Ahmet Akgündüz Bilinmeyen Osmanlı



Yüklə 3,77 Mb.
səhifə34/83
tarix12.01.2019
ölçüsü3,77 Mb.
#95873
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   83

Tek bir kadın efendisi bilinmektedir ki, RâbPa Haseki Sultândır ve Haseki Sultân diye anılmaktadır. Çocukları ise şunlardır: 1- Âsiye Sultân. 2- Hatice Sultân. 3- Âtika Sultân. 4-Şehzâde Selim. 5-Şehzâde Abdullah. 6-Şehzâde Sultân İbrahim Hân121.

XXII- SULTÂN II. MUSTAFA DEVRİ

123. Sultân II. Mustafa, ailesi ve zamanında Osmanlı Devleti'nin durumu hakkında özet bilgi verir misiniz?

Sultân II. Mustafa, IV. Mehmed'in Emetüllah Gülnûş Sultân'dan 1664 yılında dünyaya gelen oğludur. Amcası II. Ahmed'in vefatının duyar duymaz, Edirne'deki Veliahd Dâiresinden Hünkâr Dâiresine gelerek tahta oturmuş ve kendisine bî'at etmeleri için devlet adamlarını çağırmıştır (Şubat 1695). IV. Murad'dan sonra gelen Osmanlı Padişahları içinde en liyakatlisi, en âlimi ve en kültürlüsü idi. Valide Sultân'ın da devlet işlerine karışmayarak kendini hayır hizmetlerine vermesi onun için iyi bir imkândı. Sakız Adasının geriye alınışını göremeden vefat eden amcasının intikamını, kalyonlar kaptanı Mezomorta Hüseyin Paşa eliyle tahta çıktığı ay aldı ve Sakız Adasından Venediklileri kovdu. II. Mustafa'nın ilk icraatı Elmas Mehmed Paşa'yı sadrazamlığa ve hocası eski Şeyhülislâm Feyzullah Efendi'yi de Şeyhülislâmlığa getirmek oldu.

Bazı devlet erkânının karşı çıkmasına rağmen Avusturya üzerine çıktığı 1. Seferde, Lipve, Lügoş ve Şebeş Kaleleri feth olunarak Temeşvar'a kadar gelindi (Aralık 1695). Çevresindekilerin ısrarıyla İstanbul'a dönüldü. Ancak düşman durmuyordu. Açık denizlere inmeyi hedef edinen Rus Çarı Büyük Petro, Azak önüne kadar geldi. Osmanlı ordusunun kahramanca müdafaasına ve Çar Petro'yu geri çekilmeye mecbur bırakmalarına rağmen, 1 yıl sonra tekrar hücum etti ve Azak, Ruslar tarafından işgal edildi. Bu işgal İstanbul'u hüzne gark etti. Nisan 1696 yılında II. Mustafa 2. Sefer-i Hümâyuna çıktı ve Olaş Meydan Muharebesinde Avusturya Kralı Kral Elektör yenildi ve kaçtı. Bu zaferin ardından II. Mustafa tekrar Edirne'ye döndü.

Ancak II. Mustafa'nın katıldığı 3. Avusturya seferinde, karşısında Savoie prensi Mareşal Eugen vardı. Kara Mustafa Paşa ile Viyana önünde genç bir subay olarak savaşan bu komutanın komutasındaki Avusturya kuvvetleri, Macaristan'ın güneyinde yer alan Zenta'da Osmanlı ordusu ile karşılaştı. Maalesef Eylül 1697 yılında Padişahın baş komutan olduğu bir Osmanlı ordusu, tarihinde ilk defa, 15.000'e yakın şehid vererek ve Padişah'ın canını da zor kurtararak mağlubiyet acısını tattı. Hatta bu zaferin şımarıklığı

121 Sllahdar Tarihi, c. II, sh. 576-804; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. III, Kısım I, sh. 532-555; Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, nr.E. 7004; D. 691; Kantemir, c. I, sh. 753-781; Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, sh. 71-72; Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, c. II, sh. 207-208.

ile aynı prens bira İslâm âlemlfl biyle kan ağlı muhasara altına I etmelerine yorlardı. LehlS Azak Kalesini i İşte böyle bir I (Dışişleri Bakanı); sında yer alan i Devletlere ı andlaşma nedlk ve I veriyordu;'! merkezli I de Azak I pa'dakl I n irken tamamlaı

çekti, Bunar Sava;i

dizi reforma |

tanzim olt

görülmeye I

önce i

arası açı



ve deı

getirmesi w!»i

nevi I

Edirne'de!



sebep 1,1

İstanbul'da]

ve Ağu:

III. Alım



Fiilen s Şeyhü

katlr


sahibi o lamıştır. M

da nıkâlıaUl

BİLİNMEYEN OSMANLI

207


ile aynı prens bir ay sonra Bosnasaray'a hücum etti ve burayı harabeye çevirdi.

İslâm âlemi, İran da dahil olmak üzere, Osmanlı ordusunun bu mağlubiyeti sebebiyle kan ağlıyordu. Ancak düşman da kendinden emin değildi. Venedikliler, Hanya'yı muhasara altına almalarına ve Bosna-Hersek cephesinde Osmanlı Devleti'ni rahatsız etmelerine rağmen, Mora'yı kaybedecekleri korkusuyla Viyana'yı sulh için teşvik ediyorlardı. Lehistan bütün gayretiyle Kamaniçe'yi almak için uğraşıyordı. Ruslar ise, Azak Kalesini almakla yetinmiyorlar ve açık denize inmek için daha da ileri gidiyorlardı. İşte böyle bir havada, Osmanlı Sadrazamı Amca-zâde Hüseyin Paşa ve Reisül-Küttâb (Dışişleri Bakanı) Rami Mehmed Efendi'nin gayretleriyle, Belgrad'ın 65 km kuzeybatısında yer alan Karlofça'da, Avrupa'daki üstünlüğün Osmanlı Devleti'nden Avrupalı Devletlere geçtiğini ortaya koyan ve Osmanlı Devleti'nin gerileme devrini başlatan ilk andlaşma imzalandı (Karlofça Andlaşması, 26.01.1699). Andlaşma Avusturya, Venedik ve Polonya ile devam eden 15 yıllık ve Rusya ile devam eden 9 yıllık savaşa son veriyordu; ancak Macaristan tamamen Avusturya'ya; Mora Venediklilere, Kamaniçe merkezli Podolya Eyâleti Lehlere ve 1700 yılında yapılan ilave İstanbul Andlaşması ile de Azak Ruslara teslim ediliyordu. Karadeniz Osmanlı Gölü olmaktan çıkmış ve Avrupa'daki hâkimiyet tamamen kaybedilmişti. Üç devletle 25 yıllık sulh andlaşması imzalanırken Rusya ile sadece üç yıllık mütâreke imzalanmıştı. Bunu İstanbul Andlaşması tamamlamıştır. Osmanlı Padişahı artık Avrupalı devlet başkanlarına sen değil, siz diyecekti. Buna rağmen 15 yıldır devam eden felâket yılları da sona ermişti.

Savaş sıkıntılarından kurtulan Osmanlı idaresi, iç problemleri çözebilmek için bir dizi reforma girişti. Yeni sınırlar kontrol altına alındı. Devletin müesseseleri yeniden tanzim olunmaya başlandı. Devlet idaresinde Şeyhülislâm Feyzullah Efendi'nin etkisi görülmeye başlandı. Onun tezkiyesiyle sulh andlaşmasının murahhası Rami Efendi, önce vezirliğe ve sonra da sadrazamlığa getirildi. Fakat onun da Feyzullah Efendi ile arası açıldı; azli için uğraştı, ancak muvaffak olamadı. Feyzullah Efendi, âlim, müstakim ve değerli bir insan olmasına rağmen, yakınlarını devlet idaresinde belli makamlara getirmesi ve bu noktadaki hırsı onu milletin gözünden düşürdü. Divan-ı Hümâyun, bir nevi Feyzullah-zâdeler Divanı haline geldi. Padişah'ın yarım asırdır İstanbul yerine Edirne'de oturması da merkezde bazı rahatsızlıklar meydana getiriyordu. Bu iki temel sebep 1. Edirne Vak'ası diye bilinen ayaklanmanın meydana gelmesine sebep oldu. İstanbul'da kıyam eden 200 kadar cebeci Edirne'ye gelinceye kadar 80.000'i buldular ve Ağustos 1703 tarihinde Padişah'ı tahttan indirdiler. Aksi sesler duyulsa da kardeşi III. Ahmed'i tahta geçirdiler. II. Mustafa ise, hal'ından 4 ay sonra kederinden vefat etti.

Hocaları Hafız Osman Efendi, Feyzullah Efendi ve Hoca-zâde Mehmed Efendi gibi âlimlerden ders alarak yetişen II. Mustafa, hattat, şair ve büyük bir İslâm âlimi idi. Fiilen sefere çıkan son Osmanlı Padişahı oldu. Hal' edilmesinin baş sebeplerinden olan Şeyhülislâm Feyzullah Efendi ise, çok büyük hakaretlere maruz bırakıldıktan sonra kati olunmuş ve cesedi de Tunca Nehrine atılmıştır (Eylül 1703).

Osmanlı hareminde beraber karı-koca hayatı yaşadıkları ve ancak genellikle çocuk sahibi olmadıkları cariyeler demek olan ikbal müessesesi, II. Mustafa'dan itibaren başlamıştır. İkballer çocuk doğurdukları zaman çoğunlukla Kadın Efendi olmuşlar ve bazan da nikâh akdi ile zevce haline getirilmişlerdir.

Osmanlı Devleti, bütün bu menfiliklere rağmen, yine de dünyada bir numaralı

208

BİLİNMEYEN OSMANLI



BİLİNMEYEN

güçlü devlet idi ve onu yine Müslüman bir devlet olan Timuroğullarının Hindistan'da devam ettirdikleri devlet takip ediyordu.

ZEVCELERİ: KADIN EFENDİLERİ: 1- Âli-cenâb Baş Haseki. 2-Şeh-süvâr Valide Sultân; 4. Haseki ve III. Osman'ın annesi. 3- Sâliha Sebkatî Valide Sultân; Cariyelerden ve I. Mahmûd'un annesi. 4- Hümâ Şah Haseki. 5- Afîfe Haseki. 6- Hatice Haseki. İKBALLERİ: 7- Hafsa Sultân; Üçüncü Haseki olduğu söyleniyorsa da Kadın Efendi olması kuvvetle muhtemeldir. 8- Hanife Hâtûn; İkinci veya Üçüncü İkbaldir. 9- Fatma Şahin Hâtûn. ÇOCUKLARI: 1-Şehzâde Sultân Mahmûd I. 2-Şehzâde Sultân Osman III. 3-Şehzâde Murad. 4-Şehzâde Mehmed. 5-Şehzâde Süleyman. 6-Şehzâde Hüseyin. 7-Şehzâde Selim. 8-Şehzâde Ali. 9- Safiyye Sultân. 10- Ayşe Sultân. 11- Emetüllah Sultân. 12-Şehzâde Hasan Hân. 13- Zeyneb Sultân. 14- Rukıyye Sultân122.

XXIII- SULTÂN III. AHMED DEVRİ (LALE DEVRİ)

124. III. Ahmed, şahsiyeti, aile hayatı ve zamanındaki önemli olaylar hakkında kısa bilgiler verebilir misiniz?

III. Ahmed, IV. Mehmed'in 1674 yılında yine Emetüllah Gülnûş Sultân'dan

dünyaya gelen ikinci oğludur. Ağabeyi ile ahenk içinde 9 yıla yakın veliahd olarak hayatını devam ettirmiştir. Ağabeyi kadar olmasa dahi, hattat, şâir ve müziğe meyli bulunan kültürlü bir padişahtır. Birinci Edirne Vak'ası'ından hemen sonra yani 1703'ün Ağustos ayında, Hânedân-ı Âl-i Osman aleyhine sözlerin dahi söylendiği bir havada, Şeyhülislâmın ısrarıyla tahta geçirilmiştir. III. Ahmed dönemini ana hatlarıyla şöylece özetlemek mümkündür:

Birinci Saltanat Devresi (1703-1718): 1703-1711 tarihleri arasındaki ilk yıllarında, önce iç huzuru sağlamaya çalışmış ve Edirne Vak'asmın failleri teker teker cezalandırılmıştır. Sokullu veya Köprülü gibi dirayetli bir sadrazam arayışındaydı ve kendisini tahta getirenlerin etkilerinin farkındaydı. Çok sayıda sadrazam değişikliğinden sonra Silâhdâr Dâmâd Çorlulu Ali Paşa'da karar kıldı ve devlet işlerini önemli ölçüde 4 yıl kadar ona havale etti.

Bu arada Avrupa'da İsveç Kralı Carl'ın Deli Petro'ya yenilip sonra da Osmanlı topraklarına sığınması, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Nisan 1711'de harp başlamasına sebep oldu. Prut Seferi diye tarihe geçen bu savaşta Osmanlı ordularının komutanı sadrazam Baltacı Mehmed Paşa Serdâr-ı Ekremliğe tayin edildi. Çar, mağlup olacağını anlayınca, Başbakan Baron Şafirov vasıtasıyla çok değerli mücevherlerini hediye gönderdi ve sulh andlaşması yapılmasını arzuladı. İsveç Kralı ve Kırım Hanı Devlet Giray'ın farklı kanaatlerini dinlemeyen ve müşavirlerinin tesiri altında kalan Baltacı Mehmed Paşa, çok cazip şartlarla sulh akdi yaptı ve muzaffer bir komutan ola-

rak İstanb; hadise uzt Padişah'ı ı di. Sonn Ali Paşa'n«| ya'dan geril

5a

nedlk ve ı dağh âsl!ertl ilan edilr Damad AH I sonra yanU savaşa soı»J saltanat e



İkindi Nevşehirli t vam eden ı 1730'dat Matbaan eğlencenin! ettiği İran'a ı ması, 71 Tebrlzl I 1727'deî kabul f Devleti'm 17231

maki durum j isyan har* deki

122 Silahdâr, Nusretnâme, (Sadeleştiren: İsmet Parmaksızoğlu), İstanbul 1962, c. I, sh. 1-421; c. II, sh. 3-139; Râşld Tarihi, c. II, sh. 315 vd.; Kantemir, c. II, sh. 783 vd.; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. III, Kısım I, sh. 555-595; c. IV, Kısım I, sh. 1-46; Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, nr. D. 9988; E. 3362; D. 10, 20, 23; Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, 73-79; Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, c. II, 211-215; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV. Kısım, I, 28-29, 338.

5"'


|t 0'

rıyetim küsur ji Islâmaİ

] lanıujj

bildij.f Kaini

BİLİNMEYEN OSMANLI

209


rak İstanbul'a gelmek üzere yola çıktı (Prut Muâhedenâmesi, Temmuz 1711). Bu

hadise üzerine muhalifleri, Baltacı Mehmed Paşa aleyhinde her türlü iftirayı yapmaya ve Padişah'ı etkilemeye başladılar. Neticede Kasım 1711'de Edirne'de iken azil haberi geldi. Sonradan Deli Petro sözünde durmayınca, yeni bir savaş başlamadan bitti ve Şehid Ali Paşa'nın 1713'de imzaladığı Edirne Andlaşması ile Karlofça'da verilen yerler Rusya'dan geri alındı.

Sadrazam Silâhdâr Ali Paşa'nın, Karlofça'da verilenler Rusya'dan alındığı gibi, Venedik ve Avusturya'dan da alınması gerekir şeklindeki düşüncesi ve Venedik'in Karadağlı âsileri himaye etmesi, aradan geçen 15 yıldan sonra 1714 yılında Venedik'e harp ilan edilmesine sebep oldu. Avusturya'nın da Venedik'i desteklemesi üzerine, maalesef Damad Ali Paşa'nın şehid olmasıyla sonuçlanan bir mağlubiyet alındı (1716). Bir sene sonra yani 1717 yılında Belgrad düşünce, 1718 tarihli Pasarofça Muâhedenâmesi ile savaşa son verildi. Artık yeni bir dönem başlıyordu ve III. Ahmed'in 15 yıl süren birinci saltanat devresi sona eriyordu.

İkinci Saltanat Devresi = Lale Devri: Mayıs 1718'de sadrazamlığa getirilen Nevşehirli Damad İbrahim Paşa'nın sadrazamlığı ile başlayan ve 1730 yılına kadar devam eden devreye Lale Devri diyoruz. 1723'de başlayan İran Savaşları bu dönemin 1730'da tamamen sona ermesine sebep olmuştur. Her çeşit kültür faaliyetlerinin arttığı, Matbaanın tam olarak hizmet vermeğe başladığı ve harpten ziyade sulh, sükûn ve de eğlencenin hâkim olduğu bu dönem, Osmanlı tarihi için ayrı bir sayfadır. Maalesef ihtiva ettiği bazı gayr-i meşru sayfalar sebebiyle bu huzur devam edememiştir. Rusya'nın İran'a girmesi ve Osmanlı Devleti'nin de bu duruma müdahale mecburiyetinin bulunması, 7 sene sürecek olan İran Savaşlarını başlattı. Köprülü-zâde Abdullah Paşa'nın Tebriz'i fethetmesi ve İran'a ait beş eyâletin Osmanlı Devleti'ne ilhak edilmesi, Ekim 1727'de yapılan Hemedân Andlaşması ile Sünnî olan Eşref Şah Üveysî tarafından kabul edildi. Ancak Şi'î olan Nâdir Hân'ın bunları kabul etmeyerek bazı yerleri Osmanlı Devleti'nden geri alması, savaşı yeniden başlattı. Padişah ile sadrazamın İran Seferini 1723 baharına erteleme arzuları tepkiyle karşılandı.

Damad İbrahim Paşa'nın aleyhindeki bu rüzgar, kendi yakınlarına devletin bazı makamlarını ve menfaatlerini peşkeş çekmesi de ilave edilince, daha da arttı ve bu durum yeniçerileri azdırdı. Bir bahriye neferi olan Patrona Halil'in başını çektiği bu isyan hareketi, tarihin en kötü isyanı olacak şekilde genişledi. Yağmalar, hapishanelerdeki tutukluları serbest bırakarak silahlandırmalar ve ev baskınları artınca, asilerin Padişah'dan kellelerini istedikleri Damad İbrahim Paşa ve yakınlarından olan bazı paşalar idam edildiler. 1 Ekim 1730 günü, âsiler bununla da yetinmeyip Padişah'ın görevden ayrılmasını istediler ve gerçekten III. Ahmed'i o gece biraderi II. Mustafa'nın oğlu Sultân Mahmud'u tahta davet ederek kendisinin feragat ettiğini açıklamak mecburiyetinde bıraktılar. III. Ahmed, ailesi ile birlikte Topkapı Sarayındaki dairelerinde 5 küsur yıl daha yaşadı ve 62 yaşında iken Temmuz 1736 tarihinde vefat etti. Az da olsa İslama aykırı olan fiiller, bir huzur dönemini daha sona erdiriyordu.

ZEVCELERİ: (III. Ahmed'in hanımlarının sayısı bazı tarihçilere göre 13'ü ve bazılarına göre de 18'i bulmuştur. Biz, Kadın Efendileri ile birlikte 18 Hanım'ını tesbit edebildik.). KADIN EFENDİLERİ: 1- Emetüllah Baş Kadın. Baş Haseki. 2- Rukıyye İkinci Kadın. 3- Emîne Mihrişah İkinci Kadın; III. Mustafa'nın annesi. 4- Hatice İkinci Kadın. 5-RâbPa Şermi Kadın. 6- Zeyneb Kadın. 7- Emîne Musalli Kadın. 8- Hanife Kadın. 9-

210

BİLİNMEYEN OSMANLI



BİLİNMEYEN OSMANL1

Gülsen Kadın. 10- Ümmü Gülsüm Kadın. 11- Hürrem Kadın. 12- Meylî Kadın. 13- Fatma HümâŞah Kadın. 14- Nijad Kadın. 15- Nazîfe Kadın. İKBALLERİ: 16-Şâyeste Sultân. 17-Ayşe Hanım; İkinci veya Üçüncü İkbaldir. 18 -Hâtem Hâtûn.

ÇOCUKLARI: (III. Ahmed, Osmanlı Padişahları arasında en çok kadınla evlenen devlet adamlarındandır ve bir kısım tarihçilere göre çocuklarının sayısı 50'yi bulmaktadır. Biz sadece bilinen ve meşhur olanlarını zikrettik.). 1-Şehzâde Mehmed. 2-Şehzâde Abdülmelik. 3-Şehzâde Murad. 4-Şehzâde Mehmed Hân. 5-Şehzâde Süleyman Hân. 6-Şehzâde Mustafa III. 7-Şehzâde Selim. 8-Şehzâde Ali. 9- Fatma Sultân. 10- Âtike Sultân. 11- Zeyneb Sultân. 12-Şehzâde Bâyezid Hân. 13- Ümmü Gülsüm Sultân. 14-Sâliha Sultân. 15- Ayşe Sultân; 16- Hatice Sultân; 17- Nazife Sultân; 18- Esma Sultân; 19- Zübeyde Sultân; 20-Şehzâde Sultân Nu'man Hân; 21-Şehzâde İbrahim; 22-Abdülhamid I; 23-Şehzâde Seyfeddin; 24- Emetüllah Sultân; 25- Ayşe Sultân (Küçük); 26- Emine Sultân123.

125. Baltacı Mehmed Paşa'nın Rus Çarının karısı Katerina ile gayr-i meşru hayat yaşayarak Osmanlı ordusunu sattığı ve böylece Prut Zafe-ri'nin Osmanlı Devleti'nin aleyhine geliştiği söylenmektedir. Bu olayın aslı nedir?

Prut zaferini en ince ayrıntılarıyla anlatan tarih kaynakları elimizdedir ve bunların en ayrıntılı olanı da Râşid'in sadece III. Ahmed devrine 4 cilt ayırdığı meşhur tarihidir. Bu kaynakların hiç birinde, Baltacı Mehmed Paşa'nın Rus Katerina ile gayr-i meşru bir ilişkide bulunduğu veya en azından Rus Çarı ve hanımının bu savaşın yapıldığı mekâna geldikleri yazılı değildir.

Olayın aslı şudur: Çorum'un Osmancık Kasabasından olan Mehmed Paşa, musikiye meyli ve sesinin güzelliği sebebiyle Pâkçe Müezzin lakabı ile anılmıştır. III. Ahmed'in padişah olmasıyla 1. İmrahor'luğa getirilen Mehmed Paşa, kendisini tezkiye eden Kalyakoz Ahmed Paşa'nın aleyhine çalışmış ve Şeyhülislâm Paşmakçı-zâde Ali Efendi'nin tavsiyesi ile 1704 yılında 1. defa sadrazamlığa getirilmiştir. Sevmedikleri hakkında dili uzun olan ve yeterli tahsili olması hasebiyle konuşmasını da iyi beceren Mehmed Paşa, dilinin cezasını çekerek, 1706 yılında azl olunmuştur. 1710 Eylül'ünde tekrar sadrazamlık makamına gelen Baltacı, fazla becerikli bir kumandan olmamasına rağmen, Prut Zaferine imza basan komutan sıfatıyla, henüz İstanbul'a gelmeden itibar kazanmaya başlamıştır.

Bilindiği gibi 1710 yılında Ruslara karşı ilan edilen harpte, açlık ve düzensizlik sebebiyle Petro'nun savaş meydanına gelmeyerek uzaktan idare ettiği ordusu mağlubiyetle karşı karşıya gelmiştir. Rus ordusunun komutanı Şermetivef'di ve Deli Petro ile hanımı asla harp meydanına gelmemişti. Çar, mağlup olacağını anlayınca, Başbakan Baron Şafirov vasıtasıyla çok değerli mücevherlerini hediye gönderdi ve sulh andlaşması yapılmasını arzuladı. İsveç Kralı'nın ve Kırım Hanı Devlet Giray'ın farklı

123 Silahdâr, Nusretnâme, c. II, sh. 140-420; Râşid Tarihi, c. III, sh. 2-390; c. IV, sh. 2-395; c. V, 2-454; Küçük Çelebi-zâde İsmail Âsim Efendi, Tarih, İstanbul 1287, Râşid Zeyli, c. VI, sh. 2-450; Kantemir, c. II, sh. 849 vd.; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. VI, Kısım I, sh. 45-209; c. IV, Kısım I, Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, sh. 79-95; Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, c. II, sh. 216-227.

kanaatlerini dinlerr cazip şartlarla sulh t yola çıktı (Prut Hu Burada bilin

1) İsveç Kraıı Şjj reddetmesini ve I masını müd

rudur. Ruslar, soi

2) Baltacı Metim hülislâm Paşmakçı leyman Ağa, sert t hindeki faaliyet ve p sözünde durmaması #| lan, Baltacı'nın İsveç| Rus Çarını diri diıjjj

lar sebebiyle s tek kabahatin j için bir sebep bul karısı Katerina'mn «l| Osmanlı komuta h ması için Vezir-i A'a çiler de, Baltacı'nın m ve Osman Efendi'iltlj

Padişat- ¦ nin doğru <¦ aleyhtarları, I yeniden han geldiğini do, gizli anlaş da aleyhte I sında ikame'-

3) Dikkat a Osmanlı kaynaU lunmadığı gibi, k iddiaların fe şu cümlelerle ¦...

"Rikâb-ı h_-m rından, Padişahıngı iltifat ve ikramlaril nâ-meşkûrota;t/"

Netice ola*. müşavirlerinin s;;?^ cede bu fırsatı ti hinde kampanyıl gönderdiğini deww

BİLİNMEYEN OSMANLI

211

kanaatlerini dinlemeyen ve müşavirlerinin tesiri altında kalan Baltacı Mehmed Paşa, çok cazip şartlarla sulh akdi yaptı ve muzaffer bir komutan olarak İstanbul'a gelmek üzere yola çıktı (Prut Muâhedenâmesi, Temmuz 1711). Burada bilinmesi gereken gerçekler şunlardır:



1) İsveç Kralı XII. Cari ve Kırım Hanı Devlet Giray, Baltacı'nın sulh teklifini reddetmesini ve Rusların sıkıştığı böyle bir dönemde kolay şartlarla andlaşma yapılmamasını müdafaa ediyorlardı. Bunların görüşü haklıdır ve Baltacı'nın acele ettiği de doğrudur. Ruslar, sonradan sözlerinde durmamakla bu görüşü teyid etmişlerdir.

2) Baltacı Mehmed Paşa'nın zaten aleyhinde olan ve Padişahın çok sevdiği Şeyhülislâm Paşmakçı-zâde Ali Efendi, Damad Ali Paşa ve Darüssa'ade Ağası Süleyman Ağa, sert hareketlerinden ve patavatsız sözlerinden dolayı, Baltacı'nın aleyhindeki faaliyet ve planlarına hız verdiler. Paşa, henüz İstanbul'a gelmeden Rus Çarı'nın sözünde durmamasını da bahane ederek, hemen aleyhte bir plan hazırladılar. İlk planları, Baltacı'nın İsveç Kralı ve Kırım Hanı'nın sözlerine önem vermediğini, vermiş olsaydı Rus Çarını diri diri yakalama fırsatı elde edildiğini, Rus Çarı tarafından gönderilen paralar sebebiyle sulh yolunu tercih ettiğini ısrarla Padişah'a anlatmak oldu. Taraftarları da, tek kabahatin gece ile gelen altın arabaları olduğunu, yoksa Çarı yakalamamak için bir sebep bulunmadığını ilave ettiler. İşte bu noktada Hammer, Rus Çarı'nın karısı Katerina'nın sulh andlaşması uğruna bütün kıymetli mücevherlerini Osmanlı komuta heyetine gönderdiğini ve Şermetivef vasıtasıyla sulhu sağlaması için Vezir-i A'zama mektup ilettiğini ifade etmektedir. Bazı çağdaş tarihçiler de, Baltacı'nın asla rüşvet almadığını, belki müşavirlerinden Ömer Efendi ve Osman Efendi'nin bu hediyeleri kabul ettiğini kaydetmektedirler.

Padişah da, böylesine bir zafere imza atan Sadrazamın bu ithamlarla azledilmesinin doğru olmayacağını ifade ederek, ilk etapta gelen ithamları reddetti. Ancak Baltacı aleyhtarları, Edirne'de vezir-i azamın kapıkulu maaşlarını vermeye başlaması üzerine yeniden harekete geçtiler. Bu sefer Padişah'a, Edirne'de ulufe vermesinin ne manaya geldiğini dostlarına sorması icab ettiğini, yaptığı hataları affettirmek için Kapıkulu ile gizli anlaşmalar içinde olduğunu arz ettiler. Padişahın hakem kabul ettiği Şeyhülislâm da aleyhte beyan verince Baltacı Mehmed Paşa azledilerek (Kasım 1711) Midilli Adasında ikamete memur edildi.

3) Dikkat edilirse, Baltacı'nın Katerina ile çadırda beraber olduğuna dair, muteber Osmanlı kaynaklarında ve hatta çağdaş tarihçilerin eserlerinde en küçük bir bilgi bulunmadığı gibi, kaynaklarda Çar ve hanımının asla harp yerine gelmediğini ve bu tür iddiaların tamamen yalan olduğunu ifade eden beyanlar yer almaktadır. Râşid meseleyi şu cümlelerle özetlemektedir:

"Rikâb-ı hümâyûn tarafında olanlar dahi sadrazam hakkında gizlice nice kale gelmez nesneler yazdıklarından. Padişahın gadabını tahrik ettiler. Veziriazam meydana gelen büyük hizmetleri mukabelesinde çeşitli iltifat ve ikramlar beklerken, olmayan hıyanet suçlamasıyla karşı karşıya kalmış ve kıskançların hileleri ile nâ-meşkûr olmuştur".

Netice olarak, Baltacı Mehmed Paşa'nın İsveç Kralı ile Kırım Hanı'nı dinlememesi, müşavirlerinin sözleriyle hareket etmesi, her şeyi ben bilirim havasına girmesi ve neticede bu fırsatı kaçırması, tarihçiler tarafından eksiklik olarak kabul edilmektedir. Aleyhinde kampanya başlatanlar ve bazı Batılı tarihçiler, Katerina'nın mücevher ve mektup gönderdiğini de kabul etmektedirler. Osmanlı tarihçileri, bunun da Darüssa'ade Ağası

212

BİLİNMEYEN OSMANLI



BİLİNMEYEN OSMP1,'.

ile yakınlarının ithamları olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Ancak hiç bir tarihçi ve hatta Rus Vekâyi'nâmeleri bile, Katerina'nın harp meydanına geldiğini yazmamıştır ve bu sadece kuru bir iftiradan ibarettir124.

126. Matbaa neden Osmanlı Devleti'ne 1727 yılında yani Avrupa'dan 272 yıl sonra gelebilmiştir? Bu durum, Osmanlı Devleti'nin teknolojiye karşı gelmesi demek değil midir?

Bu konu her zaman dillere dolandığından ve maalesef hep aleyhte kullanıldığından dolayı, meseleyi, biraz ayrıntılı da olsa inceleme zarureti bulunmaktadır. Şöyle ki:

1) Önemle ifade edelim ki, Gutenberg, matbaayı 1455 yılında icad etmemiştir. Zira baskı sanatı 8. Yüzyılda Çin'de ve bazı araştırmacılara göre özellikle Uygur Türklerinde ortaya çıkmıştır. Blok baskının Avrupa'ya taşınmasında, Çinlilerden ziyade Uygur Türklerinin payı olduğu, artık ilim alemi tarafından kabul edilmektedir. Gutenberg hareketli harfleri de icad eden birisi değildir. Zira bunu 14. Yüzyılda ilk kullanan Uygurlar ve Koreliler olmuştur. Bu manada baskı Avrupa'ya 14. Yüzyılda gelebilmiştir. Maalesef, 14. yüzyılda gelen baskı teknikleri, Gutenberg'in gayretleriyle İncil'in de basılabileceği bir matbaa haline ancak 1455 yılında yani 15. Yüzyılda gelebilmiştir.

2) Osmanlı Devleti'ne matbaa 1727 yılında değil, daha erken tarihlerde gelmiştir. Müslümanların eserlerini bastıkları ilk resmî matbaanın tarihi 1727'dir. Ancak Yahudiler 1488 yılından itibaren, Ermeniler 1567 yılından itibaren ve Rumlar da 1627 yılından itibaren matbaalarını kurmuşlardır. Hatta II. Bâyezid zamanında 19, Yavuz Selim zamanında 33 kitap basılmıştır. Bu kitapların üzerinde, "II. Bâyezid'in himayelerinde basılmıştır" ibaresi yer almaktadır.

III. Murad, Arap harfleriyle basılan Geometriye dair Usul'ül-Oklidis kitabının serbestçe satılması için 996/1588 tarihli fermanla izin ve müsaade vermiştir.

IV. Murad zamanında İstanbul'da bir matbaa kurulması için izin istendiğini ve bu iznin verildiğini Mustafa Nuri Paşa kaydederken, Enderun Tarihçisi Atâ da, ilk resmî matbaa teşebbüslerinin IV. Mehmed zamanında başladığını ve ancak neticeye 1727 yılında ulaşıldığını anlatmaktadır. Bu bilgiler, Osmanlı padişahlarının matbaa aleyhinde oldukları görüşünü reddetmektedir. O halde, Osmanlı Devleti'ndeki matbaanın değil, belki resmî matbaanın kuruluşunun tarihi 1727'dir. Yoksa matbaa Avrupa'da Gutenberg tarafından kurulan müesseseden 33 yıl sonra Osmanlı ülkesine girmiş ve çok sayıda kitap da basılmıştır. Kısaca Arap harfleriyle olmak üzere XV. Asırdan itibaren İstanbul'da, Halep'te ve 1514'den itibaren de bazı Avrupa şehirlerinde kitaplar basılmıştır.


Yüklə 3,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin