Ahmet Akgündüz Bilinmeyen Osmanlı



Yüklə 3,77 Mb.
səhifə15/83
tarix12.01.2019
ölçüsü3,77 Mb.
#95873
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   83

Burada meseleye değişik yönlerden bakmak gerekir:

Evvela; Bu hadisenin meydana geldiği şüphelidir. Zira Kantemir gibi yabancı tarihçiler dahi, II. Murad vefat ettiğinde Şehzade Mehmed dışındaki bütün evlâdının vefat ettiğini ve bu arada Şehzade Ahmed'in de Amasya'da vali bulunduğu sırada öldüğünü yazmaktadır ki, bu ihtimalin doğru olması halinde, henüz bebek iken öldürülme iddiaları da ortadan kalkar. Namık Kemal de, şehzade Ahmed'in kati edildiği iddiasını sadece bir iftiradan ibaret görmektedir. Böyle bir zulme, Fâtih Sultân Mehmed'in razı olamayacağını ısrarla savunmaktadır. Bazı kaynaklar da, olayı doğrulamakla beraber, Şehzade Ahmed'i haksız olarak katleden Evrenos-zâde Ali Bey olduğunu ve bu sebeple Fâtih tarafından idam ettirildiğini kaydetmektedirler. Şayet vâki ise, yukarıda anlatılan hükümler, Fâtih için de geçerlidir. Ancak hangi gruba girmektedir? Bunun tesbit edilmesi gerekir.

İkinci olarak, Osmanlı kaynaklarının bir kısmında Sultân Murâd'ın İsfendiyar Bey torunu Hatice Hâlime Hatun'dan doğma Ahmed isimli bir şehzadesi olduğu ve yaşı küçük olan bu şehzadenin II. Mehmed'in tahta çıkmasından kısa bir zaman sonra kati olunduğu kaydedilmektedir. Ancak diğer şehzade katilleri gibi, ayrıntılı bilgiler, kaynaklarda mevcut değildir. Ayrıca Babinger'in altı ya da sekiz aylık olduğu konusundaki beyanı dışında, yaşının ne kadar olduğu da kesin değildir.

Üçüncü olarak, II. Mehmed, babası II. Murâd'ın vefatından sonra, çok büyük sıkıntılar içinde tahta geçmiştir. Bizans'ın şehzadeleri kullanarak Osmanlı Devleti'ni yıkma planları herkesçe bilinmektedir ve fetret devri de canlı şahitlerle doludur. Nitekim Fâtih'in Padişah olması üzerine, Bizans İmparatorunun elinde tutsak olarak tuttuğu Süleyman Çelebi'nin oğlu olması kuvvetle muhtemel bulunan Şehzade Orhan'a aynen şöyle söylediği kaynaklarca ifade edilmektedir:

"Haydi göreyim seni, bu taht benimdür deyü dava eyle. Ben Âl-i Osman nesliyim, ben var i-ken bu taht sana neden müstehakdır deyü dava edince, cümle beğler ve paşalar sana dönüb ve tahtı sana teslim ederler. Tahta çıktığında, kulağın bende olsun. Ben sana ne talimat verirsem, öyle hareket eyle. Göreyim seni, nice padişah olursun.".

İşte böylesine bir dönemde, yaşının ne kadar olduğu belli olmayan ve ama küçük yaşta bulunduğu kesin olan Şehzade Ahmed'i, devlete isyan suçuna teşebbüs etmeden, nizâm-ı âlem için diyerek katletmiş olabilir. Bu tamamen üçüncü guruba girmektedir. Eğer bir kusur işlenmiş ise, bunu savunmanın manası yoktur. Ancak bu ayrıntıları tam bilinmeyen olaydan dolayı, Fâtih gibi Hz. Peygamber'in medhine layık olmuş bir padişahı hunharlıkla suçlamak ve hele bu konuda Bizans İmparatorları ile birlikte hareket eden Bizans tarihçilerini onaylamak mümkün değildir. Hammer ve benzeri tarihçiler, sanki şehzadelerin Osmanlı Devleti'nin yıkılması için kullanıldığını bilmiyormuş gibi, bunu vesile ederek Fâtih Sultân Mehmed'e hücum etmişlerdir.

Özetleyecek olursak, Fâtih Sultân Mehmed, kendi koyduğu kanunun nizâm-ı âlem için fesada sa'y ihtimalinin bulunması sebebiyle siyâseten kati müessesesini ilk defa kendisi tatbik etmiş ve küçük kardeşi Ahmed'i kati ettirmişti. Bu, isyan tahakkuk etmediğinden, bir had cezası değildir. Belki nizâm-ı âlem için siyâseten kati müessesesine

girmektedir. Burada aran,-ni bilmiyoruz. Anw> : Padişah'ın, şartları ruz. Önemle ifade <-inanmak istemiyoruz.^ olmadan böyle bire

41. Sultân Ffitilll ceza hukuku I söylenmektedir. I

Bizim Osmanlı! nunnâme neşredilm^J ve itiraz edilen nunnâmeden nak Kanunnâmelerin de: Bizans Ceza Kanun ve Berkes gibi, i şeklini, yeterince ı faslı, tıpkı diğer un cezalarını tanzim ı kısas cezalarını uy edilecek ta'zîr cezi olarak görelim ve I

Kanunnâmenin! cezalarını tanzim ı bilakis bu cezalan rak uygulanacak | mal denmektedir)) Kanunnâmesinin', değerlendirme, I adam öldürse, \ ifâdeler de kan, ikincisi hadd-isirlü "1. Madde: EJtf| ursa ki, bin akçeye d akçeye mâlik ola, C aşağa hallü olursa,
37 Pala, Namık K c. I, sh. 407; t Tarih, 140; lbn-1 K II, sh. 5 vd.; HammerJ Murâd Han b, Mel» c. I, sh. 147.

'" Osmanl zalarının altemıtlffld

Pil?"

BİLİNMEYEN OSMANLI



89

girmektedir. Burada aranan fesadın şer' ile tahakkuku şartının, ne derece gerçekleştiğini bilmiyoruz. Ancak tekrar ediyoruz ki, Hz. Peygamber'in senasına mazhar olmuş bir Padişah'ın, şartlan tahakkuk etmeyen bir cezayı tatbik edeceğine de ihtimal vermiyoruz. Önemle ifade edelim ki, 11 aylık bir bebenin öldürülmesini Fâtih'in idam ettirdiğine inanmak istemiyoruz. Zaten Evrenos-zâde Ali Bey isimli bir zatın Padişah'ın haberi olmadan böyle bir cinayeti işlediğini bazı kaynaklar haber vermektedirler37.

I

41. Sultân Fâtih'in kendi kanunnamelerini hazırlatarak, özellikle İslâm ceza hukuku hükümlerini kaldırdığı ve İslâm'a aykırı kanunlar yaptığı söylenmektedir. Bu doğru mudur?



Bizim Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eserimizde, Fâtih Sultân Mehmed'e ait 75 Kanunnâme neşredilmiş bulunmaktadır. Bunlardan ilk ikisi umumi kanun mahiyetindedir ve itiraz edilen hükümler de burada yer almaktadır. Fâtih'e ait 2 numaralı kanunnâmeden nakledilen, aynı zamanda II. Bâyezid, Yavuz ve Kanunî'ye ait Umumî Kanunnâmelerin de 1. maddesini teşkil eden ilk maddeyi, İslâm hukukuna aykırı ve Bizans Ceza Kanununun restorasyonu olarak takdim etmek ise, tıpkı Barkan, Köprülü ve Berkes gibi, İslâm ceza hukukunu ve bu ilahî nizâmın Osmanlı Devleti'ndeki tatbikat şeklini, yeterince değerlendirememek demektir. Fâtih'e ait 2 nolu Kanunnâmenin ilk üç faslı, tıpkı diğer umumî kanunnameler gibi, ceza hukukuna aittir ve daha ziyade ta'zîr cezalarını tanzim etmektedir. İslâm Hukukunda üç grup ceza bulunduğunu, had ve kısas cezalarını uygulamak için gerekli unsurlar bulunmadığı zaman, ülü'l-emrce tanzim edilecek ta'zîr cezalarının devreye gireceğini hemen hatırlatalım. Konuyu daha ayrıntılı olarak görelim ve 1. Maddeyi okuyalım:

Kanunnâmenin ilk üç faslı (md.1-27), ceza hukukuna aittir ve daha ziyâde ta'zir cezalarını tanzim etmektedir. Bu üç fasılda had ve kısas cezalarının kaldırılmadığını, bilakis bu cezaların tatbiki için gereken unsurlar bulunmadığı takdirde ta'zir cezası olarak uygulanacak para cezalarının yani cürm ü cinayet cezalarının (ki buna ta'zir bil-mal denmektedir) tesbit edildiğini madde hükümlerinden anlıyoruz. Bu sebeple Fâtih Kanunnâmesi'nin İslâm hukukundaki had ve kısas cezalarını değiştirdiği şeklindeki değerlendirme, ilmî olmaktan da öte gülünçtür. Zaten Kanunnâmede bulunan "eğer adam öldürse, yerine kısas etmeseler..." "eğer at uğurlarsa; elin keseler.:." gibi ifâdeler de kanaatimizi teyîd etmektedir. Çünkü birincisi kısas cezasını tanzim ederken, ikincisi hadd-i sirkatin cezası olan el kesme cezasını düzenlemektedir.

"1. Madde: Eğer bir kişi zina kılsa, şerî'at huzurunda sabit olsa, ol zina kılan evlü olsa ve dahi bay o-lursa ki, bin akçeye dahi ziyâdeye gücü yeterse, cürm üç yüz akçe alına. Evsat'ül-hâl olursa kim, altı yüz akçeye mâlik ola, cürm iki yüz akçe alına. Andan aşağa gücü yeterse, cürm yüz akçe alına. Andan dahi aşağa hallü olursa, elli akçe; andan dahi aşağa ki, gayette fakır'ül-hal olursa, kırk akçe cürm alına38".

37 Pala, Namık Kemal'in Tarihî Biyografileri, sh. 105-106; Solakzâde, sh. 187; Hoca Sa'deddin, Tâc'üt-Tevârîh, c. I, sh. 407; İnalcık, Halil, Fâtih Devri Üzerinde Tedkikler ve Vesikalar I, Ankara 1954, sh. 110; Âşıkpaşa-zâde, Tarih, 140; İbn-I Kemal, VII. Defter, sh. 8-9; Akman, Kardeş Katli, sh. 64-69; Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. II, sh. 5 vd.; Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, Mümin Çevik neşri, I-X, İstanbul 1998, c. II, sh. 258; Gazavât-ı Sultân Murâd Han b. Mehemmed Hân, Haz. İnalcık, Halil-Oğuz, Mevlûd, Ankara 1978, sh. 37-38; Aktan, 14-15; Kantemir, c. I, sh. 147.

38 Osmanlı kanunnâmelerindeki ceza hükümleriyle alâkalı genel esaslara bu maddede de uyulmuştur. Tazir cezalarının alternatifli olması ve hâkime takdir hakkı tanınması şeklindeki esaslar aynen tatbik edilmiştir. İnsanlar

90

BİLİNMEYEN OSMANLI



BİLİNMEYEN OSMANU

Bu üç fasıldaki kanun maddeleri de, had ve kısas cezalarını kaldırmamaktadır; belki bu cezaların tatbiki için gereken unsurlar bulunmadığı takdirde, uygulanacak ta'zîr cezalarını tesbit etmektedir. Meselâ Kanunnâmenin 1. maddesinde zina suçunun ta'zîr cezaları yani fıkıh kitaplarında ta'zir bil-mal denilen cürm ü cinayet yani para cezaları tayin olunmaktadır. Zina suçunun unsurları tam olmadığı ve had cezaları tatbik edilemediği takdirde bu cezaların gündeme geleceği, aynı maddeyi tekrarlayan diğer kanunname maddelerinde, "eğer had urulmazsa" denilerek açıklandığı gibi, Fâtih devrindeki şer'iye sicillerinde görülen ve Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eserimizin 1. Cildinin mukaddimesine koyduğumuz zina suçu ile alakalı şer'iye sicil örneğinden de bunu anlıyoruz. Zaten Fâtih'in kendi kanunnamesinde de benzeri ifadeler vardır. 16. maddede "Eğer at uğurlasa, elin keseler; kesmezlerse 200 akçe cürm alına" denilmektedir. Yani hırsızlık suçunun unsurları tam olursa, elin keseler yani had cezasını uygulayalar. Eğer kesmezlerse yani uygulanmazsa, bu durumda ta'zîr cezası olarak 200 akçe para cezası alalar. 13. maddede de "Eğer adam öldürse, yerine kısas etmeseler, kan cürmi... ilâh." denilmektedir.

Diyelim ki, A, adam öldürdü, cezası da kısasdır. Ancak maktulün velileri afv ettiklerinden kısas etmediler. Bu durumda mirasçı diyetini alacak ve suçlu salı mı verilecektir? Hayır. Devletin de kamu davası açarak yargılayıp ta'zîr cezası verme hakkı vardır. Eğer kısas yapılsaydı, bu hak ortadan kalkacaktı. İşte Kanunnâme, ta'zîr cezası olarak 400 ila 50 akçe arasında para cezasına çarptırılmasını emretmektedir. Önemle ifade edelim ki, Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eser, Osmanlı Devleti'nin bir İslâm devleti olduğunu; yukarıda isimleri sayılan bazı ilim adamlarının iddialarının tersine İslâm Hukukunu hayatın her safhasında uyguladıklarını ve aksi görüşlerin belgelere dayanmadığını isbat için kaleme alınmıştır.

Bu ve benzeri konularda itirazlarını devam ettirenleri, Fâtih'in Kazaskerliğini yapmış olan Molla Hüsrev'in Dürer ve Gurer adlı iki ciltlik hukuk eserine ve de bu hükümlerin uygulama örnekleri demek olan Bursa'daki Fâtih dönemine ait binlerce mahkeme kararlarına havale ediyoruz39.

42. Fâtih Sultân Mehmed'in Hıristiyanlığa meylettiği ve Papa ile mektuplaştığı söylenmektedir. Bu iddialar doğru mudur?

Böyle bir iddianın gülünç olduğu ortadadır. Ancak bazı tarihden ve bilimden habersiz kimseler, kasden bu iddiaları ellerindeki medya imkânları ile kamuoyuna yaydıkları için, mutlaka cevaplandırılması gerekir.

Hz. Peygamber'in övgüsüne mazhar olan, her zaman İslâm'ın hükümlerini uygulamak için emirler veren ve en önemlisi de Uzun Hasan'ın annesi Sara Hâtun'a söylediği gibi i'lây-ı kelimetullahı yani Lâ ilahe illallah davasını yaymak için didinen bir devlet

dört guruba ayrılmıştır: 1) Bay veya Ganî: Müslüman ve gayr-ı müslime göre, ayrıca iktisadî şartlar açısından farklı tarifler verilmiştir. Zengin demektir. 2) Orta Halli veya Evsatiil-Hâl. 3) Yoksul. 4) Fakir'til-Hâl veya Gayet Fakir. Maddede zina suçuna ait ta'zir cezası olan cürm yani cürm ü cinayet de denen para cezası tesbit olunmaktadır ki, buna cerime de denir. Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, c. I, sh. 279-281).

39 Kantar, Baha, Ceza Hukuku, Ankara 1937, sh. 69; Krş. Kanunnâme, md. 13, 16, 18; Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. I, Giriş, sh. 122 vd.; Fâtih Devri Kanunnâmeleri, c. I, sh. 346 vd.; Belgeler Gerçekleri Konuşuyor, c. III, sh. 73vd. . • .:-••.-.•,.....•„--¦¦:¦¦¦¦•. ¦„-. -,--.¦;•. .,;,,*, .„:>¦. .

adamına, bu tarz bir I mahrum bir kuru I kısaca şunlardır:

1) Fâtihin! tiyanlığa meyle olduğunu, ayrı bir i

2) İkinci I larak yazdığı bir j zeller ve kasideler) aşk şiirleri, genç ı

^sevgileri gönü şiirlerde şahane I Vardır. Fâtih'in j

Divan şiiri t Bu manada kuı [denilir, Kâfir, ] edici ve övücü i Veren havasıylaj ebebiyle İM i Bunları ku yapmak, olsa ( İsinde, Fâtih bir» Bağlamaz t Servi animi BirFIrenjlf Lebleri d

BirFIrutjU Belünüb

Sevgiliyi I |zeten Fâtih, j Galata'pf Oselvlb Orada tüg Dudakl Avnl, MflbH Belindik! K

3) BU*

nen İslim M



em del

gösterdiği i

gerektin Patrikli) bul paganda i tih'e y

derilmemifH zaman,'

BİLİNMEYEN OSMANLI

(kla'zîr ıta'zîr »ceza-

inin

|

m-



adamına, bu tarz bir isnadda bulunmak gerçekten üzücüdür ve tamamen delilden mahrum bir kuru iddiadır. Bu esassız iddiaların dayandığı çürük deliller ve cevapları kısaca şunlardır:

1) Fâtih'in annesinin Mara Despina olduğunu ileri sürerek, annesi tarafından Hıristiyanlığa meylettirilmiş olabileceğine dair iddiadır. Bunun ne kadar esassız ve yalan olduğunu, ayrı bir sorunun cevabında açıkladık.

2) İkinci iddia, Fâtih Sultân Mehmed'in tamamen divan şiirinin kuralları içinde kalarak yazdığı bir şiirdir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, Fâtih, Avnî mahlasıyla gazeller ve kasideler yazan ve hatta bir divanı bulunan büyük bir divan şâiridir. Fâtih'in aşk şiirleri, genç ve güzel bir padişahın her emrine âmâde kolay sevgiler için değil, sevgileri gönüllerde sıcak ürperişler uyandıran manevî güzeller için söylenmiştir. Bu şiirlerde şahane bir tevazu', aşkı ve sevgiliyi her saltanatın üstünde tutan bir incelik vardır. Fâtih'in şiirlerinde tasavvuf? aşklar da yer almaktadır.

Divan şiirinde bazan kâfir, âşıkına yaptığı zulümlerden dolayı sevgiliye de denilir. Bu manada kullanıldığı şiirlerde, sevgilinin saçına zünnar ve zülfüne de çelipa yani haç denilir. Kâfir, İsevî veya benzeri kelimeler, sevgili için kullanıldığında, kelimenin takdir edici ve övücü anlamı ile tevriye sanatı yapılır. Divan şairleri, sevgilinin dudağını can veren havasıyla İsa'ya benzetirler ve sevgiliden gelen sabâ yeline de diriltici özelliği sebebiyle İsa adı verirler. Bütün bunlar, divan şiirinde yerleşmiş olan mazmunlardır. Bunları kullanan ve sevgili hayaliyle İsayı öven bir divan şairine Hıristiyan suçlamasını yapmak, olsa olsa divan şiirini bilmeyen cahillere mahsustur. İşte bu kurallar çerçevesinde, Fâtih bir şiirini şöyle kaleme almıştır:

Bağlamaz Firdevs'e gönlüni Galata'yı gören

Servi anmaz anda ol serv-i dil-ârâyı gören.

Bir Firengi şivelü İsa'yı gördüm anda kim

Lebleri dirisidür der idi tsa'yı gören

Bir Firengi kâfir olduğun bilürdi Avniyâ Belün ü boynunda zünnar ü çelipayı gören.

Sevgiliyi âşıkına yaptığı eziyetlerden dolayı divan şiirindeki ifadeleriyle kâfire benzeten Fâtih, şöyle demektedir:

Galata'yı gören gönlünü Firdevs denilen cennete bile bağlamaz.

O selvi boylu sevgiliyi gören artık başka bir selvinin adını anmaz.

Orada İsa gibi insana hayat veren, ama Firengî şiveli olan bir sevgili gördüm.

Dudaklarının insana verdiği canlılık ve dirilik İsa'nınkine benzemektedir.

Avni, senin âşıkına zulmeden bir sevgili (Kâfir) olduğunu bilirdi.

Belindeki saçların ve boynundaki zülfünü gören bunu red edemezdi.

3) Bu iddiayı isbat için getirilen bir çürük delil de, Fâtih Sultân Mehmed'in tamamen İslâm Hukukunun kurallarına uyarak, hem İstanbul'da yeni tayin ettiği Patrik'e ve hem de bütün Hıristiyan ve Yahudiler gibi azınlıklara tanıdığı hak ve hürriyetlerdir, gösterdiği anlayış ve müsamahadır. İslâm Hukukunun emirleri, böyle davranmasını gerektirmektedir. Maalesef, bazı Bizans tarihçileri ve bu arada Hammer, tayin edilen Patrik'in bu konuda propaganda yapmış olabileceğini ifade etmektedirler. Halbuki propaganda ayrıdır, kabul etmek tamamen ayrıdır. Hatta Roma'daki Katolik Papa'nın Fâtih'e yazdığı mektuptan da bahsedilmektedir. Bu mektup yazılmış olabilir; ancak gönderilmemiştir. Gönderilse bile, böyle bir etki söz konusu değildir. Bizans cephesi, her zaman, Cem olayında olduğu gibi, Osmanlı Hanedan üyelerini her açıdan kendilerine

92

BİLİNMEYEN OSMANLI



BİLİNMEYEN OSMANLİ

çekmek ve kandırmak istemişlerdir. Ancak hiç bir ferdini ve hatta kendilerinden Hanedana gelin gelen kızlarını dahi aldatamamışlardır.

Önemle ifade edelim ki, Trabzon Rum İmparatorluğunun da Fâtih eliyle yıkıldığını gören ve silahla karşı duramayan Avrupa ve onun ruhani reisi olan Papa II. Pierre ne yapacağını şaşırmış ve belki Hıristiyanlığa meylettiririm ümidiyle Fâtih'e bir mektup yazmıştır. Mektubunda "Hıristiyan olmakla bütün Avrupa senin olacak; Seni Yunanlıların ve Doğu'nun İmparatoru yapacağız" şeklinde teklif ve tahriklerde de bulunmuştur. Batılı kaynaklar bile (Başta Clot olmak üzere), o tarihlerde Türklere yazılan mektupların bir moda haline geldiğini; Papa'nın mektubunun da edebî bir çalışma veya Hıristiyanlığı tehdit eden bir felâketi uzaklaştırma dışında bir gaye taşımadığını açıkça ifade etmektedirler. Hatta Osmanlıların ağzından ve tabii ki, Fâtih'in ağzından cevaplar bile yazılmış olabileceğini ilâve etmektedirler. Papa'nın mektubunun Fâtih'e ulaştığının ve hatta gönderildiğinin dahi şüpheli olduğunu, ancak ajanları vasıtasıyla Fâtih'in bu tür mektuplardan haberdar olmuş olabileceğini delilleriyle anlatmaktadırlar. Mesela Jaspart'ın "Büyük Türk tarafından Aziz Peder Papa'ya gönderilen mektuplar" adlı kitabının bu çeşit hayali eserlere örnek olarak verilebileceğini kaydetmektedirler. Böylesine büyük bir devlet adamına, Papa'nın böyle bir teklifde bulunması normaldir; ancak Fâtih'e bu mektubun gelip gelmediği belli olmadığı gibi, Fâtih'in İslâmiyetle alakalı yaptıkları ve kendisinin büyük bir İslâm âlimi olduğu ise gün gibi ortadadır. Böyle bir hadiseye dayanarak, Fâtih'e Hıristiyanlık ithamını yapmak, tarihi bilmemek olur.

Fâtih hak ve hürriyetler verdiği fermanda dahi, bu iddiaları ileri sürenleri tokatlar-casına, aynen şöyle demektedir:

"Ben Ulu Pâdişâh ve ulu şehinşâh Sultân Muhammed Hân bin Sultân Murâd'ım. Yemin ederim ki, yeri göğü yaradan Perverdiğar hakkı içün ve Hazret-i Resulün -Aleyh'is Salâtü Ve's-Selâm-pâk, münevver, mutahhar ruhu içün ve yedi Mushaf hakkı içün ve yüz yirmi dörtbin peygamberler hakkı içün, dedem ruhîçün ve babam ruhîçün, benim başım içün ve oğlanların başîçün, kılıç hakkîçün, şimdiki hâlde Galata'nın halkı ve merdüm-zâdeleri atebe-i ulyâma dostluk içün Papaları Pravizin ve Markizoh Frenku ve tercümanları Nikoroz Baluğu ile Kalâ-i mezûrenin miftâhın gönderüb bana kul olmağa itaat ve inkıyâd göstermişler. Ben dahi; Kabul eyledim ki, kendülerin âyinleri ve erkânları ne veçhile câri ola-gelirse, yine ol üslûb üzere âdetlerin ve erkânların yerine getüreler. Ben dahi üzerlerine varub karalarını yıkub harâb etmeyem".

4) Bazı ilimden mahrum insanların, Çandarlı Halil Paşa'yı, aşırı Hıristiyanlık düşmanı olduğundan idam ettirdiğine dair iddialar ise, tamamen gülünçtür; zira tam tersi sebeplerle Halil Paşa'nın Hıristiyan âlemini küstürmemeye gayret gösterdiği için idam ettirdiği bazı kaynaklarda açıklanmaktadır.

5) Fâtih Sultân Mehmed, kendisi büyük bir İslâm âlimi olması ve hem de Ortodoks mezhebi ile Katolik Mezhebi arasındaki dengeyi siyâset açısından istemesi sebebiyle, İstanbul'un fethinden sonra, Hıristiyanlık konusunda uzman olan âlimlerden istifade etmesini bilmiştir. Bunun için yeni tayin ettiği ve Ortodoksları temsil eden Patrik Gennadios'dan yazılı bilgi istemiş; Patrik de "Hıristiyanlığa Dair" isimli bir Risale ile dini hakkında bilgiler ihtiva eden bir eser kaleme almış ve bu eser Karaferye Kadısı Molla Ahmed tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir. Latin Kilisesinin aleyhinde olan Patrikden, Patrik Maksimos ile Patrik Manuel'in Hıristiyanlık ile ilgili ilmî tartışma yapmalarını da istediği, bazı batılı kaynaklarda kaydedilmektedir. Ayrıca Hıristiyanlığın ikinci merkezi sayılan İstanbul'u fetheden bir devlet adamının Hıristiyanlığa dair nadide şeyleri toplaması ve hatta bu konuda bir koleksiyon oluşturması çok normal bir şeydir. Hele bu devlet adamı Fâtih gibi âlim ve Hz. İsa ile Hz. Meryem'e inanan bir Müslüman

ise, böyle şeyleri farklı r Fâtih'in niyetli keı

İmtisâl-i 'Câhldü filltk'l Din-I İslâmın mücerredi Fazl-ı Hakk u hlm Ehl-I küfri ser-te-Mr| Enbiyâ vü evliyayı t Lütf-i Hak'dandurh Nefsü malllen'oll» Hamdü li'llah varg Ey Muhammed i Umarım gâlib ola t'S

43. Fâtih Sultân I Hıristiyanlığı a sı nedir?

Önce şunu I yani Hıristiyan' babasının hail, I d ir. Ebu Cehlimi su değildir, Me

A) Fâtih'in ( bazılarınca da ¦ annesidir ve Sırp I kadar Ortodoks] etmeyip Sırl annesine heri edeb gereği ı 1487 yılında 1 nik'teki Manastırl ğuna delil gösteri bep olarak z-kretrn

Fâtih'in öz J rın farklı yon yapılan araştır™»',] Hâtuniye Türl lunduğu malı tarihçiler, olduğunu ifade < evlenir. Bu evi

40 Clot, t

Edebiyatı Tarihi,j Zünnar, Çdlpl İ Ankara 1946,1 Hammer, B

BİLİNMEYEN OSMANLI

93

ise, böyle şeyleri farklı noktalara çekmek, Fâtih'i ve İslamiyeti bilmemek demek olur



Fâtih'in niyetini kendi dilinden öğrenmek daha doğru olsa gerektir: İmtisâl-i 'Câhidû fillah' olubdur niyyetüm Din-i İslâmın mücerred gayretidür gayretlim Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i Ricâlullah ile Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetüm Enbiyâ vü evliyaya istinadım var benüm Lütf-i Hak'dandur hemân ümmid-i feth ü nusretüm Nefs ü mal ile n'ola kılsam cihanda ictihâd Hamdü li'llah var gazaya sad-hezârân rağbetlim Ey Muhammed mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtar ile Umarım gâlib ola a'dây-ı dine devletlim40.

43. Fâtih Sultân Mehmed'in annesi kimdir? Hıristiyan mıdır? Fâtih'e de Hıristiyanlığı aşıladığı bazı yazarlarca söylenmektedir. Meselenin esası nedir?

Önce şunu belirtmek gerekir ki, bir Müslümanın annesi aslen ehl-i kitabtan olabilir; yani Hıristiyan veya Yahudi asıllı olabilir; hatta dininde devam da edebilir. Anne veya babasının hali, kendisinin iyi bir Müslüman ve hatta veli bir insan olmasına mani değildir. Ebu Cehil'in oğlu İkrime gibi. Ancak Fâtih'in durumunda böyle bir şey de söz konusu değildir. Mesele tamamen çarpıtılmaktadır. Şöyle ki;

A) Fâtih'in üvey annesi Mara ile öz annesi Hiima Hâtûn bazılarınca yanlışlıkla ve bazılarınca da kasden birbirine karıştırılmaktadır. Bunlardan birincisi, Fâtih'in üvey annesidir ve Sırp Kralı George Bronkoviç'in kızıdır. Çocuksuzdur ve ömrünün sonuna kadar Ortodoks olarak yaşamıştır. II. Murad vefat edince, başkasıyla evlenmeyi kabul etmeyip Sırbistan'a dönmüştür. Sonra 1457'de İstanbul'a kaçmış ve Fâtih de üvey annesine her türlü yardımı yapmıştır. Nitekim temliknâmeleri vardır ve bu belgelerde edeb gereği validem de demiş olabilir. Sonra da Serez'deki bir Manastır'a çekilmiş ve 1487 yılında II. Bâyezid devrinde vefat edince Kornea Manastırına gömülmüştür. Selanik'teki Manastır'ın üvey annesine tahsisini ifade eden fermanı, Fâtih'in Hıristiyan olduğuna delil göstermek (bazıları da fetihden sonra gayr-i müslimlere tanıdığı hakları sebep olarak zikretmektedir), tarihi çarpıtmaktan başka bir şey değildir.

Fâtih'in öz annesi olan Hüma Hâtûn ise, Babinger gibi bazı yabancı araştırmacıların farklı yorumlarına rağmen, aslı nereden gelirse gelsin, Müslüman bir kadındır ve son yapılan araştırmalar, belgelerin ışığında türbesinin Muradiye Camisinin doğusunda Hâtuniye Türbesi diye adıyla anılan yerde olduğunu ortaya koymaktadır. Türbenin bulunduğu mahalle de, bugüne kadar Hüma Hâtûn Mahallesi diye bilinmektedir. Bazı tarihçiler, Hüma Hâtun'un İsfendiyaroğlu İbrahim Bey'in kızı Hatice Hâlime Hâtûn Olduğunu ifade etmişlerdir. Hatta Kantemir, "832/1428'de II. Murad İsfendiyar Bey'in kızıyla evlenir. Bu evlilikten 6 yıl sonra, Bizans Tarihi ve Hıristiyanlığın belası kesilen Büyük Mehmed dünyaya

40 Clot, Andre, Fâtih Sultân Mehmed, İstanbul 1994, sh. 126-130, 154-156; Banarlı, Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1971, I, 442-447; Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İstanbul 1998, Kâfir, Zünnar, Çelipa ve İsa maddeleri; Saffet Sıdkı, Fâtih Divanı, İstanbul 1944; Ünsel, Kemal Edip, Fâtih'in Şiirleri, Ankara 1946, sh. 81; Altan, Çetin, Fâtih'in Hıristiyanlığı Öven Gazeli, Hürriyet Gazetesi, 8 Mart 1996, sh. 4; Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, c. II, sh. 178-179; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. II, sh. 151-152.

94

BİLİNMEYEN OSMANLI



BİLİNMEYEN OSMANLI

gelir" demektedir. Fâtih tarafından İshak Paşa ile evlendirilen bu hanımın Fâtih'in öz annesi değil, üvey annesi olması daha doğrudur. Zira Fâtih'in tuğrasını taşıyan ve kazaskerlerinin kaleme aldığı vakfiye, Bursa Şer'iye Sicillerindeki kayıtlar ve arşiv kaynakları, Fâtih'in annesinin Abdullah isminde birinin kızı olduğunu ifade etmektedir. Peçevî'nin ifade ettiği gibi, bu hanım, Fransız asıllı bir mühtedi de olabilir. Yani devşirmeden birinin kızı olması da muhtemeldir. Mühim olan annesinin Mara değil, Müslüman olmuş olan Hüma Hâtûn olmasıdır.


Yüklə 3,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin