İmam Rıza (a.s)’dan Nakledilen Bazı Rivayetler
2- Hüseyin bin Ahmed Beyhakî, metinde zikredilen senetle Ebu Âsım’dan İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Bir gün Mûsa bin Câfer (a.s) babası İmam Sâdık (a.s)’ın yanında konuştu, çok güzel de konuştu. Bunun üzerine babası ona şöyle buyurdu: “Aziz oğlum! Allah’a hamd olsun ki, seni atalarının halefi, çocuklarımın sevinç vesilesi ve kaybettiğim dostların yerini tutan birisi olarak karar kıldı.”
3- Hüseyin bin Ahmed el-Beyhakî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla Muhammed bin Ebu Abbad’dan ki, kendisi şarap ve musikî meclisleri düzenlemekle meşguldü, şöyle dediğini naklediyor: Hz. Rıza (a.s)’dan musikî ve duyulması hoşa giden şeylerle ilgili görüşünü sorduğumda şöyle buyurdular:
“Hicaz ehli (maksat oranın ulemasıdır) onu caiz biliyorlar; oysa bâtıl ve lehv hükmündedir. Sen Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu “Onlar, boş şeylere uğradıkları zaman onurla geçer giderler” (Furkan/72) duymadın mı?”
4- Hüseyin bin Ahmed el-Beyhakî, Muhammed bin Yahya Sulî’den şöyle dediğini nakletti: Ebu Zekvan hicri 285 senesinde Seyraf şehrinde bana Ahvaz kâtibi İbrahim bin Abbas’ın hicri 227’de kendisine şöyle dediğini nakletti: Biz, bir gün İmam Rıza (a.s)’ın huzurundayken İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Bu dünyada hakiki nimet yoktur.” Orada hazır bulunun fakihlerden bazıları İmam (a.s)’a şöyle arz ettiler: Ama Allah Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor; “Sonra o gün nimet(ler)den elbette sorulacaksınız” (Tekasur/8) Acaba Allah Teala’nın nimetlerden kastı, bu dünyadaki serin ve güzel su değil midir? İmam (a.s) yüksek sesle şöyle buyurdu: “Siz ayeti böyle tefsir ettiniz, onu çeşitli şekillerde yorumlamışsınız; bir grup “maksat serin sudur” demiştir; diğer bir grup “maksat tatlı yiyecektir” demiştir; başka bir grup ise “maksat güzel uykudur” demiştir. Ama babam bana, babası Ebu Abdullah (İmam Sadık) (a.s)’ın, huzurunda “Sonra o gün nimet(ler)den sorulacaksınız” ayeti hakkında sizin söylediğiniz görüşler söylenince sinirlenerek, şöyle buyurduğunu nakletti: Allah Teala kullarına lütfettiği nimetlerin hesabını sormayacak ve bundan dolayı kullarına minnet koymayacaktır. Başkalarına ikramda bulunduğundan dolayı bir kulun bile minnet koyması çirkin bir şey bilinirken Allah Teala’nın böyle bir şey yapması nasıl düşünülebilir? Allah Teala’nın nimetten kastı biz Ehl-i Beyt’in sevgisi ve velayetidir. Allah Teala tevhid ve nübüvvetten sonra bizim velayetimizi kullarından soracaktır. Kim buna vefa etmiş olursa bu, onu cennetin daimi nimetlerine kavuşturacaktır. Babam, babası ve dedeleri vasıtasıyla müminlerin emiri Hz. Ali (a.s)’dan, o da Resulullah (s.a.a)’den bu meseleyle ilgili kendisine şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Ya Ali! Kul öldükten sonra ondan ilk sorulacak soru Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim onun resulü olduğuma şehadet etmekle ilgili olacaktır. Daha sonra kuldan senin, benim ve Allah tarafından müminlerin emirliğine atandığını kabul edip etmediği sorulacaktır. Kim bunu itiraf ederek ona itikat etmiş olursa ebedi nimetler tarafına hareket etmiş olur.”
Muhammed bin Yahya Sulî diyor ki: Ebu Zevkan bu hadisi naklettikten sonra -ki bu hadisi ben talep etmeden nakletmişti- dedi ki: Bu hadisi sana nakletmemin birkaç nedeni vardır; birincisi, sen Basra’dan buraya (beni ziyaret etmeye) geldin, ikincisi; bu hadisi bana senin amcan (İbrahim bin Abbas Sulî) nakletmişti ve üçüncüsü de; ben bir zamanlar sadece lugat ilmine ve şiire vakit ayırıyordum ve bu ikisinin dalında hiçbir ilme ilgi duymuyordum. Ama bir gün Resulullah (s.a.a)’i rüyamda gördüm ki, herkes ona selam veriyor, o ise herkesin selamının cevabını veriyordu. Ben de huzuruna vararak selam verdim. Ama o, benim selamıma cevap vermedi. Bunun üzerine “Ey Allah’ın resulü, acaba ben senin ümmetinden değil miyim?” Diye sordum. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: “Benim ümmetimdensin, ancak halka İbrahim’den nimetler hakkında duyduğun hadisi naklet.”
Sulî diyor ki: Ehl-i Sünnet bu hadisi Resulullah (s.a.a)’den naklediyor. Ancak, o nakilde nimetler, ayet ve nimetlerle ilgili ayetin tefsiri zikredilmiyor. Onlar, Resulullah (s.a.a)’in sadece şöyle buyurduğunu naklediyorlar: “Kıyamet gününde kuldan ilk sorulacak şeyler şunlardır: Tevhid, Peygamber’in nübüvveti ve Ali bin Ebu Talib’in dostluğu.”
5- Hüseyin bin Ahmed Beyhakî Sulî’den, o Muhammed bin Mûsa’dan, o da babasından İmam Rıza (a.s)’ın bir gün Kur’an’ın azameti ve nezmindeki îcazı hakkında konuşarak şöyle buyurduğunu naklediyor: (O (Kur’an), Allah’ın sağlam ipi, güvenilir kulpu, cennete götüren ve cehennemden kurtaran apaçık yoludur; zamanın geçmesiyle eskilmez ve çeşitli dillere düşmesiyle değerini kaybetmez. Kur’an belli bir zaman için değil, bütün zamanlar için, tüm insanlara hüccet ve delil kılınmıştır. “Bâtıl ona önünden ve arkasından yaklaşamaz. O hekim ve hamît olan Allah’ın katından indirilmiştir.” (Fussilet/42)
6- Hüseyin bin Ahmed el-Beyhakî Sulî’den, o da Sehl bin Kâsım el-Nişaburî’den şöyle dediğini naklediyor: Adamın biri İmam Rıza (a.s)’a şöyle dedi: Ey Resulullah’ın torunu! Urve bin Zebir’den şöyle dediği naklediliyor: “Resulullah (s.a.a) takiye halinde vefat etti!” İmam (a.s) cevaben buyurdu ki: “Resulullah (s.a.a) şu ayet nazil olduktan sonra; “Ey resul, rabbinden sana indirileni tebliğ et; eğer tebliğ etmezsen risaletini (görevini) yerine getirmemişsindir. Allah seni insanların (şerrinden) koruyacaktır.” (Maide/67) Allah Teala’nın güvencesiyle halk arasındaki bütün takiyeleri kaldırdı ve Allah Teala’nın emrini insanlara açıkladı. Ancak Kureyş, Peygamber (s.a.a)’den sonra istediği her şeyi yaptı. Ama mezkur ayetten önce Peygamber (s.a.a)’in takiye etmiş olması muhtemeldir.”
7- Beyhakî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla İbrahim bin Abbas’tan şöyle dediğini naklediyor: İmam Rıza (a.s) babası vasıtasıyla dedesi Câfer bin Muhammed’den bana şu hadisi nakletti:
“Dünya bir kişiye yöneldiğinde başkalarının güzelliklerini de o şahsa cilve ettirir; ama dünya bir kişiye sırt çevirdiğinde o kişinin kendisinde bulunan güzellikleri de giderir.”
8- Beyhakî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla İbrahim bin Abbas’tan şöyle dediğini naklediyor: İmam Rıza (a.s)’dan duydum:
“Yirmi yıllık dostluk, akrabalık sayılır. İlim, aile için babadan kalan mirastan (mal ve ihtihardan) daha hayırlıdır.”
9- Muhammed bin Ahmed Bağdadî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla Hasan bin Ali’den, o da Ali bin Mûsa el-Rıza (a.s)’dan, o da babasından şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Kâim, imam oğlu imam ve vasi oğlu vasiden başkası olamaz.”
10- Aynı senetle İmam Sâdık (a.s) babası İmam Bâkır (a.s)’dan şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Allah resulü, ümmetin Ali, Hasan ve Hüseyin (a.s)’a uymasını vasiyet etti. Daha sonra “Ey iman edenler! Allah’a, resulüne ve kendinizden olan emir sahiplerine itaat edin” ayetini okuyarak şöyle buyurdu: Emir sahiplerinden maksat, kıyamet gününe kadar varlıklarını sürdürecek olan Ali ve Fatıma’nın soyundan gelen imamlardır.”
11- Muhammed bin Ahmed el-Bağdadî, metinde zikredilen senetle Hasan bin Süleyman el-Meletî’den, o Ali bin Mûsa el-Rıza (a.s)’dan, o da baba ve dedeleri vasıtasıyla Hz. Ali (a.s)’dan, o da Resulullah (s.a.a)’den şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Haset, neredeyse ilahi takdirlerden öne geçecek.”
12- Muhammed bin Ahmed el-Bağdadî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla Darim bin Kabise el-Nişaburî’den, o da İmam Rıza (a.s)’dan, o da baba ve dedeleri vasıtasıyla Hz. Ali (a.s)’dan ve o da Resulullah (s.a.a)’den şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Ey Ali, benim senin hakkındaki sözlerimi ancak takvalılar, arınmışlar, iyiler ve seçkin insanlar korur. Bunlar gece karanlığında siyah bir ineğin üzerindeki beyaz tüyler gibidirler (görülmeleri çok zordur).
13- Muhammed bin Ahmed bin Bağdadî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla Ali bin Mûsa el-Rıza (a.s)’dan, o da baba ve dedeleri vasıtasıyla Ali bin Ebu Talib’den şöyle buyurduğunu naklediyor: Resulullah (s.a.a) bir gün bizim yanımıza geldi, elinde de siyah ve beyaz renklerinde bir yemen akiki vardı. Derken bizimle namaz kıldı. Namaz bittikten sonra yüzüğü bana vererek şöyle buyurdu: “Ey Ali! Namazlarını bu yüzükle kıl; sen, Yemen akikiyle kılınan namazın sevabının yetmiş kat fazla olduğunu biliyor musun? Bu yüzüğün taşı daima tespih ve istiğfar ediyor, onun sevabı ise sahibine aittir. İsmet (hata ve sapmalardan korunma) ve tevfik Allah’ın elindedir.”
Dostları ilə paylaş: |