9- Ashabın Tutumuyla İlgili Rivayetin Bir Bölümünün Silinip Tahrif Edilişi
Ehlisünnet ve Hilâfet Ekolü'nde gizleme çeşitlerinden biri de rivayetin bir bölümünü silip görmezden gelmektir; tıpkı İbn Kesir'in kendi Tarih'inde İmam Hüseyin'in (a.s) hutbesine yaptığı gibi. Bu hutbeyi Taberî'yle İbn Esîr kendi Tarih'lerinde şöyle kaydetmişlerdir: Ama sonra; benim soyuma bakın ve görün kim olduğumu. Sonra kendinize gelerek beni öldürüp hürmetimi çiğnemek size yakışır mı diye kınayın kendinizi. Acaba ben Peygamber'inizin kızının oğlu, vasisinin, amcası oğlunun, Allah'a ilk iman eden ve Resulü'nün Allah tarafından getirdiklerini doğrulayan ilk kişinin evlâdı değil miyim?! Acaba şehitler efendisi Hamza benim babamın amcası değil midir? Acaba iki kanadıyla cennette uçan Cafer-i Tayyar benim amcam değil midir?![279] İbn Kesir bu rivayeti kendi Tarih'inde şöyle kaydeder: Kendinize gelerek dikkat edin: Benim gibi birini öldürmek sizin yararınıza mıdır? Oysa ben Peygamber'inizin kızının oğluyum ve yeryüzünde benden başka bir Peygamber'in kızının oğlu yoktur. Ali benim babamdır. Cafer-i Tayyar benim amcamdır, şehitler efendisi Hamza benim amcamdır!![280] İbn Kesir, İmam Hüseyin'in (a.s) hutbesinden "vasiyet" kelimesini atmıştır; çünkü daha önce dediğimiz gibi bu sözcüğü kaydettiği takdirde insanlar hükümet ve imametin Hz. Ali'yle Resulullah'ın (s.a.a) evlâtlarının kesin hakkı olduğunu anlarlardı. İşte bunun yayılması hâkim gücün zararına olacağı için İmam Hüseyin'in (a.s) hutbesini tahrif ederek gizlemiştir! Bu, benzerini Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini ve siretini silme ve gizleme çeşitlerinin onuncusunda örneklerine değineceğimiz Hilâfet
Ekolü'ndeki tahrif çeşitlerinden biridir.
10- Sahih Hadislerin Yerine Uydurma Hadislerin Yerleştirilişi
Ehlisünnet ve Hilâfet Ekolü'ndeki gizleme çeşitlerinden biri sahih rivayetlerin yerine uydurma rivayetleri yaymaktır. Bu konuda bir örneğe dikkat edelim: Taberî kendi Tarih'inde Ebuzer Gıfârî hakkında şöyle yazar: Bu yıl, yani hicretin otuzuncu yılında Ebuzer Gıfarî'yle Muaviye arasında çıkan tartışma sonucu Muaviye onu koruma altında Şam'dan Medine'ye gönderdi. Muaviye'nin Ebuzer Gıfârî'ye karşı bu davranışına sebep olan birçok şey söylenmiştir; fakat ben onların çoğunu anlatmaktan hoşlanmıyorum. Ancak Muaviye'yi savunmaya kalkışanlar bir hikâyeyi öne sürmüşlerdir. Sırrî bu hikâyeyi yazarak bana göndermiştir. Bu hikâyede Şuayb'in Seyf'e şöyle dediği geçer... İbn Esîr de Taberî'yi izleyerek şöyle kaydeder:
Bu yılda vuku bulan olaylardan biri Ebuzer'in meselesi ve Muaviye tarafından onun Şam'dan Medine'ye sürülmesidir. Muaviye'nin ona küfretmesine, öldürmeyle tehdit etmesine, havutsuz bir deveye bindirerek Şam'dan Medine'ye ve Medine'den de söylemekten hoşlanmadığım kötü bir şekilde Rebeze'ye sürmesine sebep olan birçok etkenler yazmışlardır. Şimdi, Taberî gibi bir bilginin, öyküsünü muteber kitabında, Ebuzer'in rivayeti bölümünde kaydettiği bu Seyf'in kim olduğunu görelim; öyle bir hikâye ki, Muaviye'yi savunanlar, Ebuzer'e karşı davranışından dolayı onu temize çıkarmada bu hikâyeye sarılırlar. Yine Seyf'in rivayetlerinin nasıl olduğu ve nasıl bir değere ve itibara sahip olduğunu inceleyelim.
Birkaç Satırda Seyf b. Ömer et-Temimî
Seyf, tahminen hicrî 170 yılında vefat etmiştir. O, Resulullah'ın (s.a.a) döneminden, Benî Sâide Sakife'si, Ebu Bekir'e biat edilmesi, İrtidat Savaşları, fetihler ve nihayet Cemel Savaşı hakkında öyle rivayetlerde bulunmuştur ki şahsına mahsustur; bu rivayetleri ondan başka hiç kimse söylememiştir. Rical ilmi bilginleri Seyf b. Ömer hakkında şöyle derler: O zayıftır. Hadisi metruktur. Sözlerine itina edilmez. Söz konusu olmayan bir yalancı, hadis uyduran ve zındıklıkla suçlanan bir kişidir.[281] Seyf'in Rivayetlerinin Niteliği Seyf kendi rivayetinde Resulullah (s.a.a) için yüz elli sahabe uydurmuştur. Biz bunlardan doksan üçünü "Hamsune ve Mietu Sahabiyyin Muhtelak" (Yüz Elli Uydurma Sahabe) adlı kitabımızın iki cildinde her biri hakkında yaptığımız geniş incelemelerde kaydettik. Seyf bunlardan yirmi dokuzunu kendi kabilesi olan Temim'den uydurmuş, hayalinde her biri için fetihler, kerametler, şiirler ve hadis rivayetleri alanında bir sürü haberler uydurmuştur. Oysa Allah Tealâ ne bu insanları, ne de bunların rivayetlerini yaratmış değil; aksine bunların hepsini Seyf uydurmuştur. Biz, Abdullah b. Saba ve Mie ve Hamsune Sahabiyyin Muhtelak[282] adlı kitaplarımızda bu râvilerden yetmişten fazlasını inceleyip gücümüz yettiği kadarıyla Seyf'in bu uydurma rivayetlerinin râvilerini aradık ve şu sonuca vardık: Seyf, Muhammed b. Sevad Nüveyre dediği bir râvisinden yaklaşık 216 rivayet, diğer râvilerinden ise daha az miktarda rivayet etmiştir; öyle ki, bir râvisinden sadece bir rivayet nakletmiştir. Yine Seyf, Araplar için şairler, Fars ve Rumlar için komutanlar, Müslüman ve Müslüman olmayan devletler içinse topraklar uydurmuş, tarihî olayların yıllarını tahrif etmiş, İslâm tarihindeki seçkin kişilerin isimlerini değiştirmiş ve uydurduğu rivayetlerle Müslümanların arasında birtakım hurafeler yaymıştır. Seyf, irtidad ve fütuhatta hiçbir zaman vuku bulmayan savaşlar
uydurmuş, bu savaşlarda Müslümanların eliyle feci bir şekilde öldürülen yüz binlerce kişiden bahsetmiştir; oysa ne bu savaşlar ve ne de böyle vahşice öldürmeler vuku bulmuştur. O uydurduğu şeylerle İslâm'ın kılıçla yayıldığını belirtmiştir; biz Abdullah b. Saba adlı kitabımızın ikinci cildinin başında bunun temelsiz bir iddia olduğunu ispatladık. Seyf'in uydurma rivayetleri, Ehlisünnet'in hadis, tarih, edebiyat gibi İslâm'ın önemli kaynaklarından yetmişine[283] girmiş, bu rivayetler Resulullah'ın (s.a.a) döneminden Muaviye'nin zamanına kadar bu kaynaklarda tamamen yayılmıştır. Herkesten daha fazla ve daha önce Seyf'e ilgi duyup rivayetlerini kitabında kaydeden kişi İmamu'l-Muvarrihin Muhammed b. Cerir Taberî'dir.[284] Taberî, Seyf'ten şu tür rivayetler nakletmiştir:
a) İslâm ordusunun denizin üzerinde hareket edişi! Dareyh sahillerinden gemiyle bir gün boyunca alınabilecek yolu alışı! İslâm ordusu su üzerindeki bu yolculuğunu, üzerini bir miktar su bulunan bir kum üstünde hareket ediyormuş gibi katediyordu; öyle ki, denizin suyu develerin tırnaklarına zor ulaşıyordu!
b) Kadisiye Savaşı'nda inekler, Seyf'in uydurduğu sahabe Asım b. Amr Temimî'yle fasih bir Arapça'yla konuşuyordu. Bekir, geçmek istediği nehirlerde Etlal ismindeki atına, "Etlal uç!" diye bağırır, Etlal da açık bir dille ona, "Bakara Sûresi'nin hakkı için uçuyorum!" diye cevap verip nehrin üzerinden uçardı!
c) Kadisiye Savaşı'nda cinler, Temim savaşçılarının yiğitlikleri hakkında şiirler okumuşlardı!
d) Şuş şehrinin kapısı, Deccal'ın, duvarına tekme vurarak "İnfetih bizar"[285] demesiyle hiç kimsenin eli değmeden açıldı
e) Veyh-i Erdeşir'in Behersir şehrinin fethinde melekler Esved b. Kutbe Temimî'nin dilinden Farsça kendisinin de anlamadığı bir söz söyledi; fakat o söz sebebiyle İranlılar kaçtılar! Bu gibi efsane ve hurafeleri Taberî Seyf'ten almış, kendi Tarih'inde kaydetmiş, oradan da diğer rivayet kaynaklarıyla günümüze kadar yazılan İslâm tarihlerine geçmiştir; biz bunlardan bir bölümüne değineceğiz.
Dostları ilə paylaş: |