BAYEZİD KÜLLİYESİ
92
BAYEZİD KÜLLİYESİ
Bayezid Külliyesi'nin yapılarından biri olan medrese ve çevresinin 1930'lardaki görünümü. Nezih Başgelen koleksiyonu
Bayezid Camii'nin, ortadaki büyük kubbeyi esas eksen üzerinde destekleyen iki yarım kubbenin varlığı ile Aya-sofya'nm örtü sistemini andıran bir tarafı vardır. Ancak bunun Ayasofya'nın bir benzerini meydana getirmek kaygısıyla yapılmadığı, Türk cami mimarisinin gelişme çizgisi incelendiğinde açık olarak görülebilir, islam sanatındaki cami biçimi, Türk mimarisinde de en eski geleneğe bağlı olarak düz damlı ve çok destekli olarak başlamış, mihrap bölümünde önce ufak çapta olan maksure kubbesi, sonraları daha da önem kazanarak büyümüş ve binanın bütününe hâkim olan bir unsur halini almıştır.
Her şeyden önce şunu iyice vurgulamak gerekir ki, Ayasofya dünya mimarlık tarihinde büyük bir aşamadır. Fakat burada sonuca ulaşılmış değildir; sadece gelişme yolunda bir deneme, çok büyük ölçüde ve iddialı bir deneme yapılmıştır. Osmanlı devri Türk mimarisi, bu şamaya çok değişik kademelerden geçerek ulaşmış ve bunu da hızlı biçimde geliştirerek daha mükemmele varmayı başarmıştır. Bayezid Camii işte bu gelişme zinciri içinde bir halkadır. Ayasofya'nın mekân bakımından ne olduğu incelenmiş ve ona nazaran daha rasyonel, daha açık bir çözüm bulunmuştur. Ayasofya, benzeri bir uygulamada ne elde edileceğini gösteren bir model olmuştur. Ondaki aksaklık ve hatalar burada tekrarlan-mamaya çalışılmıştır. Nitekim, Ayasof-ya'da orta mekân uğruna, yanlardakiler bir bakıma "harcanmıştır". Halbuki Bayezid ve benzeri camilerde böyle bir durum olmadıktan başka, orta ve yan mekânlar arasında tam bir bütünlük elde edildiği açıkça belirlidir ve statik denge mükemmel bir biçimde sağlanmıştır. Nihayet Ayasofya bir gelişmenin halkası olmayıp, cesur mimarisiyle ortaçağ yapı sanatında tek kalmıştır.
Tabhaneler: Erken Osmanlı devrinde zaviye mahiyetinde olan tabhaneler bir-
çok hallerde ayrı binalar olarak yapılırken, vezir camilerinde, caminin iki yanına bitişik, kubbeli birer veya ikişer mekân halinde inşa olunmuştur. Bu yüzden de esas görevleri hiç araştırıl-maksızm, böyle dini binalara "ters T tipi camiler" gibi anlamsız bir ad takılmıştır. Halbuki büyük selatin camilerin birkaçında bu tabhanelerin, vezir camilerinde de olduğu gibi ana ibadet mekânının iki yanma bitiştirildikleri görülür ki, bunlardan biri de istanbul'daki Bayezid Camii'dir. Burada caminin iki yanına bağımsız birer kitle halinde tabhaneler inşa olunmuştur. Dışarıdan girişleri olan bu yapıların, ortada, evvelce üzerlerinde aydınlık fenerleri olan kubbeli birer kapalı avlu mahiyetindeki orta bölümleri .ile buna açılan iki taraflarında ocaklı ve kubbeli dörder hücreleri vardı. Böylece bunlar "âyende ve revende"nin kısa süreli olarak barınmasına, misafir edilmesine mahsus mekânlardı. Sonradan, 16. yy ortalarında bu gelenek ortadan kalktıktan sonra, tabhanelerin ana bölümleri ile, esas cami ile aralarındaki duvarlar açılmak suretiyle bu tabhaneler namaz mekânlarına katılmış, ortada kapalı avlu geleneğini yaşatan kubbe fenerleri de kaldırılarak buralara Türk mimarisine uymayan garip ve gülünç kümbetler yapılmıştır. Evliya Çelebi de "... Camie muttasıl yemin ve yesarında müsâfirin için iki adet tabhane bina olunmuş..." dedikten sonra, "bâ'de mezkûr tabhaneleri camie ilhak idüb cami-i şerif iki cihetten tevsî olundu..." cümlesi ile bu olayın en azından kendi yaşadığı yıllardan önce veya o sıralarda cereyan ettiğini belirtir. Bayezid Camii, tabhaneli veya "zaviyeli" camilerin en büyük örneklerinden biri olarak, sanat tarihinde ayrı bir yere sahiptir.
"Velî" lakabı ile tanınan II. Bayezid' in hükümdarlığı yıllarında yapılan hayır binalarında, tablıanelere büyük önem verildiği görüldükten başka, Bayezid
kendi adına inşa ettirdiği büyük külliyelerinde de tabhaneleri ihmal etmemiştir. Edirne'deki caminin de iki yanında tabhane kanatlan bulunmaktadır. Amas-ya'daki caminin, iki yanındaki mekânların aslında esas ibadet mekânından ayrı iken, sonraları aralarındaki perde duvarlarının kaldırılması ve yanlardaki kanatların, aslında bir kapalı avlu gibi düşünülmüş öndeki birinci kubbeli mekâna katılmaları ile şimdiki biçimini aldığı görülmektedir.
Bayezid Camii'nin minareleri Osmanlı devri Türk mimarisinde çok değişik bir sistem uygulanarak tabhanelerin en dış köşelerine yerleştirildiğinden, aradaki açıklık 79 m'yi bulmaktadır. Taştan olan minarelerden 1953-1954'te tamir edilen sağdaki, orijinal süslemesini zamanımıza kadar korumuştur. Gövdede pişmiş topraktan kırmızı renkte kuşaklardan başka, yukarı bölümünde yine aynı malzemeden geometrik bir süsleme kaplaması görülür. Şerefe çıkmaları ise stalaktitli (sarkıtmalı) mukarnaslar ile bezenmiştir. Buna karşılık soldaki minare gövdesinde hiçbir renkli süslemenin olmayışına karşılık, şerefe çıkmaları altında ötekinde olduğu gibi sarkıtmalı mukarnaslar vardır. Bu, minare gövdesinin bilinmeyen bir tarihte bir yenileme gördüğüne işaret sayılmalıdır. Fakat bu -minareler bilhassa kürsü kısımlarının mimarisi ve süslemesi bakımından önemli ve hemen hemen eşsizdir. Başlıbaşma birer mimari varlık olarak tasarlanmış olan bu kürsülerin köşelerinde sarkıtmalı başlıklı yarım sütunlardan başka, minareye geçit veren ve dıştan irtibatlı, adeta abidevi karakterde kapılar da vardır. Bu kapılar renkli mermerler ile çerçevelenmiş, böylece zengin bir görünüm almıştır, kürsülerin yukarı bölümlerinde ise kırmızı, beyaz ve yeşil renklerde kare panolar yapılmış olup, bunlardan meydana bakanların geometrik şebeke motifleri ile süslenmesine karşılık, yanlar-dakilerde kufi hatla, "satrançlı" denilen (hatt-ı ma'kılî) yazı ile girift biçimde dört "Elhamdülillah" yazılı olduğu görülür. Kapıların üstlerinde de aynı hatla İhlâs suresi işlenmiştir. Kürsülerin pabuç ile birleştiği yerde ise, avlu kapıları taçlarında da görülen tomurcuk dizilerinin tekrarlandığı dikkati çeker.
//. Bayezid Türbesi: II. Bayezid'in ölümünden sonra, türbesi oğlu I. Selim (Yavuz) tarafından caminin kıble tarafındaki boş alana inşa ettirilmiştir. Her bir kenarı 5,35 m ölçüsünde sekizgen biçiminde olan ve küfeki taşından yapılan türbenin üstünü sağır kasnaklı bir kubbe örter. Her cephede altlı üstlü iki pencere vardır. Giriş kısmındaki geniş saçaklı hol, herhalde daha eski bir benzerinin yerine 18. yy sonlarına doğru yapılmış olmalıdır, iki renkli taşlardan yapılan kapı kemeri üstünde boya ile "besmele" yazılmıştır. Çok zengin oymalar ile işlenmiş, geçmeli kapı kanatları, ayrıca altın yaldızlı madeni kaboşon-lar ile süslenmiş ise de maalesef bunla-
rın çoğu çalınmıştır. Türbenin içindeki kalem işi süslemeler geç devrin ba-rok(->) üslubundadır. Bayezid'in sandukası tek olarak ortada bulunur. Kubbeden bir avize sarkmaktadır. Pencereler-deki ahşap kapaklar orijinaldir. Haluk Şehsuvaroğlu tarafından işaret edildiğine göre 18. yy'da hazırlanan bir fitneye karışanlardan birkaçı, bir gün bu türbede birleşip görüşmüşlerdir.
Dostları ilə paylaş: |