5- Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Okuyla Teberrük
Buharî Hudeybiye antlaşması hakkında şöyle yazar:
Resulullah (s.a.a) ashabıyla birlikte Hudeybiye yakınlarında bir su birikintisinin başında indiler. Yanındakiler ihtiyaçlarını gidermek için sudan az az alıyorlardı, nihayet gölcüğün suyu bitti. Bunun üzerine susuzluktan dolayı Resulullah'a (s.a.a) yakındılar. Resulullah (s.a.a) okluğundan bir ok çekerek onu o gölcüğe sokmalarını emretti. Râvi der ki, "Vallahi oku soktukları yerden su kaynamaya başladı ve oradakiler orada oldukları müddetçe onun suyundan alıp içiyorlardı.[59]
6- Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Elinin Yeriyle Teberrük
el-İsâbe kitabında Hanzala'nın hayatı bölümünde ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde nakledilen bir rivayet özetle şöyledir:
Hanzala der ki: "Büyükbabam beni Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna götürerek, "Benim büyüklü küçüklü çok sayıda evlâdım var; bu onların en küçüğüdür; evlâtlarım için dua eder misiniz?" dedi. Resulullah (s.a.a) elini benim başıma koyarak, "Allah sana bereket versin (veya ona bereket versin)." buyurdu. Râvi der ki: "Ben, yüzü şişen bir adamı ve memeleri şişmiş olan bir hayvanı Hanzala'nın yanına getirdiklerini ve Hanzala'nın elinin içine tükürerek onu başına sürdüğünü ve 'Allah'ın adıyla bu eli Resulullah'ın (s.a.a) elinin yerine sürüyorum ve ondan hayır ve bereket umuyorum.' dediğini ve daha sonra da elini hastanın şişen yerine sürdüğünü ve hemen oracıkta onun şişinin indiğini gördüm."[60]
Aynı râvinin sözleri el-İsâbe kitabında şöyledir:
...Bismillah diyor, elini kendi başına, Resulullah'ın (s.a.a) elini sürdüğü yere sürdükten sonra hastanın şişkin yerine sürüyordu
ve böylece onun şişkinliği kayboluyordu.
* * *
Evet, Resulullah'ın (s.a.a) bereket ve feyzi, güneşin yere ışıldaması ve gülün gönlü okşayan kokusunun ruhlara işlemesi gibi etrafındakilere
ulaşıyordu. Hayır ve bereket, devamlı Hz. Peygamber'le birlikteydi ve bir an ondan ayrılmıyordu:
İster küçük bir bebekken olsun, ister büyüdükten sonra, ister yolculukta olsun, ister olmasın, ister gece, ister gündüz, ister Halime Sa'diyye'nin çadırında süt bebeği iken, ister ticaret için Şam'a gittiğinde, ister muhâcir olarak Ümmü Ma'bede'nin çadırında oturduğu zaman, ister Medine'de önderlik unvanı aldıktan sonra; bütün hallerde Allah'ın hayır ve bereketi kendisinden ayrılmıyor ve etrafındakileri de kapsamına alıyordu. Yukarıda değindiğimiz noktalarla, Resulullah'ın (s.a.a) bütün hayır ve bereketlerini sayıp bitirmek istemedik. Çünkü onları hiçbir araştırmacı sayıp bitiremez. Aksine, akıl sahiplerine, hak aşıklarına, hakkın yanında olan ve doğruluğa tanıklık edenlere bu kadarının yeterli olacağını umduğumuz için bunlara birer örnek olmaları bakımından değindik. Şimdi, Allah'ın izniyle, Resulullah'tan (s.a.a) şifa dileme konusuna değinecek ve daha sonra yüce İslâm Peygamberi'nin diğer insanlardan seçkin olan özelliklerine yer vereceğiz.
Mekânın Uğurlu ve Uğursuz Olmasının Kaynağı
Semud kavminin yaşadığı mıntıka ve onların su kuyularının uğursuz olarak adlandırılmasının yegane nedeni, elbette ki bizzat Semud kavmi ve bu kavmin çirkin amellerinden başka bir şey değildir. Söz konusu bölge, Semud kavminin adını taşıdıkça, Allah Resulü'nün (s.a.a) döneminde olduğu gibi bugün de "uğursuz" bilinecek ve bu etki, Allah istediği zamana kadar öylece sürüp gidecektir. Hz. Salih'in devesinin su içtiği pınarın uğurlu ve teberrüke değer sayılmasının yegâne nedeni de yine bizzat o mübarek deve değil midir? Bu pınar da "uğurluluk" vasfını o güne değin sürdürmüş olup ilâhî takdirin belirlediği bir geleceğe kadar sürdürmeye de devam edecektir. Kaldı ki, yüce Allah indinde Hz. Salih'in (a.s) devesinden daha aziz olan Hz. İsmail (a.s) ve yine o devenin su içtiği pınardan daha uğurlu olan "Zemzem Suyu" için de durum aynıdır; "Zemzem"in halâ süregelen ve kıyamete değin de sürecek olan uğur, kutluluk, bereket ve değerliliğinin yegâne sebebi, bizzat Hz. İsmail (a.s) değil midir? Yine yüce Allah'ın bazı vakit ve günleri kutlu, uğurlu ve mübarek saymasının nedeni, o günde sâlih kullarına ettiği lütuf ve ihsandan kaynaklanmaktadır. Bunun bir örneği cuma gününün kut-luluk ve bereketidir.
Cuma Gününün Kutluluk ve Bereketi
Sahih-i Müslim'de şöyle geçer: Yüce Allah Hz. Âdem'i (a.s) cuma günü yarattı ve yine cuma günü onu cennete soktu…[97] Bu ve benzeri şekilde, yüce Allah'ın bu günde sâlih kullarına ettiği lütuflardan dolayıdır ki cuma gününe kutluluk ve bereket kazandırmış ve cumanın "uğurlu" bir gün olarak tanınmasını sağlamıştır.
Ramazan Ayının Kutluluk ve Bereketi
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: Ramazan ayı, insanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve hakla batılı birbirinden ayıran apaçık delil ve belgeleri - kapsayan- Kur'ân onda (ramazan'da) indirilmiştir.[98] Ve yine Allah, (c.c) Kadir Suresi'nin 1-3. ayetlerinde "Biz Kur'ân'ı Kadir gecesi indirdik... Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır." buyurur. Kadir Gecesi'nde Kur'ân'ın Resul-i Ekrem efendimize (s.a.a) nâzil olması, bu gece ve onun bulunduğu ramazan ayına özel bir değer ve kutluluk kazandırmış, bu mübareklik ve kutluluk, günümüze değin sürmüş ve kıyamete değin de sürecektir. Görüldüğü üzere Allah'ın sâlih kullarının amellerine şehadette bulunan zaman ve mekânlar, bu nedenden ötürü haklı olarak kutlu, uğurlu ve bereketli sayılmışlardır. Bu sâlih kulların söz konusu Sâlih amelleri işledikleri mekân ve zamanı uğurlu ve bereketli kabul edip o zaman ve mekânlarda söz konusu amelleri tekrarlamak suretiyle bu amelleri anmamız ve böylelikle sürekli onların değerini ve canlılığını korumamız emredilmiştir ki bu da, söz konusu taklit ve anma neticesinde bizim de aynı şeylerden etkilenip o doğrultuda hareket etmemizi sağlayacak; başka bir deyişle o amellerin bereket ve kutluluğundan nasiplenmemize neden olacaktır. Bu nedenledir ki iki cihan serveri Hz. Resulullah'ın (s.a.a) doğum günü, yüce Allah'ın Resulullah'ı Mescidu'l-Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya götürdüğü ve İsrâ Gecesi (Mirac Gecesi) diye bilinen gece, Allah Resulü'nün peygamberlikle görevlendirildiği Bi'set Günü... gibi İslâmî anlam, işaret ve mesajlar taşıyan mübarek zaman ve günlerin önemle anılması ve bu günlerin anısının özel program ve merasimlerle daima canlı tutulup süreğenliliğinin korunması, insanlar üzerinde fevkalâde yapıcı ve eğitici etkiler bırakmaktadır. Bahsimizi noktalarken, meselâ Hz. Resulullah'ın (s.a.a) mübarek doğum günü veya Bi'set yıldönümünde Allah'ın rızasını umarak ve Hz. Peygamber'in yolunu izleyip sünnetine daha sıkı sarılmayı hedefleyerek yapılan anma programları ve -sevabının ona ulaşacağı ümidiyle Allah rızası için ihsanda bulunup yemek verme ve insanları davet etme gibi hayra yönelik- merasimlerin İslâm ümmetine hayır ve fayda sağlayacağını bir kez daha belirtiyor; bunların sahih İslâmî kaynaklarda belirtildiği şekilde tertiplenmesinin mutlaka faydalı olacağını, bu programların, bazı tasavvufçularca sonradan icat edilen hurafe ve bid'atlerden temizlenmesi gerektiğini de önemle hatırlatıyoruz.
Dostları ilə paylaş: |