Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Biri Galata Köprüsünü satar, öteki de Cennetin anahtarlarını!



Yüklə 355,18 Kb.
səhifə5/5
tarix12.08.2018
ölçüsü355,18 Kb.
#70164
1   2   3   4   5

Biri Galata Köprüsünü satar, öteki de Cennetin anahtarlarını!.

Sen, Cennet nedir, Cehennem nedir bilmezsen, o da; “Saçının teli göründü, cehennemden hiç çıkmayacaksın, ebedi yanacaksın“ der. Seni korkutur.

Sen de “aman yanmayayım” deyip, ne vereceksen vermeye kalkarsın. Kendi câhilliğinin pahasını, bedelini ödersin.

Yanlış, din adamı dediklerini suçlamandır!.

Doğru, kendini suçlamandır.

Sen bilgi sahibi olursan, ona gitmezsin ve onun da seni kandırmasına imkân vermezsin!.

O, seni, kandırıyorsa, sen “beni kandır” diyorsun. Onun için kandırıyor.

İnsanın yaptığı en kolay şey; karşısındakini suçlamaktır.

Karşıdakini suçlama!. Kusuru kendinde ara!., Yanlışı kendinde ara!.

Senin yaptığın yanlışlar dolayısıyla karşındaki seni istismar ediyor...


DİN’İN MUHATABI

DİN ADAMLARI DEĞİLDİR!
Din esasında, gelmemiştir. Din, bildirilmiştir!.

Allah’ın yaratmış olduğu sistem ve düzen, Rasûlü tarafından insanlara bildirilmiş, açıklanmış, tebliğ edilmiştir…

Allah’ın yaratmış olduğu böyle bir Sistem ve Düzen var!. Siz, bu Sistem ve Düzeni anlayarak kendinize ona göre yön verin ki, neticede pişmanlık duymayasınız” diye insanlar uyarılmışlardır.

Açıklamaya çalıştığım bu husus çok önemlidir.

Bugün tartışılan pek çok konunun çözüm anahtarıdır.



Allah, yeryüzü yaratılmadan evvel, ezelde bir Sistem ve Düzen içinde bu âlemleri yaratmıştır. Dünyanın yaratılışı ise, bu sistem ve düzende bir değişiklik meydana getirmemiştir,

lâ tebdila li halkillah”!.

 “Allah’ın halkettiği sistemde değişme olmaz” Hükmü, bu sistem içinde çalışmaktadır.

ve len tecide li sünnetillâhi tebdiylâ”

Allah’ın sünnetinde değişiklik olmaz!.”

İşte “bu sistem”, Rasûller ve Nebiler aracılığı ile insanlara tebliğ edilmiştir.

Sen bugün için dünyada her hangi bir şekilde varsın; ama, yarın öbür gün bu dünya ile alâkan kesilecek, başka bir boyutta yaşamaya devam edeceksin.

Daha sonraki evrelere kendini hazırla. Çünkü, Allah böyle bir sistem ve düzen oluşturmuş. Sen kendini bu sistem ve düzene göre yetiştirmezsen, ölümden sonraki yaşamda büyük sıkıntı ve ızdıraplara düşersin.

Rasûller insanlara bu gerçekleri bildirmiş...



Bu bildirim nasıl yapılmış?.

“Eyyühen nâs” “Ey insanlar” denerek. Falanca millet, falanca kavim denerek değil!.Eyyühen nas” “ey insanlar” şeklinde hitap var.



Çünkü, bütün insanların, içinde yaşadıkları sistem ve düzenin kurallarını bilmek ve ona göre kendilerine yön vermek hakları vardır.

Dolayısıyla, “DİN”in yani, Allah’ın yaratmış olduğu sistem ve düzenin muhatabı da din adamları değildir. Yeryüzünde yaşayan her ferttir!. Tek tek!.



 



HİÇBİR DİN ADAMI,

HİÇBİR ŞEYH,

HİÇBİR HOCA,

HİÇBİR MÜFTÜ

KURTARICI VE MÂZERET BAHANESİ OLAMAZ!
İslâm Dini; Rasûl’un ferde tebliğ ettiği yaşam sistem ve düzenidir!.

Ne yaparsan onun neticesi ile karşılaşırsın, yaptığının sonucu olarak!.

Senin neleri yapmanın sana yararlı olacağı anlatılmış; neleri yapmazsan da zararını göreceğin bildirilmiştir.



İslâm Dini’ne göre, ”Din adamları sınıfı” yoktur!.

Maalesef geçmişte de, günümüzde de ve insan yapısı gereği gelecekte de “Din adamları sınıfı” olacaktır!.

Gerçekte ise, İslâm Dini’nde “din adamları sınıfıyoktur!.

Herkes kendi başına kendi dinini öğrenip gereğini yapmakla mükelleftir!.

Ben falanca din adamından öğrendim de onun için böyle yaptım” demen, seni hiçbir zaman hiçbir şekilde kurtarmaz!.

Allah’ın yaşam sistem ve düzenini, yaratmış olduğu bu sistem ve düzeni herkesin tek başına, tek tek öğrenmesi ve yaşamını düzenlemesi gerekir!.

Daha önce de verdiğim misal gibi senin 9. katta kenarda durup, yanındaki adamın “buradan atla sana bir şey olmaz” demesine inanıp kendini aşağıya atınca, mermerin üstüne düştüğünde “bana falanca böyle demişti de onun için benim kemiklerim kırılmasın” demen hiçbir şey ifade etmez, kemiklerin kırılır!. Senin de, işin doğrusunu gerçeğini öğrenmen gerekir!.

Öyle ise, hiçbir din adamı, hiçbir şeyh, hiçbir hoca, hiçbir müftü senin için öbür tarafta kurtarıcı olamaz; mâzeret bahanesi; vesilesi olamaz!.

Herkes, tek tek, İslâm Dini’nin ne olduğunu, yani Allah’ın yaratmış olduğu sistem ve düzenin ne olduğunu, âhirette nelerle karşılaşacağını; karşılaşacağı olaylara karşı ne gibi tedbirler alması gerekliliğini bizâtihi öğrenmek, araştırmak zorundadır.


DİN ADAMININ GÖREVİ
Günümüzde dîn adamının görevi, eskiden beri bilinen ve bağışıklık kazanılarak dinlenmek bile istenilmeyen din bilgilerini, eski şekliyle tekrarlamak olmayıp; Dîn'i bugünün ilmiyle insanlara izah etmek; tatbik edilmesinin neler kazandıracağını; tatbik edilmemesinin de neler kaybettireceğini, karşısındakilere günümüz ilmiyle idrâk ettirmektir.

Yoksa günümüzde, "şunu yaparsan cehennemliksin, bunu yaparsan cennetliksin" gibi ifadelere karşı artık beyinler bağışıklık kazanmıştır!.



HERKES İLMİ KADAR



ALLAH VE İSLÂM “HAKKINDA” KONUŞABİLİR;

FAKAT “ADINA” ASLA!


Rasûl bu konuda Allah ADINA uyarılarını yapmış ve görevini tamamlamıştır. Artık O’ndan sonra hiç kimse Allah ADINA konuşma ve yargılama yetkisine sahip değildir. Herkes ilmi kadar Allah ve İslâm “HAKKINDA” konuşabilir; fakat “ADINA” asla!.

Nebîlerin önerileri, yaşamı ölüm ötesinde devam edecek olan insanadır, devlete değil!. Ölüm ötesinde devlet yoktur, insan vardır!. “İnsan kendisini ölümötesi yaşamın şartlarına hazırlasın” diye DİN gelmiştir.

Devlet rejiminin dinle alâkası yoktur; Dinin muhatabı devlet değil, ferd’dir. Ferdin muhatabı da, dini ünvan veya etiketli kişiler, kuruluşlar, teşkilâtlar, topluluklar değil, bizâtihi, dini kendisine tebliğ eden Rasûl Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselâmdır.


HİÇBİR FERDİN

İNSANLAR TARAFINDAN VERİLMİŞ DİNÎ BİR HÜVİYET VE MERTEBESİ OLAMAZ!
İslâm Dini”ne göre, din adamları sınıfı yoktur!. İslâm Dini’nde “din adamı” kavramı da yoktur!.

Herkes, bu dünyaya yalnız gelmiş, yalnız gidecektir;  kendisi bu konuda gerekenleri araştırmak durumundadır.

Bu konuda ilmi olanlardan elbette ki yararlanır… Ama hiç bir ferdin, dini bir hüviyet veya mertebesi olamaz insanlar tarafından verilmiş!. O kişi değerliyse, bu değerlendirmeyi Allah yapar!.

Ne bir ferdin, ne de devletin, kişi üzerinde, “İslâm Dini” kurallarını zorla uygulatma ya da yasaklama hakkı yoktur. Zira zorlamayla yapılan davranış, kişiyi, istemediği bir şeyi yapma noktasına, sürükleyeceği için, o kişi münafık”lığa itilmiş olur!. Buna da kimsenin hakkı olmadığı gibi; imanı az da olsa varolan kişiyi münafıklığa itmenin vebâlini o kişi sırtlanamaz; aksi takdirde o vebâlin altından kalkamaz!


MUHATABINIZ,

SİZE DİN’İ TEBLİĞ EDEN ALLAH RASÛLÜ’DÜR!


Çünkü zaten “DİN”, zaten ferde tebliğ edilmiştir!.

Bu sözün iki önemli anlamı vardır.



1-Din’in devlet rejimi ile alâkası yoktur. Yani kişi hangi rejim altında yaşarsa yaşasın, hangi siyasi idare şekli altında yaşarsa yaşasın; o, kendi dini inançlarının gereğini kendi bünyesinde olabildiğince yaşamak durumundadır. Dolayısıyla, onun, toplumu dini kurallara göre zorlayarak yönetmek gibi bir görevi yoktur!.

2-“Din ferde hitap eder; din, kişinin geleceğini ilgilendiren şartları bilmektir” demek, kişinin Din’e karşı muhatap olduğunu; veya bir başka ifadeyle kişinin Allah’a ve Allah Rasûlü’ne muhatap olduğunu kabul etmek demektir.

Din”i tebliğ eden kim?.



Allah Rasûlü!.

Dolayısıyla kişi Allah Rasûlü’ne muhataptır.

Ben, şu anda lütfetmişsiniz, yorulmuşsunuz, buralara kadar gelmişsiniz; sizlere bildiklerimin gerekenini, îcap eden kadarını naklediyorum.



Ama ben, sizin Dinî muhatabınız değilim!.

Sizin muhatabınız, Allah Rasûlü’dür!. Size dini tebliğ edendir!.

Dolayısıyla bu sözün mânâsı; “Din ferd içindir”in mânâsı;

Fert, tek başına Allah Rasûlü’ ne muhatap olacaktır; O’na karşı mükelleftir; O’na karşı bu bildirime gerekli önemi verip vermemesi dolayısıyla mes’uldür.” demektir.



Dolayısıyladır ki, kişi ile Allah Rasûlü arasında bir din adamı sınıfı mevcut değildir!.


ALLAH “ADINA” KONUŞMA YETKİSİ,

HZ. MUHAMMED ALEYHİSSELÂMDA İDİ…

O’NUN BOYUT DEĞİŞTİRMESİYLE BİRLİKTE

İNSANLIKTAN ALINMIŞTIR!
Bkz. A /Allah



 



TÜM İNSANLAR YALNIZCA

ALLAH’A KARŞI SORUMLUDURLAR!


Adalete dayanan devlet, hangi inançta olursa olsun her vatandaşına eşit mesafede olmak zorundadır.

Devletin kimseyi dini inançları dolayısıyla zorlama veya yargılama hakkı olamaz!.



Tüm insanlar yalnızca Allah’a karşı sorumludurlar dini inançları ve bu nedenle yaptıkları dolayısıyla!.

Kimse kimseye dini inancı dolayısıyla hesap vermek zorunda değildir; başkasının kişilik haklarına tecavüz etmedikçe!.

Kur’ân, insanlara, hak edindirmek için gelmiştir; ellerindeki hakları almak ya da sâbitlemek üzere değil!. Bu sebeple, Kurân‘ın verdiği hakları arttırmak “KUR’ÂN RÛHU”na ters düşmez; çünkü gelişme ve ilerleme esastır KURÂN’a göre!.



DİN KARDEŞLİĞİ İLİŞKİSİ


ARANIZDAKİ DİN KARDEŞLİĞİ İLİŞKİSİNİ

(birbirinizin hakikatini görerek)


DÜZELTİN!
Sana savaş ganimetlerinin taksimini (konusunu) soruyorlar... De ki: "Savaş ganimetleri, Allah ve Rasûlünündür... Allah'tan (hakikatinizin yaşanmaması hâlinde, bunun yaşatacağı sonuçlarından) korunun ve aranızdaki din kardeşliği ilişkisini (birbirinizin hakikatini görerek) düzeltin. Eğer (hakiki) iman edenler iseniz, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin (çünkü Hakikatiniz ve o hakikatin dillendiricisi, sizin hakikatinizi yaşamanızı ister)."

Kesinlikle iman edenler o kimselerdir ki, "Allah"ı anıp düşündüklerinde onların şuurlarında ürperti olur (o azamet yanında kendi acziyetlerini düşünmekten); onlara O'nun işaretleri okunduğunda, onların imanlarını arttırır (düşünebildikleri oranda)... Onlar Rablerine tevekkül ederler (hakikatlerindeki El Vekiyl isminin, gereğini yerine getireceğine iman ederler).

Onlar ki, salâtı ikame ederler (Allah'a yönelişleri sonucu, tüm varlığın O'nun hükmüne uyduğu; âlemlerde Allah Esmâ'sından başka {dûnunda} hiçbir şey olmadığı yaşanarak, 'Bakıy Allah'tır' hakikati açığa çıkar) ve onları rızıklandırdıklarımızdan (maddi veya salâtı yaşamanın sonucu oluşan manevî rızkı) infak ederler.

İşte onlardır hakkıyla (tahkike dayalı) iman edenler... Onlar için Rableri indînde (hakikatleri olan Esmâ mertebesinin getirisi olan) dereceler, mağfiret (Esmâ kuvvesi olan ilmin benliği örtmesiyle oluşan bağışlanma) ve kerîm rızık (cömert-şerefli rızık, maddi veya manevî rızık) vardır.(Enfâl/1-4)




DİN ADINA

YARGILAMA YAPILAMAZ!


Hiç kimsenin Allah adına, din adına, şeriat adına diyerek bir başkasını yargılama hakkı yoktur.

Sen, birinin malını gasp ettiysen, bu olay, toplumsal hukuk açısından yargılanacak bir suç oluşturur.

Bu toplum seni, onun hakkını çaldığın için yargılar. Toplumsal hukuk açısından, toplum düzeni açısından yargılar.

Allah adına, din adına yargılama yapılmaz!.



Din, Allah’ın ezelde yaratmış olduğu bir düzendir.

Bunun bildirilmesindeki amaç, kişinin içinde yaşadığı sistem ve düzeni anlaması, ona göre kendini geleceğe hazırlamasıdır.




İSLÂM DİNİ
Bkz. İ / İslâm


Nefslerinizde!

Hâlâ (fark etmiyor) görmüyor musunuz?

(Zâriyat/21)
Yüklə 355,18 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin