“Batı, güvenli bölgelere artık sıcak bakıyor”
DW: Sayın Koru, Türkiye'nin mülteciler konusunda Avrupa'dan beklentileri neydi ve söz konusu konferansta Türkiye, bu beklentilere bir karşılık bulabildi mi?
Koru: Aslında bu konferans bizim beklentilerimiz doğrultusunda düzenlenmiş bir konferans değil. Bizim ayrıca Suriye'ye komşu ülkeler ile ilgili ayrı bir toplantılar sürecimiz var. Ürdün, Türkiye, Lübnan ve Mısır olarak belirli aralıklarla bir araya geliyoruz ve Suriye krizini görüşüyoruz. Tabiatıyla Batılı ülkeler de Suriye'deki gelişmeleri ve mültecileri yakından takip ediyorlar. Almanya zaten uzun zamandır bu yönde bir toplantı düzenlemeyi istiyordu. Zira mesele sadece mülteci sorunu değildir, bu çerçevede dünyayı tehdit eden bir terör sorunu da mevcut. Dolayısıyla bu durum da mültecilerle birlikte konferansta masaya yatırılan konular arasındaydı.
DW: Konferansta en fazla Suriyeli mültecinin bulunduğu üç ülke zikredildi: Türkiye, Lübnan ve Ürdün. Lübnan ve Ürdün bu konudaki sıkıntılarını ve taleplerini dile getirdiler. Türkiye'nin şikâyetleri ya da talepleri var mı?
Koru: Lübnan ile birlikte Türkiye mülteciler konusunda başı çekiyor. Şu an itibariyle Türkiye'de1,6 Milyon Suriyeli göçmen bulunuyor. Bunların iki yüz bini Türkiye'de bulunan 22 kampa yerleştirilmiş durumda, ama diğerleri yani 1,4 Milyon Suriyeli de Türkiye'nin çeşitli yörelerine dağılmış durumda. Ve biz, bu göçmenlere eğitim, sağlık, barınma gibi her türlü altyapı imkânı sağlıyoruz. Ayrıca Türkiye'nin mültecilerle ilgili doğrudan bir yardım talebi de olmamıştır.
DW: Yani Türkiye'nin konferansta herhangi bir somut önerisi ya da beklentisi olmadı mı?
Koru: Elbette oldu. Bizim somut beklentimiz, sadece komşu ülkelerdeki mültecilere yardım yapılması değil, Suriye'nin içinde olan ve ülkeyi terk etmemiş Suriyelilere de yardım yapılmasıdır. Aslında biz bunu da sınır kapılarımızda zaten organize ediyoruz. Dolayısıyla şöyle diyebiliriz; konferansta hem çevre ülkelere yerleşmiş olan, hem de Suriye'de bulunan Suriyelilere yardım yapılmasını konusunda uluslar arası kamuoyuna seslenme fırsatı bulduk.
DW: Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier Suriyeli mültecileri kabul eden ülkelere önümüzdeki 3 yıl içinde 500 milyon Euro yardım yapılacağını taahhüt etti. Türkiye de bu yardımlardan istifade edecek mi?
Koru: Kuşkusuz. Zaten bazı Batılı ülkeler hâlihazırda Suriyeli mültecilere yardımda bulunuyorlar. Ama bu yardımlar ikili düzeyde değil, daha çok Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği üzerinden yapılıyor. Almanya da daha ziyade bu kanalı tercih ediyor. Ama ikili düzeyde yardımlara yönelik talepler de mevcut. Bizim temennimize gelince, ekonomik olarak daha iyi konumda olan Batılı ülkelerin Suriye krizine daha fazla ilgi duymalarını ve maddi olarak Suriyeli mültecileri daha fazla desteklemelerini istiyoruz.
DW: Peki, konferansta Lübnan ve Ürdün'ün dile getirdiği mülteci akının durdurmaya yönelik Suriye'de güvenli bölgeler oluşturulması teklifine Türkiye nasıl yaklaşıyor?
Koru: Bu öneriyi dünya kamuoyuna ilk taşıyan ülke Türkiye'dir ve söz konusu öneriyi çeşitli platformlarda sürekli dile getiriyoruz. İlgili konferansta ise Fransız Dışişleri Bakanı bu tezi desteklediğini söyledi. Önümüzdeki dönemde inşallah bu konuda düşünen ülkelerin sayısı artar ve biz, Suriyelileri kendi ülkelerinde ağırlarız, onlara insani yardımları kendi ülkelerinde ulaştırırız. Tabii güvenli bölgelerin oluşturulması uçuşa yasak bölgelerin oluşturulmasıyla paralel gitmek zorundadır. Dolayısıyla her ikisinin birden uygulanması lazım. Biz baştan beri bunu savunuyoruz ve bu destekleyen ülkelerin artmasından da memnuniyet duyuyoruz.”
Rusya'ya yeni yaptırım uyarısı
Ayrılıkçıların seçimine Moskova'nın verdiği destek, Batı'yı kızdırdı. ABD, Ukrayna'daki barış sürecini desteklemeyen Rusya'nın ağır bedellere katlanmak zorunda kalacağını duyurdu. AB, yeni yaptırımları gündemine aldı. Meehan, "Tercih Rusya'nın. Ukrayna'daki barış sürecini desteklemezse, bunun ağır bedellerine katlanmak zorunda kalacak" tehdidinde bulundu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki de Washington'ın ne seçim sonuçlarını ne de sözde seçimle işbaşına gelen yetkilileri tanıyacağını söyledi. Psaki, Rusya'ya da seçimleri tanımama çağrısında bulundu. ABD sözcüsü, aksi halde Moskova'nın izolasyonunun artacağı uyarısında bulundu. Seçimleri tanıdığını açıklayan Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde seçimlerin kınanmasını öngören bir kararın alınmasını da engellemişti.Kiev sözde seçimlere verilecek karşılığı görüşüyor.
Kiev yönetimi ise ayrılıkçıların uyarılara rağmen düzenlediği seçimlere verilecek karşılığı görüşüyor. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko'nun ayrılıkçı bölgelere özel statü tanıyan yasanın iptalini isteyeceği belirtildi. Yasa bölgeye 3 yıl geçerli olacak bir kısmi özerklik ve ayrılıkçılara af imkânı getiriyordu. Poroşenko, "Yasa, barış sürecini güçlendirmeyi hedefliyordu. Ancak pazar günü yapılan seçimler barış sürecinin tamamını tehlikeye attı" dedi. Ukrayna Dışişleri Bakanı Pavlo Klimkin ise Rusya yanlısı teröristler ve Rus birliklerinin kontrolü altındaki bölgeleri geri alacaklarını söyledi. Moskova'ya daha fazla baskı yapılması gerektiğini savunan Klimkin, yaptırımların artırılmasını istedi.
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, yaptırımların Rusya'nın tavrını değiştireceğinden şüpheli olduğunu söyledi. Mogherini, AB Komisyonu'nun önümüzdeki günlerde yeni yaptırımları ele alacağını açıkladı.
Moskova, Ukrayna'daki tartışmalı seçimi tanıdı
Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı bölgelerde düzenlenen seçimler gerginliğe neden oldu. Rusya seçimleri tanıdığını duyurdu. AB, seçimlerin barışın önünde yeni bir engel olduğunu açıkladı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Donetsk ve Luhansk'ta düzenlenen seçim sonuçlarının tanındığı belirtildi. Seçimlerin sakin ve yüksek katılımla yapıldığına işaret edilen açıklamada, "Güneydoğu Ukrayna'daki halkın iradesine saygı duyuyoruz" denildi. Açıklamada, "Seçilen milletvekillerine, bölgedeki sorunları çözme ve hayatı normale döndürme görevi verilmiştir" ifadesi yer aldı.
AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, "seçimlerin ülkede barışın sağlanması önünde yeni bir engel olduğunu" söyledi. Mogherini, oylamanın, eylül ayında imzalanan barış belgesinin ruhuna ve esasına aykırı olduğunu kaydetti.
Donetsk'teki başkanlık seçiminde beklendiği gibi "Başbakan" Aleksander Zaharçenko galip geldi. Tek taraflı olarak ilan edilen "Donetsk Halk Cumhuriyeti"nin Seçim Komisyonu yetkililerince verilen bilgiye göre Zaharçenko oyların yüzde 81'ini aldı. Parlamento seçiminde ise Zaharçenko liderliğindeki "Donetsk Cumhuriyeti Partisi" yüzde 65'le birinci parti oldu. Luhansk'ta yüzde 63'le "Başbakan" İgor Plotnitski başkanlığı garantiledi.
Dostları ilə paylaş: |