Cedid
Mehmed
Efendi
Medresesi
Yavuz Çelenk, 1994
CEDİD MEHMED EFENDİ MEDRESESİ
Sultanahmet'te, Ayasofya Hamamı'nın güneydoğusunda, Kabasakal Caddesi' nin Mimar Mehmet Ağa Caddesi'yle kesiştiği köşede yer almaktadır.
Bir külliyeye bağlı olmayan medrese türüne giren yapı, bulunduğu mahallenin adı dolayısıyla "Kabasakal Medresesi" olarak da anılır. Kitabesi yoktur; Şeyhülislam Mehmed Efendi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. I. Mahmud dönemine (1730-1754) ait olduğu ileri sürülen yapının mimari özellikleri de bu ta-rihlendirmeyi desteklemektedir.
Medrese günümüze çok harap durumda ulaşmıştır. Çevredeki yangınlar, bakımsızlık ve işgaller binanın birçok özgün öğesinin yok olmasına neden olmuştur. 1984'te Vakıflar Genel Müdürlü-ğü'nce başlatılan kamulaştırma çabaları ve Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu' nün restorasyon girişimi olumlu sonuç vermiştir. Onarımı 1987'de tamamlanan medrese İstanbul Sanatları Çarşısı olarak kullanıma sunulurken, bitişikteki Yeşil Ev ile ilişki sağlamak üzere aradaki duvarın bir bölümü kaldırılmıştır.
Medreseye giriş Kabasakal Caddesi'n-den, bu yönde sıralanan dükkânlar ara-sındandır. Mermer söveli mütevazı girişten sonra beşik tonoz örtülü bir geçitle avluya ulaşılır. Tümüyle içe dönük bir mekân olan avlu, enine gelişmiş dikdörtgen planlıdır. Avluda kime ait olduğu bilinmeyen bir mezar, kuyu ve su haznesi bulunmaktadır. 1914'te medresenin durumuyla ilgili olarak yapılan saptamada varlığı belirtilen abdesthane, gusulhane ve çamaşırhane günümüze ulaşamamıştır.
Dershane ve on iki hücre, avluyu üç yönde çevrelemektedir. Kare planlı olan mescit-dershane, hücre dizisinin kuzeybatı ucunda, giriş duvarına bitişik konumdadır. Dershanenin hücrelerle ilişkisi açısından benzer plan düzenleri 18. yy'ın ilk yarısında İstanbul'da yapılan Valide Kethüdası (1705), Çorlulu Ali Paşa (1708), Damat İbrahim Paşa (Acımus-luk, 1719 ?) medreselerinde de uygulanmıştır. Dershanenin kuzeydoğu cephesi
revaklara, güneybatı cephesi Mehmet A-ğa Caddesi'ne açılmaktadır. Dışa kapalı olan diğer duvarlardan kuzeybatıda iki niş, kıble duvarında mihrap bulunmaktadır. Dershane aynalı tonozla örtülüdür.
Revaklar, narin mermer sütunlara o-turan sivri kemerlerle oluşturulmuştur. Diğerlerinden farklı olarak revağın kuzeydoğu ucundaki taşıyıcı küfeki taşından yapılmıştır ve dörtgen planlıdır. Mermer olan başlıklardan yalnız birinin tek yüzünde, tam bitirilmeden bırakılan yüzey bezemesi, medresenin yapımının kesintiye uğradığını ya da yaptıran kişinin ölümü nedeniyle tam bitmeden kullanılmaya başlanıldığı izlenimini uyandırmaktadır. İstanbul'da başka örneğini saptayamadığımız bu başlığın üzerindeki alçak kabartma rumî desenler, medrese yapıldığı sırada hâlâ klasik dönemin etkili olduğuna işaret etmektedir. Başlıklar, başlık ve üst başlık olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. İki parça arasında demir bir kuşak yer almakta, gergiler bu kuşağın üzerinden üst başlığa saplanmaktadır. Açıklıklar dar olduğundan ince kesitli gergilerle yetinilmiştir. Tek tuğla ile örülen revak kemerlerinin sırtı bir tuğla ile çevrilidir. Kemerler arasında bir sıra taş, iki sıra tuğladan oluşan almaşık örgü vardır. Avlu kemerleri cephe gerisinde revak tonoz eksenine dik sivri tonozlar olarak devam ederek revağın tonoz örtüsüne saplanmaktadırlar. Avlu çevresinde revak kollarının genişlikleri farklıdır. Hücrelerden daha büyük olan dershane kütlesi avluya doğru çıkıntı yapmakta, bunun sonucu olarak revak dershane önünde daralmaktadır.
Kareye yakın planlı olan hücrelerin özgün döşemeleri günümüze ulaşamamıştır. Konumları nedeniyle köşe hücrelerinin durumu özeldir; revağa yalnız kapıları açılmaktadır, pencereleri güneydoğu yönüne bakmaktadır. Diğer hücrelerin revaklara açılan bir kapı ve penceresi vardır. Genel olarak hücrelerin ara duvarlarına nişler, dış duvarlara ocaklar yerleştirilmiştir. Ocaklar yaşmağı olmayan kemerli nişler şeklindedir. Hücre örtüleri pandantifli kubbedir. Hücrelerin revaklara açılan kapı ve pencerelerinin üstlerinde tek tuğladan yuvarlak kemerler vardır. Kemer sırtları tek tuğla ile çevrilidir; aynaları tuğla ile doldurulmuştur.
Medresenin dış cephelerinde bir sıra taş, iki sıra tuğla almaşık örgü tekniği uygulanmıştır. Saçaklar avlu cephesinde tek sıra kirpi saçak kornişle, dışta ise güneybatı cephesinde kalan izlere göre bir düz, bir pahlı şeritten oluşan taş kornişle bitirilmiştir. Kurşun levhalarla örtülen çatıda eğimler avluya ve dış cephelere doğru yönlendirilmiş; hücre kubbelerinin sulan çörtenlerle dışarı verilmiştir. Günümüze ancak kare planlı tuğla gövdeleri ulaşan bacalar restorasyon sırasında piramidal kurşun şapkalarla örtülmüştür.
Bibi. Kütükoğlu, Darü'l-mlafe, 30-32; Kütükoğlu, istanbul Medreseleri, 308; S. Çamurdan, Cedid Mehmed Efendi Medresesi Restorasyon Projesi, İTÜ Mimarlık Fak. Lisans Te-
zi, Haziran 1981; E. Yücel, "Cedid Mehmed Efendi Medresesi", TTOK Belleteni, S. 77/356 (1988), s. 12-15; C. Kayra, Eski İstanbul'un Eski Haritaları, İst., 1990, s. 55-56
ZEYNEP AHUNBAY
Dostları ilə paylaş: |