Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi VII. Taraflar Konferansı’nda kabul edilen biyolojik çeşitlilikle ilgili konuların 2010–2015 yılı hedeflerine uygun olarak gerçekleştirilmelidir;
Rio Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Ulusal Eylem Planına yansımış şekliyle yakından izlenmesi ve denetlenmesi için ilgili kurum ve kuruluşların gönüllü kuruluşlar ve üniversitelerle işbirliğine giderek çözüm önerileri üretilmesi ve bu iş için bütçelerine kaynak ayrılmalıdır;
Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımı ve doğa korumanın uygulanabilir ve etkin hale getirilmesi için çalışmalara hız verilmelidir;
Alpin meralar, stepler, sulak alanlar, kıyı ve kumul ekosistemleri, fundalık ve ada alanları gibi biyolojik çeşitlilik açısından önemli biyotoplar üzerindeki tehditlerin önlenmesi için planlama ve yönetim ilkeleri belirlenmelidir;
Popülasyon, tür ve habitatların zaman içindeki gelişim seyrinin izlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması için, doğa koruma amaçlı biyoçeşitlilik veri tabanına sahip bir izleme sistemi oluşturulmalı ve bundan sorumlu “Biyoçeşitlilik İzleme Birimi”nin kurumsallaşması sağlanmalıdır;
Risk analizi yapılmadan, ekonomik nedenlerle dahi olsa, istilacı egzotik türlerin doğal ekosistemlere girişinin önlenmelidir;
Nesli doğal ortamda tükenmiş veya tükenmekte olan canlı türleri eski yaşam alanlarına yeniden kazandırılmalıdır;
Ülkenin korunmaya değer biyotoplarının envanteri ve haritalanması için kaynak sağlanmalıdır;
AB katılım sürecinde Natura 2000 alanları ve bu alanların belirlenmesi için ulusal habitat listeleri hazırlanmalıdır;
Biyolojik çeşitlilikle ilgili araştırmalara verilecek izinlerin denetlenmesi için gerekli mekanizmalar etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
Doğa koruma konusunda ilgili faaliyetlerin yürütülebilmesi için devletin sağlayacağı mali kaynaklar yanında diğer özel ve tüzel kişilerin de katkısını temin etmek üzere girişimde bulunulmalıdır;
Uluslararası ölçütler dikkate alınarak çeşitli hayvan, mantar, yosun ve liken türlerinin kırmızı listeleri ve nesli tehlikedeki türler için eylem planları hazırlanmalı, ilgililerin bilgilerine sunulmalı ve uygulanması ivedilikle sağlanmalıdır.
Ülkemizin doğal mekânlarının, özelliklerini ve biyotoplarını temsil edecek şekilde korunan alan oranları her bir doğal mekan için % 10`a çıkarılmalıdır;
Türlerin sürekliliği açısından önem taşıyan habitatlar ve bozulmuş ekosistemler iyileştirilmelidir;
Halen geçerli olan ve sulak alanları tehdit eden Sıtmanın İmhası ve Bataklıkların Kurutulması ve benzeri yasalar sulak alanların ıslahına ve geliştirilmesine imkan verecek şekilde revize edilmelidir.
Sucul ekosistemlerin korunması ve yönetimi konusunda ilgili kurum ve kuruluşların gerekli destek ve katkıda bulunmaları sağlanmalıdır.
Ülkemizde yeraltı sularındaki çok ciddi boyuttaki azalma gerçeğinden hareketle, suya bağımlı ekosistemleri korumak, sürdürülebilir tarım ve hayvancılığı sağlamak amacıyla yeraltı suyu kullanımı ile ilgili olarak gerektiğinde tarımda ürün değişimini de içeren çalışmalar, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından ivedilikle işbirliği içersinde yapılmalıdır.
Milli Parkların etkin yönetilmesini ve eko turizmin doğa korumayı destekleyecek şekilde uygulanmasını teşvik etmek amacıyla yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı yenilikçi yaklaşımlar ve korunan alan sertifikalandırma düzenlemeleri teşvik edilmelidir.
Korunan alanlar arttırılmalı, ve Türkiye’nin sahip olduğu ekolojik / biyolojik çeşitliliğin ulusal korunan alanlar ağında tam olarak temsil edilebilmesi için aday alanların belirlenmesinde ‘boşluk analizi’ gibi sistematik yaklaşımlar kullanılmalıdır.
Korunan alanlarda etkin bir yönetimin sağlanabilmesi için katılımcılığa dayalı, sistematik değerlendirme, önceliklendirme çalışmaları yapılmalı ve bu alanların yönetimi için gerekli idari, teknik, lojistik donanım sağlanmalıdır.
Koruma alanları çalışmaları farklı kurumlar tarafından değişik mevzuat ile yürütüldüğü için aralarında uyum bulunmamakta, birbirleriyle ve uluslararası sözleşmelerle çelişen hükümler içermektedir. Koruma alanlarının seçim ve sınıflandırma kriterleri yeniden belirlenmeli, mevcut koruma alanları statüleri de bu kriterlere göre yeniden düzenlenmelidir.
Koruma alanlarından elde edilen gelirlerin yörenin kalkınması için kullanılması sağlanmalıdır.
Başta kabuk böcekleri ve diğer tüm zararlı etmenlerin ülkemizde ve yakın coğrafyada neden olduğu ağaç ve orman ölümlerinin nicel boyutları göz önüne alınarak, uzun dönemli uygulanabilir kontrol program ve stratejileri geliştirilmelidir
Orman yangınları başta olmak üzere turba, sazlıklar ve anız nedeniyle çıkan diğer ekosistemlerdeki yangınlar ile ilgili meslek çalışanlarının ve akademisyenlerin çeşitli kurum ve kuruluşlardan uzmanların bilgi ve birikimleri irdelenerek temel prensipler belirlenmeli, bu durum yeni düzenlemelerle daha kusursuz hale getirilmelidir.
Yangınları ve hava hallerini analiz eden, uydular aracılığı ile yangınları izleyen, yangın davranışını araştıran ve modelleyen yeni teknoloji ve araştırmalar, yangınların ve oynadıkları rolün daha iyi anlaşılmasında yardımcı olacak şekilde kullanılmalıdır.
Ülkemizde orman yangını yönetimi politika ve uygulamalarının gelecek yönelimlerini belirleme ve tartışılmaya açma teşvik ve gayretleri devlet, üniversite, özel sektör, gönüllü kuruluşlar ve halkın ortak sorumluluğunda olmalıdır.
Devlet avlakları, örnek avlaklar ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahalarında tür bazında yürütülmekte olan, her türlü üretim faaliyeti için Yaban Hayatı’na uygun üretim metod ve teknikleri belirlenmeli ve her türlü üretim ve işletmecilik bir yönetim planına dayandırılmalıdır. Doğal ve yaban hayvanlarının azalan popülasyonlarını takviye etmek üzere üretilerek doğaya bırakılmaları sağlanmalıdır.
Av ve yaban hayvanlarının avlanma yönergeleri ekoturizm ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.
Avcılığın avlanma planlarına dayandırılması, avlak sisteminin hızlı bir şekilde tesis edilmesi ve ülke geneline yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Biyolojik çeşitlilik unsurlarının korunma - kullanılması konusunda toplumun bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Örgün ve yaygın eğitim sürecinde çevre eğitim merkezleri kurulmalı; “Bil(gi)mobil”; yani hareketli ekosistem bilgilendirme araçları devreye sokulmalı ve bu sayede toplum katmanlarının çevre-doğa koruma bilinci arttırılmalıdır.
Orman amenajman veya silvikültür planlarının uygulanması sırasında; biyolojik çeşitlilik, yaban hayatı açılarından dikili kuru, devrik, azman ve çok yaşlı ağaçlar ayrıca irdelenmeli ve mikrohabitatların sürekliliğine özen gösterilmelidir.
Ormanların korunmasında önemli bir meslek olan Orman Muhafaza Memuru olarak görev alacak olanların en az 2 yıllık meslek yüksek okulu düzeyinde eğitim görmeleri sağlanmalıdır.
Toplumun doğayı tanıması ve koruma bilinci edinmesinde önemli rolü olan ve dünyada ülkemiz dışında hemen bütün ülkelerde bulunan Ulusal Doğa Tarihi Müzeleri ve Ulusal Botanik Bahçeleri en kısa zamanda kurulmalıdır.
Sürdürülebilir yaban hayatının temel ögelerinden biri olan teknik altyapıyı sağlamak için kalifiye eleman yetiştirmeyi amaçlayan Yaban Hayatı Ekolojisi disiplini Lisans Öğrenimi düzeyine çıkarılmalı, halen aktif elemanların konularında uzmanlaşmaları teşvik edilmelidir.
İlgili kurumların, gerek altyapı ve teknik donanım yönünden, gerekse doğal alanların ekolojik işleyişini değerlendiren, yorumlayan ve planlama yapan personel yönünden güçlendirilmelidir;
Doğal yaşama ortamları ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına ilişkin ulusal ve uluslararası amaç ve prensipler, başta DPT tarafından yapılan 5 Yıllık Kalkınma Planları olmak üzere tüm sektörel plan ve programlara entegre edilmelidir.
Doğa koruma politikaları; bilimsel temele dayanarak belirlenmelidir. Toplumsal yarar gözetilirken sosyal ve ekonomik değerlerin yanısıra ekolojik değerler de dikkate alınmalıdır
Korunan alanların öncelik tespitinde ve korunan alanların sınırlarının tespiti için standart envanter yöntemleri belirlenmeli ve yönetmelik çerçevesine oturtulmalıdır.
Koruma alanları dışındaki biyolojik çeşitliliğin ve yaşam ortamlarının korunması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Ekonomik amaçlarla doğadan hayvan ve bitki toplamanın düzene sokulması için yasal önlemler alınarak kaçak toplamaları önleyici ağır hükümler konmalıdır.
Ülkemizdeki tüm korunan alanların yönetim planları ivedilikle yapılmalıdır. Bunun yanı sıra yeni ilan edilecek korunan alanlarda da yönetim planlarının yapılması sağlanmalıdır.
AB Ülkelerinde olduğu gibi doğa korumanın, ülke düzeyinde gerçekleştirilmesinde peyzaj planlama temel araç olarak görülmeli ve ülke, bölge ve yerel ölçekte yapılan fiziki planlamalara koşut olarak gerçekleştirilecek şekilde yasal düzenlemelere entegre edilmelidir. Bu çerçevede peyzaj planlayıcıları gerekli hukuki yetki ve sorumluluklarla donatılmalıdır.
Doğa koruma ile ilgili kurumların yetki görev ve sorumluluklarını belirleyen yasalar, kurumlar arasındaki yetki karmaşasını ortadan kaldıracak ve kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyonu güçlendirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir;
Ulusal mevzuat, acilen AB Doğa Koruma Mevzuatı ve uluslararası sözleşmelerle uyumlu hale getirilmelidir;
Korunması gereken doğal alanların kaybına neden olan yasal düzenlemeler yürürlükten kaldırılmalıdır;