İslam'ı dil ile ikrar, kalb ile tasdik eden her insan bir bakıma siddîkiyet kapısından girmiş sayılır. Zira ortada bir tasdik söz konusudur. Bu kapıdan girenlerin arasında bulunmanın dahi insana kazandıracağı büyük bahtiyarlıklar vardır. Onun içindir ki Buhari ve Müslim'deki bir hadîsde, Efendimiz (s.a.v.) bizlere şöyle bir hadise naklederler: Cenab-ı Hakk (c.c.) 'in, yeryüzünü dolaşan, "Tavvafûn" melekleri vardır. Bunlar zikir meclislerini dolaşırlar. (Zikir denince sadece tesbihle Rabb'imizi zikretmeyi anlamamalıyız. İmana ve islâma ait meselelerin müzakere edildiği, kulluk adına derinlemesine tefekkürün yapıldığı ve daima böyle meselelerin konuşulduğu yerler de birer zikir meclisleridir. Hatta buralarda hem zikir vardır hem tefekkür, hem de şükür. Dolayısıyla, zikir meclislerini çok geniş anlamda kabul etmeliyiz.) İşte melekler, bu mânada zikir meclislerini dolaşırlar. Sonra da Cenab-ı Hakk (c.c.) 'in huzuruna çıkarlar. O herşeyi bilmesine rağmen meleklerine sorar:
-Kullarım ne yapıyorlardı?
-Ya Rabb, Seni tesbih, tahmid ve temcid ediyorlardı. (Yani Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu ekber, diyorlardı. Onlar Senin kusursuzluğunu ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu düşününce, kalp ve gönülleri dolu dolu Sübhanallah; tepeden tırnağa, onları, nîmetlerinle perverde etmene mukabil Elhamdülillah.. Kendilerindeki ve kâinâttaki delillerle azamet ve kibriyanı müşahede ettiklerinde ise hayret ve hayranlıkla "Allahu ekber" diyor ve zikrediyorlar.)
-Peki onlar Beni gördüler mi?
-Hayır, Ya Rabb, görmediler.
-Ya görselerdi!..
-Yani, o zaman delicesine ve en şiddetli iştiyakla bunları söyleyeceklerdi.
-Kullarım ne istiyorlar?
-Cennetimi istiyorlar.
-Onlar Benim cennetimi gördüler mi?
-Hayır, görmediler.
-Ya görselerdi!..
-Evet, görselerdi çok daha şiddetli bir şekilde isterlerdi.
-Onları hangi şeyden korumamı istiyorlar?
-Cehenneminden.
-Onlar cehennemi gördüler mi?
-Hayır, görmediler.
-Ya görselerdi?
-Tabii, şiddetle ondan kaçar ve korunmak için çok daha fazla yalvarırlardı.
-Meleklerim, sizler de şâhid olun, Ben onların hepsini
affettim.
Meleklerden biri dayanamaz ve sorar:
-Ya Rabbi, onlar arasında birisi daha vardı ki, meclise başka bir iş için gelmişti; niyeti zikir değildi. Allah Teâlâ ferman eder:
-Onlar bir topluluktur, onlarla oturan mahrum bırakılmaz. O da onlara dahildir.
KEFENDEN BAŞKA BİR ŞEY GÖTÜRMÜYOR
İslâm'ın müdafaası için Haçlı ordularına karşı îman dolu göğsünü aziz bir fedakarlıkla siper eden büyük kumandan Salahaddin-i Eyyübî, hayatının son dakikalarını yaşadığı ölüm döşeğinde şöyle bir ricada bulunmuştu:
— Bana uzunca bir değnek getirin...
Başucunda bekleyenler bu isteğin manasını anlayamadı iseler de, isteğini yerine getirip uzunca bir değnek getirdiler.
Bir zamanların birleşik Haçlı ordularına kahramanca karşı koyan Salahaddin-i Eyyübî yün yorganın altından güçlükle çıkarabildiği eliyle köşedeki dolaba işaret etti:
— Şurada benim kefenim saklı durmaktadır. Onu çıkarın ve bu değneğin ucuna takın. Merak ve heyecanla bu isteği de yerine getirdiler, kefeni değneğin ucuna taktılar. Ayakucunda sopanın başında beyaz bir kefen dalgalandığını gören büyük kahraman, bu defa şu vasiyeti yaptı:
— Şimdi bu sopayı alıp Şam'ın bütün sokaklarını gezdirin ve her geçtiğiniz yerde şöyle sesleniniz:
"Ey ahali, hükümdarımız Salahaddin-i Eyyübî'yi bilirsiniz ya. İşte o, sahip olduğu bunca servet ve hazinelerin hepsini burada bırakıp gidiyor. Şu sopanın ucundaki iki arşınlık kefenden başka bir şey götüremiyor."
O gün vefat eden büyük kumandanın arkasından halk hatimler okudu, dualar etti. Bunca servet ve ihtişamının hiçbirini ahirete götüremiyeceğini iki metre bezle pek veciz bir şekilde ilan eden aziz hükümdarları için gözyaşları döktü.
KABİR AZABI
Kabir azabı haktır ve sabittir. Birçok hadisler, insanların kabirde azaba duçar olacaklarını, yahut da mükâfâta nail olacaklarını bildirirler.
Tıpkı uykuda iken rüya gören insanın, ya çok güzel bir alemde bulunuşu, yahut da çok sıkışık ve dar durumda kalışı gibi. Uykudaki rahat yahut sıkıntı, kabir azabının küçük bir benzeridir.
Kabirde azabı yahut mükafatı ruh çeker. Cesedin çürüyüp gitmesine mukabil, ruh baki kalır ve kıyamete kadar da varlığında bir eksilme veya fazlalaşma olmaz.
Kabir azabının şiddet ve dehşetini bildiren hadîsler, keramet sahiplerinin keşifleriyle müşahede ettikleri durumlar pek îkaz edicidir. Kabir azabının en hafifi cesedin kabir içinde iki değirmen taşı arasında sıkışıp kalması ve kemiklerinin çatır çatır kırıldığının duyulması gibidir, denmiştir.
Bir hadiste:
"Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut da Cehennem çukurlarından bir çukurdur" buyurulmaktadır.
Tabiî ki kabrin böyle iki şekilde tecellî edişi, insanın kendi ameliyle ilgilidir. Dünyada islam'a isyan etmemişse kabri Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Eğer İslam'ı tanımamış, ahkamıyla amel etmemişse, şübhesiz ki Cehennem çukurlarından bir çukurla karşılaşacaktır.
Hazreti Osman, bir kabristana vardığında devamlı gözyaşı döküp ağlardı. Ona bir gün:
"Sen Cennet'i de, Cehennemi de bilen kimsesin, niçin böyle hep ağlıyorsun?" dediler. O şöyle cevab verdi:
"Benim ağlayışım, Rasûlullah'ın bir hadisinin îkazı yüzündendir. Rasûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Ahiret duraklarından birincisi kabirdir. Kabirde iyi bir karşılama olursa gerisi kolaydır. Eğer mezardaki karşılama kötü olur ise sonuna kadar kötü gider." Ben de düşünüyorum ve diyorum ki, acaba benim karşılanmam nasıl olacak?
Hayatını islamî emirlere uyarak yaşayanla, İslam'a isyan ederek yaşayan insanın kabirdeki karşılanışının ayrı olacağını bildiren hadîste şöyle buyurulmaktadır:
"Ömrünü iyilik yaparak Müslümanca yaşayarak geçiren mevtayı kabir, annenin yavrusunu kucakladığı gibi şefkatle kucaklar, öyle içine alır. Herkese kötülük yaparak İslam'a isyan edip günahlar işleyerek ömür geçiren günahkarı da kabir, yılanın hasmını doladığı gibi içine alır. Ona öyle görünür."
Büyük alim Ebü'l-Leys Semerkandî Hazretleri insanı kabir azabından kurtaran 4 ameli şöyle anlatır:
"Kim kabir azabından emîn olmak istiyorsa, şu dört ameli işlemekten geri kalmasın:
1 —Namazını kılsın.
2 — Malından sadaka versin.
3 — Kur'an'dan bildiği kadarını okusun.
4 — Tenha yerlerde Allah'ı zikretsin, geçmişi ile geleceğini tefekkür ederek kendini ölüme hazırlasın.
Dostları ilə paylaş: |