Allame murtaza askerî ehl-i BEYT VE ehl-i SÜnnet ekolleri Mütercim: Cafer bendiderya ismail bendiderya



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə2/70
tarix29.10.2017
ölçüsü1,44 Mb.
#19784
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   70

İTHAF


Bismillahirrahmanirrahim

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun ey Asrın İmamı!

Ey efendim, ey Resulullah'ın (s.a.a) torunu!

Bu naçiz çabamı sana hediye ediyorum.

"Ey aziz! Bize ve âilemize darlık dokundu, değersiz de bir sermaye ile geldik; ama sen bizim için tam bir ölçü ver, bize tasadduk eyle; çünkü Allah, tasad-duk edenleri mükâfatlandırır."

Ey cömert ve kerim olan! Günahlarımızı bağışlaması, bizden ve milletimizden sıkıntı ve kederi gidermesi için, Allah

Tealâ'nın huzurunda bize şefaatçi ol.

Doğrusu O, esirgeyen ve bağışlayandır.

Küçük Hizmetçiniz Murtaza Askerî

Kur'ân-ı Kerim:

"Sözü dinleyen ve onun en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte onlar Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlardır

aklıselîm sahipleri." (Zümer, 17-18)


KİTABIN İÇERİĞİNE BİR BAKIŞ


Elinizdeki kitabın giriş bölümü, Ehlibeyt ve Hilâfet Ekolleri'nin ihtilâf kaynaklarını açıklığa kavuşturmakta ve kitabın konuları iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde iki ekolde İslâm dininin kaynakları ve İslâm inanç ve hükümlerinin temelini oluşturan bu kaynaklara ulaşmanın yolları ele alınmış ve bu bölüm beş konuda incelenmiştir:

1- Sahabeler konusunda Ehlibeyt ve Hilâfet Ekolleri'nin görüşleri.

2- İki ekolün, İslâm dini ve gerçek İslâm'a ulaşmanın kaynağı olan imamet ve hilâfet konusundaki görüşleri.

3- İki ekolün, İslâm dininin kaynakları hakkındaki görüşleri ve bunun iki kısma ayrılışı:

a) İki ekolün Kur'ân-ı Kerim hakkındaki görüşü.

b) İki ekolün Resulullah'ın (s.a.a) sünneti hakkındaki görüşü ve Hilâfet Ekolü'nün içtihat ve reyle amel etmeyi İslâm dininin kaynaklarından biri sayıp, onu Kur'ân-ı Kerim'le ve Resulullah'ın (s.a.a) sünnetiyle aynı derecede görmesi. Daha sonra İslâm dininde ve Hilâfet Ekolü'nde ona ulaşmanın yolu geniş bir şekilde incelenmiştir.

4- Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinden içtihat ve reyle amel etme sonucu meydana gelen sapmalara karşı İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamı.

5- İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamından sonra Ehlibeyt İmamları'nın, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini İslâm toplumuna iade etmeyi başarması ve ardından Ehlibeyt Ekolü'nün Hz. Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini yayma konusunda yaptığı faaliyetler. Bundan sonra Ehlibeyt Ekolü'nde, İslâm dininin kaynakları ve onu elde etmenin yoları incelenmiş ve son olarak iki ekolün düşüncesinin temelleri ele alınmıştır.

GİRİŞ


Yüce Allah rububiyeti gereğince, insanlar için bir din koymuş, insanların hayatlarını ona göre düzenlemelerini ve onun kurallarına uyarak insanî kemal derecelerine ulaşmalarını istemiştir. Dolayısıyla peygamberleri vasıtasıyla onları "İslâm" diye adlandırdığı[1] bu kurallara yönlendirmiştir. Aynı şekilde tüm varlıkların ruhuna, kendilerinin fıtrat ve yaratılışlarına uygun olan ve onları kemale ulaştıracak olan düzenler koymuş veya onları, ilham ya da sarih ve net bir şekilde açıklama yoluyla bu süreci kat etmeğe yönlendirmiştir.[2]

Başından beri Allah'ın peygamberlerinden biri ölünce, o ümmetin güç sahipleri ve zenginleri, o Peygamber'in getirmiş olduğu dinin kendi istekleriyle çelişen bazı bölümlerini tahrif ediyor veya saklıyor, onun yerine kendi uydurdukları tahrif edilmiş hüküm ve kuralları yerleştiriyor, onu da Allah ve Peygamber'ine isnat ediyordu. Nihayet yüce Allah başka bir peygamber göndererek dinini yeniliyor, saptırılmış ilke ve kuralları kaldırıyordu. Yüce Allah Hz. Muhammed'i (s.a.a) peygamberliğe seçip beraberinde Kur'ân'ı gönderince ve ona akait ve hükümlerden ibaret olan İslâm'ın esaslarını muhkem ayetlerle nazil edince, Kur'ân'da Resulullah'a (s.a.a) nâzil olan şeylerin detaylı  açıklamalarını da insanlara bildirmek için ona vahyetmiştir.[3] Peygamber (s.a.a) de İslâm'ın kanunlarını, meselâ namazın kılınış tarzını, rekatlarını, oruç ve şartlarını, sakınılması gereken şeyleri, Kâbe'nin tavafını, tavaf sayısını, başlangıç ve bitiş noktasını ve diğer farzları, müstehapları, haramları ve mekruhları insanlara öğretti. Böylece bunlarla Müslümanların elindeki "Nebevî hadisler" oluştu. Yine yüce Allah, İslâm'ı Resulü'nün siretinde uyguladı ve insanların ona uymasını emretti: "Andolsun... Allah'ın Resulü'nde güzel bir örnek vardır."[4] Resulullah'ın (s.a.a) hadis ve siretlerinin toplamına "Sünnet" ismi verilmiş ve Allah ve Resulü de bu sünnete uymamızı emretmiştir.[5] Böylece yüce Allah, İslâm'ı Kur'ân ve Peygamber'inin sünneti yoluyla insanlar için tamamlamış; ama Resulullah (s.a.a.) irtihalinden önce Müslümanları kendisinden sonraki sapıklıklardan haberdar etmiş, önceki ümmetlerin başına gelenlerin İslâm ümmetinin de başına geleceği konusunda Müslümanları uyarmış ve "Önceki ümmetlerden  biri bir kertenkele deliğine girmişse bile bu ümmette de birisi kalkarak böyle yapacaktır." diye ikaz etmiştir![6] Bu ümmetteki tahrif meselesine gelince; yüce Allah'ın kendisi, Kur'ân'ı her türlü tahriften koruyarak şöyle buyurmuştur: "Hiç şüphesiz, zikri (Kur'ân'ı) biz indirdik; onun koruyucuları da gerçekten biziz."[7] Başka bir yerde ise şöyle buyurmaktadır: "Bâtıl, ona önünden de, ardından da gelmez. (Çünkü Kur'ân,) hikmet sahibi, çok övülen (Allah)'tan indirilmedir."[8]

 Ama hadis ve sîret olarak elimizde bulunan sünnete gelince; yüce Allah onu tahriften korumamıştır. Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen elimizdeki hadisler arasındaki ihtilâf ve çelişkiler bunun en açık göstergesidir. Resulullah'ın (s.a.a) hadislerindeki bu ihtilâf ve çelişkiler, âlimlerden bazılarını bu ihtilâfları halletmeye sevk etmiş ve "Tevil- Muhtelefi'l-Hadis"[9], "Beyân-u Müşkili'l-Hadis"[10] ve "Beyân-uMüşkili'l-Âsâr"[11] gibi kitapların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen hadislerdeki ihtilâflardan dolayı Müslümanlar Kur'ân-ı Kerim'i anlama konusunda ihtilâfa düştüler ve tarih boyunca aralarında hiç bitmeyen farklılıklar, ihtilâflar günümüze kadar devam etti. Ayrıca, muhtelif kavimlerden oluşan Müslümanların, diğer milletlerden olan çeşitli din ve inançların mensuplarıyla görüşmeleri de Müslümanların İslâm'ı anlamada daha çok ihtilâfa düşmelerine sebep oldu. Nitekim onlardan bazıları ellerindeki sahih hadisleri ve Kur'ân ayetlerini kendi görüş, anlayış ve reylerine göre yorumlamaya başladılar. Bu da aralarına ayrılık düşmesine, kendilerine muhalif olanların görüşlerini dinlememelerine sebep oldu ve nihayet birbirlerini tekfir edecek kadar ileriye götürdü onları. Bütün bunları iç kargaşaların etkenleri olarak sayabiliriz. Ama bunların yanında, bunlara yardımcı olarak tahrifle uğraşan dış etkenler de vardı. Şimdi bunları görelim:


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin