En’âm Suresi
45
فَقُطِعَ
böylece kesildi
|
دَابِرُ
ardı
|
الْقَوْمِ
milletin
|
الَّذِينَ ظَلَمُواۚ
haksızlık eden
|
وَالْحَمْدُ
hamdolsun
|
لِلَّهِ
Allah'a
|
رَبِّ
Rabbi
|
الْعَالَمِينَ
alemlerin
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fekuti’a dâbiru-lkavmi-lleżîne zalemû(c) velhamdu li(A)llâhi rabbi-l’âlemîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylece zulmeden topluluğun kökü kurutuldu. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah'adır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Zulmeden topluluğun ardı böyle kesilir. Övgü, evrenlerin Rabbi ALLAH'a yaraşır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Böylece haksızlık eden milletin ardı kesildi. Alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Böylece, zulme saplanan topluluğun kökü kesilmişti; hamt olsun âlemlerin Rabbi'ne!
|
Yusuf Ali (English)
|
Of the wrong-doers the last remnant was cut off. Praise be to Allah, the Cherisher of the worlds.(863) *
|
M. Pickthall (English)
|
So of the people who did wrong the last remnant was cut off. Praise be to Allah, Lord of the Worlds!
|
En’âm Suresi
54
وَإِذَا
zaman
|
جَاءَكَ
sana geldikleri
|
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ
inananlar
|
بِآيَاتِنَا
ayetlerimize
|
فَقُلْ
de
|
سَلَامٌ
selam olsun
|
عَلَيْكُمْۖ
size
|
كَتَبَ
yazmıştır
|
رَبُّكُمْ
Rabbiniz
|
عَلَىٰ
üzerine
|
نَفْسِهِ
kendi
|
الرَّحْمَةَۖ
rahmeti
|
أَنَّهُ
kuşkusuz
|
مَنْ
kim
|
عَمِلَ
yapar da
|
مِنْكُمْ
sizden
|
سُوءًا
bir kötülük
|
بِجَهَالَةٍ
bilmeyerek
|
ثُمَّ
sonra
|
تَابَ
tevbe eder
|
مِنْ بَعْدِهِ
ardından
|
وَأَصْلَحَ
uslanırsa
|
فَأَنَّهُ
muhakkak ki O
|
غَفُورٌ
bağışlayandır
|
رَحِيمٌ
esirgeyendir
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-iżâ câeke-lleżîne yu/minûne bi-âyâtinâ fekul selâmun ‘aleykum(s) ketebe rabbukum ‘alâ nefsihi-rrahme(te)(s) ennehu men ‘amile minkum sû-en bicehâletin śümme tâbe min ba’dihi ve asleha fe-ennehu ġafûrun rahîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: 'Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Ayetlerimize inananlar sana gelince, "Size selam olsun. Rabbiniz merhametli davranmayı prensip edindi. Bunun için, her kim bilmeyerek işlediği bir kötülükten sonra tevbe ederek kendini düzeltirse, bilsin ki O Bağışlayandır, Rahimdir."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Âyetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle: Selam olsun size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir".
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ayetlerimize inananlar, sana geldikleri zaman: "Size selam olsun, de, Rabbiniz, kendi üzerine rahmeti yazmış(yaratıklarına acımayı prensip edinmiş)tir. Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar da sonra ardından tevbe eder, uslanırsa muhakkak ki O, bağışlayandır, esirgeyendir."
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz, benliği üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim bilgisizlikle bir kötülük işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir."
|
Yusuf Ali (English)
|
When those come to thee who believe in Our signs, Say: "Peace be on you:(873) Your Lord hath inscribed for Himself (the rule(874) of) mercy: verily, if any of you did evil in ignorance, and thereafter repented, and amend (his conduct), lo! He is Oft- forgiving, Most Merciful. *
|
M. Pickthall (English)
|
And when those who believe in Our revelations come unto thee, say: Peace be unto you! Your Lord hath prescribed for Himself mercy, that whoso of you doeth evil and repenteth afterward thereof and doeth right, (for him) lo! Allah is Forgiving, Merciful.
|
En’âm Suresi
73
وَهُوَ
O'dur
|
الَّذِي خَلَقَ
yaratan
|
السَّمَاوَاتِ
gökleri
|
وَالْأَرْضَ
ve yeri
|
بِالْحَقِّۖ
hak (ve hikmet) ile
|
وَيَوْمَ
gün
|
يَقُولُ
dediği
|
كُنْ
Ol!
|
فَيَكُونُۚ
oluverir
|
قَوْلُهُ
sözü
|
الْحَقُّۚ
haktır
|
وَلَهُ
O'nundur
|
الْمُلْكُ
mülk
|
يَوْمَ
gün de
|
يُنْفَخُ
üfleneceği
|
فِي الصُّورِۚ
Sur'a
|
عَالِمُ
bilendir
|
الْغَيْبِ
gizliyi
|
وَالشَّهَادَةِۚ
ve açığı
|
وَهُوَ
O
|
الْحَكِيمُ
hükümdardır
|
الْخَبِيرُ
herşeyi haber alandır
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vehuve-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda bilhakk(i)(s) veyevme yekûlu kun feyekûn(u)(c)kavluhu-lhakk(u)(c) velehu-lmulku yevme yunfeḣu fî-ssûr(i)(c) ‘âlimu-lġaybi ve-şşehâde(ti)(c) vehuve-lhakîmu-lḣabîr(u)
|
Ali Bulaç Meali
|
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun 'ol' dediği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır.
|
Edip Yüksel Meali
|
O'dur gökleri ve yeri yaratan. "Ol," dediği gün hemen oluverir. Sözü mutlak doğrudur. Boruya üfürüldüğü gün egemenlik tümüyle O'nundur. Gizliyi ve açığı Bilendir. Bilgedir, herşeyden Haberdardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Gökleri ve yeri, yerli yerince yaratan O'dur. Bir şeye "ol" dediği gün hemen oluverir. O'nun sözü haktır. "Sûr"a üfürüldüğü gün de mülk ancak O'nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratan O'dur. "Ol!" dediği gün, oluverir. Sözü haktır. Sur'a üfleneceği gün de, mülk O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir. O, hükümdardır, herşeyi haber alandır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da O'dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. Sûra üfleneceği gün de mülk/yönetim O'nundur. Alîm'dir, görünmeyeni de görüneni de bilen O'dur. O'dur Hakîm, O'dur Habîr.
|
Yusuf Ali (English)
|
It is He who created the heavens and the earth in true (proportions):(896) the day He saith, "Be," behold! it is. His word is the truth. His will be the dominion the day the trumpet will be blown. He knoweth the unseen as well as that which is open. For He is the Wise, well acquainted (with all things). *
|
M. Pickthall (English)
|
He it is Who created the heavens and the earth in truth. In that day when He saith: Be! it is. His word is the truth, and His will be the Sovereignty on the day when the trumpet is blown. Knower of the invisible and the visible, He is the Wise, the Aware.
|
En’âm Suresi
83
وَتِلْكَ
işte bunlar
|
حُجَّتُنَا
hüccetlerimizdir
|
آتَيْنَاهَا
verdiğimiz
|
إِبْرَاهِيمَ
İbrahim'e
|
عَلَىٰ
karşı
|
قَوْمِهِۚ
kavmine
|
نَرْفَعُ
yükseltiriz
|
دَرَجَاتٍ
derecelerle
|
مَنْ
kimseyi
|
نَشَاءُۗ
dilediğimiz
|
إِنَّ
şüphesiz
|
رَبَّكَ
Rabbin
|
حَكِيمٌ
hüküm ve hikmet sahibidir
|
عَلِيمٌ
bilendir
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vetilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme ‘alâ kavmih(i)(c) nerfe’u deracâtin men neşâ(u)(k) inne rabbeke hakîmun ‘alîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
|
|
Dostları ilə paylaş: |