Azerbaycan’da Müstakil Hanlıklar Devrine Umumî Bir Bakış



Yüklə 8,92 Mb.
səhifə82/178
tarix17.01.2019
ölçüsü8,92 Mb.
#98430
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   178

tarzda inşa ettirilen vakıf eserleri meyanında sayabiliriz.

Bunlara daha çok Saruhanili’nin kırsal kesimlerinde yaygın olmakla beraber, şehir ve kasabalarında az sayıda rastladığımız dinî ve tasavvufî eğitim mekânları olan zâviyeleri de ilâve etmemiz gerekmektedir. Bahse konu zâviyeler arasında Ahî Hüseyin,105 Barak Baba,106 Seydi İbrahim,107 Gûrhane veya Saruhan Baba,108 Revak Sultan,109 Hâki Baba110 zaviyeleri Manisa şehrinde, Ahî Ahmed Zâviyesi111 de Menemen (Tarhanyat)’de yer almaktaydı.112

Vakıf kurucularının kimlikleri açısından Saruhanoğulları vakıfları incelendiğinde, Saruhan beyleri ve beylik ailesine mensup olanların büyük bir çoğunluk oluşturdukları görülmektedir. Sayıca ehemmiyetsiz olup, ikinci sırayı alanlar ise Saruhan beylerinin mülkleştirme yetkileri çerçevesinde hizmetleri karşılığı, bazı köy ve arazilerin mülkiyet hakkını kendilerine tevcih ettikleri, beylik ricali veya maneviyat büyükleri kabul ettikleri şeyhlerdir. Mesela, beylik içinde büyük bir manevî nüfuza sahip olduğu anlaşılan Şeyh Revak Sultan ile Saruhan Beyliği ricalinden olması kuvvetle muhtemel olan Hoşkadem Paşa’nın kendilerine Saruhan Beyi İshak Çelebi’nin temlik ettiği arazileri vakfettikleri bilinmektedir.113

Beylik ailesine mensup hatunlardan biri olan Gülgûn Hatun’un Narlıca Mahallesi’nde yaptırdığı çeşmeler için vakıflar vücuda getirdiği de söylenmelidir.114

Mahallelerinde mescid, zâviye ve çeşmeleri, merkezinde câmi, medrese, Mevlevîhane ve hamamı ile bunların yanıbaşlarında yer alan çarşısı, kurulan pazarı, münakaleyi temin eden köprüleriyle zamanının tipik ve en gelişmiş Saruhanlı şehrini temsil eden Manisa, aynı zamanda kendisini şekillendiren kimliği hüviyetindeki bu vakıf müesseselerinin, hangi unsurlardan müteşekkil olduğunu da göstermektedir.

Buna göre, vakıf eserler ve bunlara hasredilen gelir kaynakları açısından Saruhanoğulları vakıflarını, doğrudan doğruya kendilerinden istifade edilen dinî, sosyal ve kültürel vasıflar taşıyan müesseseler ile bu müesseselerin devamlı bir şekilde faaliyet göstermeleri ve oralarda çalışanların ücretlerinin ödenmesi için tahsis edilen gelir kaynakları şeklinde iki kısımda inceleyebiliriz.115

Kendilerinden faydalanılan müesseseler içinde sayıca birinci sırayı zâviyeler, ikinci sırayı mescidler, üçüncü sırayı da câmi ve külliyeler almaktadır. Sayıları az da olsa, bunlara türbeleri, köprüleri ve çeşmeleri de ilâve edebiliriz. Bahse konu müesseselere gelir sağlayan kaynaklar arasındaki araziler dışında Saruhan beylerinin irsen tevarüs edecek biçimde meydana getirdikleri aile mülkü karakterindeki arazi vakıfları ile “vakf-ı âmm” şeklindeki araziler de vardır.

Söz konusu Saruhanlı vakıf müesseselerinin yıllık gelir dağılımlarını Osmanlı klasik dönemi iktisadî şartları muvacehesinde, nakdî değerler olarak ifade etmek gerekirse, yani Saruhan Sancağı vakıf defterlerinde yer alan Saruhanlı vakıf müesseselerinin, 1531 ve 1575 yılları itibariyle yıllık toplam gelirleri ve her bir vakıf müessesesi arasındaki yıllık dağılımlarını göstermek gerekirse özet olarak Tablo 2’de karşımıza çıkmaktadır.116

Verilen bilgiler ile tablo 2’deki verilerin analizi sonucunda Saruhanoğulları’nın, vücuda getirdikleri vakıf müesseseleriyle ilgili olarak denilebilir ki, beyliğin hüküm sürdüğü dönem boyunca ekseriyeti şeyh ve dervişlere, ya aile mülkü statüsünde veya yine bu zümrenin yararına olmak üzere zâviyelere hasredilen arazi ağırlıklı vakıflar, sayıca şehir ve kasabalardaki mescid, câmi ve külliye şeklindeki müesseselere hasredilen bu kabil vakıflardan bir hayli fazla idi. Bu husus, Saruhanoğulları Dönemi’nde mistik ve manevî cereyanın doruk noktasına ulaşmasının göstergesi olduğu gibi, beylerin şeyh ve dervişlere taraf olanları kendilerine çekerek, siyasî nüfuz ve kuvvetlerini muhafaza etmek peşinde olmalarıyla, ya da arazilerin ihyâ ve imârıyla beraber zirâî ekonominin güçlenmesini sağlamak istemeleriyle ilgili olabilir.

Biri şehir ve kasabaları, diğeri kırsal kesimleri temsil eden bu iki gurup vakıflara kemiyet itibariyle sahip olduğu konum açısından değil de, iktisadî güçleri açısından bakıldığında bir başka ifadeyle bütün Saruhanlı vakıflarının yıllık toplam gelirleri içinde mescid, câmi ve külliyelerin payı ile zâviyeler, âile mülkü evlâtlık vakıflar ve vakf-ı âmm şeklindeki arazilerin pa

yı açısından bakıldığında, birincilerin yaklaşık %57,57, ikincilerin de yaklaşık %38,82’lik paya sahip oldukları görülür. Bunun anlamı şehir ve kasabalarda yaşayanların yararına sunulan dinî, sosyal ve kültürel nitelikli kamu hizmetlerinin kırsal kesimde yaşayanlara sunulan kamu hizmetlerinden daha önemli ve öncelikli olduğunu, yani Saruhanlı beylik ailesinin şehirleşme ve medenîleşmeye doğru başlangıçtan itibaren gittikçe artan bir tempoda aktivite içine girdiklerini göstermektedir.


DİPNOTLAR

1 Saruhanoğulları’nın Manisa ve çevresini fethiyle bölgede cereyan eden siyasî olaylarla ilgili olarak bkz. H. Mustafa Eravcı-Mustafa Korkmaz, Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültürel İzleri, Manisa 1999, s. 20 vd.

2 El-Ömerî’ye ait Mesâlikü’l-Ebsar’ın, Saruhanoğulları’na ait 10-11. Fasıllarının tercümesi için bkz. Yaşar Yücel, XIII-XV. Yüzyıllarda Batı Anadolu Tarihi: Çobanoğulları, Candaroğulları Beylikleri, s. 198-199, Ankara 1980.

3 Enverî, Düstûr-nâme, M. H. Yinanç nşr., İstanbul 1928.

4 Müneccimbaşı Ahmed b. Lütfullah, Camiü’d-Düvel, Nuru Osmaniye Ktb. nr. 3172.

5 İbn-i Batuta, Seyahat-nâme, Şerif Paşa terc., İstanbul 1325.

6 Şikarî, Karaman Tarihi, Mesut Koman nşr., Konya 1946.

7 Bu hususta bkz. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Kitâbeler ve Sâhib, Saruhan, Aydın, Menteşe, İnanç, Hamidoğulları Hakkında Mâlûmat, II, İstanbul 1929.

8 Saruhanoğulları’na ait bilgi ihtiva eden sicil kayıtları hakkında bkz. Ç. Uluçay, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, I, İstanbul 1940; II, İstan. bul 1946; İ. Gökçen, Manisa Tarihinde Vakıflar ve Hayırlar, Hicri 954-1060, I, İstanbul 1946; II, İstanbul 1950.

9 İsmail Galip, Takvim-i Meskûkât-ı Selçukiyye, İstanbul 1309.

10 Ahmet Tevhid, Meskûkât-ı Kadime-i İslâmiyye Kataloğu, İstanbul 1321; İ. Artuk-C. Artuk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslamî Sikkeler Kataloğu, İstanbul 1971.

11 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 389 nolu Tapu Defteri (TD), Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Kuyud-ı Kadime Arşivi, 544 nolu Tapu Defteri (TD).

12 Y. Yücel, aynı eser, s. 198-199.

13 Feridun Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1985, s. 1.

14 Demirci’deki Eski Camiin, 1407-1408’de Yakub Çelebi tarafından inşa ettirilmesi ve bununla ilgili Taş Vakfiyesi, Yakub Çelebi’nin Demirci ve civarındaki hakimiyetini göstermektedir. Söz konusu vakfiyeyle ilgili olarak bkz. M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 108.

15 M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 94-95.

16 Garo Kürkman, “Sarhan bin İshak Mangırı”, Türk Nümismatik Derneği Bülteni, nr. 19, İstanbul 1986, s. 26-28.

17 Feridun Emecen, “Batı Anadolu Türkmen Beylikleri’nin Son Direniş Devirlerinde Saruhanoğulları ve Osmanlılar”, Essasys on Ottoman Civilization: CIEPO XII th. Archiv Orientalni, Supplemanta, VIII (1998) s. 119.

18 Bu hususlarla ilgili olarak bkz. Fuat Köprülü, “Anadolu Selçuklu Tarihi’nin Yerli Kaynakları”, Belleten VII-27, Ankara 1943, s. 401; Ahmet Akgündüz, Şer‘iye Sicilleri I, İstanbul 1988, s. 62.

19 Bu hususlarla ilgili olarak geniş bilgi için İ. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1956, s. 73-108; Faruk Sümer, “Anadolu’ya Yalnız Göçebe Türkler mi Geldi?”, Belleten, XIV, Ankara 1960, s. 567-594; aynı yazar, Oğuzlar (Türkmenler), Ankara 1972, 2. bs, s. 121-122; Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ankara 1969, 2. bs., s. 231-233 gibi araştırmalara bakılabilirse de, söz konusu iki önemli göç safhasının derlitoplu bir değerlendirilmesi için bkz. A. Yaşar Ocak, Babailer İsyanı, İstanbul 1980, s. 36-37.

20 Osman Turan, aynı eser, s. 232.

21 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, Ankara 1969, ikinci basım, s. 84; Osman Turan, aynı eser, s. 230.

22 M. Çağatay Uluçay, Saruhaoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar I, İstanbul 1940, s. 27-28.

23 M. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 159, 170, 172; İbrahim Gökçen, Saruhan’da Yörük ve Türkmenler, İstanbul 1946, s. 24.

24 Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 218.

25 Bunlardan Danişmend Mahmud Köyü, Saruhanoğulları Devri’nde kendisine Marmara şehri civarında “vakf-ı evladiyet üzere” bir adet çiftlik vakfedilen ve Saruhanoğlu İshak Bey Devri ümerası veya fakihlerinden olması muhtemel olan Danişmend Mahmud tarafından kurulmuştur. Bu hususla ilgili olarak bkz. TD 544, vrk 77b; TD 398, s. 106; TD 165, s. 226. Diğer Danişmenli Köyü ve Boynu-yoğunca Mezraası için bkz. TD 398, s. 195; M. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 85.

26 Bu hususta bkz. Nejat Kaymaz, “Anadolu Selçukluları’nın İnhitatında İdare Mekanizmasının Rolü”, Tarih Araştırmaları Dergisi, II, Ankara 1964, s. 123-124.

27 Ö. Lütfi Barkan, “Research on the Ottoman Fiscal Survays”, Studies in the Economic History of the Middle East, Ed. M. A. Cook, London 1970, s. 163-171.

28 1531 yılı tahririne ait söz konusu oranların hesaplanmasında M. Feridun Emecen’in 16. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989, s. 155’deki 1531-1535 yılları Manisa Kazası hâne ve mücerred olarak verilen toplam nüfus tablosundan yararlanılmıştır.

29 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, Çev. Yıldız Moran, İstanbul 1984, s. 300.

30 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 84.

31 P. Wittek, Menteşe Beyliği, s. 42; M. Nicol Donald, The Last Centuries of Byzantium, Cambridge 1993, s. 128-134.

32 TD 398 s. 91; TD 544 varak 124/a.

33 M. Feridun Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası, s. 53, 62; aynı yazar, Unutulmuş Bir Cemaat Manisa Yahudileri, İstanbul 1997, s. 27.

34 M. Feridun Emecen, aynı eser, s. 125, 159, 180.

35 TD 165, s179, 183, 351, 565’den alınan Saruhan Sancağı’nın 1531 yılındaki tahririne ait demografik durumu yansıtan bu bilgiler Saruhanoğulları Devri’ne ait bazı hususlarda bilinenlerle beraber mütalaa edilerek yine Saruhanoğulları Devri’nin bilinmeyen demografik yapısı açıklanmaya çalışılmıştır. Metodolojik bir yaklaşım ve mantık yürütme diyebileceğimiz bu hususun bir benzerinin Anadolu beyliklerinin idarî durumlarını ortaya koymak için de uygulanabileceği ile ilgili olarak bkz. M. Feridun Emecen “Beylikten Sancağa Batı Anadolu’da İlk Osmanlı Sancaklarının Kuruluşuna Dair Bazı Mülahazalar”, Belleten CLX/227, Ankara 1996, s. 94.

36 Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 37-42; Bu hususta ayrıca bkz. aynı yazar, “Anadolu’ya Yalnız Göçebe Türkler mi Geldi”, s. 567-594; Fuat Köprülü’nün tespitine göre de X. Yüzyılda Horasan’da Büyük Selçuklu saltanatının kurulmasıyla başlayan göçlerin Anadolu’ya getirdiği unsur arasında şehir ve köy hayatına geçmiş halk zümreleri mevcuttu: Bkz. Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Ankara 1972, s. 99.

37 Mesalikü’l-ebsar’ın Anadolu Beylikleri kısmının tercümesi içinde yer alan 11. Fasıl Manisa Memleketi başlığı altındaki bu bilgi için bkz. Yaşar Yücel, XIII-XV. Yüzyıllar Kuzeybatı Anadolu Tarihi, Çobanoğulları-Candaroğulları Beylikleri, Ankara 1980, s. 199.

38 Sözü edilen mahalleler Feridun M. Emecen tarafından da zikredilmiştir. Bkz. XVI. Asırda Manisa Kazası, s. 50-51.

39 Bu mahallede Saruhanoğlu İshak Çelebi’nin inşa ettirdiği mescidin zikredildiği sicil kaydı için bkz. Çağatay Uluçay, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar I, s. 168. Bundan başka Saruhan beylerinden birinin zevcesi olan Gülgûn Hatun’a ait Çeşme Vakfı’nın, Karaköy Mahallesi vakıfları arasına kaydedilmeden önce Kale içinde yer alan Eski Hisar Mahallesi vakıfları bulunması bu hususu teyit ediyor. Bkz. M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 159.

40 Bkz. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 32-33.
41 Bkz. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 59 belge 31.

42 Ahi Hüseyin Zâviyesi’nin bulunduğu bu mahalle için bkz. TD. 398, s. 16; TD. 544, vrk 10/b.

43 Bu mahallede Saruhan Bey’in yaptırdığı 3 çeşme ve bunlara yapılan vakıflar olduğu hakkında bkz. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 103 belge no 69.

44 Sözü edilen mahallede Saruhanoğlu’nun zevcesi Gülgün Hatun’un yaptırdığı çeşmeden bahseden belge için bkz. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 96.

45 Bu mahallede Saruhanoğlu İshak Çelebi’nin bir mescid inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Bkz. Çağatay Uluçay, aynı eser, s. 157, belge no 110.

46 Adını Girdece İsmail bin İbrahim’den alan mahallede sözü edilen şahsın inşa ettirdiği mescidin kitâbesi 795/1392-1393 tarihini taşımaktadır. Bkz. İbrahim Gökçen, Manisa Tarihinde Vakıflar ve Hayırlar, H. 954-1060, I, İstanbul 1946, s. 205; ayrıca bkz. Çağatay Uluçay-İbrahim Gökçen, Manisa Tarihi, İstanbul 1939, s. 92-93.

47 Mesela 1531 tarihli Saruhan Sancağı Tapu Defterindeki “Cemaat-i Temürcüler” adıyla anılan konar-göçer oymak, Demirci’nin yeniden kurulmasına vücut vermiş olabilir. Bu hususta bkz. TD. 165, s. 368.

48 Adala, Gördüs, Marmara, Mendehorya, Nif, Menemen gibi şehirlerin antik ve Hellenistik devirleri idrak ettikleri hususuyla ilgili olarak bkz. Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993, s. 15, 290, 549, 563, 602.

49 Mesela Nif şehrinin kalenin aşağısında teşekkül ettiği hususunda bkz. Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Üçdal Neşriyat, C. IX, İstanbul 1986, s. 31.

50 Bunlarla ilgili olarak Bkz. M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 102-109.

51 Bu hususta bkz. Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 213.

52 Ö. Lütfi Barkan, “Kolonizatör Türk Dervişleri”, Vakıflar Dergisi II, 1942, s. 279-386.

53 Saruhanoğulları’nın köyleri ile ilgili olarak yaptığımız bu sınıflandırmanın Osmanlı Türkiyesi için yapılan bir benzeri ile ilgili olarak şu araştırmaya bkz. Bahaeddin Yediyıldız, “Türkiye’de Yer Adı Verme Usulleri”, Türk Yer Adları Sempozyumu, Bildiriler 11-13 Eylül 1984, Ankara, s. 27.

54 Tablodaki bilgilerle ilgili olarak bkz. Mustafa Eravcı, Mustafa Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 81-84.

55 Fuat Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, s. 93-94; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretleri iskân Teşebbüsü, İstanbul 1963, s. 12; Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 1988, s. 14.

56 Friedrich Giese, Die Altosmanischen Anonymen Chroniken, Braslav 1922, s. 4; Oruç Bey, Tevarih-i Âl-i Osman, Atsız neşri, İstanbul 1972, vrk 4b.

57 Paul Wittek, Menteşe Beyliği, Çev. O. Ş, Gökyay, Ankara 1986, 2 bs., s 12.

58 Faruk Sümer’in bu tasnifi için bkz. “XVI. Asırda, Anadolu, Suriye ve Irak’da yaşayan Türk Aşiretlerine Umumi bir Bakış”, İktisat Fakültesi Mecmuası, XI/1-4, İstanbul 1952, s. 511-522; Saruhanili’ndeki Yörükler ve Onların konar-göçer hayat tarzını benimsediklerini 1531 ve 1575 yılları Vakıf Defterlerindeki iki tipik örnekten anlamak mümkündür. Bunlardan ilkinde Saruhan Bey’in, Şeyh Aleyküm Emre Zâviyesi’ne vakfettiği, Adala’ya tâbi İlvadis Köyü’nün yerleşik vakıf reayasından başka, aynı köyün vakfına tâbi olarak bir de “Cema‘at-i Yörükân” zümresi vardı. Bkz. TD 398, s. 130-131; TD 544, vrk 105a. İkincisinde Saruhanoğlu Hızırşah Bey’in Şeyh Turasan Ece’nin zâviyesine vakfettiği Demirci’ye tâbi Koçak-ini Köyü’nün yine yerleşik vakıf reayasından başka aynı köyün vakfına tâbi olarak kaydedilen bir de “Yörükân Taifesi” vardı ki, bunlar aynı zamanda “konup-göçerli” ibaresiyle vasıflandırılmışlardı. Bkz. TD 398, s. 154.

59 Bahaeddin Yediyıldız, “Türk Vakıf Kurucularının Sosyal Tabakalaşmadaki Yeri”, Osmanlı Araştırmaları III, İstanbul 1982, s. 143-145.

60 Vakıf defterlerinde idarî ve askerî kesimden sadece Kâtip Ali ile Okçu Uruz’un isimleri zikredilmektedir. Bkz. Mustafa Korkmaz, “Evkâf Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Saruhanoğulları Vakıfları”, Manisa Araştırmaları I, Manisa 2001, s. 80.

61 M. Feridun Emecen, Manisa Kazası s. 132.

62 Fuat Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, s. 146-161; İrene Melikoff, “İlk Osmanlıların Toplumsal Kökeni”, Osmanlı Beyliği (1300-1389), Editör Elizabeth A. Zachariadou, Çev. Gül Çağalıgüven, İsmail Yerguz, Tülin Altınova, İstanbul 1997, s. 154.

63 Batı Anadolu Beylikleri, bu arada Saruhanoğulları ile İtalyan kolonilerinin tüccarları arasında 1340’da yapılan anlaşma gereğince, ihraç ve ithal edilen söz konusu ürün, hayvan ve kölelerle ilgili olarak bkz. Halil İnalcık, An Economic and Social History of the Ottoman Empire (1300-1600), Cambridge 1997, s. 38. Manisa’nın bu devirde özellikle köle ticaretinin merkezlerinden olması ve bu ticaretten oldukça önemli miktarda kazanç sağlanması ile ilgili olarak ayrıca bkz, Elizabeth A. Zachariadou, Trade and Crususade Venetian Crete and the Emirates of Menteşe and Aydın (1300-1415), Venice 1983, s. 161.

64 Bugün Ulu Câmi’nin güneybatısında mevcut olan iki katlı taş binanın Saruhanoğulları’na ait darphane olduğu rivayet edilmektedir. Bkz. Çağatay Uluçay-İbrahim Gökçen, Manisa Tarihi, s. 91.

65 W. Heyd, Yakın Doğu Ticaret Tarihi, Çev. E. Ziya Karal, Ankara 1975, s. 609.

66 Bkz. İsmail Galib, Takvim-i Meskûkât-ı Selçûkiyye, İstanbul 1309, s. 127; Kostantin Zhukov, “Osmanlı, Karesi ve Saruhan Sikkeleri ve Türk Batı Anadolusu’nda Ortak Para Sorunu, 1340-1390 Osmanlı Beyliği”, s. 259-261. Saruhan bin İshak’a ait mangırla ilgili olarak bkz. G. Kürkman, aynı makale, s. 26-28.

67 Kostantin Zhukov, aynı makale, s. 261.

68 Mesalikü’l-Ebsar’ın 10-11. Fasıllarının Tercümesi’ndeki bu bilgi için bkz. Yaşar Yücel, XIII-XV. Yüzyıllarda Batı Anadolu Tarihi: Çobanoğulları, Candaroğulları Beylikleri, s. 198-199.

69 Dukas, Saruhan beyine verilen bu paranın 15.000 hafif gümüş para olduğunu yazar. Bkz. Bizans Tarihi, Çev. Mirmiroğlu, İstanbul 1956, s. 98. Saruhan Bey’e her yıl Foça halkı tarafından gönderilen hediyelerle ilgili olarak ayrıca bkz. İbn-i Batuta Seyahatnâme, Şerif Paşa Terc., C. I, İstanbul 1325, s. 337. Saruhanoğullarına ödenen yıllık vergi 500 Duka olarak da ifade edilmektedir. Bu hususta bkz. Şerafettin Turan “Sakız’ın Türk Hâkimiyeti Altına Alınması”, Tarih Araştırmaları Dergisi C. IV, Sayı: 6-7, s. 178.

70 Mezkûr tuzladan Karaca Ahmed Zâviyesi Vakfı’na yılda 2 şinik tuz veriliyordu. Bkz. M. Eravcı-M Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 132. Tuzlanın Osmanlı devrindeki önemiyle ilgili olarak ayrıca bkz. Çağatay Uluçay, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar I, s. 11.

71 Ömer Lütfi Barkan, “Türkiye’de İmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri (I)”, İktisat Fakültesi Mecmuası II, İstanbul 1940-1941, s. 28.

72 Fuad Köprülü, “Anadolu Selçuklu Tarihinin Yerli Kaynakları”, s. 401.

73 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 239.

74 İ. Hakkı Uzunçarşılı, “XIV ve XV. Asırlarda Anadolu Beyliklerinde Toprak ve Halk İdaresi”, Belleten, Sayı 5-6, Ankara 1938, s. 99; Aynı yazar, Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, Ankara 1970. s. 147.

75 Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, İstanbul 1981, s. 108, 112.

76 TD. 398, s. 61; TD. 544, vrk. 43b.

77 TD. 398, s. 156; TD. 544, vrk. 96a. Bu kabilden birçok zâviye vakfı ile ilgili olarak bkz. M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 127-152.

78 Çağatay Uluçay, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar I, s. 25-27.

79 Doğan Kuban, “Anadolu Türk Şehri, Tarihî Gelişmesi, Sosyal ve Fizikî Özellikleri Üzerinde Bazı Gelişmeler”, VD VII, İstanbul 1968, s. 58.

80 Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi I, s. 13-14, İstanbul 1974.

81 Ö. Lütfi Barkan’ın şehirlerin teşekkül ve gelişmesinde vakıf tesislerinin rolünü ele alan “Osmanlı İmparatorluğu’nda İmaret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ait Araştırmalar” (İktisat Fakültesi Mecmuası, XXIII/1-2, İstanbul 1963, s. 239) başlıklı makalesinden istihraç ettiğimiz bazı tespitleri Saruhanoğulları’nın birer külliye hükmünde olan vakıf tesisleriyle bir arada mütalaa ederek böyle bir sonuca ulaşmaktayız.

82 TD. 398, s. 5-10; TD. 544, vrk. 10a-12b.

83 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 157-158.

84 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 163.


85 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 168.

86 TD. 544, vrk. 8b.

87 F. Emecen, Manisa Kazası, s. 90.

88 F. Emecen, Manisa Kazası, s. 87-89.

89 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 184.

90 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 191.

91 TD. 544, vrk. 20b.

92 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 176.

93 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 103-147.

94 TD. 398, s. 4; TD. 544, vrk. 3b.

95 Ç. Uluçay-İ. Gökçen, Manisa Tarihi, s. 116-117, İstanbul 1939. Mezkur hamamla ilgili olarak ayrıca bkz. M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 160.

96 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 68; F. Emecen, Manisa Kazası, s. 109.

97 TD. 398, s. 121-124; TD. 544, vrk. 100b-101b.

98 M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 108.

99 TD. 398, s. 180; TD. 544 vrk. 26a.

100 TD. 398, s. 66-67; TD. 544, vrk. 31b.

101 M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 107.

102 TD. 398, s. 70; TD. 544, vrk. 40b.

103 TD. 398, s. 106; TD. 544, vrk. 78a.

104 TD. 398, s. 14; TD. 544, vrk. 26a.

105 TD. 398, s. 16; TD. 544, vrk. 9a.

106 TD. 544, vrk. 17b.

107 İ. Gökçen, Sicillere Göre XVI ve XVII. Asırda Saruhan Zâviye ve Yatırları, s. 41, İstanbul 1946.

108 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 122; İ. Gökçen, Zâviye ve Yatırlar, s. 85.

109 Ç. Uluçay, Vesikalar I, s. 36; İ. Gökçen, Zâviye ve Yatırlar, s. 36.

110 TD. 544, vrk. 18a.

111 TD. 398, s. 74; TD. 544, vrk. 42a.

112 Zâviyelerin bulundukları şehir ve köylerle ilgili olarak daha fazla bilgi için bkz. M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 127-154; ayrıca bkz. Tablo III.

113 M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 128, 132.

114 M. Eravcı-M. Korkmaz, Saruhanoğulları, s. 159.

115 Vakıfların bu genel karakter için bkz. Bahaeddin Yediyıldız, “XVIII. Asır Vakıflarının İktisadî Boyutu”, VD., S. 18, 1984, s.

116 Bu tablonun hazırlanmasında “Evkâf Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Saruhanoğulları Vakıfları” başlıklı makalemizden yararlanılmıştır. Bkz. Manisa Araştırmaları I, s. 55-86.

Selçuklular ve Beylikler

Devrinde Düşünce


PROF. DR. AHMET YAŞAR OCAK

Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Giriş


erek Anadolu Selçukluları gerekse Beylikler dönemi, Fuat Köprülü, Paul Wittek, Osman Turan, Claude Cahen ve onları takip eden kuşak tarihçileri tarafından özellikle siyasal tarihleri, kısmen de sosyo-ekonomik yapıları itibariyle, oldukça iyi incelenmiş olmasına rağmen,1 bilim ve düşünce hayatı bakımından bu kadar şanslı olmamıştır. Esasen Anadolu Selçuklu dönemi zaten XIII. yüzyıl başlarına kadar, bir yandan Danişmendliler, Mengücekliler vs. diğer Türk feodal devletleriyle, Bizans’la ve Haçlılar’la mücadeleler, diğer yandan İran ve Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya yerleşmeye gelen Türkmen nüfusun problemleri ve nihayet, 1243 sonrası Moğol hâkimiyeti döneminin yarattığı siyasal ve toplumsal istikrarsızlıklarla boğuşma sebebiyle, durulmuş, kökleşmiş, istikrarlı bir yapı kazanmış değildi. Devletin I. Alâeddin Keykubad zamanında doruk noktasına eriştiği genellikle kabul edilmekle beraber, II. Gıyaseddin Keyhusrev döneminde üç beş yıl gibi kısa bir sürede sür’atle istikrarsızlığa doğru kayması ve arkasından Moğol boyunduruğuna girmesi bunu gösterir. Bütün bunlar belirtilen dönemlerde, siyasal, felsefî, dinî alanlarda hareketli ve yüksek bir düşünce hayatının oluşmasını geciktiren, hattâ engelleyen önemli faktörler olarak düşünülmelidir. Bunun tek istisnası bu dönem için tasavvufî düşünce alanıdır. Sebebi de açıktır.

İkinci bir sebep de bu devirlerde meydana getirilen zaten sınırlı sayıdaki eserlerin tamamının bize intikal etmemiş olmasıdır. Bu itibarla gerek Anadolu Selçukluları gerekse Beylikler döneminin düşünce hayatıyla ilgili olarak, tasavvuf alanının dışında, fazla bir şeyler söyleme imkânına bugün için sahip değiliz. O halde burada ağırlıklı olarak ancak tasavvufî düşünceden söz edebileceğiz. Ancak şunu da hemen ekleyelim ki, bu dönemler tasavvuf düşüncesinin bugüne kadar bütün boyutlarıyla incelenip ortaya konulduğunu söyleyebilmekten de bir hayli uzağız. Türkiye’de tarih araştırmalarının hemen her alanında olduğu gibi, tasavvuf tarihi alanında da belirli moda konular, araştırmalara hakim olmuştur. Bazan siyasal, bazan ideolojik, hattâ turistik veya ticarî sebeplerle öne çıkan bu moda konular, Anadolu Selçukluları dönemi için Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektaş-ı Velî ve Ahî Evran (bu


Yüklə 8,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   78   79   80   81   82   83   84   85   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin