Boğaziçi'nin Nüfus Artış Oranları
Yüzde
1940
19,00
1945
0,96
1950
13,10
1955
26,50
1960
14,10
1965
14,50
1970
1975
19,70 25,70
1980
1985
22,70 5,80 9,50
1990
Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, tli 34-İstanbul", DiE, Ankara, Temmuz, 1993.
fus artışının İstanbul toplam nüfus artışı içindeki payı yüzde 15,9'dur. 1955-1960 arasında bu oran yüzde 26,6; 1960-1965 arasında yüzde 13,2; 1965-1970 arasında yüzde 20,1; 1970-1975 arasında yüzde 29,7 ve 1975-1980 arasında ise yüzde 49,3'tür. 1985'te ise durum farklıdır. Yasal yolla belediye sınırlarının değişmesi, Boğaziçi Yasası'nın uygulanması Boğaziçi'nde nüfus artışının İstanbul'un toplam nüfus artışı içindeki payını yüzde 4,4 olarak belirlemiştir. On yıllık periyot içinde bakıldığında Boğaziçi'nde 1950-1965 arasında nüfus artış oranının yüzde 62 olduğu görülür. Bu oran, 1965-1975 arasında yüzde 45 ve 1975-1985 arasında yüzde 74'tür. Boğaziçi nüfusunun son yıllarda hızla artmasına neden olan önemli etkenlerden biri de imar affı yasasının Boğaziçi'nde de uygulanması, plan karmaşası ve Boğaziçi koruları ile yeşil alanlarının iskâna açılmasıdır.
Tarih içinde Yerleşmenin Gelişmesi: Boğaziçi'nde en eski yerleşmeler, doğu yakasında Göksu ve Küçüksu dereleri vadilerinde, batı yakasında bugünkü Belgrad Ormanı çevresinde olmuştur.
Bizans öncesi dönemde istanbul'da, bugünkü Kadıköy'de ilk şehir devleti, Halkedon (MÖ 678) ve Sarayburnu'nda da Bizantion (MÖ 658) kurulmuştur. İstanbul Yarımadası ve Beyoğlu'nun Haliç kıyıları ile Boğaz'ın iki yakasında dini, rekreatif ve savunma amaçlı kullanımlar yer almıştır.
Boğaz, tarihöncesi dönemden başlayarak Asya'dan Avrupa'ya ve Avrupa' dan Asya'ya geçişte bir köprü görevi yapmıştır. Her dönem stratejik önemde bir bölge olmuştur. Bizans öncesi dönemde bir yerleşim alanı olmaktan çok, önemli bir geçiş yeridir. Bu geçiş yeri özelliği, bir imkân olarak, 6. yy'dan itibaren değerlendirilmiştir.
Büyük Roma imparatorluğu'nün ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Roma İmparatorluğu küçülerek Bizans İmparatorluğu adını almıştır. Surlar içine çekilmiş olan kentin stratejik özelliği, onu her dönem kuşatma tehdidi altında bulunan
bir mekân haline getirmiştir. Kuşatma korkusu, surların dışında Boğaz'da yerleşmeyi önlemiştir. Boğaziçi'nde ancak yer yer manastırlar, kurban ve adak yerleri kurulmuş, stratejik noktalarda korunma amaçlı kaleler yapılmıştır. Dini, sosyal içerikli kullanışlar yanında, korunmuş koylarda ve güney yamaçlarda tarım ve balıkçılıkla geçinen küçük köyler kurulmuştur. Bizans'ın güçlü dönemlerinde ise bazı köylerde yazlık saraylar, misafirhane, hapishane, düşkünler yurdu, hastane, cüzamlılarevi gibi tesisler yapılmıştır. Boğaz'ın batı yakasının, gür bitki örtüsüyle kaplı olması ve Anadolu yakasının korunmaya daha elverişli olması, yapılanma ve kullanımın daha çok bu yakada yer almasına neden olmuştur.
Boğaziçi, doğal özellikleriyle korunmaya elverirse de, bu özellikler, kentin bazı akınlara karşı korunmasına yetmemiştir. Nitekim Sasani ordusu, Bizans döneminin başlarında, Halkedon'u (Kadıköy) ele geçirerek Boğaziçi'nin Anadolu yakasında ordugâh kurmuş, 717'de Arap donanması, Boğaz'da üslenmiş, 813' te Bulgarlar yine Boğaz'ı yağmalamışlar, 860'a doğru Vikingler bir filo halinde gelip, Boğaziçi kıyılarını tahrip ederek Kons-tantinopolis'i kuşatmışlardır. 1096-1097' de İmparator I. Aleksios Komnenos'un yardımıyla I. Haçlı ordusu, Boğaz'ı geçmiştir. IV. Haçlı Seferi kuvvetlerinin kenti ele geçirmeleri sonunda da, 1204'te Latin Krallığı kurulmuş, Boğaziçi, Kral I. Baudoin'in idaresine bırakılmıştır.
Boğaziçi, Bizans İmparatorluğu'nun son devirlerinde Bizans-Osmanlı-Cene-viz-Venedik arasında mücadelelere sahne olmuştur. 13 Şubat 1352'de Boğaziçi'nde yapılan deniz savaşında Paganino Dorya idaresinde Ceneviz donanması, Osmanlılardan yardım görmüştür. Nicola Pisani idaresindeki Venedik donanması ise Bizans ve koloniler tarafından desteklenmiştir. Orhan Gazi, 1352'de Üsküdar'ı, 1353'te Kadıköy'ü kuşatmıştır. 1377' de Boğaziçi'nde Ceneviz ve Venedik filoları savaşmıştır. Türkler 1391 ve 1402' de iki kez İstanbul'u da alma girişiminde bulunmuşlar, kenti ele geçirememişler, fakat tarihi yarımadada Gül Camii ve çevresinde bir Türk mahallesi kurma hakkını elde etmişlerdir. Anadolu yakasında yerleşen Türklerin Trakya'ya ve Rumeli'ye geçişi ve Boğaziçi'ni kontrol altında tutma çabaları ve isteği, I. Baye-zid'in 1391'de, Anadolukavağı'nın kuzeyinde Yoros Kalesi'ni Cenevizlilerden alması ve 1396'dan sonra, Şile Kalesi'ni ele geçirmesiyle gerçekleşmiştir. Sonra Anadolu Hisarı yaptırılmış, ardından da Türkler, Üsküdar ve Kadıköy'de yerleşmişlerdir. Bizans döneminde, savunma için stratejik bir yer olan Anadolukava-ğı'nda 9. yy'da yapılmış olan dini yapılar, sonraki dönemde Türk yerleşmesine esas oluşturmuştur. Cenovalılar 14. yy'da dünya üzerinde "Doğu ticareti"ni ele geçirerek Galata'ya sahip olunca da, Galata, İtalyan kolonisine dönüşmüştür. Anadolu yakası ise Türklerin yerleşme alam
Dostları ilə paylaş: |