(Bugünkü Hale Kadar) Tevhid Ve Kelam Çizgisi: 1. Dönem:
a) Tabiin döneminde Tevhid ilmi vardır. Vucud-u Bari, Sıfat ve Ef al işlenirdi.
Müctehid İmamlarla Fıkh-ı Ekber dönemi açıldı. İtikadi konular özetleniyordu...
b) Daha sonra Akidenin kısmen izahı ile Akaid ilmi yerleşti. «Usul'ud-Din» adıyla anıldı.
Vasıl bin. Ata ile başlıyan İ'tizal hareketi, Kaza ve Kader gibi mü-cerred konuları akılla tartışmaya, Haricilerin ve Şianın İmametteki görüşü de itikad konusuna girmeye başlayınca; ehl-i Sünnet Uleması, karşılık verme durumuna girdi.
Böylece İlmi Kelam'm birinci devresi diyeceğimiz Tevhid ve Aka-iddeki nakilci metoddan, akılcı metoda geçiş oldu.
2. Dönem ise, şu devrelerden geçti:
a) Mu'tezilenin Kelamı: Vasıl bin. Ata Ebul Huzeyl, İbrahim Nazzam Cûbâî gibi zevatın fikir ve eserleriyle oluşan kelam olup, felsefe ağırlığı vardır. Felsefe metoduyla - İslami Kelam meselelerini halletmek yolundadır.
b) Abdullah ibn Kullâb'ın başlattığı Ehl-i Sünnet Kelamı. Bu zat felsefeye dayanan ve akideyi tamamen akılla izah eden, bu yüzden de, akılüstü gaybi meseleleri red veya şüpheye düşüren Mu'tezile Kelamına karşı bir Kelam kurdu. O da felsefî ve aklî isbat yollarmı alıyor fakat tamamen İslamî Metod içinde işliyordu. Gaye İslam Akidesinin isbatıydı. Bu döneme «Mütekaddimin» dönemi denir.
O dönemde Ahmed bin Hanbel de saf «SELEF» akidesini (selef metodunu) yaşatmaya çalışıyordu. Tabii, Selefin saf nakil yolu, felsefecilerin akılcı ve halkı kandırıcı anlatımları karşısmda zorluk çekiyordu. «Ehl-i Sünneti Hasse» denilen bu yolun yanmda ve Mu'te-zilenin karşısmda beliren, İbni Kullab'm açtığı çığır ise, «Ehl-i Sünneti Amme» diye anıldı. Ve aşm akılcılara karşı yeni bir Kelâm türü oluştu.
Daha sonra Ebu'l Hasen EI-Eş'ari ile bu çığır son derece gelişti. Aslmda Mu'tezileden ayrılmış olan İmam Eş'ari, bütün bid'atçüarı ilzam etti... Onu İmam Bakiilani izledi ve bu çığırı sistemleştirdi:
«İN'ÎKAS-I EDİLLE» prensibi, «Cüz-ü La Yetecazze» fikri, «Araz'-tn iki zamanda kalmaması» ilkesi, «İsbat-ı Hâlâ» ve «Arazîn araz ile kaim olmaması» görüşleri onun kurduğu şeylerdir...
Bunlardan sonra gelen İmam Maturidi hepsini kuşattı ve «Ehl-i Sünnnet»in İmamı oldu. İmam'ul Haranıeyn Ebu'l Meali ise en geniş sınırlara vardırdı...
c) «Huccet'ul İslam» diye şöhret bulan Ebu Hamid Muhammed El-Gazali ise (H. 450 - 505) Kelam ilmini yeniden kurdu : Felsefeyi önce yıktı. Sonra onun, İslam Akidesini isbata medar olacak ilkelerini alıp, Kelam metoduyla işledi ve tabiri caizse, Kelamla felsefeyi mec-zedip, Kelamı islamm topyekun savunmasmı üslenen bir disiplin haline gelmesini sağladı. Bunu yaparken de eskilerin (Mütekaddimin, Ehl-i Sünnet kelamı) kurduğu birçok usulü yeniledi:
— «İnkisar'ı Edille» dedikleri (isbat için getirilen delil çürütülüp işe yaramayınca, isbatı istenen mesele de çürümüş olur) prensibini reddetti.
— İlmi Kelamda, Mantık kurallarmı esas aldı. (Mantık bilmiye-nin ilmine itibar olunmaz, dedi)
— Birçok felsefi meseleleri, sırf felsefeyi yenmek için, Kelam konulan arasına soktu. Yazdığı eserlerle de bunları değişmez hale getirdi : «Tehafütül-Felasife», «İhya Ulum'uddin», «İlcamu'l avam li ilmil Kelam», «El-İktisad fi'l İtikad»,... bunlardan birkaçıdır.
Fahreddin Razi, Seyfuddin Amidi, Kadi Beyzavi de, onun çığmnı geliştirip devam ettirdiler.
Bu emeklerle Ehl-i Sünnet ve çığın gelişirken ona zıt gruplar da kendi kabuğunda kemikleşip tarihi seyrine devametti...
Belli Başlı İtikadı Mezhepler Ve (Prensipleriyle; İmamları, Kitapları)
Buraya kadar, Tevhid-Akaid-Kelam ilimlerinin geçirdiği istihaleyi ve konularma giren meseleleri belirtebildikse; şimdi artık, Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Bid'at gruplarmm görüş farklarmı inceleyebiliriz. Ancak bu bahsi, geçmiş Kelam ve Akaid kitaplarındaki gibi detaylandır-mayacağız. Özetle geçeceğiz. Çünkü geçmişin münakaşasmda fayda mülahaza etmiyoruz. Sadece tarihçenin bütünleşmesine yetecek açıklama yeterdir...
Şu bakımdan ki; gerçi Mu'tezile akılcılığı, Cebriye Yılgınlığı birer psikoloji veya karekter olarak her devir İnsanında, özellikle din ilimlerini üstadmdan ciddiyetle almamış kesimlerde görülegelmiştir. Ama müstakil mezhep olarak yok sayılır. Onun yerine ise değişik renkte akılcılar, maddeci görüşler var. Esas onlarla uğraşmak gerektir, deriz!..
Tarih boyu mezhep çekişmelerine sebebolan problemleri bir daha
sayalım:
Allah’ın zatı ve sıfatları nasıl izah edilir? Sıfatlar mahlukunkine benzer mi? Kur'an mahluk mudur? Sıfat-ı İlahi mahluk mudur? Mü-teşabih âyetlere nasıl mâna verilir? Allah Ahirette görülür mü? Allah’ın külli iradesi cüz'iyata taalluk eder mi? Allah'a, iyi olanı yaratmak vacip midir? Kul fiilini kendi rni yapar (Hür müdür. Kudreti önceden mi verilmiştir) Yoksa cebir mi esastır? Büyük günah işliyenin durumu nedir? İmanla amel ilgisi nedir? Huşun ve Kubuh akli midir, nakli mi? Güç yetmiyenle sorumluluk caiz mi? Helal Haram neye göredir? Sorumluluk var mı?
Risalet nedir, çalışılarak elde edilir mi? Şefaat nedir? Kadından peygamber olur mu? Mucize ve keramet nedir? Miraç olayı nasıl olmuştur?
Ruh ve nefis nedir? Azab ve ikab nefse mi ruha mı olacaktır? Ted^
bir, Tevekkül, ecel ve rızık nedir? Kader değişir mi?..
İmamet nedir? Lazım mıdır? Kime aittir? Seçimle mi, nass ve vasiyetle midir?..
İctihad edemiyenin ittiba etmesi caiz midir? Telfik caiz mi? Hz. İsa ve Mehdi meselesi nasıldır? Kur'an'da Nesh var mıdır?..15
Bütün bunları farklı gören, İslam Dünyası, başlıca iki tavırda görünüyor :
a) Resulullah’ın ve Sahabenin (Hatta Tabiinin)" anlayıp inandığı gibi inananlar. Bunlara, «Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaat» denmiştir. (Fır-ka-i Naciye)
b) Akü yoluyla yorum ve izaha meyleden, dolayısıyla, Selefin yolundan sapıp yeni anlayış ortaya koyanlar ki; «Ekl-i Bid'at» veya «Fırka-i Dalle» adını almıştır.
Ehl-i Sünnet çığırı, yukarda özetlendiği üzere; Sahabe, Tabiin ve Müctehid İmamlarm tutum ve anlayışına sadık kalanlardır. Başta geçenlere Ehl-i Sünnet-i Hassa veya «Selef-i Salihin» denir. Daha sonrakilere ise «Halef» denir.
Halef Uleması da; başlıca iki büyük imamm izahmı benimsemiştir :
İmam Ebu Hasen el-Eş'ari çığırı - «Eş'arîler»
İmam Mansur Matûridî çığırı - «Matûrîdiler»
Buraya kadar anlaşıldı ki; Ehl-i Sünnet Akidesinin iki imamı ve iki kolu vardır. «Selefiyye» diye ayrı bir mezhep bulunmayıp, selef yolu gelişerek Eş'ari ve Maturidi kollarıyla sürmüştür. Bunların metod ve tavırlarının özeti şöyledir :
Matûridî: Temel görüşü Fıkh-ı Ekber'e dayanır. Ayırıca görüşlerinin özü : İman ve İslam dil yönünden ayrı Şer'i yönden aynıdır. İman, kalben tasdik, dil ile ikrardır.
Tevhid : Allah'ı sıfatlarıyla birlemektir.
Ru'yetullah : Keyfiyetsiz ve cihetsiz olacaktır.
İnsan Fiilleri: Allah’ın yaratması, kulun tercih ve kesbiyle olur.
Büyük Günahlar : İşleyen Dinden çıkmaz ama azaba müstehaktır. Tevbesi kabuldür.
Başlıca Maturidi İmamları: Ebu Cafer Et-Tahâvi, Ebu'l Muin en-Nesefi Ebu'l Berakat en-Nesefi, Kemal İbn Humam, Sadeddin Tafta-zani, Necmüddin Ömer en-Nesefi...
Eş'arinin Enbelli, Ayırıcı Özelliği:
Cüz'i İrade de Allah tarafından yaratılır (Cebr-i Mütevassıt!..)
Ruyetullah caizdir.
İman : Kalbin tasdik ve marifetidir.
Başlıca Eş'ariler : İmam Gazali, Fahruddin er-Razi, S. Şerif Cür-cani, Kâdi Beyzavî...
Fıkıhta Hanefi olanlar çoğunlukla, İtikadda Matûridî öbürleri ise Eş'aridir. Ancak, taassub ve ayırım yoktur. Eş'ariler Maturidilerin, Ma-turidiler ise çok kere Eş'arilerin eserlerini okumuş ve Akidelerini öğrenmişlerdir. Çünkü bunlar arasında birkaç meselenin izahmda farklılık vardır. Mesela :
1- Maturidiye göre; Hüsün ve Kubuh» akılla bilinir.
Eş'ariye göre; Şeriat bildirirse bilinir. Buna bağlı olarak (Allaî tanımak akılla vacibdir. Şeriatle vacibdir...)
Maturidiye göre; Şeriat bunlara delâlet eder. Yoksa akıl da or kestirir zaten...
2 - İradeyi Cüz'iyye : Maturidiye göre; Allah yaratmaz, Eş'ari; göre; Allah yaratır.
3 - Kesb : Maturidiye göre; kulun azmi iledir. Eş'ariye göre is kulun gücü ile takdire yaklaşmasıdır.
4 - Maturidi; «Tekvin»i de ayrı bir sıfat bilir. Eş'ari ise; «Kuı ret» sıfatının taallukudur, der.
5 - Teklif-i Malâyutak : Maturidiye göre; caiz değil. Eş'ariye g re; caizdir.
6 - Maturidiye göre; Allah her şeyi bir sebebe bağlı olarak y; ratır ve bir hikmeti vardır. Eş'ariye göre; değildir.
7 - Maturidiye göre; Ezelde yokluğa hitap caiz değil. Eş'ariye göre; caizdir ve Allah ezelde mükellimdir.
8 - Maturidiye göre; Kelamı Nefsi (Allah’ın öz hitabı) işitileme Eş'ariye göre; işitilebilir.
9 - Maturidiye göre; kadın Nebi olmaz. Eş'ariye göre; olabilir.
10- Maturidiye göre; gayri Müslim sadece imanla sorumludur. Eş'ariye göre; ibadetten de sorumludur.
11- Maturidiye göre dinden dönmüş kimse tekrar iman etse, es ki amelleri geri gelmez,
Eş'ariye göre; gelir.
12 - Maturidi; yeis halinde tevbe makbuldür; Eş'ari, değildir... der.
13 - Maturidiye göre; Kur’an’ın her âyeti müsavidir. Eş'ari ise, «bazısı bazısından büyüktür», der.
14 - Maturidiye göre; Sahih nazarla ilim, kulun gayreti ve Allah’ın yaratması sonucu gerçekleşir.
Eş'ariye göre ise; Sadece Allah’ın yaratmasıyladır.
15 - Maturidi; İman artıp eksilmez, herkesin imanı iman olara! denktir, der.
Eş'ari; artar eksilir, der...
16 - Maturidi, taklidi iman şahindir; Eş'ari değildir der.
17 - Maturidi; İman mahluk değildir, der. Eş'ari mahluktur der,
18 - Maturidi, Nakli deliller katiyet ifade eder der. Eş'ari, kat'iyet ifade edemiyeceğini söyler.
19 - Maturirîi İman - İslam birdir; Eş'ari ise ayrı şeylerdir, der.
20 - Maturidl: Said Şaki olabilir, Şaki de Said olabilir derken, Eş'ari, olmaz, der.
21- Maturidi; Allah vaadinden dönmez, der. Eş'ari; dönmesi caizdir, der.
22 - Maturidiye göre; Allah’ın fiili ve fiil sıfatı var. Eş'ariye göre; yok.
23 - Maturidi: Allah küfre rıza göstermez; Eş'ari, gösterir, der.
24 - Maturidiye göre; İman kalben tasdik dil ile ikrardır. Eş'ari kalben tasdiktir. İkrar sadece farzdır der 16
b - Ehl-i Bid'ata gelince :
Bunlar kendi içinde çok dallara bölünmüştür. Nitekim bir meşhur hadiste «73 fırka» zikredilir. Bunlardan sadece bir fırkanın kurtulacağı haber verilir. Ama dikkat edilsin (72) Fırkranın toplamı bile o bir Fırkranın sayısına ulaşamaz. Kurtuluşta olan Ehl-i Sünnet hep çoğunluğu oluşturmuştur.
Başlıcaları; Doğuş sırasıyla, görüşleri:
1- Şia Mezhebi: Denebilir ki; Resulullah’ın vefaatıyla ortaya çıkmıştır. Hs. Ebubekir Halife olunca, Hz. Ali'nin hayranları, O'nun İmam elmasım isteyenler belirmişti. Rivayete göre : Ebu Zerr, Zübeyr, Mikdad, Bilâl, Enes... bunlardandı. Bunlara, «Şia-i Ula, Şia-i Ali» -Ali'yi sevenler - «Şia-i Muhlisin» denir.
Bu hal, Hz. Osman'm şehadeti ve Emevilerin ortaya çıkmasıyla hizip-parti haline dönüştü... İşte bu esnada da, Yahudi dönmesi İbni Sebe zuhuretti: Müslümanların bu temiz sevgisini istismara kalktı. İmametin, Ali ve evladına mahsus olması gerektiğini, bazı sebepler göstererek, propagandaya başladı... Gün oldu Hz. Ali'yi îlâh ilân etmeye vardırdı. Vefaatından sonra ise, ölmediğini, göklere çıktığmı söyledi, söyletti...
Derken; Ali çevresinde bir Şii akide oluştu. Tarih boyu olanlar da (Kerbela vs.) işi tahrik etti. Derken bu mezhep sistemleşti. Tabii tek kolda kalmayıp, kendi içinde de çeşitlendi : Başlıca üç derece var :
Gulat veya Galiyye : Aşırılar : Hz. Ali'yi Peygamber veya ilâh sayanlar. ..
Sâbbe : Hz. Ali'yi en üstün bilen ve sahabeleri suçlayanlar...
Mufaddıla : Sadece imamet konusunda ehl-i sünnetten ayrılanlar, Hz. Ali'yi üstün bilenler.
Teferruatta ise (sadece adlarmı sayalım, fikir veya liderlerine göre) otuzüç fırkaya vardırılır. Çünkü zaman içinde çeşitli liderler yeni tezlerle Şii harekete yeni yönler vermiştir.17
Aslı, Hz. Ali ve Ehl-i Beyte muhabbette başlıyan Şiilik, gide gide, İmamet meselesiyle siyasi bir hizip, en sonda itikadi bir mezhep olmuştur. Siyasi, psikolojik sebepler yanında, özellikle gizli yahudi teşkilatının; var olan sebebleri kullanması büyük rol oynamıştır...
Keysaniyye: Muhtar-ı Sakafî'nin açtığı çığırdır. İmam olarak Muhammed Hanefi'yi tanır.
Zeydiye : Zeyd bin Ali Zeynelabidin'in bağlılarının yoludur. Mufaddıladandır. Ehl-i Sünnete yakındır.
İmamiye: Şia'i Sâbbe : (Sahabeye hakaret eden) yani aşırı olanlardır. Bir adı İsna - Aşeriye (On iki İmam sayan) dir : Hz. Ali'den, Mehdi muntazara kadar, on iki imam var derler...
Caferiye : Cafer-i Sadıkı izliyen, İmamiyedir.
İsmailiye : Hz. Cafer'den sonra Oğlu İsmail'i İmam bilen ve fakat daha aşm giden Şia koludur.
Galiye ise : Müellihe'dir. «Ali Rab, Muhammed Hicab, Selman bab» diye üç ilkeyi savunan Nusayrilerden : Alevi, Kızılbaş, adıyla anılan küfre varan kollardır. Sloganlar Şiayı andırsa da, hemen tama-nüyle ayrı bir din görünümündedirler. Çünkü : «Hulûl'e», «Tenasüh'e» «İbaheye», «Beda'», «Ric'at» ve «Teşbih»e inanırlar!..
Hulul: Allah’ın insana sirayeti veya insan biçiminde görünmesi Tenasüh : Ruhların ceset değiştirmesi... İbahe: Haramları helâl sayıp farzları inkâr etmek... Beda: Allah’ın sözünden dönmesi... Ric'at Ehl-i Beytin geri gelip düşmanlarından intikam alacağı... Teşbih Allah’ın mahlukata benzetilmesi...
(Hz. Zeyd'in teberrisi yüzünden aşırılara Rafizi de denir...)
Mutedil şia kollarında ise, bunlar ya yok, ya mülayim ifade iledir. Ancak bütün Şiilerin toplandığı iddialar şöyle özetlenebilir :
1- İmamet Ali ve Evlâdma aittir.
2 - İmamlar ma'sumdur.
3 - Sahabe hata işlemiştir.
4 - Ehl-i Beyte muhabbet esasdır.
5 - Ehl-i Beytin dışında Hadis nakilleri itimada şayan değildir.
6 - Çıplak ayağa meshedilir...
Aşırılar ise yer yer ayrılır... 18
Batınılik te, Şii renkte; çeşitli kollan olan aşm ve sapık bir mezheptir. İran'da başlamış olup mühim bir hiyerarşi var: «İmam, Hüccet, Zü, Massa, Dâi Ekber, Dâi Me'zun, Mukalleb, Mü'min, Müstecib…»
En esaslı görüşleri: Kur'an'da esasın batını mâna olduğudur. (Kur'an'dan ve harflerinden batını mânalar çıkaran bir de Hurufilik var...) Gizli örgüt, bir terör hareketi olup, Ehl-i Sünnete kargı savaşmışlardır... (Sofilerden de bu yola sapanlar çoktur). Gayeleri, mecusi inancım, islami renkte neşretmek.
Dostları ilə paylaş: |