CUMHURİYET DONEMİ
454
455
CÜLUS
Odakule
Kaya Tecimer-A. Taner, 1975. Afife Batur
man dolaylı yansımalara rastlanabilmek-tedir.
1960'ların ülke mimarlığına getirdiği önemli yenilikler, savaş sonrasının egemen akımı niteliğini taşıyan Uluslararası Üslup'un genelgeçer ifadesi olan yalın ve tekdüze prizmatik kütleler estetiğinin, farklı şekillerle değişmesi yönünde gelişmiştir. Bu değişme, ya dik açının bozulması ve eğrisel ya da dar açılı, dinamik ve kimi zaman doğal çevresi ile daha iyi uyum kurabilen "organik" bir mimari ifade aracılığıyla gerçekleşmekte; kimi zaman da bina bütününü oluşturan kullanım birimlerinin parçalanması ve tek bir prizmatik kütle yerine küçük parçalara bölünmüş ve aralarında eklemlenerek bağlanan daha ölçekli kompozisyonlar oluşturmaktaydı. 1960'h yılların bu yeni anlatım arayışı, "brütalist" mimarların elinde her bir işlevsel bileşenin, inşai elemanın ya da malzemenin -bazen abartılarak- neredeyse özerk biçimde kullanıldığı ifadeci bir estetiğe dönüşmüştür. Yine aynı dönemde, evrensel bir modernizmin yerine daha yerel ifadeler koymanın ve geleneğe bir esin kaynağı olarak yeniden başvurmanın örnekleri de görülür.
Bu dönemde ülkedeki mimarlık okullarının büyük çoğunluğunu barındıran ve ülke ekonomi ve kültürünün yeniden belirleyicisi haline gelen İstanbul' da, bu eğilimlerin ayrı ayrı ya da bir arada görüldüğü önemli uygulamalara rastlanmaktadır.
1950'li yılların sonlarına doğru tasarlanıp 1960'ların başlarında inşa edilen Sheraton Oteli hareketli kütlesi, dar açılı köşeleri ve kent topografyası içinde dinamik bir işaret oluşturan siluetiyle or-
ganik akımın önemli bir ilk örneğidir. Benzer ve çevre doğasıyla daha bütünleşmiş bir ifade, mimar N" Eldem'in Bebek'te Arif Paşa Korusu'nda inşa ettiği küçük apartman yapısında bulunur. Bu yapı, aynı zamanda brütalist anlaşıyın izlerini de yansıtmaktadır.
Parçalı ve küçük bloklardan oluşan mütevazı ölçekli bütünler anlayışının İstanbul kent mekanındaki ilk önemli örneği, bir yarışma sonunda elde edilen Manifaturacılar Çarşısı kompleksidir. Tarihi Süleymaniye ve Vefa mahallelerinin ölçek ve doku özelliklerine kısmi atıflar yapan bu yapı grubunun hemen karşısında yer alan ve mimar S. H. Eldem imzasını taşıyan Zeyrek Sosyal Sigortalar Kurumu binasmdaysa, hem parçalı kütleler, hem de geleneksel Türk evi mimarisine yapılan daha yoğun atıflarla yüklü bir biçimsel dil bulunur. Kütle parçalanmasının yapı parçaları düzeyinde sürdürüldüğü ifadeci bir brütalist estetiğe ise 1960'lı yılların sonlarına doğru inşa edilen birçok İstanbul yapısında rastlanır. Taş bir istinat duvarı üzerinden fırlayan abartılı konsollarıyla, mimar M. Sudalı' nm Rumelihisarı'ndaki evi, M. Konuralp' in Göztepe'deki apartman binası, ama en çok da G. Çilingiroğlu ve M. Tunca ortak imzasını taşıyan birkaç yapı, Dragos Oteli, Cağaloğlu'ndaki İstanbul Reklam binası ve en uç örnek olarak aynı mimarların 1970'lerin başlarında gerçekleştirdikleri Tercüman gazetesi binası tasarımları bu ifadeci yaklaşımın katıksız örneklerini teşkil etmektedir.
Zeyrek'teki SSK yapısında görülen tarih ve gelenek göndermeleriyle yüklü ifadeyi, S. H. Eldem'in İstanbul'da aynı dönemde inşa edilen birçok yapısında olduğu kadar, 1960'ların ortalarından başlayarak başka mimarların gerçekleştirdikleri projelerde de bulmak mümkündür. E. Yener'in Büyükada'daki mütevazı ölçekli Anadolu Kulübü Plaj ve Kafeteryası olsun, T. Cansever'in Çiffehavuz-lar'daki apartman bloğunda olsun, cephe bölünmesi, inşai elemanların vurgu-lanışı, saçak stilizasyonları ve oranlarında, geleneksel konut mimarisine açık atıflar izlenebilmektedir. S. H. Eldem'in bu dönem uygulamaları içinde bu yöndeki en çarpıcı örnekleri, benzer prog-
1980'ler
mimarisinden
bir örnek:
Beliniz
Çinici'nin
Göztepe'deki
Soyak
Sitesi, 1985-89 Ara Güler
ramlar için tasarladığı bir dizi ev ve yalı projesi oluşturmaktadır: Boğaziçi'ndeki Kıraç, Sirer ve Uşaklıgil yalıları ve 1980' de tamamlanan R. Koç evi bu yeni İstanbullu mimarinin başlıcalarıdır.
1970'lerin ortalarına gelindiğinde, gerek ülke ekonomisinde ve kuruluşların organizasyon hacmindeki büyüme, gerekse yapı endüstrisindeki gelişme, mimaride daha anıtsal ve büyük ölçekli ifadeleri, daha yüksek, daha büyük yapıları, prestij imgesi arayışlarını gündeme getirmiştir. Beyoğlu kent dokusu içinde çevresinden bağımsız olarak sivrilen Odakule, Zinciıiikuyu'daki -yarım kalan-TOFAŞ blokları, 1980 ve 1990'lı yıllarda sayıları giderek artacak ve ölçekleri büyüyecek olan iş merkezlerinin ilk öncüleridir. Genellikle gelişmiş yapım teknolojileri ve kimi zaman ithal malzemenin bolca kullanıldığı yapılar, bu dönemden itibaren ister İstanbul'un yeni kentsel siluetini oluşturan gökdelenlerde, isterse daha az katlı yapılarda, yeni bir teknolojik, estetik ifade ve bir tür prestij imgesi oluşturmaya başlayacaktır. Barbaros Bulvarı üzerindeki Cam Han'dan başlayarak Levent-Büyükdere arasındaki yeni iş bölgesinde yükselen otel ve iş merkezlerine, Galleria ve Capitol gibi alışveriş merkezlerinden İkitelli yöresindeki yeni gazete binalarına uzanan bir dizi örnek bu bağlamda sayılabilir. Bunlar içinde M. Konuralp imzasını taşıyan Sabah gazetesi tesisleriyle, Tekeli-Sisa grubunun İstanbul metropolünün batı ucunda, Çerkezköy'de gerçekleştirdiği Ecza-cıbaşı İlaç Fabrikası, İ990'lı yılların başında Türk mimarisinin ileri yapım teknikleri ile ulaştığı yetkin teknolojik ve estetik ifadeler olarak görülmektedir.
Bir yandan İstanbul, özellikle 1980' lerden başlayarak daha da hızlanan demografik büyüme ile tüm mevcut sınırlarını zorlar ve Gebze'den Çekmece'lere kesintisiz uzanan bir metropoliten yığılmaya dönüşürken, öte yandan bu karmaşık kültürel ve toplumsal ortamın i-çerdiği farklı değer sistemleri, günün modernizm sonrası duygu ve düşünce ortamının çoğulcu tercihleriyle buluşuyordu. Böylece, 1980'ler sonrasının mimarisi, daha da karmaşık bir beğeniler ve imgeler mozaiği ortaya koydu. Bu
»'"«Bı.r'
mozaik içinde, elitist mimari tasarımın ifade dağarcığı, teknoloji estetiğinin mo-dernist görünümlerinden, tarihsel, yerel ya da popüler imgelerden örülü bir postmodernizme ya da gelenekçi ifadelere uzanan bir yelpazeyi kent mekânında sergiledi. Bunun yanısıra, kent merkezini ve eski mahalleleri sarıp baraj havzalarına ve orman alanlarına saldıran yeni yerleşmeler, yer yer bu imgelerin cılız popüler yansımalarıyla renklenen biraz arabesk, hayli taşralı ve derme çatma bir kent görünümü yarattılar.
Tarihsel atıflarla yüklü bir postmo-dernizm, birçok mimarın tasarımına damgasını vurdu. D. Pamir'in Taksim'deki tartışmalı "Gökkafes" projesi, bir yandan yukarıda sözü edilen teknolojik ifadeyi benimserken, öte yandan tarihsel motiflere çağrışım yapmaktan geri durmuyordu. B. Çinici'nin Göztepe'deki Soyak Mahallesi, hem beton teknolojisinin, mo-dernist kent plancılığının ve rasyonalizmin uygulaması, hem de eski kentin sokak mekânına ve kimi geleneksel mimari öğelere biçimsel atıflar yapan bir sentez denemesiydi. Bu Kir bir eklektik ifa-deciliği, kimi yeni toplukonut projelerinde, örneğin Emlak Bankası'nın Bahçeşe-hir gibi uygulamalarında bile görmek mümkündür. Çok daha kararlı bir biçim-deyse, bir Klassis Tatil Merkezi'nin seç-meci ifadelerinde ya da daha arınmış bir mimari dile sahip olarak mimar N. Sa-yın'ın Altunizade'deki Shell Genel Müdürlüğü kompleksinde bulunur.
Bu ortam içinde geleneğin yorumu konusunda daha tavizsiz olan eski ustaların bile daha biçimd ya da maniyerist arayışlara girdiği görülür. Böyle bir ma-niyerizm, Eldem'in Yıldız Sitesi gibi kimi geç dönem yapıtlarında veya Cansever'in, Burgazada'daki Amaç Evi ya da Vaniköy'deki Akın Yalısı restorasyonu türünden ürünlerinde görülebilir; ayrıca M. Konuralp gibi bir modernistin, Çengelköy ve özellikle Dragos'taki konut projelerinde, geleneksel Türk evi imajı ile yoğun bir hesaplaşmaya giriştiğine tanık olunur.
Bu karmaşık ortamdan, dingin ve kalıcı bir İstanbul mimari kimliği çıkması kolay değildir. Nitekim bugün böyle bir kimlikten söz etmek olanağı bulunmamaktadır.
Bibi. M. Sözen-M. Tapan, Elli Yılın Türk Mimarisi, ist., 1973; M. Sözen, Türk Mimarlığı, Ankara, 1984; R. Holod-A. Evin, Modern Turkish Architecture, Philadelphis, 1984; A. Yücel, "Contemporary Turkish Architecture", Mimar, Architecture in Development, no. 40, 1991.
ATİLLA YÜCEL
CÜLUS H
Ölen ya da tahttan indirilen padişahın yerine yeni padişahın tahta çıkış töreni. "Cülus merasimi", "biat resmi", "cülus-ı meymenet makrun", "cülus-ı hümayun", "iclâs" da denmiştir.
İstanbul'da ilk cülus töreni 22 Mayıs 1481'de II. Bayezid için, sonuncusu da 4
Bâbüssaade
önünde cülus
töreni.
Dostları ilə paylaş: |