kızıl ordu eri .

askerdik = askerlik .

askerleş - , askerleşmek .

askerleştir - , askerleştirmek .

askerleştiril - , askerleştirilmek .

askerleştirüü , askerleştirme ; askerleştirim .

askerlik , askeri ; askeri hizmet ; askerlikke çakır - : askere çağırmak .

asma , 1 . asılı ; asma ; 2 . lavha ( dükkan ve benzerlerinin kapıları üzerine asılan lavha ) ; 3 . arabacının atalrı idare etmek için kullandığı uzun dizgin ; saçayak .

asman I , büyüdükten sonra iğdiş edilmiş olan öküz .

asman II , f . gök ; semavat ; yücelik .

asmanda - , semaya yükselmek ; havalanmak .

asmandat - , et . asmanda – dan .

asmandatuu , işd . asmandat – tan .

asma = nasıbay .

aspaaniy , f . asfahani , asfahanlı ; aspaanıy kilem : asfahan halısı .

apap , a . alet ; teçhizat .

asra - = asıra .

asrandı = asırandı .

asreyil = azreyil .

assalamu , a . assalamu aleyköm : size barış dileriz . ( Müslümanca selam ) .

assistent , r . asistan .

ast , ( bitişik zamirsiz kullanıldığında sonundaki << t >> sesini kaybediyor ) 1 . alt , alt kısım ; astın üstünö keltir : altüst etmek , karma karış etmek ; zirüzeber etmek ; calınıp astı üstünö tüşüp : yalvarıp yakararak ; askabı , üsköbü ? : aşağıya mı , yukarıya mı ? ; 2 . ön ; ön kısım ; astımda 1 ) altımda ; 2 ) önümde ; astınğa 1 ) senim altına ; 2 ) senin yanına ; açuuluunun astınan çıkpa ! : hırslanan kimseye çatma ! menin atım eç bir attı astına salbayt : benim atımı hiçbir at geçemez . ( harfiyen : benim atım hiçbir atı önüne koymaz , bırakmaz ) ; kızmatkermin astınğda folk . : senin hizmetkarınım ; 3 . başlangıç ; cazdın astı menen : baharın başlangıcından beri ; baharın iptidasında .

asta , f . yavaş ; aheste ; ağır ; ihtiyatlıca .

astakputulda , a . ne korkunç , ne dehset !

astala - , bir işi yavaş , ihtiyatlıca yapmak ; astalap ayt - : ihtiyatlıca demek ; söylemek .

astalık , yavaşlık , ahestelik ; ihtiyat .

astam , fazla ; daha ziyade ; kazısı eki eliden astam çıktı : sucuğu iki parmaktan fazla çıktı.

astapırılda = astakpurulda .

astar , f . 1 . giyimin iç bezi astar ; astarlık kımaş ; 2 . eski püskü şeyler ( terzilerde ) .

astarla - , astar geçirmek .

astarlat - , et . astarla – dan .

astarlık , astara ait ; astarlık kumaş .

astarloo , işs . astarla – dan .

astarkuu , astarlı .

astaydil , f . candan ; gerçekten ; ciddi olarak .

astınğkı , 1 . alttaki ; herhangi bir nesnenin altındaki ; 2 . öndeki ; önde bulunan .

asıtr - , asmayı emretmek ; kazan astır - : yemek pişirmek ( harfiyen : kazan tencere astırmak ) .

astırt - , et . asıtr – dan .

astırtan , gizliden gizliye ; astırtan içkelep bil - : gizlice öğrenmek ; koklamak ( istişmam etmek ) .

astırtın = astırtan .

asti , astı = asılı .

asuu , işs , as . III ten .

aş I , 1 . gıda ; aş tart - : yemek sunmak , yemeği sofraya vermek ; aşuudan kaldı : iştahası kesildi ; içkenim aş bolboy oturat : yediğim , içtiğim aş olmıyor ; atın ukkanda dalayları içken aşın cerge koyuçu folk . : birçokları onun adı anıldığı zaman bile titriyorlardı ( harfiyen : birçolkarı onun adını duyduklarında ellerindeki yemeklerini yere koyuyorlardı ) ; 2 . yemiş , mahsul ( yalnız bazı bitkiler hakkında ) ; 3 . ölüyü anmak üzere verilen ziyafet , yoğ aşı ; kökötöydün aşınday : mükellef ziyafet , şölen ( harfiyen : Kököteyin yoğ aşı giib ) ; atasına aş berdi : babası için yoğ aşı verdi ; 4 . pilav ; aş demde - : pilav pişirmek .

aş – II , bir şeyin üzerinden geçmek ; aşmak ; aşuu aş - , yahut bel aş - : dağ geçidini geçmek ; işke aş - : meydana gelmek ; işe yaramak ; işke aşpayt dep eseptelet : hükümsüz sayılıyor ; turmuşka aş - : hayatta tatabik edilmek , ameli bir şekil almak ; aşıp – taşıp tögülüp ketti : taşarak saçıldı ( döküldü ) ; kün aşkan sayın : gittikçe daha fazla ; gün geçtilçe ; önörü aşkan : hüneri gayet uz , usta ; aşkan mitaam : dolandırıcıların elebaşısı ; aşıp tüş - : üstün gelmek ; andan aşıp tüşkön bay cok : onun üzerine zengin yoktur .

aşa - , tatamak ; yemek ( ağza azar azar alarak) ; içmek ; bk . aralat .

aşam , bir defada ağza konulmasımümkün olan yiyecek miktarı , lokma ; bir aşam et : bir parça ( lokma ) et .

alar , a . aşar ; emece ; emece suretiyle yapılan iş ( hayvan ve emek vermek suretiyle karşılıklı yardım ; İnkilaptan önce fakirleri istismar etmek maksadiyle zenginler bundan istifade ederlerdi ) .

aşarçı , aşara iştirak eden ( bk . aşar ) , emecci .

aşat - , I , deriyi tüyü dökülmek üzere , içine bir madde atılan kaba komak , sepilmek .

aşat - , II 1 . birisinin ağzına lokmayo bizzat kendi eliyle koyarak ikram etmek ; et aşat , at aşatsanğ beş aşat ) tekelreme ) : eti ağza ver , ağza verirsen .beş defa ver ! 2 . mec . sövmek .

aşatkı , maya ( deri için ) .

aşattır - , et . aşat – I den ; teri aşattır - : deri sepiltmek .

aşattuu , işd . aşat – II den .

aşıgıç , çabuk ; müstacelen ; acele , müstacel ; tezlik .

aşıgıçta - , acele etmek ; tez davranmak .

aşıdıçtık , acele ; tezlik , iveklik ; müstaceliyet .

aşıgıçtuu , müstacel ; aşıgıçtuu kün : dağdağalı , gergin zaman .

alşıguu , işs . aşık IV ten .

aşık , I , fazla olan ; fazla gelen ; üstün gelen ; fazla ( artık ) ; aşık tap - : fazla bulmak ; aşıgı menen : fazlasiyle ; ziyadesiyle ; plandı aşıgı menen büttü : planı fazlasiyle yerine geitrdi ; beş metirden aşık : beç metreden fazla ; beş somdon aşıgın maga ber : beş rubleden fazlasını bana ver !

aşık II . a . aşk ve alaka dösteren , tutkun ; aşık car : mahbup , mahbube ; aşık bol - : aşık olmak , birisine tutulmak .

Yüklə 6,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin