BANKACILIK
Tanzimat dönemine kadar Osmanlı topraklarında bugünkü anlamda banka yoktu. Kısmi banka işlevi gören sarraf ve poliçecilere ülkenin dört bir yanında rastlanıyordu (bak. sarraflar). İstanbul'un fethinden sonra hemen her padişah zamanında Osmanlı parasının vezin ve ayarı birkaç kez düşürülür, eski paralar piyasadan çekilmediğinden ülkede birkaç tür sikke tedavülde olurdu. Osmanlı sikkelerinin yanısıra, fetholunan ülkelerde geçerli olan para türleri ve yabancı ülkelerle ticari ilişkiler sonucu elde edilen madeni paralar da iç piyasada alım gücüne sahipti.
Bu nedenle sarraflık, diğer bir deyişle değişik tür paraları bir diğerine dönüştürmek ve para bozmakla uğraşan esnaf, çok eski zamanlardan beri Osmanlı topraklarında faaliyet alanı bulmuş, bir tür kambiyo işlevi görmüştü.
Bizans İmparatoıiuğu'nun son zamanlarında Venedikliler ve Cenevizliler Doğu Akdeniz, Dalmaçya, Karadeniz, Ege kıyıları ve adalarına yerleşmiş, Avrupa'nın Doğu ticaretini ellerine geçirmişlerdi. Bu topraklar Osmanlı yönetimi altına girdikçe, birçok Venedikli ve Cenevizli, Osmanlı uyruğunu kabul etmişti. Sonraları bu yörelerde oturan Rum, Ermeni ve Hıristiyan Arnavutlarla evlenerek Levanten diye adlandırılan bir topluluk oluşturdular (bak. Levantenler). Eskiden olduğu gibi Batı ile olan ticari ilişkileri sürdürdüler.
Osmanlı topraklarında ilk banka işlemleri büyük ölçüde Levantenlerin inhisarında kaldı. Sarraflık yüzyıllarca bu kesimin denetiminde yürütüldü. Düyun-ı Umumiye'nin kuruluşuna kadar, özellikle Osmanlı Bankası'mn faaliyete geçişinden önce, mali tarihimizde önemli bir rolü olan Galata bankerlerinin(->) çoğunluğu Levantenlerdi. Lorando, Tubini, Corpi, Baltazzi, Stefanoviç, Shilizzi, Neg-roponte, Coronio ve Alberti bunların önde gelenleriydi.
Levantenlerin yanısıra Camondo, Fer-nandez gibi Musevi; Öyenidi, Mavrogor-dato, Zarifi, Zafiropulo ve Lasto gibi birkaç Rum; Köçeoğlu, Mısırlıoğlu gibi bir-iki Ermeni ile Alleon, Barker gibi yabancı uyruklu bankerlere de rastlanıyordu.
Tanzimat'la birlikte Osmanlı yönetimi, artan giderlerini karşılamak için kâğıt para, o günkü deyimiyle kavâim-i nakdiye-i muteberre çıkarmak zorunda kaldı. Ancak gelişigüzel basılan bu paralar kısa sürede değer yitirerek Osmanlı Lirası'nın yabancı paralar karşısında değer kaybına uğramasına neden oldu.
Babıâli 1844'te bir para reformu (tas-hih-i ayar) gerçekleştirmiş, ardından kambiyo işlemlerinin yürütülmesi 1845' te Alleon ve Baltazzi adlarında iki Galata bankerine devredilmişti. Bu bankerler 2.000.000 kuruş karşılığında bir yıl süreyle 110 Osmanlı Kuruşu = l İngiliz Lirası rayiciyle Fransa ve İngiltere üzerine poliçe çekmeyi taahhüt ediyorlardı.
Ertesi yıl sözleşme yenilenirken bankerler girişimlerine Bank-ı Dersaadet (Ban-que de Constantinople) adını verdiler; böylece Osmanlı topraklarında resmen banka adını taşıyan ilk kuruluş doğdu. Ancak Avrupa'da 1848 devrimleri dünyanın bellibaşlı mali piyasalarını etkilediği gibi İstanbul üzerinde de olumsuz sonuçlar doğurdu. Bank-ı Dersaadet 1852'de tasfiye edildi.
Kırım Savaşı ertesi ilan edilen Islahat Hatt-ı Hümayunu bankanın gereğini vurguluyor, "devlet-i âliyenin tashih-i usul-ı sikke ve umur-ı maliyesine itibar verecek banka misillu şeyler" açılmasını buyuruyordu. Bu tür kuruluşlar için Avrupa'nın bilgi, beceri ve sermayesinden yararlanılmasını öneriyordu.
1820 ertesi, Osmanlı-Avrupa ekonomik ilişkileri hızla gelişmeye başladı. Ticaret hacmi büyüdü. Bu doğrultuda parasal işleri yürütecek banka gereği duyuldu.
Osmanlı Devleti'yle ticari ilişkilerini geliştiren İngiltere, 1836'da Osmanlı topraklarında bir banka kurma girişiminde bulundu. 1838'de, İngiltere'nin Bursa konsolosu Sandison, Mustafa Re-şid Paşa'ya Reed, Irving and Company adına Osmanlı ülkesinde bir banka kurma önerisi getirdi. 1840'ta General Bank of Constantinople adlı bir başka öneri Ticaret Nazırı Ahmed Fethi Paşa'ya verildi. Aynı yıl Fransız sermayesi adına Mösyö Coste karşıt bir öneride bulundu.
1842'de îsveç himayesi altında The Bank of Smyrna kurulmuş, ancak Babıâli'den gerekli izni almadığı gerekçesiyle aynı yıl kapatılmıştı. İki yıl sonra Londra ve Liverpool tüccarlarının girişimiyle The Commercial Bank of Smyrna kurulmak işlenmişse de bir sonuç elde edilememişti.
Ticari ilişkileri geliştirecek türde ticaret bankası kurma gereği her geçen gün daha belirginleşiyordu. Bank-ı Dersa-adet'in tasfiyesi ertesi, 1853'te The Otto-man Bank, 1855'te The British and Ori-ental Bank of Constantinople, 1856'da the Imperial Bank önerileri Babıâli'ye sunulmuştu. Geniş ayrıcalık isteminde bulunan bu projeler geri çevrildi. Ancak, İngilizlerin ticari amaçlı bir banka kurma girişimi Babıâli'nin onayını aldı.
Başlangıçta ödeme ve Iskonto işlemleri görecek bir ticari banka olarak kurulan Bank-ı Osmani, daha sonra devlet bankasına dönüştürüldü; Bank-ı Osma-ni-i Şahane (Osmanlı Bankası) adını aldı. Bank-ı Osmani ticaret bankası olarak İzmir, Selanik, Beyrut ve Galatz'ta şube açtı. Ticari işlemlerin yanısıra hazineye avans verdi. Dış borç akillerinde aracılık etti (bak. Osmanlı Bankası).
19. yy'ın ikinci yarısında İstanbul'da, esas faaliyet alanı Osmanlı topraklan olan birçok yabancı banka kuruldu, ya da yabancı banka şubesi açıldı: 1864'te Şirket-i Maliye-i Osmaniye Bankası ve Şirket-i Umumiye-i Osmaniye Bankası kuruldu. 1871'de Viyana'da kurulan Avusturya-Türk Bankası ve Londra'da
Bankalar
Caddesi'yle
Yüksek-
kaldırım'ın
kesiştiği
noktada
Deutsche
Bank'ın
(Doyçe
Bank)
İstanbul
şubesi.
Salâhaddin Giz
kurulan İstanbul Bankası şube açtılar. Selanik Bankası 1888'de İstanbul'da kuruldu. Esas faaliyet alanı bankacılık cilan İtibar-ı Umumi Osmanlı Şirketi 1893' te İstanbul'da faaliyete geçti.
19. yy'ın ikinci yarısında İstanbul'da kurulan ulusal nitelikli iki banka Emniyet Sandığı ve Ziraat Bankası'ydı. Ziraat Bankası, Midhat Paşa'nın "menafi san-dıkları"nın geliştirilmesiyle 1888'de kuruldu. 1914'te, o yıla kadar 1888 ve 1890 tarihli nizamnamelerle yönetilen Ziraat Bankası'nda kapsamlı bir reforma gidildi. Bundan böyle fakir köylünün kredi başvuruları karşılanacak, tarımda bilgi, beceri artırılacak ve teknoloji getiren toprak sahiplerine uzun vadeli borç verilecekti.
Midhat Paşa'nın ikinci bir girişimi Emniyet Sandığı idi. Emniyet Sandığı ilk olarak Midhat Paşa Tuna vilayetinde vali iken kurulmuştu. Midhat Paşa'nın İstanbul'da Şûra-yı Devlet'e tayini üzerine benzer bir yapılanma 1868de İstanbul'da gerçekleştirildi. Sandık devletin kefaleti altında bulunacak ve tasarruf sandığı görevi görecekti. Rehin karşılığında borç para verecekti. Sandık 1907' de Ziraat Bankası'na bağlandı. Uzun yıllar tüzel kişiliğe sahip, ancak Ziraat Bankası'mn denetiminde bir müessese olarak devam etti.
II. Meşrutiyet bankacılık sektörüne
ivme kazandırdı. Yabancı bankaların yanısıra yerli bankaların sayısı giderek arttı. Türkiye Milli Bankası İstanbul'da kurulan yabancı bankaların en ünlüsüydü.
Yine aynı dönemde İttihatçı çevrelerde "milli" nitelikte bir devlet bankası kurma özlemi doğdu. Tanzimat ertesi devlet maliyesi yabancı ellere geçmiş, Babıâli ülke çıkarlarıyla bağdaşacak bir para ve kredi politikası uygulayamaz olmuştu. Osmanlı Bankası, Düyun-ı Umumiye ile birlikte mali yönden ülkeye hükmediyordu. Osmanlı maliyesi Osmanlı Bankası ve Düyun-ı Umumi-ye'ye danışmadan iş göremez olmuştu. Bu kuruluşlar ise Londra ve Paris'teki idare meclisleri doğrultusunda karar alıyorlardı. 1914 başlarında bu amaca yönelik, Evkaf Bankası yasa tasarısı meclisten geçirildi. Evkaf Nezareti'nin de sermayedarlar arasında yer alacağı bir banka kuruldu.
Ancak I. Dünya Savaşı ile birlikte benimsenen "milli iktisat" görüşleri ulusal bankacılığı ön plana çıkardı. Osmanlı Bankası'mn yerini alacak yerel sermayeli bir devlet bankası ülkenin iktisadi bağımsızlığı açısından zorunlu görüldü.
Osmanlı Bankası'mn devlet bankası olarak ayrıcalığı 1925'e kadar sürüyordu. Babıâli, banka ile olan sözleşmesini feshederek, uluslararası mali çevrelerde kapitülasyonların kaldırılışının doğurdu-
Dostları ilə paylaş: |