33. BÖLÜM İMAM RIZA (A.S)’IN MUHAMMED BİN SİNAN’A AHKÂMIN FELSEFESİ HAKKINDA CEVAPLARI1
1- Muhammed bin Ali Maciyleveyh (r.a), metindeki senetle Muhammed bin Sinan’dan şöyle naklediyor: İmam Rıza (a.s), ahkâmın felsefesiyle ilgili sorduğum soruların cevabında şöyle yazdı:
“Cenabet guslünün felsefesi temizlik, insanın kendisine dokunan meniyi temizlemesi ve vücudunun diğer yerlerini pak etmesidir. Çünkü cenabet insanın bütün vücudundan çıkmaktadır. Dolayısıyla vücudunun hepsini temizlemesi vaciptir. İşte bundan dolayı bütün bedenini temizlemesi insana farzdır.
İdrar ve dışkı da guslün farz olmamasının sebebi, bunların cenabetten daha çok ve sürekli olmasından dolayıdır; işte çok tekrarlanması ve zorluğundan, irade etmeksizin ve şehvetsiz geldiğinden dolayı sadece abdest alınması yeterli görülmüştür. Ama cenabet, insanın lezzet almak için kendi isteği ve kendisini o işe mecbur etmesiyle gerçekleşmektedir.
İki bayram (Fıtır ve Kurban), Cuma ve diğer günler için guslünün sebebi, kulun o günlerde rabbini ululaması, kerim ve yüce olan rabbini karşılaması, günahlarına mağfiret dilemesinden dolayıdır. Yine, bayram gününün onlara tanınıp Allah’ın zikri üzere o günde toplanmaları içindir.
İşte o günü ululamak, onu diğer günlerden üstün tutmak, nafile ve ibadetlerin çok olması ve bir Cuma’dan diğer Cuma’ya kadar insanın temiz olabilmesi için o günde gusletmeyi karar kılmıştır.
Ölüye gusül verilmesinin sebebi, hastalığından dolayı (birikmiş olan) pisliklerin giderilmesi ve ona ulaşmış olan çeşitli hastalık (ve mikrop)’ların temizlenmesi içindir. Çünkü o, meleklerle görüşüp ahirette onlarla irtibatta olacaktır. İşte bu yüzden, Allah’a uğradığı ve temizlerle (meleklerle) görüştüğü zaman -ki onlara dokunacak ve onlar da ona dokunacaklar- rahmet ve şefaate tabi tutulması için tertemiz olması uygundur...
Abdestle yüz ve kolları yıkamanın, baş ve ayaklara meshetmenin sebebi, kulun Allah’ın huzurunda durduğu, zahiri azaları ile ona yöneldiği ve bu azalarla amelleri yazan meleklerle mülakat ettiğinden dolayıdır. Öyleyse yüzün yıkanması, (Allah’a) secde ve huzû etmek içindir; iki ellerin yıkanması ise, onları Allah’ın dergâhına doğru kaldırıp indirmek ve ona işaret etmekten (yönelmekten) dolayıdır.
Baş ve ayaklara meshetmenin sebebi ise, bu ikisinin aşikâr ve açık olmasından dolayıdır; her durumda bunlarla Allah’a yönelebilir. Bunlarda olan huzû ve Allah’a yönelme, yüz ve kollardaki gibi değildir.
Zekâtın sebebi, fakirlere azık vermek, zenginlerin mallarını ise korumak içindir. Allah Teala sağlığı yerinde olanları, afet ve belaya uğrayanların ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef kılmıştır. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur: “And olsun ki mallarınızla, canlarınızla sınanacaksınız.” (Âl-i İmran/186) Mallarla sınama zekât vermekledir, canlarla sınama ise belalar karşısında sabırlı olmaya hazırlanmakladır. Ayrıca, zekât vermede Allah’ın nimetlerinin şükrünü yerine getirmek ve nimetin çoğalmasına da umut vardır; yine zekât vermede fakir ve yoksullara karşı merhamet, şefkat, eşitliğe teşvik, onları takviye etme ve dini meselelerde onlara yardımda bulunmak vardır. Bu fakirler, zenginler için bir öğüt ve onların ahiret fakirliğini hatırlamaları için de bir ibrettirler. Yine bu fakirler, zenginlerin kendilerine verilmiş olan nimet ve bağışlar karşısında Allah’a şükretmelerine, dua ve yakarışta bulunmalarına ve onlar gibi olmaktan korkmalarına birer teşvik vesilesidirler. Zekât, sadaka, sıla-i rahim ve başkalarına iyilik yapmak gibi birçok konularda da durum aynıdır.
Hacc amellerinin sebebi, Allah’a doğru gitmek, çok sevap talep etmek, yapmış olduğu bütün günahlardan sıyrılmak, geçmişte yapmış olduğu yanlışlıklardan tövbe ederek temizlenmek ve gelecekteki amellere yeni mükellef olmuş gibi yeniden başlamaktır. Yine hacda malı (harcamak ve hesabına yetişmek için) dışarı çıkarmak, bedenin zorluk çekmesi, insanın şehvet ve lezzetlerden alıkonulması, ibadet, huşû ve boyun eğmekle, sıcak ve soğukta, güven ve korkuda o’na dönmekle ve sürekli çalışıp gayret etmekle Allah’a yaklaşmak vardır. Yine hacda bütün insanlar için yarar, Allah’a yönelme, o’ndan korkma, katı kalpliliği ve saldırganlığı terk etmek, Allah’ı unutmamak, insanlardan ümidi kesmek, amel yapmaya koyulmak, haklara yetişmek, nefsi azmaktan önlemek vardır. Yine hacda doğu ve batıda olanların, karada ve denizde bulunanların, hacca giden veya gitmeyenlerin, tacir ve ithalcilerin, alış-verişle uğraşanların ve fakir kimselerin menfaati vardır. Yine hacda çevredeki insanların ve hacıların toplanmasına elverişli olan mekânların ihtiyaçlarının karşılanması vardır. Nitekim Allah Teala bir ayette şöyle buyurmuştur: “Kendileri için bir takım yararlara şahit olsunlar.” (Hac/28)
Haccın (ömür boyunca) bir kez farz olmasının sebebi, Allah, farzları insanların en güçsüz olanı göz önünde bulundurarak hüküm vermesidir. İşte o farzlardan birisi de insanın ömrü boyunca bir kez farz olan hacdır. Böylece, kudreti olanları, güçlerinin yettiği (istedikleri) kadar yapabilmeleri için önlerini açık tutmuştur...
“Oruç tutmanın sebebi, açlığı ve susuzluğu tadarak hissetmesi ve böylece kul Allah karşısında alçalıp yoksulluğa, zorluklara katlanarak, tutumlu olarak sabır ve ödül kazanması içindir. Bu, ahiret zorluklarına delalet etmektedir. Şehvetin önünün alınması, dünyada ona bir nasihatçi olması içindir. Bir ecelin zamanı olduğunu, dünya ve ahirette fakirlik ve yoksulluğun ne derecede zor olduğunun bilinmesi içindir.
(İnsan öldürmenin haram olmasının sebebi), insan öldürmenin, insanlara fesat olacağından dolayı Allah onu haram etmiştir.
Allah’ın, anne-babaya saygısızlığı (Akk-ı Valideyn’i) haram etmesinin sebebi; çünkü bunda, Allah’ın itaatinden ve anne-babanın itaatinden çıkılması vardır. Nimetlere kâfir olmayı içinde taşımakta şükretmeyi ortadan götürüp neslin azalıp yok olmasına sebep olacaktır. Valideyne saygısızlık, onların değerlerinin azalmasına, haklarının tanınıp bilinmemesine, yakınlık ve akrabalığın kesilmesine, valideynin çocuklarına olan ilgisinin yok olmasına sebep olacaktır. Çocukları onlara iyilik etmeyi terk ettiğinden dolayı, onlar da çocukları terbiye edip yetiştirmeyi bırakacaklardır.
Zinanın haram olmasının sebebi; insanların birbirlerini öldürme fesadından ve nesillerin yokolmasına, karışmasına sebep olduğundan dolayıdır. Çocuk terbiyesinin terk edilmesi ve varisler arasında fesadın ortaya çıkması ve daha nice buna benzer fesatlardan dolayıdır.
Yetim malının yenilmesinin haram olmasının sebebi; birçok fesat ve zulüm olmasından dolayıdır. Birincisi; kim yetimin malını zulmederek yerse, gerçekte onun katline (öldürülmesine) yardım etmiştir. Çünkü yetim ihtiyacı olan, kendisini barındıramayan, kendisine ait bir şöhreti ve şahsiyeti olmayandır. Onu annesi-babası gibi barındırıp doyuracak kimsesi de yoktur. Bu yüzden onun malını kim yerse, gerçekte onu öldürüp fakirlik ve yoksulluğa sürüklemiştir. Oysa Allah, bu işten onları korkutup Kur’an-ı Kerim’de ceza ve azap bildirmiştir: “Ardlarında aciz ve küçük soy-sop bırakacağını düşünerek onlar için nasıl korkup üzüntüye düşerler. Yetimler için de Allah’tan korksunlar.” (Nisa/9) İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah, yetimin malını yiyenler için iki azap hazırlamıştır. Birisi dünyada, diğeri de ahirettedir.” Dolayısıyla yetimin malının haram kılınması, onu korumak ve müstakil yapmaktır (yani, kendi kendini barındırabilecek duruma getirmektir). Geride kalanları selametlikle saklamaktır ki, ta onun başına gelen, bunların da başına gelmesin. Nasıl ki Allah, burada azabı vaadetmiştir. Ayrıca, yetim büyüyüp anlar duruma geldiğinde intikam alma, düşmanlık ve kin güdecektir. Bu, fesat, fenalık ve birbirlerini yok etmeleriyle sonuçlanacaktır.
Savaştan kaçmanın haram olması, dinde gevşeklik icat edip Resul ve adil imamı hafife almaya sebep olup onlara, düşmanlara karşı yardım etmemelerine sebep olacaktır. Böyle olursa onlar, sonuçta davet edildikleri nübüvvete ikrar etmeyi, adaleti yaymayı, fesadı yok etmeyi, inkâr edeceklerdir. Böylece, düşmanların Müslümanlara karşı cesaretlenmelerine sebep olup ardından da esaret, katliam, Allah’ın dininin iptal olup ortadan gitmesine ve daha nice başka fesatlara sebep olacaktır.
Allah, hicretten sonra cahiliyet zamanı inanç ve amellerine bulaşmayı haram etmesinin sebebi, bu dinden çıkmak, Peygamber ve Allah’ın hüccetlerine (imamlara) yardım etmemektir ve buna benzer fesatlar, hak sahibini haksız etmektir. Bu, sadece çölde yaşamasından dolayı değildir. Aynı şekilde, eğer biri dini tam olarak tanırsa cahiller gibi olmaya hakkı yoktur. Cahillerden olup onlara dönüşmesinden dolayı korku vardır. Çünkü ilmi terk ederek cahillere karışıp onlar gibi olmamasından emin değildir.
Allah’ın adıyla kesilmeyen hayvanın haram olmasının sebebi, Allah yarattıklarına onun ismine (tevhidine) ikrar etmeyi ve eti helal olan hayvanların kesimi sırasında Allah’ın isminin denilmesini vacip etmiştir. Bu, Allah’a yaklaşma sebebi olanlarla şeytanlara ibadet için yapılanlar arasında bir farkın olması içindir. Çünkü Allah’ın adının anılması, onun rububiyet ve birliğine ikrar etmektir. Allah’ın adından başka şeyin anılması ise, gerçekte ona şirk olup onunla başka şeye yaklaşmaktır. Kısacası kesilecek hayvana, Allah’ın adının denilmesi (“Bismillah” denilmesi), Allah’ın helal ve haram ettikleri arasında farkın olması içindir.
Allah, et yiyen kuşları, bütün vahşi hayvanları leş, insan eti, dışkı ve buna benzer şeyler yediklerinden dolayı haram etmiştir. Allah, vahşi hayvanlardan eti helal ile haramın bilinmesi için alametler bırakmıştır. Babam Mûsa bin Câfer (a.s) şöyle buyuruyor: “Her zehir saçma organı olan vahşi hayvan ile pençesi olan kuşların eti haramdır. Ama taşlığı olan kuşların eti ise helaldir.” Diğer bir şekilde eti helal olan kuşla, haram olan kuşun arasındaki farkı şöyle buyuruyor: “Uçarken kanat çırpanın etini ye, ama kanat çırpmayanın (kanatlarını gerip uçanın) etini ise yeme!”
Tavşanın etinin haram olması, kediye benzeyip kedi ve diğer vahşi hayvanlar gibi pençesinin olmasıdır. Vücudunda olan necasetle diğer vahşi hayvanlar hükmündedir..
Faizli bir alış veriş, her durumda satıcı ve müşteri için zarardır. Allah faizi, mal ve servetin yok olmasından dolayı haram etmiştir. Sefih ve deliye aklı yerine gelinceye kadar veya reşit oluncaya dek malı verilmez. Çünkü malını telef ederek yok etme korkusu vardır. İşte bu yüzden dolayı Allah faizi haram etmiştir. Alışverişte faiz, bir dirhemi iki dirheme nakit olarak satmaktır.
Faizin açıklandıktan sonra haram olması, haram olan bir şeyin hafife alınmasından dolayıdır. İşte bu, haram olduğu açıklandıktan sonra, büyük günah olup haram yapılan şeyi hafife almaktan başka bir şey değildir. Faizi de hafife almak, kâfir olmak demektir.
Borçta faizin haram olmasının sebebi, iyiliğin ortadan gitmesi, malların ise telef olmasına, halkın faydalanmaya ve kâra rağbet edip borç vermeyi ise terk etmelerine sebep olduğundan dolayıdır. Borç, yapılan iyiliklerdendir. Bunda (faizli borçta) fesat, zulüm ve malların yok olması vardır.
Domuz etinin yenmesinin haram olmasının sebebi, çirkin ve pis bir varlıktır. Allah onu bütün yaratıklarına örnek, nasihat ve mesholan varlıklara ise ibret ve delil olması için yaratmıştır. Çünkü onun yiyeceği necislerin en necisidir. Daha birçok sebeplerden... Aynı şekilde maymunu da haram etmiştir. Çünkü o da domuz gibi mesholunan bir hayvandır. Onu da yaratıklarına nasihat, ibret ve yaratılış şeklinden mesholanlara delalet etmesi içindir. Onda insana benzerlik verdi ki gazaplanılmış yaratıklardan olduğuna delalet etsin.
Murdar olmuş hayvanın haram olmasının sebebi, onda beden için zarar ve fesat, afetler vardır. Allah’ın adının (bismillah) denilmesi helal olması için bir sebeptir. Aynı amanda helal ile haram arasında da bir farktır.
Allah’ın, kanı da murdar gibi haram etmesinin sebebi, vücuda zararlı olduğundan dolayıdır. Çünkü kan, vücutta sarılığı meydana getirir (sarı su oluşturur). Ağzı kötü kokulu yapıp vücudun da leş gibi kokmasına, ahlakı bozup kalbin taşlaşmasına sebep olmaktadır. İnsandan şefkat ve merhameti götürür, hatta insan anne-babasını ve en yakın dostunu bile öldürmekten korkmaz.
Dalağın haram olması, içinde kan olmasından dolayıdır. Kan ve murdarda olan sebepler onda da mevcuttur. Çünkü hepsi zararlı ve fesattır....
Erkeğin dört kadın alabilmesi, kadının ise bir kocadan başkası ile evlenememesinin sebebi; erkek dört kadınla evlense dahi çocuğu ona (kendisine) aittir. Ama kadının iki veya daha fazla kocası olursa, çocuğun hangisine ait olduğu bilinemez. Çünkü kocalarının hepsi onunla ortaktırlar. Bunda nesillerin yok olması, varisler arasında fesada sebep olup tanıma (baba oğlunu, oğul babayı) ortadan gidecektir.
Üç boşamanın olmasının sebebi, eşine karşı bir ilgi oluşabilir diye her birisi arasında fırsat verilmiştir. Bu da eğer gazap ve siniri varsa yatışması içindir. Aynı şekilde kadınların kocalarına karşı gelmelerinden vazgeçerek korkup öğüt almaları içindir. Kocasına yaptığı itaatsizlik ve suçtan dolayı ayrılmayı hak etmiştir.
Kadının, dokuz kez boşamadan sonra, her zaman için haram olmasının sebebi, boşamayı hafife almamak ve kadınları aşağılamamak için olup herkesin kendi işine bakıp dikkatli ve itibarlı olup ibretle bakmalıdır ki, artık dokuz talaktan sonra bir araya gelme ümitleri yoktur...
“Zinada dört adil şahsın şahitliği ve diğer haklarda ise iki tane şahidin olmasının sebebi, hükmün (evli olan insan için) ağır olmasından dolayıdır. Çünkü bunda ölüm vardır. İşte bu sebepten dolayı şahitler iki kat daha fazla ve daha dakik olmalıdırlar. Yine ölüm, çocuğun soydan atılması (silinmesi) ve mirasta ise fesadın olmasından dolayıdır.
Çocuğun malının babasına izin almadan helal olması, ama babanın malının oğluna izinsiz helal olmamasının sebebi Kur’a-ı Kerim’de Allah’ın buyruğuna göre çocuk, babaya verilen bir bağış ve armağandır; “Dilediğini yaratır, dilediğine kız evlat verir ve dilediğine oğlan evlat.” (Şûra/49) Buna ilave olarak, çocuk ister büyük, ister küçük olsun geçimi babasının üzerinedir. Ona nispet verilip babasının adı ile tanınır. Peygamber (s.a.a) de şöyle buyuruyor: “Sen ve malın babana aitsiniz.” Ama anne için bu şekilde değildir. Oğlunun malından onun veya babasının izni olmadan olamaz. Çünkü baba, çocuğun nafakasını vermek zorundadır. Ama kadın çocuğunun nafakasını vermeye mecbur değildir.1
Öldürme (cinayet) olayı hariç bütün haklarda şahit getirmek, iddia edene ve and içmek ise, iddia olunana (müttehide) olmasının sebebi, çünkü itham olunan inkâr edendir. Dolayısıyla inkâr ettiğine şahit getirmesi mümkün değildir. Çünkü bilinmeyip meçhul olan şeydir. Ama, ölüm olayında itham olunanın şahit getirmesi ve iddia edenin ise and içmesi gerekir. Çünkü dikkatli bir şey olduğundan Müslümanlar burada ihtiyat ve dikkat ederler. Bu hiçbir Müslüman’ın kanının heder olmaması içindir. Delil ve şahit getirmenin çok zor olması, katil için önleyici ve nehyedicidir. Çünkü bu işi yapmadı diyecek ve şahit olacak kimse azdır. Ama and içmede elli kişinin olmasının sebebi (Öldürülenin sahipleri filan şahıs öldürüldü diye elli kişi and içmelidirler; eğer bunlar yapmazlarsa karşı taraftan elli kişi bu şahıs yapmamıştır, diye and içmelidirler.) Bu dikkat, zorluk içindir. Böylece Müslüman’ın kanının heder olması önlenmiş oluyor.”1
Hırsızlığın haram olmasının sebebi; eğer helal olsaydı mallar telef olur, cinayetler türerdi. Çünkü insanlar birbirlerinin mallarını gasp edebilmek için cinayet, kavga, çekememezlik oluşacaktı. Tabi bu, sonuçta ticaret ve sanatın terk edilmesine sebep olacaktır. Çünkü zahmetle elde edilen malda hiç kimse ona diğerlerinden daha çok hak sahibi olamayacaktır (yani, o malı kazanan ile kazanamayan arasında fark olmayacağından çalışmayı terk edecektir).
Zina edenin vücuduna şiddetle vurulmasının sebebi; vücudun bu işi yapmasında ve bütün bedeninin bu çirkin işten zevk almasından dolayıdır. İşte bu yüzden vurmak, yapan için bir ceza, diğerlerine de ibret olsun diye yapılmıştır; zina, en büyük cinayettir.
Başkalarına zina nispetini veren ile içki içene seksen kırbaç vurulmasının sebebi; birincisinde (başkalarına zina nispeti vermede) çocuğun ondan olmadığını ve nesillerin yok olup gitmesine sebep oluyor. İçki içense (içki içtiği takdirde) sarhoş olur. Sarhoş olan ise iftira eder (ne konuştuğunu bilmez ve dolayısıyla iftira ettiğinden dolayı ona seksen kırbaç vurulmalıdır). Bu nedenle ona da iftira edenin hükmü vaciptir.
Üç kez had (hüküm) uygulandıktan sonra tekrar zina eden erkek veya kadının öldürülmesinin sebebi; Allah’ın hükmünü hafife alıp az saymalarından dolayıdır (vurmanın onlara fayda etmemesinden dolayıdır). Sanki bu, onlar için serbesttir. Başka bir sebebi ise, Allah’ı ve hükmü hafife alan kimse kâfirdir. Kâfir olduğundan öldürülmesi de vaciptir.
Erkek ve kadınlarda eşcinselliğin haram edilmesinin sebebi; kadın erkek için ve erkek de kadın içindir. Bu şekilde düzenlenip yaratılmışlardır. Eğer kadın, kadınla ve erkek de erkekle birlikte olursa nesil ve soy kesilir, nizam ve tedbirin yok olup dünyanın bozulmasına sebep olacaktır...
Evli ve bekâr olan kadınların saçlarına bakmanın haram olmasının sebebi; erkeklerin şehvete gelip tahrik olmalarına sebep olur. Tahrik de insanı fesada götürür. Sonuçta helal olmayan şeye bulaşmasına sebep olacaktır. Saçlarından başka diğer yerlerine bakılması da aynı şekildedir. Yalnız Allah’ın izin verdiği hariç: “Yaşlanmış, adet görmeyen ve evlenmesi de geçen kadınların ziynetlerini göstermek için olmazsa, başlarını açmalarında sakınca yoktur.” Yani, elbiseden başka (üstünü örttüğü elbiseden başka). Böyle kimselerin saçlarına bakmanın bir sakıncası yoktur.
Kadınlara erkeğin aldığı irsin yarısının verilmesinin sebebi; kadın evlendiği zaman mal alır, ama erkek, evlendiği zaman mal verir. İşte bu yüzden erkeğin hakkını çoğaltmıştır. Başka bir sebebi ise, kadının nafakası erkeğe aittir. Eğer ihtiyacı olursa erkek alacaktır. Kadın ise erkeğin nafakasını vermeyip ihtiyacı olduğunda gidermeye de vazifeli değildir. İşte bu sebepten dolayı Allah, erkeğin hakkını çoğaltmıştır. Kur’an-ı Kerim’de de şöyle buyuruyor: “Erkekler, kadınların yöneticisi, sorumlusudurlar. Çünkü Allah, onların bazısını bazılarına üstün etmiştir ve onlar kadınları mallarıyla geçindirirler.”1
Kadına kocasının gayr-i menkulü yerine, gayr-i menkullerin değerinden miras verilmesinin sebebi de gayr-ı menkul malların bölünemez ve taşınamaz olduğundandır. Kadın birinci kocasından ayrılıp başka biriyle de evlenebilir. O halde eşin değişmesi de mümkündür. Ama baba ile oğul bu şekilde değildir. Çünkü birbirlerine olan nispetleri asla değişmez. Kadın ise, kocasından ayrılıp başkasıyla evlenebilir (ortadaki irtibat da kesilmiş olur). Bu sebepten dolayı, gelip gitmesi caiz olanın mirası da değişip dönüşebilen bir şeyde olmalıdır. Çünkü birbirlerine de o açıdan benzemektedirler. Değişmeyip kendi halinde kalan ve sabit olan (nispetin kesilmediği) değişmeyenin irsidir.”
2- Muhammed bin Mûsa bin Mütevekkil (r.a), Muhammed bin Sinan’dan naklediyor: İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Allah, şarabı içinde olan fesadından dolayı haram etmiştir. İçenin aklını alıp sarhoş ediyor. Bu da, Allah’ı inkâra ve Allah ve resulüne de iftira etmesine sebep olur. Buna benzer diğer fesatlar, örneğin; cinayet, iftira, zina, en küçük haramdan bile sakınmamak da vardır. İşte bu sebepten dolayı içilecek sarhoş edici her şeyin haram olduğuna hükmettik. Çünkü o, şarabın doğurduğu sonuçları kendisiyle taşımaktadır. Öyleyse kim Allah’a ve kıyamete inanıyorsa, bizi izleyip sevgisi olduğunu iddia ediyorsa her çeşit sarhoş edici şaraptan (içecekten)sakınsın. Çünkü bizimle şarap içen arasında hiçbir bağ yoktur.”
Dostları ilə paylaş: |