Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə698/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   694   695   696   697   698   699   700   701   ...   899
CUMHURİYET DÖNEMİ

448

449

CUMHURİYET DÖNEMİ

dır. İstanbul'un mekânlarına, Galata'ya, Kız Kulesi'ne, Beyoğlu'na bakışında bir kameranın saptamalarını andıran bir izlenimciliğe rastlanır.

Metin Eloğlu'nün şiirindeki istanbul' unda gülümseme ile burukluk bir aradadır. Kara mizahla bezeli şiirinde semtler çizilir.

Can Yücel'de bu gülümseme sert bir toplumcu yergiye dönüşür. Kendinden önceki saf edebiyatın anlayışına tepki gösterir.

Cahit Irgat, günlük yaşamın İstanbul' unu ve insanlarını anlatır. Bu insanlar çaresizdir, kırgındır, buruktur.

Özdemir Asaf, belli bir semti, belli bir İstanbul'u anlatmamasına rağmen, bir İstanbul şairidir. Soyut şiir kuramı, onu sınıflandırmada İstanbullu şairlerin içinde değerlendirmeyi gerekli kılar.

Sezai Karakoç, bazı şiirlerinde, İstanbul'a kendi şiirsel anlayışı içinde farklı bakışı ile dikkati çekti.

Gerçek dünyanın izdüşümünü kaybetmeden, İstanbul üzerine fantastik çeşitlemeler yapar Nazlı Eray.



Sisler Bulvarinın şairi Attilâ İlhan değişik dönemlerin, farklı boyutlar, farklı politik görüşler, farklı cinsel tercihlerin İstanbul'unu şiirlerinde ve romanlarında işledi.

Aziz Nesin, adadaki çocukluk günlerinde, ekonomik yoksunluğun doğurduğu söylem farklarını dile getirirken, istanbul ahalisinden ilgi çekici kesitler sundu.

İlhan Berk için İstanbul tükenmez bir şiir kaynağı, hattâ şiirinin nesnesidir. Yaşamıyla, tarihiyle ve bütün insanıyla Pe-ra, onda yoğun imgeler birikiminde görünür.

Demir Özlü, özdeşleşme ile yabancılaşmayı bir arada yaşadığı bir Beyoğlu yaratmıştır. İstanbul, Demir Özlü'nün her zurnan dekoru olmuştur. Beyoğlu, onda bireysel yaşantı ile nesnel değişimin objesidir.

Tezer Özlü, bir yanda Beyoğlu'nun bohem yaşamını, bir yanda da 1950'li yılların İstanbul'unu anlattı.

Ece Ayhan, İstanbul'a bir kaleydoskoptan baktı, burada eski kantocular, intihar eden eski şairler, fahişeler, mektep kaçkını çocuklar görülüyordu. Asilerin İstanbul'unu asi bir şiirde dile getirdi.

İstanbul'un çizgidışı insanları, Cezmi Ersöz'de bir portreler galerisine dönüştü.

Hikayeci Onat Kutlar, Pera şiirlerinde İstanbul tatlarını çeşitledi.

Beyoğlu, sinemaları, tiyatroları, Levanten yaşamı ile belgesel kimliğini Gio-vanni Scognamillo'da buldu.

Azınlıklar, İstanbul'un kendine özgü kozmopolitliğinde, yaşamda ve edebiyatta her zaman önemli yer tutmuşlardır.

Sevim Burak, öylesine bir Kuzguncuk anlatmıştır ki, yaşamdan gelenle edebiyatın gücü, başarılı bir sentezi sağlamıştır. İstanbul'un Levanten yaşamının renkliliği onda gözükür.

Azınlıkların, farklı mekanlardaki öy-

külerini de Mario Levi ve E. Emine'de buluruz.

İstanbul kültürünün üç mozaiğini o-luşturan Çingeneler de, Osman Cemal Kaygılı'nın aynı adlı kitabının kahramanları oldu. Serseriler, kabadayılar da onun kişileriydi.

Kent içine hapsolmuş günümüz Çingenelerini ise kendi dilleriyle Metin Kaçan yazdı.

Zeyyat Selimoğlu, deniz emekçilerini ve onların gemiden ayrılıp karaya vuruşlarını hikâyeleştirdi. Ada, limanlar, uzak yoldan İstanbul'a dönenler, yabancı deniz insanları, kendi denizlerini İstanbul denizinde arayanlar onun hikâyelerinde en başarılı anlatımını buldu.

Cihat Burak'ı, İstanbul'un değişen insan yapısı ilgilendirdi. Öykülerinde İstanbul'un yeni "ahalisine" müstehzi bir edayla baktı.

Tomris Uyar, orta sınıf kadınlarının her zaman incinmeye hazır dünyalarını, yaşamlarından kırıntıları aktardı.

Turgut Uyar'ın, özellikle son dönem şiirlerinde, İstanbul insanı ön plana çıkar. Eserlerinde bu şehirle uyum sağlayamayan insanların şiirsel öyküsü dikkati çeker. İstanbul'a geniş panoramik bir açıdan değil, bir pencereden bakar.

Edip Cansever'in şiirlerini somut bir semte bağlamak onun şiirine ters düşer. Ama, Bezik Oynayan Kadınlardan Ben Ruhi Bey Nasıhm'a kadar bütün atmosfer bu kentindir.

Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun şiirlerin-deki İstanbul, resimlerindeki İstanbul'a benzer: Sevecen, rengârenk, halk şiirinin motifleriyle bezeli bir İstanbul...

Faruk Nafiz Çamlıbel için İstanbul, adına şiir yazılabilecek bütün güzellikleri kendinde toplayan bir beldeydi.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, istanbul Fethi Destanı ile bu kentin tarihini, toplumları etkileyen kültürel ve sosyal yapısını, güzelliklerini, şiire kaynaklık etme gücünü gösterdi.

Necati Cumalı, günlük yaşamdan kesitlerin şiiriyle İstanbul'u dile getirdi.

Yeni kuşağın üç yazarı Ümit Kıvanç, Ahmet Yurdakul, Fatih Özgüven farklı üsluplarda yazdıkları romanlarında İstanbul'u mekân seçtiler.

Vedat Türkali, sinema ve sanat dünyasını, gerçekçi bir anlayışla yansıttı. İstanbul'un bir döneminin siyasal panoraması da onun eserlerine ustalıkla yansıdı.

Yılmaz Karakoyunlu, klasik roman geleneğine yaslanarak, Cumhuriyet'in başlangıcından günümüze Türkiye'deki ekonomik, siyasal değişimlerin İstanbul'da yaşayanlara yansıyışını romanlaştırdı.

Enis Batur, İstanbul'a, denemelerinde değinmiştir. Beyoğlu onun için Pera'dır.

Pınar Kür'ün roman mekânı İstanbul' dur. Doğallıkla İstanbullu tiplerdir.

Jale Sancak, genç kuşağın da Pera'yı edebiyat malzemesi olarak kullanabileceğini gösterdi.

Nurten Ay, renkli tipler aracılığıyla, farklı zamanların İstanbul'unu aynı metinde anlattı.

Didem Uslu, büyük aile bağlamında değişen bireysel değerleri ele aldı.

Emel Ebcioğlu'yu, farklı zaman dilimleri içinde bir İstanbullu ailenin değişim serüveni ilgilendirdi.

Ercüment Uçarı, günümüz İstanbul'unun bütün unsurlarını, zengin imge çağrışımlarıyla şiirleştirdi.

Yaşar Kemal, doğa tasvirlerindeki ustalığı, İstanbul'un doğasını söz konusu ederken de gösterdi.

Hilmi Yavuz için İstanbul bir kültür başkentidir. Uygarlık kavramına İstanbul objektifinden bakar.

Cevdet Kudret'in eserlerinde İstanbul, otobiyografik romanlarının önemli malzemesidir. Zor günlerin, savaş yıllarının çalkantılı şehri İstanbul bu kitaplarda ortaya çıkar.

Mahmut Yesari, kaybolmaya ve bozulmaya başlayan İstanbul imajının ilk habercilerindendir. İstanbul'un gündelik hayatına bir röportajcı gibi bakar.

Sabahattin Kudret Aksal, İstanbul'un adını, semtlerini anmasa da, tarzıyla, tavrıyla anlattığı yer İstanbul'dur, şiirlerinde bu açıkça sezilir.

Hulki Aktunç, İstanbul'daki değişimin yazandır. Hikâye ve romanlarında toplumsal değişimi, kaba gerçekçiliğe iltifat etmeden yakalar.

İnci Aral'ın insanları, apartman insanlarıdır. Bir cenderenin içinde yaşamın ruh hali görülür onun kahramanlarında.

Melisa Gürpınar da şiirlerinde ve şiirsel öykülerinde İstanbul'un aile yaşamına, tiplerine yer verdi.

Orhan Pamuk, gerçeklikle fantezinin çarpıştığı yerde romanını yaratır. Orhan Pamuk'un İstanbul'u gizemli değil, fantastiktir. Zaman zaman yüksek apartman pencerelerinden görülen, zaman zaman bir semtinde kaleminin odaklandığı bir yerdir. Geçmişle bugün aynı zamansızlık kuşağında gözükür.

Bir de emekçilerin, ezilenlerin İstanbul'u vardır. Gerçekçi yazarların İstanbul'a bu kesimden ve bu bağlamdan bakmaları edebiyat tarihinin değişmez kuralının yansımasıdır. Gerçekçiler güzellikler kenti İstanbul'da bir de emekçi kesimin yaşadığını, üstelik büyük kentlerde bu e-zilmişliğin daha da boğucu olduğu gerçeğini simgelediler.

Gerçi Orhan Kemal'de de bu vardı, ancak onun "aydınlık gerçekçiliği" kesin çizgilerin içine daha yumuşak bir insan gerçeğini getiriyordu. Köşeler yuvarlanmıyor ama zıtlıklar hayatın olağanlığı içinde yumuşuyordu.

Niyazi Akıncıoğlu'nun "İstanbul" şiiri de, gerçekçi kuşağın başka İstanbul'udur.

Ataol Behramoğlu için de İstanbul, biraz özlemin, biraz hayranlığın simgesidir. Belki de bir şehre şairin dıştan bakışıdır.

Hasan İzzetin Dinamo'yu sınıfsal mücadelenin yapıldığı İstanbul ilgilendirdi. Emekçilerin yoğun kenti İstanbul'un büyüleyici güzelliklerine sıra gelmedi. 1940 toplumcu gerçekçi kuşağının diğer bi-

reyleri, yazarları, şairleriyle aynı objektifi kullandı.

Suat Derviş, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, gerçekçi bakışın istanbul'unu anlattı. İstanbul'u bir sınıfın bakış açısıyla değil, çeşitli sınıfların yaşamından kesitlerle sundu.

Arif Damar için bu kent önceleri keşfedilmeyi bekleyen, sonra tutkuyla bağlanılacak bir yer olmuştur. İstanbul'a severek ama ürkerek bakar.

Demirtaş Ceyhun, siyasal olayların örgüsünde İstanbul'u arar. Roman ve öykülerinde, aydınların, toplumsal mücadele verenlerin unutamayacağı serüvenler anlatılır.

Reşat Enis için, belki İstanbul'a bakışı natüralist edebiyat anlayışıyla açıklanabilirdi, denebilir. İstanbul çalışanları, en kötü koşullarda yaşayanları, kısacası grevleriyle, en düşük hayat standardmda-ki insanlarıyla onun eserlerinde vardır.

İstanbul'daki işçi sınıfına Hasan Hüseyin Korkmazgil de Kavel adlı destan şiirinde farklı bir gözle bakar. Burada fabrika dünyasının bilinçli işçisi, sınıf mücadelesi vardır.

Refik Durbaş'ın şiiri, belki de Sait Faik tipi insanların şiire girişiydi. Ticaret ve sanayi merkezi haline gelen eski İstanbul sokaklarında tespih tozları gibi ufalanan çocukların, yeniyetmelerin özgün İstanbul'unu şiire getirdi. Çıraklar, günlük yaşamımızda onun şiiri aracılığıyla önem kazandı.

Rıfat İlgaz için İstanbul, işçi kesiminin ve devlet baskısı altında yaşayan aydınların cehennemiydi. O, mizahla bunu tahammül edilir kıldı. II. Dünya Savaşı' nın karmaşık, baskıcı İstanbul'u gene de sevecen insanlarıyla onda var oldu.

Peride Celal, elbette İstanbul'u eserlerinde kullanmıştır. Mekân İstanbul'dur, ancak bu kullanışın belli bir semtte yoğunlaşması, Addyla gerçekleşti.

Selim İleri, değişmekle değişmemeyi aynı oranda arzulayan İstanbulluları anlattı. Cumhuriyet'in toplumsal yaşamımıza, bireysel varlığımıza etkisini roman ve hikâyelerinde yansıtırken, eski İstanbul' un yaşamından bugüne de iz sürdü.

Bilge Karasu, kimsenin anlatmadığı, Bizans İstanbul'unu anlattı. O da tarihsel perspektiften bir kenti ve kent edebiyatını geliştirdi.

Emre Kongar, tek romanı Hoca Efendinin Sandukası'nda Osmanlı İstanbul'unun medreselerinden humoresk unsurlar taşıyan portreler ve manzaralar sunmuştur.

Nezihe Meriç, istanbul'un bir sokağını konu edinerek, Korsan Çıkmazı romanını yazdı. Meric'in Boğaz tasvirleri de ilgi çekici edebiyat örnekleridir.

Murathan Mungan, geçmiş-bugün-ge-lecek bağlamında bir istanbul imgesi yaratanlardandır. Eserleri araştırmacı bir çalışmanın edebiyatta var olan ürünleridir.

Kemal Özer, İstanbul'a değgin çalışmaları içinde özellikle Haliç'le dikkati çekti. Sonradan belgesel film de olan bu çalışma, modern şiirimizde, 1940 top-

lumcu gerçekçi tutumuyla yeni duyarlığın bir sentezi oldu.

Nedim Gürsel'in öykülerinde ilkgenç-lik yıllarının anıları izleğinde İstanbul anlatılır.

Cumhuriyet döneminde de İstanbul, daha da güçlenerek edebiyattaki egemenliğini sürdürdü. Cumhuriyet, İstanbul olgusuna bakışa farklılık getirdi. İstanbul sadece doğasıyla, Boğaz'ıyla, aşklarıyla edebiyata giren bir şehir olmaktan çıktı, yoksul insanlarıyla da edebiyatın malzemesi oldu.

Kısacası, Cumhuriyet, genel olarak edebiyatta olduğu gibi edebiyatta İstanbul' da da çeşitliliği ve gerçekçiliği yarattı.

DOĞAN HIZLAN




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   694   695   696   697   698   699   700   701   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin