Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə51/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   134

BEYTİ ET LOKANTASI

istanbul'un en eski et lokantası. 1945'te Kırım göçmenlerinden Abdülmuttalip Güler ve oğlu Beyti Güler tarafından Kü-çükçekmece Gölü kıyısında 16 iskemle-lik küçük bir köfteci dükkânı olarak açıldı. Birkaç yılda ızgara et lokantası haline gelerek büyüdü. Kamuoyuna ilk kez 1950'lerin başlarında Doğan Nadi, Ahmet Emin Yalman, Burhan Felek gibi devrin önde gelen bazı gazetecileri aracılığıyla tanıtılan Beyti Et Lokantası'nın ünü, zamanla ülke sınırlarım da aştı. Çeşitli yabancı gazetelerin övdüğü, Atatürk kitabının yazarı Lord Kinross'un "Avrupa'da en iyi etin yeneceği yer" olarak tanımladığı lokanta. Arthur Miller, William Saroyan gibi yazarlardan, Danny Kaye, Tony Curtis gibi aktörlere, Türkiye cumhurbaşkanlarından, Carter, Nixon gibi ABD eski başkanlarına, savaş sonrası Federal Almanya'nın ünlü iktisat Bakanı Ludwig Erhard'dan, Japonya prensine, Begüm Ağa Han, Kerim Han gibi dünya sosyetesinin isimlerine kadar birçok tanınmış kişiyi konuk etti. Bir dönem için Londra-Karaçi ve Uzakdoğu seferini yapan Pan-Am uçaklarına günde 1.200 kişilik yemek servisi (catering) sundu.

1978'e değin Küçükçekmece'deki aynı yerinde kalan lokanta, beş yıl aradan sonra, 1983'ten günümüze Florya Tren İstasyonu yakınındaki 8 yemek salonu, 3 teras, 5 mutfak, 20'şer tonluk 5 soğuk hava deposu ve geniş otoparkından oluşan 7.000 m2'lik tesislerinde faaliyetini sürdüregelmiştir.

Beyti Et Lokantası dünyanın sayılı gastronomi ödüllerinden Fransız "Chaîne deş Rötisseurs" ödülü dahil, İsviçre, ispanya, Meksika, Monaco gibi ülkelerden ödül, madalya ve plaketler kazandı, istanbul Ticaret Odası tarafından dört kez taltif edildi, adı dünyanın en iyi restoranlarını gösteren bazı uluslararası gastronomi rehberlerine girdi.

Uluslararası bir isme sahip Türkiye' nin en ünlü et lokantasını işleten Beyti Güler, etlerini Trakya kıvırcıkları ile süt danalarından seçmeyi, bir hafta kadar süreyle soğan suyu, biraz zeytinyağı, çok az sirke ve tuzdan oluşan bir karışım içinde terbiyede bırakmayı ve mutlaka odunkömürü ateşi kullanmayı ızgara etlerinin lezzetli olmasının nedenleri arasında saymaktadır; kendi adıyla bilinen ünlü lokantanın yanısıra, Türk mutfağına aynı adla giren spesiyalitele-riyle de tanınmaktadır.

istanbul


BEYZADE MEHMED EFENDİ ÇEŞMESİ

Eyüp'te Baba Haydar Mahallesi'nde Hacı Beşir Ağa Darülhadisi Kapısı'mn yanında, bahçe duvarındadır.

1056/1646 tarihinde eşraftan Beyzade adı ile tanınan Mehmed Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bir duvar çeşmesidir. Mermer kitabesi üç kıtadan oluşur ve Pi-rizade Naili Mustafa Efendi tarafından

BEZCİYAN, ARTİN

kaleme alınmıştır. I. H. Tanışık, bu şairin bir divanı olduğundan söz eder. Osmanlı klasik üslubu özelliklerini taşır. Sivri kemerli bir silmenin çevrelediği derin olmayan bir niş içindeki ayna taşı sadedir. Çok yüksek olan cephede kitabe oldukça yukarı seviyede yer alır. Yapıyı iki yanda sınırlayan bölümler bir "S" çizerek arkasındaki duvara oturur. En üstte kademeli bir silme çeşmeyi sınırlar.

Suyu akmamaktadır. Aslen Kırkçeş-me su tesisine bağlı olan bu çeşmenin ana kaynağı Belgrad Ormam'nda Çekal

Deresi'ndedir.

ZIYA NUR SEZEN

BEZCİYAN, ARTİN

(10 Nisan 1771, İstanbul - 3 Ocak 1834, istanbul) Harutyun Amira Bezciyan ve Kazaz Artin olarak da bilinir. Yenika-pı'da doğdu, ilköğrenimini Kumkapı'da-ki Ermeni ilkokulu Mayr Varjaran'da tamamladıktan sonra babası ile ipek ticaretine atıldı. Bu yüzden "Kazaz" sıfatı ile anılır. Düzyan ailesi(->) ile çalışırken Osmanlı saray mensupları ile tanıştı. II. Mahmud'un mali ve kişisel danışmanı ve yakın dostu oldu. Sarayda Ermeni toplumunun bir çeşit temsilcisi durumuna geldi.

1807'deki Kabakçı Mustafa Ayaklanması^) sırasında yeniçeriler azınlıklardan birer zenginin öldürülüp mallarının yağmalanmasına karar verirler. Ermenilerden ekmekçibaşı nizam ustası Bezciyan'ı, Katolik Ermenilerden Hovhannes Çelebi Düzyan'ı, Rumlardan Todoraki' yi, Musevilerden de tüccar Musa'yı seçerler. Bezciyan kişisel çabalarıyla bu infazı önler.

Kartal'daki zamanla harap olan Surp Nişan Ermeni Kilisesi'ni gören Harutyun

Artin Bezciyan

Toros Azadyan, Bezciyan Okulu Tarihi, ist., 1930 Vağarşag Seropyan koleksiyonu



BEZCİZADE MUHYİ EFENDİ 224

225 BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN

BEZMİÂLEM'İN ABDÜLMECİD'E MEKTUBU

Şevketlû Hakikatlû Sermâye-i Ömrüm, Nûr-i dîdem Efendim Hazretleri Hamden-lillâh-i tealâ şehr-i receb-i şerifin yirmi dokuzuncu yevm-i pazartesi günü mek-tûb-ı şahanenin vürûdunda a'zîm meserretimizden Allah-ü a'zîmü'ş-şân hazretlerine pekçok izhâr-ı teşekkür ile şeref-yâb oldum. Birkaç gün mektûb-ı şahane vürûd etmediğinden pek mükedder ve gam ü kasavet içinde idim. Dersa-adet'den hareket-i hümâyûn vukû'u akabinde yâni ertesi yevm-i pazar günü Mahmud Paşa kulunuzun vâsıtasıyle tatlı boğaca pişirtüb posta vapuru ile mek-tûb gönderilmiş ise de hikmet-i Hûda bir haber zuhur etmedi. Mezkûr vapur sehven bir tarafta mı kaldı? Aşurı telâş vesvese üzere olduğumdan suâl etmeye mecbur oldum efendim. Diğer, bi'lillahi'1-hamd ve'1-minne Dersaadet'den azimet edeli asude hâl üzre ibâd-ı müslîmin, Zât-ı Şâhâne'ye duasına ve teşriflerine muntazır olduklarından gayri bir muhalif şey maşaallah fetebârekâllah mes-mu'umuz olmamışdır. Bezm-i zatiar (kadmefendiler) ve mahdumlarınız firâde firâde hâk-i pây-i Şâhâne'ye rûylanm sürerek ed'iye-i hayriyede oldukları, Hazinedar Usta kulunuz, bilcümle hazinedarlar firâde firâde yüzlerini sürerek ed'iye-i hayriyede kusurları olmadığı, şehirdeki kadmefendiler başka başka suâl etmek-de ve ed'iye-i hatırda kusurları olmadığı, İkinci Kadın mektub yazmış iki satir ile tahrir buyurulması pek münâsib olacağı, Dördüncü Kadınefendi iyiliği var. Çocukları hamam içün getürtdüm. Bir gece istirahat, ferdası gün validelerine iade olunmuşdur. Efendim ol gün mektub derûnunda Burhaneddin Efendi yazdığı karşılığı, inayet ihsan buyursamz gözüm nuru, kerem inayet edüb denizlerin bozuk vaktidir. Necâbetlû biraderiniz (Abdülaziz) nûr-ı dîdem Mehmed Murad (V. Murad) Efendi içün birşey yazılmamış. Acaba Zât-ı Şahane üzülüyor mu? deyü merak ediyorum efendim. Fi 29 Receb 66 (10 Haziran 1850) Devletlû İsmetlû Valide Sultan-ı Âlişân Hazretleri. . .

M. Ç. Uluçay, Haremden Mektuplar, ist., 1956, s. 155-156

Amira Bezciyan, Düzyan ailesi aracılığı ile onarım fermanını elde edip, kişisel imkânları ile kiliseyi baştan aşağı onartır. Onarımı Kumkapı'daki Surp Asdvad-zadzin Kilisesi (Patriklik Katedrali) mimarlarından Ermeni asıllı Devlet Usta yapar. İnşaat sırasında, kilisenin dışındaki okul da onardır. Bezciyan. kilisenin bahçesine bir de çeşme inşa ettirir.

Düzyanlar aracılığı ile saray mübaya-acılığına yükselen Bezciyan, ileri görüşlülüğü sayesinde sarayın mali bakımdan kötüye gittiğini görerek, görevinden istifa eder. Ama bir süre sonra hassa mimarı Krikor Amira Balyan aracılığı ile Darphane, Bezciyan'ın denetim ve yönetimine teslim edilir.

Katolikliğe bağlanan Ermenilerin, Gre-goryenliğe dönmelerinde, önderliği yine Bezciyan yapar. Uzun görüşmeler sonucunda hem din adamı, hem de sivil birçok Katolik Ermeninin, Gregoryen kilisesine dönüşü her ne kadar sevinçle kar-şılansa da bazıları tarafından hoş görülmez. Bezciyan birçok entrika sonucu 1820'de Linini Adası'na sürülür. Sürülmeden önce teslim ettiği hesaplar için takdir edilerek, Darphane'deki görevini başarı ve dürüstlükle yerine getirdiğine, hesabını tümüyle verdiğine, buna rağmen sosyal faaliyetlerindeki aşırılıklarından dolayı uyarı amacıyla bu cezaya mahkûm edildiğine dair belge verilir.

Bir yıldan daha kısa bir sürede İstanbul'a dönen Bezciyan önce II. Mahmud' un kişisel sarraflığına ve danışmanlığına, daha sonra da tekrar Darphane yöneticiliğine getirilir.

Osmanlı-Rus savaşı sonunda (1833), zararı ödemek için bulduğu "metalik" para sistemi nedeniyle II. Mahmud tarafından, en yüksek nişan olan "Tasvir-i Hümayun'la ödüllendirilmiştir. Azınlıkların gayrimenkul alım satımı için oluşturulan vakıf sisteminin kurucusu da yine Bezciyan'dır.

Sosyal etkinliklerinin yanısıra, son derece dindar biri olan Bezciyan, patrikhane binası (1823), Kumkapı'daki patriklik katedrali (1829) ve Ortaköy'deki Surp Asdvadzadzin Kilisesi inşaatlarının en büyük bağışçısı ve başlatanıdır.

Eğitime de önem veren Bezciyan, Be-yoğlu'ndaki kız okulunu (1826), Kumkapı'daki okulu (bugün Bezciyan Ortaokulu; 1828); Surp Arakelots Azkayin (1830), Bogosyan (1832), Varvaryan (1832), Topkapı'daki Bezciyan (1832), Eyüpyan (1832) okullarının da kurucusudur.

Başlattığı fakat bittiğini göremediği en önemli eseri olan Kazlıçeşme'deki Surp Pırgiç Hastanesi (1834) (Yedikule Ermeni Hastanesi) bugün de hizmetini sürdürmektedir.

Bezciyan, II. Mahmud'un özel izni ile Kumkapı'daki Meryem Ana Patriklik Ka-tedrali'nin Surp Harutyun Şapeli'ne gömülür.

Bezciyan İstanbul Ermenileri arasında hayırseverlik ve hizmet sembolü haline gelmiştir. Onun başlattığı akım, tarihe "Bezciyan emaneti", yaşadığı ve yaşattığı

parlak dönem ise "Bezciyan dönemi" diye geçmiştir.



Bibi. B. Garabedyan, Hişadagaran Haryu-ramya Hopefyani Artiv Azkayin Anzukagan Parerar Yerçangahişadag Harutyun Amira Bezciyani Medzanun Himnatir Kumkapıi Tuı-siBoğosyan-Varuaryan Yergser Varjarani (Kumkapı Dışı Boğosyan-Varvaryan Karma Okulunun Büyük Kurucusu Eşsiz Hayırsever Müteveffa Harutyun Amira Bezciyan'ın Yüzüncü Yılı Anı Kitabı), İst., 1933, s. 17-40; A. V. Berberyan, Badmutyun Hayots (Ermeni Tarihi), İst., 1871; H. Varjabedyan, Haryu-ramya Hopelyan Veraşinutyan Badriarka-nisd Mayr Yegeğetsvuys Kumkapui (Kumkapı'daki Patriklik Katedralinin Yeniden İnşasının Yüzüncü Yılı), İst., 1928, s. 35-45; K. İs-depanyan, Gensakragan Pararan (Biyografi Sözlüğü), III, Erivan, 1990, s. 256-257; Hay-gagan Sovedagan Hanrakidaran (Sovyet Ermeni Ansiklopedisi), IX, Erivan, 1983, s. 224; I. B. Papazyants, "Gensakrutyun Harutyun Bezcyan Azkayin Anzukagan Parerari" (Eşsiz Hayırsever Harutyun Bezciyan'ın Biyografisi), Jamanak, S. 1-26, 1863.

VAĞARŞAG SEROPYAN



BEZCİZADE MUHYİ EFENDİ TEKKESİ

bak. SALI TEKKESİ



BEZİRGAN TEKKESİ

bak. RAMAZAN EFENDİ CAMİİ VE TEKKESİ



RF.7MtAT.FM VALİDE SULTAN

(?, ? - 2 Mayıs 1853, istanbul) Bezırıi-âlem Kadın Efendi, Bezmiâlem Valide o-larak da bilinir. II. Mahmud'un (hd 1808-1839) yedi kadın efendisinden ikincisi, Abdülmecid'in (hd 1839-1861) annesidir. 1823-1839 arasında "kadın efendi", 1839-1853 arasında da "mehd-i ulyâ-ı salta-

nat", "valide sultan-ı âlîşan" sanlarını taşımıştır. İstanbul'a kazandırdığı hayır e-serleriyle tanınır.

Bezmiâlem, bilinen tek çocuğu Abdül-mecid'i 25 Nisan 1823'te doğurdu. Bu sırada onun 18-25 yaşları arasında olduğu tahmin edilebilir. Kocası II. Mahmud'un kalabalık hareminde bir varlık gösteremedi. Oğlu Abdülmecid, henüz 16 yaşında iken tahta çıkınca Bezmiâlem de saray kuralları gereği "sultan" sanını aldı ve "devletlû, iffetlû valide sultan hazretleri" konumuna yükseldi. Osmanlı sarayında, padişah eşlerinden hiçbirine sultan (kraliçe) sanı verilmediği için, bu sanı padişahın annesi taşıyordu.

Tanzimat-ı Hayriye denen ve köklü değişimlerin gündeme geldiği bir dönemde, valide sultan olan Bezmiâlem, çok genç ve deneyimsiz olan oğlu Abdülmecid'in padişahlığı ile yakından ilgilendi. Fakat bu ilgisi, bir önceki valide sultan Nakşidil'in, II. Mahmud'u etki-leyişi ve yönlendirişi düzeyinde değildi. Devlet işlerine müdahalede de aşırılıktan uzak kaldı. Buna karşılık, oğlunun özellikle saray çevresinde olup bitenlerden haberdar olmasına çaba gösterdi. Bunun önemli bir kanıtı, Bursa ve Çanakkale gezilerinde Abdülmecid'e gönderdiği mektuplardır.

Mektupları, imlasının bozuk, yazısının çirkin olduğunu gösterdiği kadar kültürünün de kıt olduğunu düşündürecek düzeyde basittir. Bununla birlikte o, son dönem Osmanlı sarayının en saygıdeğer valide sultanı kabul edilmiştir. Bunda, oğlu Abdülmecid'in ve dört torununun (V. Murad, II. Abdülhamid, V. Mehmed Reşad ve VI. Mehmed Vahi-

deddin) padişah olmalarının da etkisi vardır.

Osmanlı sarayı hareminin giderek Avrupai yaşam biçimine yaklaşması, haremin dışa dönük yeniliklere öncülük etmeye başlaması buna bağlı olarak lüks ve israf tutkusunun yaygınlaşması, Bez-miâlem'in temsil ettiği yeni haremin ö-zellikleri olarak belirginleşmiştir. Abdülmecid'in, yapımını başlattığı Dolmabah-çe Sarayı'nda mabeyin dairesi ile harem dairesi arasında görkemli bir valide sultan dairesine de planda yer verdirtmesi, söz konusu yaklaşımla bağlantılıdır. Ancak, Bezmiâlem, Dolmabahçe Sarayı tamamlanmadan öldüğü için, bu daireyi, Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Sultan kullanabilmiştir. Mısır Valisi Abbas Paşa' nın (hd 1848-1854) Bezmiâlem'e hediye olarak rebap, ut, kanun ve Arap deflerinden bir saz takımıyla birlikte çok iyi yetiştirilmiş hanende (şarkıcı) ve sazendeler (çalgı çalan) göndermesi de o dönemde anlamlı bulunmuştur. Cevdet Paşa, Tezâkifde, Cidde tüccarlarından Fe-rec Yüsr'ün, Hazine'den düşük kurla aldığı altınları Hicaz kentlerinde yüksek fiyatlara bozdurup büyük kazanç sağladığını, bu maksatla İstanbul'daki yetkili ve etkin birçok kişiye rüşvetler verdiğini, bunlar arasında Bezmiâlem Valide'nin de bulunduğunu ima eder. Bunun gibi, gümrük vb işlerde de padişah anası sıfatıyla birtakım çıkarlar sağladığının ölümünden sonra konuşulduğunu, hattâ bunu bazı vezirlerin Abdülmecid'e dahi söylemekten çekinmediklerini, padişahın da "Benim ölmüş validemden ne isteniyor?" dediğini ve üzüldüğünü açıklar. Cevdet Paşa, saray hareminin dedikodulara neden olan olaylarına değinirken de daha eskileri hatırlatarak "Bezmiâlem Valide Sultan dahi eğerçi bu yolda lisana gelmiş idi. Lâkin saraylıların zapt ü rabtına muktedir idi. Anın vefatından sonra bu karılar artık zaptolunmaz oldu ve etmedikleri rezalet kalmadı" der. Reisülulema ve nakibüleşraf Tahsin Bey'in de Bezmi-âlem'in yanında özel bir saygınlığı olduğunu ve bu sayede iltizam satışlarından pek çok paralar kazandığını vurgular.

Tüm bunlara karşın Bezmiâlem, yaşadığı dönemde İstanbul'da halktan aşırı saygı görmüş ve sevilmişti. Herkes onu akıllı, onurlu, hayır ve iyilik düşkünü, yoksullara yardımı iş edinmiş, kutlu bir ana olarak görmekteydi. İnce ve duygusal bir kadın olduğu rivayet edilen Bez-miâlem'in oğlu Abdülmecid'e düşkünlüğü doğaldır. Ancak, o da eski saray geleneklerinin etkisinde, Abdülmecid'in çok sayıda kadınla düşüp kalkmasına göz yummayı annelik görevi bilmiş, kuşkusuz, bilmeden oğluna kötülük etmiştir.

1850'ye doğru sağlığı bozulan Bezmi-âlem'i, Abdülmecid'in hekimi Spitzer, hareme girerek muayene etmişti. Onun tasvirine göre valide sultanın yüzünde ince bir yaşmak vardı. Yanakları allıklıydı. Yaşı 36 civarında gösteriyordu. Vücudunu çok iyi korumuştu. Bir Gürcü kızına özgü elleri bembeyaz ve inceydi. Heki-

me iltifatlarda bulunmuş ve feracesinin cebinden çıkardığı bir kese altını, ha-remağası aracılığı ile kendisine sunmuştu. Bezmiâlem, hizmetine bakan cariyelerle Yalova'ya giderek kaplıca tedavisi görmüştür. 45-50 yaşlarında iken ölümü İstanbul'da üzüntüye neden olmuş ve büyük bir cenaze alayı ile kocası II. Mahmud'un Divanyolu'ndaki türbesine gömülmüştür. Abdülmecid, annesinin cenazesine, devir, dua ve sadaka hizmetlerine o zamana göre bir servet sayılan 79-000 kuruş harcamıştır.

İstanbul açısından Bezmiâlem Valide Sultan'ın iki önemli hizmeti söz konusudur. Modern anlamda ve halk sağlığına dönük ilk büyük sağlık kurumunu kendi adını taşıyan zengin bir vakfa dayalı olarak Bezmiâlem Valide Sultan Gu-rebâ-yı Müslimin Hastanesi adı altında hizmete soktuğu (1845) gibi, eğitim alanında da bir yeniliğe öncülük etmiş ve İstanbul'daki modern ve bir anlamda laik ilk sivil okulu Valide Mektebi adıyla tesis etmiştir (1849). Her iki kurumun da adlarında ve işlevlerinde birtakım değişiklikler olmasına karşın günümüze kadar yaşaması ayrıca önemlidir. Valide Mektebi'nin açılış töreninde bulunan Abdülmecid, okumayı teşvik amacıyla ve sembolik biçimde kendi çocuklarını da (Şehzade Murad ve Fatma Sultan) buraya kaydettirmişti. O sırada İstanbul' da yayımlanan Fransızca Le Journal de Constantinople gazetesinde (24 Nisan 1850) okulun tüm masraflarının padişahın annesi tarafından karşılandığı yazıldığı gibi, başkentteki yabancı gözlemciler de Valide Mektebi'ni ilk Türk koleji olarak tanımlamışlardır. Yoksul çocukların himayesine ve yetişmelerine de ö-zen gösteren Bezmiâlem'in bıraktığı diğer eserlerin başlıcaları Dolmabahçe Ca-mii(->) valide çeşmeleridir. Oğlu Abdülmecid'e yazdığı 13 mektup Topkapı Sarayı Arşivi'ndedir. Bu arşivde ayrıca cenaze törenine, yaptırdığı okulun masraflarına ilişkin belgeler de vardır.

Bibi. Topkapı Sarayı Arşivi Kılavuzu, 1. Fas., İst., 1938, s. 76, Belge Numaraları, E-3202, 8384, 11842, E-5933 (13 Mektup), D-8136, 8221; Sicill-i Osmanî, I, 26; G. Oransay, Osmanlı Devletinde Kim Kimdi?, 1. Osmanoğul-lan, Ankara, 1969, s. 150; Cevdet, Tezâkir, II, 94-95, 131, 156; "Bezmiâlem Validesultan" İSTA, V, 2732-2733; M. Ç. Uluçay, Haremden Mektuplar, ist,, 1956, s. 147-164; Uluçay, Padişahların Kadınları, 120-121; M. Cunbur, "Selçuklu ve Osmanlı Devirlerinde Kadınların Kurdukları Şifâhâneler", Erdem, S. 8 (Mayıs 1987), s. 346-348.

NECDET SAKAOĞLU



BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN CAMÜ

bak. GUREBA HASTANESİ CAMİİ



BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Beyoğlu İlçesi'nde, Kasımpaşa'da, Hacı Hüsrev Mahallesi'nde, İplikçi Caddesi üzerinde, Sahaf Camii Sokağı'nın köşesinde, Sahaf Muhiddin Camii ya da Kara



Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi, Kasımpaşa, Beyoğlu

Hakan Arlı, 1993

İmam Camii olarak anılan yapının avlu duvarının önünde yer almaktadır.

Günümüzde çeşmenin üzerinden sökülerek caminin avlusunda korumaya a-lınmış olan 1257/1841 tarihli, talik hatlı, dört beyitlik kitabeden anlaşıldığı kadarıyla, dönemin padişahı Abdülmecid' in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından onartılarak tekrar kullanılır duruma getirilmiştir. Çeşmenin ilk banisinin kim olduğu meçhuldür. Ancak, Abdülmecid devrine (1839-1861) uymayan, Osmanlı baroğunu yansıtan ayrıntılarından dolayı 18. yy'm sonlarında veya 19. yy'm ilk çeyreğinde yaptırıldığı tahmin edilebilir.

Tamamen kesme küfeki taşından inşa edilmiş olan tek cepheli çeşmenin haznesi, kesme taş kaplamalı piramidal bir örtü ile kapatılmış, üzerine, yine kesme taştan hilalli bir alem oturtulmuştur. Ön yüzünde, halen yıkılmış olan, demir konsollarla taşınan, barok profilli kesme taştan bir saçağın varlığı bilinmektedir. Söz konusu cephenin ortasında, burmalı bir silmenin kuşattığı, dikine dikdörtgen bir alanın içine yerleştirilmiş olan çeşme nişi, Osmanlı baroğuna özgü bir bileşik kemerle taçlandırılmış, nişin içine, mermerden ayna taşı, bunun da üzerine kitabe levhası yerleştirilmiş, kitabe ile kemer arasında kalan üçgen alanlara, yuvarlak madalyonlar içinde birer ay-yıldız kabartması işlenmiştir. Ayna taşının bezemeleri "S" ve "C" kıvrımlarından, uçları püsküllü kartuşlardan oluşmaktadır. Kitabenin ortasında, kazınmış olan Abdülmecid tuğrasının beyzi madalyonu bulunmakta, bunun altında, merkezden iki yana doğru gelişen dal kabartmaları, üzerinde ise, kordonlarla tutturulmuş perde kabartmaları görülmektedir. Günümüzde yol seviyesinin yükselmesi sonucunda çeşme epeyce çukurda kalmıştır.

Bibi. Raif, Mir'at, 508; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, ıı, 193-195; ısta, v, 2735-2736.

BELGİN DEMÎRSAR



BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Fatih îlçesi'nde, Çapa Arpaemini Mahallesi'nde, Bezmiâlem Valide Sultan tarafından yaptırılan Gureba Hastanesi Ca-mii'nin yakınındadır.



BEZMİÂUEM VALİDE SULTAN 226

227

BÎDÂRÎ

Ahmed Sadık Ziver Paşa (ö. 1862) tarafından yazılan kitabesinden 126l/ 1845'te, dönemin padişahı Abdülmecid' in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından yaptırıldığı anlaşılır.

Osmanlı ampir üslubundaO), tek cepheli, tümüyle mermerden inşa edilen bu çeşmenin yüzeyi silmelerle dört bölüme ayrılmıştır. En alttaki dışa taşkın yalak ve yanındaki sekilerin yüzeyleri "Sultan Mahmud güneşi" denilen beyzi göbekli ışınsal motiflerle bezenmiştir. Onun üzerindeki ayna taşının olduğu bölüm iki yandan düşey yivli pilastrlarla sınırlanmış olup ortada antik Yunan mimarisinden alınma, uçları yukarı kıvrık, içinde bir meşale bulunan, simetrik yaprak kabartması ile dekorlanmıştır. Bu bölümün üzerinde, alttan ve üstten silmelerle belirlenmiş enine dikdörtgen yüzey içinde, talik hatla yazılmış beş beyitlik kitabe levhası yer almaktadır. En üstte ise, etrafa ışınlar saçan kabartma üçgen bir kompozisyon halinde, girlantla kuşatılmış beyzi madalyon içinde Abdül-mecid'in tuğrası görülmektedir. Bugün üzerinde musluğu bulunmayan çeşmenin suyu akmamaktadır.

Bibi. Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I, 264; İSTA, V, 2733-2735; Fatih Camileri, 316; S. Eyice, "Çeşme", DlA, VIII, 277-287.

BELGİN DEMİRSAR



Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi, Gureba, Fatih

Hakan Arlı, 1993

BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Fatih İlçesi'nde, Silivrikapı'da, Uzun Yusuf Mahallesi'nde, Lâlezar Camii Sokağı üzerindedir.

Kitabesine göre 1257/184l'e tarihlenen bu çeşme, Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. Her ne kadar kitabede ve kaynaklarda belirtilmiyorsa da, çeşmenin, klasik

Bezmiâlem Valide Sultan Çeşmesi, Lâlezar Camii Sokağı, Silivrikapı

Yavuz Çelenk, 1993

Osmanlı üslubunu yansıtan oranları ve ayrıntıları 16. veya 17. yy'a ait olduğunu kanıtlamakta, valide sultanın, muhtemelen harap durumda bulunan bu çeşmeyi ihya ettiği anlaşılmaktadır.

Kesme küfeki taşından tek cepheli o-larak inşa edilmiştir. Arkada, üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taşla örülmüş su haznesi bulunur. Sivri kemerli nişin üzerinde yer alan, enine dikdörtgen kitabe, dönemin ünlü şairlerinden Ahmed Sadık Ziver Paşa'ya (ö. 1862) ait olup altı beyit içermektedir. Sülüs hatla yazılan bu kitabenin ortasında, beyzi bir madalyon içinde Abdülmecid'in tuğrası bulunmaktadır. Tuğra üstten, kıvrımlı perde motifleri, alttan, ortada kartuş içinde tarih, yanlardan da çiçekli dallarla çevrelenmiştir. Çeşme nişi ve kitabe dıştan çepeçevre düz silmelerle kuşatılarak daha belirgin kılınmıştır.

Günümüzde oldukça harap bir durumda olan çeşmenin suyu akmamakta, yol seviyesinin yükselmesiyle de yalağın üst hizasına kadar olan bölümü toprak altında kalmış bulunmaktadır.



Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 258; İSTA, V, 2735; Fatih Camileri, 315.

BELGiN DEMİRSAR



BEZMİÂLEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Fatih İlçesi'nde, Silivrikapı'da, Uzun Yusuf Mahallesi'nde, Silivrikapı Yağhanesi Sokağı ile Yedi Emirler Çeşmesi Soka-ğı'nın kesiştiği köşede yer almaktadır.

"Abdullah Ağa Çeşmesi" olarak da anılan bu çeşmenin, Bâbüssaade Ağası Abdullah Ağa tarafından yaptırıldığı bilinmekte ancak yapım tarihi tespit edilememektedir. Klasik Osmanlı üslubunda olmasından hareketle 16. veya 17. yy'a tarihlenebilir. Zamanla harap olduğu i-çin, şu anda üzerinde mevcut olan kitabeye göre 1257/1841'de Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından onartılmıştır. Söz konusu kitabenin

manzum metni şair Ahmed Sadık Ziver Paşa'ya (ö. 1862) ait olup enine dikdörtgen mermer bir levha üzerine sülüs hatla yazılmıştır. Levhanın üzerinde, beyzi bir madalyon içinde Abdülmecid'in tuğrası bulunmaktadır. Bunun altında, kemerin sağında, yine mermerden küçük bir levhanın üzerinde, ta'lik hatla üç satır halinde yazılmış diğer bir onarım kitabesi bulunmaktadır. Bundan anlaşıldığına göre, çeşme saraylılardan Serfürû Hanım anısına 1325/1907'de tekrar onarılmıştır.

Kesme küfeki taşıyla, tek cepheli o-larak inşa edilen çeşmenin arkasında, yine taş örgülü olan haznesi bulunmaktadır. Eski İstanbul mahallelerinde sıkça rastlandığı üzere, bugün mevcut olmayan komşu ahşap evin çeşmenin üzerine taştığı bilinmektedir.

Su haznesinin sokak köşesi pahlana-rak yumuşatılmıştır. Çeşmenin cephesi dıştan sade silmelerle kuşatılmış olup, sivri kemerli nişin içinde, üzerinde su kabı koymak için ufak bir niş bulunan, mermerden ayna taşı bulunmaktadır. Ortasında küçük bir rozet bulunan, ru-mîlerin uzatılması ve köşelerinin lale motifleriyle zenginleştirilmesiyle oluşturulan tezyini kemer, ayna taşının bezemesini meydana getirir. Bunun dışında herhangi bir süslemesi olmayan çeşmeye günümüzde, dıştan çekilen bir boruyla su getirilmiştir.



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin