Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BEYKOZ 194 195 BEYKOZ CAMH



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə282/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   278   279   280   281   282   283   284   285   ...   899
BEYKOZ

194

195

BEYKOZ CAMH

Beykoz

İstanbul A nsiklopedisi

neyinde, büyük bir limanın kenarında, 800 haneli, bağlık bahçelik bir kasaba olarak anlatır. Camisinin mescidinin, hamamının, sıbyan mektebinin ve çarşısında ulu ağaçların olduğunu yazar; halkının bahçecilik, odunculuk ve balıkçılıkla geçindiğini bildirir. Çağdaşı Eremya Çelebi ise burada Türklerin yamsıra Ermenilerin de yaşadığını, padişahların Tokat Bahçesi'nde ava çıktıklarını, burada büyük bir padişah köşkü bulunduğunu, Beykoz Iskelesi'nin yakınında yerden fışkıran sular gördüğünü, dağlardan denize doğru dereler aktığını yazar, înciciyan ise, 18. yy'da Yalıköy'ün Türklerle meskûn olduğunu, yanı başındaki Beykoz'da ise Türklerin ve Ermenilerin yaşadıklarını, burada Surp Nigoğos adlı bir Ermeni kilisesi bulunduğunu kaydeder. Yine aynı yüzyıla ait Bostancıbaşı Def-terfen'nden, Servi Burnu'ndan sonra sahilde İshak Ağa Çeşmesi'nin, yanında beylik değirmenin, daha sonra Hünkâr Iskelesi'nin, ondan sonra beylik kâğıtha-nenin, kayıkhanelerin ve daha sonra Sultaniye Bahçesi'ne kadar yalıların bulunduğu anlaşılmaktadır. Yalılar nüfuzlu ve zengin kişilere ait olmakla birlikte, Boğaziçi'nin Rumeli yakasında olduğu gibi, saray mensuplarının, sultanların, sadrazamların, yüksek devlet ricalinin bu sahilde sahilsarayları bulunmaması dikkati çeker. Yörenin, bazı padişahlar tarafından pek sevilen ama daha çok günübirlik gezintiler ve av âlemleri için tercih edilen bir yer olduğu, belki de uzaklığı yüzünden Boğaziçi'nin karşı sahilinin ve güney kesimlerinin şaşaasından nasiplenmediği anlaşılmaktadır.



Hadîkatü'l Cevâmi'ye göre (tamamlanması 1768) Beykoz'daki iki camiyi

de Bostancıbaşı Mustafa Ağa yaptırmış-.tır; ancak yapım tarihleri bilinmemektedir. Bugünkü Beykoz Camii 1809'da temelinden itibaren yemden inşa edilmiş, 1950'lerde onarım görmüştür. Yalıköyü Camii ise II. Mahmud'un başkadın efendisi tarafından 1853'te eskisinin yerine yeniden inşa ettirilmiştir. Gene Hadîka, Beykoz Hamamı'nı 16. yy'da hasodaba-şı olan Behruz Ağa'nın (ö. 1562/1563) yaptırdığını kaydetmektedir. Hamamın geliri, buradaki büyük çeşmeye vakfe -dilmiştir. Yine aynı kaynakta Yalıköyü Hamamı'nın uncubaşı Hacı Mehmed Ağa tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Beykoz' daki anıtsal yapılar arasında, 18. yy'ın ortalarında Gümrük Emini İshak Ağa tarafından yaptırılmış çeşmeleri saymak gerekir. Bunların en önemlisi ve yakın zamanlarda restorasyon geçirerek günümüze kadar gelmiş olanı, Beykoz'un merkezinde iskele yakınındaki küçük meydanda bulunan On Çeşmeler diye de bilinen Beykoz Çeşmesi'dir (bak. İshak Ağa Çeşmesi). Bu çeşme 1159/ 1746'da inşa edilmiştir ve güzelliği kadar suyunun bolluğuyla da ünlüdür. Yine İshak Ağa'ya atfedilen ve Beykoz Çayırı'nın ortasında bulunan daha küçük bir çeşmenin yapım tarihi 1163/1750'dir. Üçüncü çeşme ise Yalı-köy'dedir. Beykoz'un Hünkâr İskelesi mevkiinin hemen güneyinde, Beykoz Çayırı ile sahil arasındaki ağaçlıklı tepecik üzerinde bulunan 19. yy yapısı Beykoz Kasrı(->) semtin günümüze kadar gelmiş önemli yapılarındandır. Bina, halen Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastanesi olarak kullanılmaktadır.

Beykoz ve çevresi günümüzde olduğu gibi tarihte de cam, çömlek, deri eş-

ya üretimiyle ünlüdür. 19. yy'dan itibaren, yeni kurulmakta olan sanayinin İstanbul'daki merkezlerinden biri de Beykoz olmuştur. Bu ilk imalathaneler ve tesisler daha çok Hünkâr iskelesi ve onun kuzeyindeki Servi Burnu'na doğru uzanan bölgede kurulmuştu.

Hünkâr İskelesi'nde önceleri, "Değirmen Ocağı" denilen Bostancı Ocağı tarafından yönetilen miri değirmenler vardı. Bu değirmenlerin yöneticilerine "uncubaşı" denirdi. 1826'da Yeniçeri ve Bostancı ocaklarının kaldırılmasından sonra, bu değirmenler de yok olmuş, ancak Beykoz'da yeni imalathaneler ve işletmeler kurulmaya devam etmiştir. III. Selim zamanında İtalya'ya giderek billur ve cam yapımını öğrenen Mehmed Dede adlı bir Mevlevi dervişinin burada bir kristal ve cam imalathanesi kurduğu, zaman zaman duraklasa da bu üretimin bir süre devam ettiği anlaşılmaktadır. O dönemden başlayarak gelenekleşen, Beykoz işi ve çeşmibülbül olarak tanınan cam sanatı ve ürünleri bugün antika değeri kazanmıştır. Beykoz dereleri kenarında kurulmuş olan çömlekhanelerde de ünlü Beykoz testi ve küpleri imal edilirdi. Gene III. Selim zamanında, 1803'te, çayırın kuzeyine doğru, dere boyunda Şakir adlı bir kişinin öncülüğünde bir kâğıt imalathanesi kurulmuş, iltizam ile işletilmişti. Ancak imal edilen kâğıtların Avrupa'dan ithal edilen kâğıtlarla rekabet edememesi nedeniyle bu imalathanenin ömrü çok kısa olmuş ve 1809-1810 arasında üretim durmuştur. Bundan 80 yıl kadar sonra gene Beykoz'da ilk kâğıt fabrikası kurulmuştur. Beykoz Ha-midiye Kâğıt Fabrikası'nda da çeşitli duraklamalarla 1915'e kadar üretim yapıla-

bilmiştir. II. Mahmud döneminde (1808-1839) Beykoz'da, Hünkâr İskelesi ile Servi Burnu arasındaki bir koyda, bir de debbağhane kurulduğu bilinmektedir. II. Mahmud'un Asâkir-i Mansure'nin çizme, postal ve ayakkabı ihtiyacını karşılamak için kurdurduğu bu debbağhane bir süre sarayın da deri ihtiyacını karşılamış ve bugünkü Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'mn ilk adımı ve çekirdeği olmuştur (bak. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası).

Tarih boyunca bir yandan mesireleri, köyleri, yani kırsal-tarımsal fonksiyonları, öte yandan sanayi ve işçi yaşamıyla kent fonksiyonlarını birleştirmiş olan Beykoz'un her iki fonksiyon ve yaşam biçiminden doğan ünlü ürünleri, özellikleri ve gelenekleri vardır. Örneğin memba suları öteden beri ünlüdür. Ka-raseki Köyü yakınlarındaki Karakulak, Sırmakeş, Deli Osman suları Kaymak-donduran, Soğuksu, Kestanelik su kaynaklan bunlardan bazılarıdır (bak. kaynak suları).

Beykoz'un dalyanları (bak. dalyanlar), bu dalyanlardan tutulan balıklar, örneğin eski zamanlarda kılıçbalığı, günümüze kadar kalkanı; eti, kebabı, paçası; cevizi, bostanları, ormanları, koruları, çayırı, mesireleri; içerideki tepelik, ormanlık bölgede yer alan Dereseki, Mah-mutşevketpaşa, Akbaba köyleri ünlüdür. Bu köylerden özellikle Akbaba et kesimi yapılan, çoğunlukla Eğinlilerin yerleşmiş olduğu, et almaya gidilen bir köydür. Akbaba günümüze kadar gelmiş olan ahşap baston ve çember imalathaneleri; kristal ve cam eşya, avize yapımı ve tel çekme fabrikası ile ilginç bir köy yapısı sergiler. Yine Beykoz'a bağlı Polonezköy(-0 tarihte Polonyalıların iskân edilmiş olduğu, kirazı, havası, küçük kır pansiyonları ve lokantalarıyla ünlü bir dinlenme yeri ve mesiredir.

Günümüzde Beykoz, Paşabahçe'den kuzeyde Ortaçeşme'ye ve Tokat Deresi vadisine kadar aralıksız uzanan bir yerleşme bölgesidir. Beykoz semti denince, bugün kuzeyden güneye doğru Tokat, Ortaçeşme, Çamlıbahçe, Yalıköy, Merkez (Beykoz), Gümüşsüyü muhtarlıklarını da içeren geniş bir alan anlaşılmaktadır. Kuzeyde Ortaçeşme ve Tokat Deresi vadisinin çevresindeki ve arkasındaki tepeler ile Servi Burnu'nun üstünde kalan tepelerin güney yamaçları tümüyle gecekondularla dolmuştur. Ortaçeşme'den Tokat Mahallesi'ne giden yol üzerinde, yine gecekondular, oto tamir ve bakım atölyeleri, küçük alışveriş birimleri, pres ve cam işleme atölyeleri, sebze bahçeleri vardır. Hünkâr İskelesi tepeciğinin kuzey yamacının hemen altında Deniz Kuvvetleri Kurtarma Grup Komutanlığı tesisleri, Servi Burnu'ndan kuzeye doğru, sahil ile Umuryeri yolu üzerinde askeriyeye ait sosyal ve diğer tesisler yer alır. Yerleşme, son yıllarda Ortaçeşme ve Tokat bölgelerindeki sırtlara doğru genişlemiştir. Beykoz İskelesi'nin üstlerinde, eski köy yerleşmesinin güneydoğusunda,

günümüzde halka açılmış olan Abra-hampaşa Korusu(->), bu korunun karşısında On Çeşmeler olarak da bilinen Beykoz Çeşmesi'nin yanından yukarı doğru çıkan yolun üstünde Beykoz Fidanlığı yer alır. Beykoz ve Yalıköy mahallelerinde cam eşya üretimi, çömlekçilik, bakır eşya üretimi yapılır. Su Ürünleri Meslek Lisesi ve Beykoz Belediyesi binası vardır. Beykoz'un merkezinden Pa-şabahçe'ye doğru, sahil, yer yer ince bir şerit halinde, park olarak düzenlenmiştir. Ünlü Beykoz Dalyanı 1980'lere varmadan kapanmış olmakla birlikte balıkçı tekneleri hâlâ Beykoz Koyu'nda barınmaktadır. Bir ucu Yalıköy'e öteki ucu kuzeyde Hünkâr İskelesi'ne kadar uzanan alabildiğine geniş Beykoz Çayırı günümüzde bütün özelliğini yitirmiştir. Yalıköy'e dayanan bölümü betonlaşmış ve cumartesi günleri kurulan Beykoz Paza-rı'na ayrılmış; geri kalan bölümleri ise resmi binalar, futbol ve diğer spor alanları ve yollar olarak parsellenmiş; çayır genişliğinden ve yeşilliğinden gelen bütün özelliğini ve güzelliğini yitirmiştir.

www

Beykoz'un yemyeşil sırtlarının yapılarla kaplanmasına yol açan gecekondulaşma, 1950'lerde başlayan, ancak 1970' lerden, hele de 1980'den sonra hızlanan büyük iç göç dalgalarının sonucudur. 1950-1960 arasında daha çok Karadenizlilerin gelip yerleştiği bölgeye, 1960 sonrasında Doğu ve Güneydoğu Anadolulular gelip yerleşmişlerdir. Yörenin nüfus çekmesinin önemli bir nedeni yakındaki Paşabahçe Şişe Cam, Beykoz Deri ve Kundura ve Tekel fabrikaları gibi büyük işletmelerin, ayrıca pek çok küçük imalathanenin varlığıdır. Beykoz halkının büyük çoğunluğu bu fabrikalarda çalışmakta veya bu işçi nüfus yoğunlu-




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   278   279   280   281   282   283   284   285   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin