COURRIER D'ORIENT
442
443
CUMA SELAMLIĞI
Sultan V. Mehmed'in (Reşad) Ayasofya'daki ilk cuma selamlığını izleyen yerli ve yabancı halk. Şehbal, S. 5 (28 Mayıs 1909) Nezih Başgelen koleksiyonu
saraylar ise taştandır. Bütün bunların temeli bir standardın varlığıdır". Tarihi kentlerde gözlemlediği bu doku farklılaşmasını sonraları kentsel tasarımlarında kullanacaktı.
Tek yapılar da Le Corbusier'nin dikkatle etüt ettiği örneklerdi. Camiler, kervansaraylar, evler, konaklar, çeşmeler, a-ğaçlar, avlular, kapılar, mezat taşlan gezi defterinin sayfalarını dolduran desenler ve notlarla mimarlığı öğreten yapıtlar olarak belgelenmişti.
Corbusier'nin Osmanlı mimarlığına bakışı o güne kadarki Batılı mimarlardan hele oryantalistlerinkinden çok farklıdır. Corbusier yapıların morfolojisine alabildiğine mimarca bakmıştır. Örneğin camileri, o yılların en yeni sanat görüşü olan kübizmin yaklaşımıyla, modern mimarinin temeli olacak ölçütleri kafasında geliştirdiğim duyumsatarak yorumlamıştır.
Corbusier, 1920'li yıllarda savunacağı biçimsel saflık ilkesini, yalın ve net mimarlık dilini Anadolu yapılarında görmüş gibidir. "...'Dış', bir 'İç'in sonucudur" savına Bursa Yeşil Cami'yi örnek gösterir. "Saf geometrinin edebi biçimleri" dediği yapılarda adeta Purisme'in söylemine hazırlanmaktadır.
Le Corbusier, bu ilk gezisinden 37 yıl sonra 1948'de Türkiye'ye bir kez daha geldi. Bu kez tanınmış ve büyük bir mimar olarak ve İzmir'in imar planı önerisi için çağrılmıştı. Dönüşte İstanbul'a da uğradı. Kenti ve yapılan yeniden gezdi. Hattâ ölçümler yaptı. Bunları kendi ölçüm sistemi olan "Modulor'la karşılaştırdı ve benzerliklerden mutlu oldu.
İstanbul'u 20. yy başındaki dokusu vegörünümü ile tanıyıp hayran olan Corbusier, 1930'lu yıllardaki imar operasyonlarına herhalde hayli kuşkulu bakmış,hattâ karşı çıkmıştı. Paris'te kendisiyle konuşma yapan bir Türk mimarına İstanbul konusunda düşüncelerini ve duygularını şöyle aktardığı biliniyor: "İstanbul'u gayet iyi tanıyorum... orada gördüğüm güzellikler hâlâ gözümün önünde.İstanbul'un çehresini hatırlatan acele ileçizilmiş krokileri hâlâ saklıyorum. Ne güzel renkli ve canlı bir şehriniz var... Eğer... Atatürk'e yazdığım mektup olmasaidi, bugün büyük rakibim Prost yerinegüzel İstanbul şehrinin imarıyla ben uğraşacaktım. Bu mektupta inkılap yapmışbir milletin en büyük inkılapçısına İstanbul'u eski hali ile tozu toprağı ile bırakmasını tavsiye ediyordum. Ne büyük hata ettiğimi sonradan anladım." \
Bibi. E. Kortan, Le Corbusier Gözüyle Türk Mimarlık ve Şehirciliği, Ankara, 1991; B. Unsal, "İlk Şehirci Mimarımız", Arkitekt, S. 2 (1979), s. 62; Ş. Demiran, "Le Corbusier ile Mülakat", Arkitekt, 1949, s. 230-231.
AFİFE BATUR
Dostları ilə paylaş: |