Allame murtaza askerî ehl-i BEYT VE ehl-i SÜnnet ekolleri Mütercim: Cafer bendiderya ismail bendiderya



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə35/70
tarix29.10.2017
ölçüsü1,44 Mb.
#19784
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   70

2- Biat İstidlalinin İncelenmesi


Daha önce söylenenlerden anlaşıldığı üzere biat, zor ve baskı uygulayarak ve kılıcın gölgesi altında değil, gönül rızasıyla yapılan bir alış veriş gibidir. Ve yine günah ve Allah'ın emrine ters düşen bir iş için ve günahkâr kimseye biat doğru değildir. Ayrıca İslâm'da Resulullah'tan (s.a.a) sonra alınan ilk biatin Ebu Bekir'e yapılan biat olduğu, Ömer'e yapılan biatin de Ebu Bekir'e yapılan biatin doğruluğuna dayandırıldığı açıklık kazandı. Çünkü Ömer'e, Ebu Bekir'in emri gereğince biat edilmiştir. Yine, Ömer'e biatin doğru olması temeli üzerine Osman'a biat de doğru olabilirdi. Çünkü Ömer halka, şûra üyelerini oluşturan Kureyş'ten Abdurrahman b. Avf'ın biat ettiği altı kişiden birine biat etmelerini, muhalefet edeni ise idam etmelerini emretmişti! Ve yine Ebu Bekir'e biatin, Benî Sâide Sakifesi'nde ortamın oluşturulmasıyla ve izdihamları Medine sokaklarını kapatan Eslem kabilesinin yardımı ve biatiyle gerçekleştirildiği ve onun hükümetinin bu şekilde tespit edildiği bilindi. Ebu Bekir'e biatten sakınanların Hz. Fâtıma'nın (s.a) evine sığınmaları bahanesiyle onun evini yakmaya kalkıştıkları, Hz. Fâtıma (s.a) hayatta olduğu müddetçe Haşim Oğulları’nın Ebu Bekir'e biat etmedikleri, cinlerin, Ebu Bekir ve Ömer'e biat etmediği için Sa'd b. Ubâde'yi kalbine gömdükleri iki okla öldürdükleri(!) açıklığa kavuştu.

Buraya kadar Medine'de alınan biati inceledik, fakat bu konu Medine sınırları dışında tamamen farklıydı. Çünkü Medine dışında Ebu Bekir'e biat etmeye, ona ve görevlendirdiği kişilere zekât ve vergi vermeye yanaşmayanlar, kendilerini celladın kılıcına teslim etmiş olur, çoluk çocukları esir edilir ve varına yoğuna el konulurdu!! Mürtet oldular diye Resulullah'ın (s.a.a) ashabından ve amillerinden olan Temim kabilesinden Malik b. Nüveyre'yle1 ailesinin ve diğer Arap kabilelerinin başlarına gelenler bunların en açık örneğidir. Şimdi bu konuda bahsedeceğiz.

Mürtet Olma veya Ebu Bekir'in Hilâfetinin Kabullenilmesi

 Malik b. Nüveyre[492] ve ailesi uyumuşlardı. Ansızın Halid b. Velid'in emrindeki askerler tarafından kuşatıldılar. Malik'le beraberindekiler korkudan silâha sarıldılar, askerler, "Biz Müslümanız." diye bağırdılar, onlar da, "Biz de Müslümanız!" cevabını verdiler. Askerler, "Doğru söylüyorsanız silâhınızı bırakın." dediler. Onlar silâhlarını bırakarak Halid'in askerleriyle birlikte namaza durdular.[493] Ama namazdan sonra Halid'in emrindeki askerler onları tutuklayıp Halid'in yanına götürdüler! Halid, Malik'in boynunu vurmalarını emretti. Bunun üzerine Malik, çok güzel olan karısına işaret ederek, "Bu kadın mı benim ölümüme sebep oluyor?" dedi. Halid, "İslâm'dan çıktığın için seni Allah öldürüyor!" cevabını verdi. Malik, "Biz Müslümanız ve dinine sadık kişileriz." dedi. Ama Halid'in bir işaretiyle emri yerine getirilmiş Dırar'ın kılıcı Malik'in boğazında sesi kesmiş ve başsız bedenini yere sermişti. Malik'in öldürülmesinden sonra Halid'in emriyle onunla arkadaşlarının başları bir kazana destek yapılarak yakılmıştı. Sonra Halid, daha Malik'in bedeni defnedilmeden, o gece onun genç eşiyle -iddet gözetmesini beklemeden- evlendi!!![494] Kinde kabilesinin mensuplarının da suçu şuydu: Ebu Bekir'in Kinde kabilesindeki görevlisi Ziyad b. Lübeyd el-Beyazî, o kabileden olan bir gencin çok sevdiği dişi bir deveyi zekât

olarak aldı. O genç her ne kadar Ziyad'ın o deveden vazgeçerek yerine başka bir deve almasını rica ettiyse de, Ziyad o deveye zekât diye işaret koymuş olması bahanesiyle kabul etmedi.[495]Genç yılgın ve ümitsiz bir hâlde Ziyad'ın yanından ayrılıp Kabile başlarından Harise b. Serake adlı birine yakınarak Ziyad b. Lübeyd'in, kendisinin çok sevdiği deveyi zekât olarak alıp ona işaret koyduğunu, dolayısıyla onun giderek Ziyad'la konuşmasını ve onun yerine başka bir deve almasını istedi. Harise kabul etti ve o gençle birlikte Ziyad'ın yanına giderek, "Ne olur bu gence lütufta bulun, onun devesinin yerine başka bir deve al" dedi. Ziyad, "O deveye zekât işareti koydum; bu imkânsızdır." dedi! Bu konuşmalardan sonra Ziyad'la Harise tartıştılar, sonuçta Harise öfkelenerek gidip zekât olarak alınan develerin içinden o gencin devesini çekip çıkararak o gence verdi ve "Deveyi al git; seni rahatsız eden olursa benim kılıcımla karşılaşır." dedi. Sonra Ziyad'a dönerek dedi ki: "Resulullah (s.a.a) hayatta olduğu müddetçe biz ona itaat

ediyorduk. Ondan sonra da onun Ehlibeyt'inden birisi başa geçecek olsaydı biz yine itaat ederdik; ama Ebu Kuhafe'nin oğluna itaat etmeyiz. Ebu Bekir'in bizim üzerimizde ne itaat hakkı vardır, ne de biat." Harise daha sonra okuduğu bir şiirde şöyle dedi: Aramızda oldukça itaat ettik Resulullah'a Hayret şu Ebu Bekir'e itaat edenlere! Kinde kabilesinin başlarından diğer biri olan Haris b. Muaviye de Ziyad'a dedi ki: "Sen bizi öyle birinin itaatine davet ediyorsun ki ona itaat ne bize farzdır ve ne de size." Ziyad, "Doğru söylüyorsun; ama biz hilâfete Ebu Bekir'i seçtik!" dedi. O sırada Haris şöyle dedi: "Söyle bakalım, nasıl oldu da siz Resulullah'ın (s.a.a) hilâfetine geçmeye herkesten evlâ olan Ehlibeyt'ini bıraktınız, oysa Allah Tealâ Kur'ân'da buyuruyor ki: "Akrabalar (mirasta) Allah'ın Kitabına göre, birbirlerine (mirasta) önceliklidir."[496] Ziyad, "Muhacir ve ensar kendileri için neyin daha hayırlı olduğunu senden daha iyi bilirler!" dedi. Haris dedi ki: "Hayır vallahi; Resulullah'ın Ehlibeyti'nin hilâfete geçmesine sizin kıskançlığınız engel oldu. Resulullah'ın ölümünden sonra birini ümmetine önderlik etmesi için yerine oturtmadığına kalbim tanıklık etmiyor."

Daha sonra sert bir şekilde öfkeyle Ziyad'a, "Bizim aksimize konuşuyor, soğuk demiri dövüyorsun; git buradan." dedi ve bu şiiri okudu:

İtaat edilecek olan tek kişi Resulullah'tır ki, geçip gitmiştir / Allah'ın salatı ona olsun, kendisinden sonra halife bırakmamış!!! Durumu müsait görmeyen Ziyad, zekât olarak almış olduğu develeri kendisinden önce Medine'ye gönderdi. Daha sonra kendisi Medine'ye giderek Ebu Bekir'le görüşüp olup bitenleri ona anlattı. Bunun üzerine Ebu Bekir onun emrine dört bin asker vererek Kinde kabileleriyle savaşa gönderdi. Ziyad Hadremût'a gitti ve yol üzerinde rastladığı Kinde kabilelerine baskın yapıp erkekleri kılıçtan geçiriyor, çoluk çocuklarını esir alıyordu. Ziyad, Benî Hind Kabilesi'ne saldırarak erkeklerden birçoğunu öldürdü kadınlarla çocuklarını esir etti. Yine her şeyden habersiz evlerinde uyumuş olan Benî Akil kabilesine de saldırdılar, kadınların feryadı, Ziyad ve beraberindekilerin amansız saldırısını erkeklere bildirmişti. Bu yıldırım hızıyla yapılan saldırıda kabilenin erkekleri Ziyad b. Lübeyd'in güçleri karşısında bir saat ancak dayanabildiler, sonunda kaçmak zorunda kaldılar. Ziyad da kadınlarla çocuklarını esir edip, varlarını yoklarını yağmaladı. Yine Ziyad gece yarısı Benî Hacer kabilesine saldırıp iki yüz kişiyi kılıçtan geçirdi, elli kişiyi zincire vurdu, çoluk çocuklarını esir etti, diğerleri de kaçtılar. Bu arada Kinde kabilelerinin başlarından biri olan Eş'as b. Kays, Ziyad'a karşı koydu, sonunda Tim şehrinde Ziyad'ı muhasara etti ve yağmaladığı bütün malları geri alarak sahiplerine verdi, esir alınmış olan kadınlarla çocukları da serbest bıraktı. Bu haberler Ebu Bekir'e ulaşınca Eş'as'a bir mektup yazarak onun hakkında lütufta bulunacağını vaat etti. Eş'as mektubu alınca

Ebu Bekir'in elçisine dönerek dedi ki: "Senin arkadaşın, kendisine muhalefet ettiğimiz için bizi küfürle suçlarken, neden suçsuz ailem ve  akrabalarımın kanını dökmüş olan arkadaşını küfürle suçlamadı?" Ebu Bekir'in elçisi, "Evet doğrudur." dedi: "Sen kâfir oldun; Allah seni Müslümanlara muhalefet etmenden dolayı kâfir saymıştır." Eş'as'ın amcasının oğullarından bir genç, bu sözleri duyunca yerinden fırlayarak bir kılıç darbesiyle Ebu Bekir'in elçisinin başını vurdu. Eş'as da onun bu hareketini överek onayladı! Fakat Eş'as'ın taraftarları onun bu hareketinden rahatsız olarak ondan yüz çevirdiler ve iki bin askerden başka diğerleri onu yalnız bıraktılar. Ziyad b. Lübeyd de kendisinin muhasara edilişini, Eş'as'ın taraftarlarından birinin halifenin elçisini öldürmesini ve diğer meseleleri Ebu Bekir'e bildirdi. Halife Müslümanlarla müşavere ederek Eş'as'a karşı yapılması gerekeni araştırdı. Ebu Eyyub Ensarî dedi ki: "Kindiler sayı bakımından çokturlar, birleşecek olurlarsa çok büyük bir güç oluştururlar. Bu yıl ordularının onları rahatsız etmesini engellersen onlar da seninle uzlaşabilirler ve gelecek yıl mallarının zekâtını kendi istekleriyle verirler." Ebu Bekir, "Vallahi onlar Resulullah'ın kendileri için tayin etmiş olduğundan devenin bir ayağının bağı kadar bile az verecek olurlarsa teslim oluncaya kadar onlarla savaşırım." dedi! Daha sonra İkrime b. Ebu Cehil'e bir mektup yazarak ondan Mekkelilerin yardımıyla Ziyad'ın yardımına koşmasını ve yol üzerindeki kabileleri de Eş'as'la savaşa ve kendilerine yardıma davet etmesini istedi. İkrime halifenin bu emriyle Kureyş'ten iki bin askerle, taraftarları ve aralarında sözleşme olan kabilelerle Ma'rib'e doğru hareket etti. Bu hareketten çok üzülen Diba ahalisi, "Akrabalarımız ve kendileriyle sözleşmemiz olan Kindîleri düşmanla baş başa bırakarak burada sessiz oturmamız yakışır mı bize?!" diyerek ayaklandılar ve hızlı bir hareketle hükümet merkezini işgal edip Ebu Bekir'in görevlisini oradan çıkardılar. Sonra İkrime'yi meşgul ederek onu akrabalarıyla savaşmaktan alıkoymaya karar verdiler. Bu haber Ebu Bekir'i çok öfkelendirdi.

Dolayısıyla İkrime'ye bir mektup yazarak yol üzerinde Diba ahalisine saldırarak iyice ezmesini ve esirlerini de Medine'ye göndermesini emretti. Bu emir üzerine İkrime Diba'ya saldırdı; amansız bir savaş yaptılar; sonunda İkrime Diba ahalisini muhasara etti. Diba ahalisi zekât vererek sulh etmek istediyse de İkrime bunu kabul etmeyip onların teslim olmaları gerektiğini söyledi! Onlar da teslim olmak zorunda kaldılar. İkrime zafer sarhoşluğuyla onların kalesine girdi, kabile başlarını ve ileri gelenlerin ellerini bağlayıp başlarını vurdu, kadınlarla çocuklarını esir etti, mallarına el koydu ve geri kalanlarını da Medine'ye gönderdi. Ebu Bekir esir düşen erkekleri idam edip kadınlarla çocukları da bölüştürmek istiyordu. Fakat Ömer, "Ey Resulullah'ın halifesi! Bunların hepsi Müslümandır ve gerçekten İslâm'dan çıkmadıklarına dair yemin etmektedirler." dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir onları zindana attı ve Ebu Bekir ölünceye kadar zindanda kaldılar.



Ömer halife olunca onları serbest bıraktı.  İkrime, Diba halkının işini bitirdikten sonra Ziyad'ın yardımına koştu. Eş'as da bu olayları duyunca sayı bakımından askerinin az olması nedeniyle Necir kalesine sığındı, kadınlarıyla taraftarlarını orada topladı. Eş'as'ın haberi, Ebu Bekir'in elçisinin öldürülmesiyle onun etrafından dağılanlara ulaşınca amca oğullarını düşmanın muhasarasında yalnız bıraktıkları için kendilerini kınadılar ve tekrar savaşmak için harekete geçtiler. Ziyad, Kindîlerin kendileriyle savaşmaya geldiğini haber alınca çok kızdı. Fakat İkrime dedi ki: "Sen Eş'as'la taraftarlarını muhasarada tut, Kindîlerle ben savaşayım." Ziyad, İkrime'nin görüşünü benimseyerek, "Fakat onları ele geçirirsen hiçbirini sağ bırakma." dedi. İkrime ise, "Ben bu yolda ne gerekiyorsa yapacağım." cevabını verdi. İkrime yola koyuldu. Nihayet Kindîlerle karşılaştılar. Aralarında kanlı ve zorlu bir savaş başladı. Savaş süresi içerisinde, sonunda kimin zafere ulaşacağı belli değildi. Diğer taraftan, Eş'as öylece Ziyad'ın muhasarasındaydı ve Kindîlerin son hareketinden haberi yoktu. Muhasaranın uzaması onunla taraftarlarını açlık ve susuzluktan dize getirmişti. Dolayısıyla Ziyad'dan kendisi, ailesi ve taraftarlarından yüce makama sahip on kişi için aman istedi. Eş'as'ın teslim olma şartları yazılıp imzalandı! Bu olaydan sonra, Ziyad, Eş'as'ın mektubunu İkrime'ye gönderdi. İkrime de onu Kindîlere göstererek Eş'as'ın teslim olduğunu haber verdi. Kindîler de bu haberi alınca İkrime'yle savaşmaktan vazgeçerek geri döndüler. Fakat Eş'as teslim olduktan sonra Ziyad kaleye girerek teslim olma şartlarını görmezlikten gelerek kaledeki savaşçıları tutup ellerini bağlayarak cellada teslim etti! Nihayet ona bütün esirleri Medine'ye göndermesini emreden Ebu Bekir'in mektubu ulaşınca geri kalanları zincirlere vurarak Ebu Bekir için Medine'ye gönderdi. [497] Ebu Bekir'e böyle biat edildi. Ömer'in, "Oldu bittiye gelen, hesap edilmemiş bir iş" olarak tanımladığı ve Ömer'le Osman'ın hilâfetlerinin dayandığı ve kendisiyle istidlal edilen biat budur.

Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin