İSTANBUL' DA İLK BİSİKLETLER
Türkiye'ye bisikletin girişi yüz yılı aşkın bir tarihe sahiptir. Tarik gazetesinde 31 Ağustos 1885 tarihinde yer alan bir habere göre, "Mösyö Tomas Stefans" adlı Amerikalı "velosiped ile" önce İstanbul'a gelmiş, buradan da İzmit'e geçmiştir. İzmit'ten beş günlük bir yolculuktan sonra Ankara'ya ulaşan Stefans'ı, kentte vali paşa hazretleri, memurlar ve bini aşkın Ankaralı yollara çıkarak seyretmişlerdir. Gazete, Mr. Stefans'ın daha sonra vali ve görevlilerle vedalaşıp, Yozgat'a doğru hareket ettiğini yazmaktadır.
Türkiye'ye bu (büyük ihtimalle ilk) bisikletli seyyahın ziyaretinden hemen sonra, bisiklet firmaları da ilan yoluyla ilk nabız yoklamalarını yapmaya başlarlar. Örneğin 1886'da Paris'te yayımlanan De Paris a Constantinople adlı rehberde bisiklet ilanları da yer almaktadır. Hemen ardından, 1889-1890'da İstanbul'da yayımlanan Annuaire Oriental adlı almanakta da benzeri ilanlar görülüyor. İlanlardan Securitas bisikletlerinin Türkiye'de acentesi olmadığı, siparişlerin doğrudan Paris'e yapılabildiği anlaşılıyor.
Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi de, İstanbul'a ilk bisikletin 1890'da geldiğini söyler. Aynı yıllarda Servet-i Fünun dergisinin koleksiyonları incelendiğinde, bisikletle ilgili gravür ve haberlerin sık sık yer aldığını görülür.
Servet-i Fünuriun sahibi ve başyazarı Ahmed İhsan Bey dergisine bisikletle ilgili haberleri koymanın ötesinde bazı başyazılarım da yeni taşıt aracına ayırmaya başlar. Örneğin bir "sermakale"sinde İstanbul'da bisiklet meraklılarının sayısının hızla arttığına ve bazı Beyoğlu tüccarlarının Avrupa'dan on kadar velosiped ithal ederek dükkânlarında sergilemeye başladıklarım söyler.
Bu yazıya göre, önceleri sadece Beyoğlu'nda görülen bisikletlilere, giderek İstanbul yakasında da rastlanmaktadır. Bisikletli gezi mekânları olarak da Kadıköy, Kuşdili ve Fenerbahçe mesireleri öne çıkmaya başlar.
Aynı yıllarda, Malûmat dergisinde, "Şehir Mektupları" köşesinde yazan Ahmed Rasim ise, okuyucularının bisiklet haberlerine ilgi gösterdiğini görünce, bazı yazılarım yarı şaka yarı ciddi bir üslupla bu konuya ayırır. Maslak ve Zincirli-kuyu dolaylarında arabalara koşulu atları ürküten ve sokak köpeklerinin peşlerine takılıp kovulduğu alafranga kılıklı bisiklet meraklılarının olduğunu bu yazılardan öğreniriz. Ayrıca Ahmed Rasim, sık sık, oturduğu semt olan Bakırköy'ün "monden" tiplerim, bisiklet heveslerinden dolayı alaycı bir edayla anlatır.
İstanbul'daki -gayrinizami de olsa!- ilk bisiklet yarışının 1893'te yapıldığını yine Ahmed İhsan'ın Servet-i Fünuria yazdığı haftalık bir sohbet yazısından öğreniriz. Bu yarış Tepebaşı Bahçesi'nde yapılır. "Fernand isminde bir ehli zevk", bahçenin çevresini bir saat için 120 defa devrederek birinci olur. İstanbul'da bisikletin bir taşıt ve eğlence aracı olarak benimsenmesinin ardından, tören ve şenliklerde de kullanılmaya başlandığına tanık oluruz. Tekerlekleri süslenmiş bisikletler, resmi geçitlerin en ilgi çekici öğelerinden biri olarak boy gösterir. Okulların düzenlediği yıl sonu şenliklerinde de bisiklet gezinti ve yarışları programlarda yer alır. Örneğin Saint Joseph Lisesi'nin 1925 Spor Bayramı'nda bu tür bir bisiklet gezisi yapıldığını biliyoruz. 1935'ten sonra yapılan İstanbul festivallerinde de Beyazıt-Bentier-Taksim güzergâhının kullanıldığı bir mukavemet yarışı düzenlendiğini görüyoruz. Ama bu tür etkinliklerin en ilginci Büyü-kada Çiçek Bayramı'ndaki bisiklet yarışlarıdır. Bayram programının yedinci maddesinde: "Süslenmiş bisikletlerin geçişi" duyurulmakta ve parantez içinde şöyle bir not bulunmaktadır: "En yavaş giden bisiklet mükâfatlandınlacaktır!"
İstanbul'daki ilk bisiklet ithalatçısı konusunda ise elimizdeki en eski bilgi, 1894 tarihli Saadet gazetesindeki bir ilandır. Bu ilana göre, Galata'da Şişli tramvay hattı mevkiinde Voyvoda Karakolhanesi yanında bulunan Mösyö Edmon Karvana'nın İngiliz mağazası, meşhur "Anglo Amerikan" şirketinin "velosi-ped"lerini ithal etmektedir. İlk bisiklet tüccarları hakkında bilgi edinmenin bir diğer yolu da İstanbul kütüphanelerinde bulunan Annuaire Oriental nüshalarını taramaktır. Bu almanakların İstanbul kütüphanelerinde bulunan 1889-1929 arasında çıkmış olan nüshalarında ve gazete ilanlarında, İstanbul'daki ilk bisiklet tüccarları hakkında genel bir bilgi sahibi olabiliyoruz.
GÖKHAN AKÇURA
İzmir bölgeleri de bu spor dalında gerçekleştirdikleri önemli hamlelerle İstanbul'a denk güce ulaşmışlar, milli takıma da sporcu vermeye başlamışlardı.
1936 Berlin Olimpiyat Oyunları'nda 100 km'lik yol yarışında İstanbul'dan yetişip parlayan bir bisikletçimiz olan Talât Tunçalp 49 rakibine karşı fevkalade bir yarış çıkarmıştı. Tunçalp, varış çizgisine 50 m kala Alman bisikletçiden şiddetli bir dirsek darbesi yemesine ve soluğunun kesilmesine rağmen tekerlek farkıyla sekizinci olmuştu ki, bu da Türk bisiklet sporunun 1930'lardaki en büyük başarılarından biriydi. Dünyanın en seçkin 50 bisikletçisi arasında ilk sekize girmek ve adını olimpiyat şeref kütüğüne yazdırmak da büyük bir başarıydı. 1937' de Sovyetler Birliği'nde yapılan yarışmalarda da Talât Tunçalp Moskova'da ikinci, Leningrad'da ise birinci oldu.
Araya giren II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) bisiklet sporu yalnız yabancı temasların kesilmesiyle değil, yedek parça ve lastik sıkıntısıyla da durgun bir döneme girdi.
1948 Londra Olimpiyat Oyunları sonrasında yemden canlandı. Ancak bu dönemde üstünlük artık İstanbul'dan tamamen uzaklaşmış durumdaydı. Yine de Fuat Ramazanoğlu ve onu takiben Ünal Tolun'un gayretli çalışmalarıyla İstanbul' da bisiklet sporu canlılığını sürdürdü. Bu arada bazı müesseselerin bu spora yatırım yaptıkları görüldüyse de bu devamlı olamadı. 1970'li yıllardan sonra İstanbul' da bisiklet sporu canlılığını iyice yitirmeye başladı.
CEM ATABEYOĞLU
Dostları ilə paylaş: |